-çü bk. -cı / -ci vb.
-çük bk. -cık / -cik vb.
çük is. kaba Erkeklik organı.
çükündür is. hlk. Pancar.
çükür is. hlk. Bir yüzü balta, bir yüzü kazma olan araç.
-çül bk. -cıl / -cil vb.
çünkü bağ. (çü'nkü) Far. çün + ki Şundan dolayı, şu sebeple, zira: "Ben şimdi sizin fikrinizi tenkit etmeyeceğim çünkü faydasızdır."-Ö. Seyfettin.
çürük, -ğü sf. 1. Çürümüş olan: "Yabancı, kirli, çürük dişlerini göstererek gülümsüyordu." -Ö. Seyfettin. 2. Sağlam ve dayanıklı olmayan: "Çürükleri barındırmaz yaylaların yaylası." -H. Taner. 3. İş göremez, hastalıklı. 4. mec. Sağlam bir temele veya kanıtlara dayanmayan: Çürük dava. Çürük iddia. 5. mec. Sakat. 6. is. Vurma veya sıkıştırma yüzünden vücutta oluşan mor leke: "Hemen her gece sille tokat adamakıllı dayak yiyor, her yanı çürük içinde." -A. İlhan, çürük (veya çürüğe) çıkmak 1) birinin sağlam olmadığı anlaşılmak; 2) ask. sağlık durumunun elverişsiz olması yüzünden askerlik ödevinden bağışlanmak, çürük tahtaya basmak tedbirsizlik edip sonu tehlikeli olabilecek bir işe girişmek, çürüğe çıkarmak bir nesneyi işe yaramayacak durumda olmasından dolayı kullanmamak.
→ çürük boya, çürük çarık, çürük gaz, çürük iş, çürük para, çürük sakız, ipi çürük, kırmızı çürük, vişneçürüğü
çürük boya is. Doğal olmayan ve basit kimyasal yollarla elde edilen boya.
çürük çarık, -ğı sf. Sağlam olmayan, işe yaramaz: "... ev bize dar geliyor, çürük çarık, akarı kokarı eksik değil." -N. Kurşunlu.
çürükçül sf. biy. Doğal olarak hayvan ve bitki kalıntılarının üzerinde yaşayan ve onların çürümesine yol açan (bitki ve organizmalar), saprofit.
çürük gaz is. kim. Otomobil vb. taşıt araçlarının egzozundan çıkan yanmış gaz.
çürük iş is. Bozuk, kötü, işe yaramaz özellikleri olan durum veya iş.
çürüklü sf. Çürüğü olan.
çürüklük, -ğü is. 1. Çürük olma durumu. 2. İşe yaramayan maddelerin bırakıldığı yer. 3. mec. Sakıncalı, şüpheli, belirsiz durum: "E-ğer bu işte bir çürüklük olsaydı, çocuklarını da beraber almazdı ya." -Halikarnas Balıkçısı.
çürük para is. esk. Ayarı düşük on akçe, sağ para karşıtı.
çürük sakız is. Çok kullanılan söz veya düşünce.
çürüksüz sf. Çürüğü olmayan.
çürüme is. Çürümek işi.
çürümek (nsz) 1. Genellikle mikroorganizmaların etkisiyle, kimyasal değişikliğe uğrayarak bozulup dağılmak: "Sen toprakta çürürsün canım kardeşim /Ben ayakta." -B. R. Eyuboğlu. 2. Sağlamlığını, dayanıklılığını yitirmek: "Onun gelişine kadar da kağşamış, çürümüş, küflenmiş yapı ayakta kalamazdı." -T. Buğra. 3. Vurulma veya sıkışma yüzünden vücutta lekeler oluşmak. 4. mec. İnsan yıpranmak, çökmek. 5. mec. Bir düşünce temelsiz ve kanıtsız kalmak.
çürütme is. Çürütmek işi.
çürütmek (nsz) 1. Çürümesine sebep olmak. 2. Eti bayatlatıp gevrek bir duruma getirmek. 3. mec. Doğru olarak ileri sürülen bir düşüncenin, bir davanın boşluğunu, anlamsızlığını ortaya koymak.
çürütülme is. Çürütülmek işi veya durumu.
çürütülmek (nsz) 1. Çürütme İşine konu olmak. 2. mec. Doğru olarak ileri sürülen düşüncenin yanlışlığı, gerçeklere dayanmadığı ortaya çıkarılmak.
çürütüş is. Çürütme işi veya biçimi.
çürüyüş is. Çürüme işi veya biçimi.
çüş ünl. 1. Yürüyen eşeği durdurmak için söylenen söz. 2. argo Yakışıksız bir davranış karşısında söylenen kaba bir söz.