eg

ege is. Bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her türlü davranışından sorumlu kimse, veli, iye.

egemen sf. 1. Yönetimini hiçbir kısıtlama veya denetime bağlı olmaksızın sürdüren, bağımlı olmayan, hükümran, hâkim: Egemen devlet. 2. mec. Sözünü geçiren, üstünlük kazanan.

egemenlik, -ği is. 1. Egemen olma durumu. 2. Milletin ve onun tüzel kişiliği olan devletin yetkilerinin hepsi, hükümranlık, hâkimiyet: "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." -Anayasa.

eglog, -ğu is. Fr. eglogue ed. Kısa kır manzumesi, çoban türküsü.

ego is. Lat. ego fel. Ben (III): "Örnek devlet adamı bence egosunun aleyhine özveride bulunabilen adamdır." -H. Taner.

egoist sf. Fr. egoiste Bencil, hodbin: "Sakat bir kadına tahammül edemeyecek kadar egoist miyim?" -R. H. Karay.

egoistlik, -ği is. Bencillik.

egoizm is. Fr. egoisme Bencillik.

egosantrik, -ği sf. Fr. egocentriaıte fel. Egosantrizm yanlısı: "Kendi kafanızda ve kuruntunuzda yarattığınız egosantrik kişiliğinizden burada kurtulurdunuz." -H. Taner.

egosantrizm is. Fr. egocentrisme fel. Beniçincilik.

egotizm is. Fr. egotisme Benlikçilik.

egzama is. (e'gzama) Yun. tıp Birdenbire ortaya çıkarak gelişen, kızartı, kaşınma, sulanma, kabuk bağlama vb. doku bozukluklarıyla belirginleşen bir deri hastalığı, mayasıl.

egzamalı sf. Egzaması olan.

egzersiz is. Fr. exercice 1. Alıştırma. 2. sp. İdman: "Sabahleyin balkonda nefes egzersizlerini ihmal etmez." -H. Taner, egzersiz yapmak alıştırma yapmak: "O akşam yalnız olduğum için kemanda bazı egzersizler yapmaya başladım." -P. Safa.

egzistansiyalist is. Fr. existentialiste fel. Varoluşçu.

egzistansiyalizm is. Fr. existentialisme fel. Varoluşçuluk.

egzogami is. Fr. exogamie sos. Dış evlilik.

egzomorfizm is. Fr. exmorphisme jeol. Dış başkalaşım.

egzotik, -ği sf. Fr. exotique Uzak, yabancı ülkelerle ilgili, bu ülkelerden getirilmiş, yabancıl: "Halit Fahri, ilk egzotik şairimizdi bizim." -Y. Z. Ortaç.

egzotik çorba

egzotik çorba is. Ana malzemesi deniz kırlangıcı, kaplumbağa vb. deniz ürünleri olan bir çorba türü.

egzotizm is. Fr. exotisme Bir eserde uzak, yabancı ülkelerle ilgili olayları, kişileri, yöresel görüşleri yansıtma, yabancıllık.

egzoz is. İng. exhaust 1. İçten yanmalı motorlarda yanan akaryakıtın gazı: "Büyük kentin yazın egzoz, kışın kalorifer dumanı kokan havasından..."-H. Taner. 2. Bu gazın boşaltılması. 3. Bu gazın atılmasını sağlayan düzen. 4. Susturucu.

egzoz gazı

egzozcu is. Taşıtlarda egzoz düzenini yapan veya onaran usta.

egzozculuk, -ğu is. Egzozcu olma durumu.

egzoz gazı is. Egzozdan atılan gaz.