flam is. (flâm) Emniyet kilidi.
flama is. (flama) İt. flamma 1. İşaret olarak veya çeşitli amaçlarla kullanılan küçük bayrak. 2. Mühendislerin, haritacıların kullandığı renkli belirtme sırığı. 3. Mızrak ucuna takılan küçük bayrak. 4. ask. İki veya üç köşeli, küçük boyutlu bayrak.
flamacı is. Flama kullanarak anlaşmayı sağlayan kimse.
Flaman öz. is. (flâman) Fr. flammand 1. Flandra ülkesi halkından veya bu halkın soyundan olan kimse. 2. sf. Flaman halkına Özgü olan.
→ Flaman atı, Flaman kuşu
Flaman atı is. zool. Belçika kökenli iri koşum atı.
Flamanca öz. is. (flama'nca) 1. Hint-Avrupa dil ailesinden, Hollanda, Fransa ve Belçika'nın bir bölümünde konuşulan dil. 2. sf. Bu dille yazılmış olan.
flamangiller ç. is. zool. Kuşlar sınıfının leyleksiler takımına bağlı flamanlar alt takımının bir familyası.
Flaman kuşu is. zool. Flamingo.
flamanlar ç. is. zool. Kuşlar sınıfının, leyleksiler takımının bir alt takımı.
flambe is. (flâmbe) Fr. flambe Aleve tutarak pişirme yöntemi.
Flamenko öz. is. (flâmenko) İsp. flamenco müz. Endülüs halk müziği.
flamingo is. (flamingo) İng. zool. Leyleksilerden, tüyleri beyaz, pembe, kanatlarının ucu kara, eti yenir bir kuş, flaman kuşu (Phoenicopterus ruber).
flandra is. (flâ'ndra) İt. filandra den. Genellikle ince bezden yapılmış, uçkurluk bölümü dar, kurdele biçiminde bayrak.
→ flandra balığı
flandra balığı is. zool. Kurdele balığı.
flanel is. (flanel) Fr. flanelle Keten ve yünden dokunan kumaş: "Eve gelince sokak elbiselerini, yumuşak Fransız flanelinden yapılma ev elbiseleriyle değiştirirdi." -C. Uçuk.
flaş is. (flâş) İng.flash 1. Fotoğraf çekiminde ışık yeterli olmadığında bir görüntüyü net almak için kullanılan çok kısa süreli ve güçlü parıltı. 2. Fotoğraf çekiminde güçlü parıltıya gereksinim duyulduğunda kullanılan lamba. 3. sf. mec. İletişimde üstünlüğü, önceliği olan, önemli (haber). 4. sf. mec. Gösterişe, ilgiye düşkün.
→ flaş conta, su altı flaşı
flaş conta is. Su motorlarında motor ile su borusu arasına geçirmezliğî sağlamak için yerleştirilen yuvarlak lastik veya kauçuk madde.
flaşör is. (flâşör) İng. flasher Otomobillerde dört sinyal lambasının aynı anda yanıp sönmesini sağlayan düzen.
flavta is. (flâ'vta) İt.flauto Flüt.
flebit is. Fr. phlebite tıp Toplardamarlarda iç zar iltihabı.
flegmon is. Fr. phlegmon tıp Deri altındaki veya organlar arasındaki katılgan dokunun iltihaplanması.
fleol, -lü is. Fr. fleole, phîeole bot. Çayır otu (Pheleum pratense).
flibit is. phlebite bk. flebit.
flit is. İng. flit 1. Sinek, sivrisinek vb. böcekleri öldürmek için püskürtülen ilaç. 2. Bu ilacı havaya püskürten araç.
flitleme is. Flitlemek işi.
flitlemek (-i) Flit vb. kullanarak bir yere ilaç püskürtmek.
flok is. (flok) İt. floco den. Geminin cıvadrasına çekilen üçgen yelken.
flor is. Fr. fluor kim. Atom numarası 9, atom ağırlığı 19, yoğunluğu 1,265 olan, kokusu ozonu andıran, yeşilimtırak sarı renkte, halojenler grubunun ilk elementi olan basit element (simgesi F).
flora is. (flö'ra) Lat. flora bot. Bir bölgede yetişen bitkilerin hepsi, bitki örtüsü, bitey.
floresan is. Fr. fluorescentfiz. Florışıl.
→ floresan lamba
floresan lamba is. Yüzeyi parmak maddelerle kaplı, içi cıva buharı İle dolu cam tüpten oluşan lamba.
floresans is. Fr. fluorescence Florışı.
florışı is. Lat. fluor + T. ışı fa. Bazı cisimlerin aldıkları ışığı, boyu daha uzun ışık ışınımlarına dönüştürmesi özelliği, floresans.
florışıl is. Lat. fluor + T. ışılfız. Florışı özelliği gösteren, floresan.
flori is. (flöri) İt. flöre esk. Altın para.
florin is. (florin) Fr. florin esk. Hollanda para birimi, gulden.
florit is. (flörii) Fr. fluoride min. Kalsiyum florür birleşiminde, çeşitli renkleri olan bir mineral: Florit vazo, kâse gibi şeyler yapmaya yaradığı gibi, madencilikte de ergitme işinde kullanılır.
→ sodyum florit
florür is. (flörür) Fr. fluorure kim. Florun başka bir elementle verdiği ikili birleşik.
florya is. (flörya) zool. bk. flurya.
floş (I) is. (floş) Fr. floche Selülozdan yapılan, parlak, hükümsüz iplik.
floş (II) is. (flâş) İng. flush Poker oyununda aynı renkten ve aynı türden beş kâğıt.
flöre is. Fr.fleuretsp. Dürtücü kılıç.
flört is. Fr. flirt 1. Kadınla erkek arasındaki duygusal ilişki. 2. Birbirine duygusal ilgi duyan kadın ve erkek: "Gerçi birçok flörtleri olmuş, ama karar verip de içlerinden biriyle yuva kurmak cesaretini gösterememişti." -H. Taner. 3. mec. Siyasal bir parti, yabancı bir ülke vb.ne tam olarak bağlanmadan yaklaşma, flört etmek (veya yapmak) karşı cinsten biriyle duygusal ilişki kurmak, çıkmak: "Cemal hiç de benimle flört yapmaya kalkmamıştı." -EL E. Adıvar.
flu (flû) Fr.flou 1. Tam olarak belli olmayan. 2. is. Fotoğrafta net olmayan görüntü.
flurcun is. (flûrcun) zool. Kocabaş.
flurya is. (flû'rya) zool. İspinozgillerden, tüyleri yeşilimsi, ağaçlık ve fundalıklarda yaşayan, güzel ötüşlü bir kuş, yelve (Chloris chloris).
flüor is. bk flor.
flüoresan is. bk. floresan.
flüoresans is. bk. floresans.
flüorışı is. bk. florışı.
flüorışıl is. bk. florışıl.
flüorit is. bk. florit.
flüorür is. bk. florür.
flüt is. Fr. flüte müz. Yan tutularak çalınan, orkestrada yer alan bir üflemeli çalgı, flavta.
flütçü is. Flüt çalan kimse.
Fm kim. Fermiyum elementinin simgesi.