şâdiye

:

شاديه

(a. s.) : 1) güzel sesle şarkı okuyan, şiir söyleyen kadın. 2) i.-xkadın adı. 

şâh

:

 

4) bir çeşit ney.

şâhid-bâz

:

شاهد باز

(f. b. s.) : "güzelle oynayan" : 'oğlancı, kulampara, (bkz. : mâhbûb-dost). 

şahs-ı hükmî

:

 

*tüzel kişi.

şahsî beyyine

:

 

huk. * kişisel ispat, *tanıklaispat.

şak

:

شاق

(a. i.) : (bkz. : şakk).

şakavet

:

شقاوت

("k" uzun okunur, a. i.) : (bkz. : şekavet).

şakıkıyye

:

شقيقيه

("k; " lar uzun okunur. a. i.) : bot. *düğünçiçeğigiller, fr. renonculacées. 

şakk-ı galsamî

:

 

zool. "solungaç yarığı.

şâkuliyye

:

شاقوليه

(a. s.) : ["şakulî" nin müen.]. (bkz. : şakulî).

şâm-ı isrâ

:

 

Mi'râc gecesi, 

şâmiha i ünsiyye

:

 

anat. *içayabudu, fr. hypot-henar.

şâmiha-i tenâr

:

 

anat. "dışayabudu, fr. thenar.

Şâmil-üî-Lııga

:

 

(kelimeleri içine alan) : değerli *bilgin Afyonkarahisar'lı Hasan bin Hüseyin İmâdüd-dîn'in 1505'te düzenlediği Farsçadan Türkçeye sözlük.

şamme

:

شامه

(a. i.) : biy. "koklama, fr. odorat.

şâne-i esb

:

 

at kaşağısı, kaşağı.

şarâbiyye

:

 

(bkz. : hamriyye ) .

şa'riyyet

:

شعريت

(a. i.) : fiz. , /kim. , anat. "kılcallık, fr. capillarité.

şa'şaa-pâş

:

 

2) geo. bir dairenin kendi "yarıçapı uzunluğundaki yay parçasını gören merkez "açı, fr. radiant.

şath

:

شطح

(a. i.) : ed. ciddî bir hissi veya düşünceyi mizahî bir edâ ile anlatan'şiir.

şâyân-ı dikkat

:

 

1) dikkat edilmesi gereken; 2) *nemli, orijinal, *ilginç.

şâyân-ı hürmet

:

 

saygı değer, saygıya lâyık, (bkz. : şâyân-ı. ihtiram).

şâyân-ı ibret

:

 

ibret alınması gereken.

şâyân-ı ihtiram

:

 

saygı değer, (bkz. : şâyân-ı hürmet).

şâyân-ı î'timâd

:

 

itimat edilmeye değer, itimada ayık, güvenilir.

şâyân-ı merhamet

:

 

acınacak, acınır.

şâyân-ı takdir

:

 

takdire değer, takdire lâyık, beğenilir.

şeb-bâz

:

شبباز

(f. b. s. ve i.) : Karagöz oynatan usta. (bkz. : hayâ|-bâz, hayâli, sûret-bâz).

şeddi kebîr

:

 

(büyük sed) : Çin şeddi.

şefe-i hevâmm

:

 

zool. böceklerin üst dudağı fr. labre.

şefe-i süflâ

:

 

anat. altdudak.

şefî-ü!-müznjbîn

:

 

(günahların bağışlatıcısı) : Hz. Muhammed.

şefkat

:

شفقت

(a. i.) : (bkz. : şefakat).

şefkatlü

:

شفقتلو

(a. t. s.) : babalar hakkında kullanılan unvan.

Şehbâl

:

 

2) Hüseyin Sadettin tarafından İstanbul'da *yayım anmış on beş günlük bir gazete.

şeh-beyt

:

شه بيت

(f. a. b. i.) : ed. (bkz. : şâh-beyt).

şehevî

:

شهوى

(a. s.) : şehvetli, *kösnül.

şehîde

:

شهيده

(a. s. ve i.) : ["şehîd" in müen.]. (bkz. : şehîd).

şehîre

:

شهيره

(a. s. şöhret'den) : ["şe hîr" in müen.]. (bkz'; şehîr).

şeh-levendâne

:

شهلوندانه

(f. b. zf.) : boylu boslu, güzel gençlere yakışır yolda.

şehnâz-ısfahan

:

 

müz. Hızır bin Abdullah'ın edvarına göre (XV. yüzyılın ilk yarısı) şehnaz âvâzesine ısfahan makamını ekleyerek elde edilen terkip.

şehn-şâh

:

شهنشاه

(f. b. i.) : (bkz. : şâ-hen-şâh).

şehr-bân

:

شهربان

(f. b. i.) : şehre bakan, şehir bekçisi.

şehvâniyye

:

شهوانيه

(a. s.) : ["şehvanî" nin müen.]. (bkz. : şehvanî).

şeker-dehân

:

شكردهان

(f. b. s.) : şeker sözlü, tatlı dilli, (bkz. : şeker-güftâr).

şekkî, şekkiyye

:

شكى ، شكيه

(a. s.) : şüpheye ait, şüphe ile *ilgi|i.

şekliyye

:

شكليه

(a. i.) : fels. "şekilcilik, fr. formalisme.

şelâle

:

شلاله

(a. i. c.) : şelâlât) : 1) çağlayan. 2) coğr. , jeol. "cavlan, (bkz. : şellâle).

şem'-i İlâhî

:

 

(İlâhî mum) : mec. Kur'an-ı Kerîm, (bkz. : Fürkan, Hûda, Hitâb, Kitâb, Mushaf, Necm, ,Nûr, Zikr).

şem'-i mezar

:

 

mezar başında yakılan mum. 

şemmî

:

 

2) koku alan. 

şems-i asr

:

 

ikindi güneşi, 

şems-i cemâl

:

 

müz. Anonim bir edvâr-ı ifm-i musikide "tanımlanan makam.

şemsiyye

:

شمسيه

(a. i. şems. den) : 2) s. ["şemsî" nin müen.]. (bkz. : şemsî). 3) i. zool. "günsüler, fr. héliozoaires.

Şems-ül-Hakayık

:

 

(hakikatler güneşi.) : Hz. Mev-lânâ'nın dîvânı (bkz. : Dîvân-ı Kebîr).

şerâb

:

شراب

(a. i.) : (bkz. : şarâb2) .

Şerare

:

 

2) Muallim Naci'nin 1885'te basılmış bir şiir kitabı.

şerh-i mütûn

:

 

(metinler şerhi.) : eskiden Dârül-fünûn'da okutulan ve "konusu edebî eserleri şerh etmek olan ders.

şerîke

:

شريكه

(a. s. ve i.) : ["şerîk" in müen.]. (bkz. : şerîk).

şerîre

:

شريره

(a. s. şer'den) : ["şerîr" in müen.]. (bkz. : şerîr).

şerrâh

:

شراح

(a. s şerh'den) : şerh eden, açıklayan kimse.

şerret

:

شرت

(a. s.) : (bkz. : şirret), [aslı : "şerret" dir],

şerriyye

:

شريه

(a. s.) : ["şerri" nin müen]. (bkz. : şerri).

şev!

:

شول

(a. i. c.) : eşvâl) : 1) vazodaki su kalıntısı. 2) geniş, ıssız, tenha toprak.

şevket-makrûn

:

شوكت مقرون

(a. b. s.) : şevketli.

şevki

:

شوكى

("k" kalın okunur, a. s.) : sevk ile, gönderme ile *1gili.

şeyh-ül islâm

:

شيخ الاسلام

(a. i.) : Osmanlı Devleti zamanında dînî meselelerle şeriat mahkemelerine bakan en yüksek rütbeli din adamı, şeyhislâm.

şeyh-ül-meydân

:

شيخ الميدان

(a. b. i.) : [eskiden] okçular tekkesinin başında bulunan kimsenin unvanı.

şey'iyye

:

 

(o. s.) : ["şey'î" nin müen.]. (bkz. : şey'î).

şibh i nâime

:

 

zool. "yumuşakcamsılar.

şibh-i cenah

:

 

anat. *kanatsı.

şibh-i ceyb

:

 

fiz. sinüsoit.

şibh-i ceybi

:

 

sinusoidal.

şibh-i kevkeb

:

 

astr. küçük "gezegen.

şibh-i küre

:

 

astr. "yuvarsı, fr. sphéroïde.

şibh-i zili

:

 

astr. , fiz. yarı gölge.

şibh-ül-cild-ül-müşevvek

:

 

zool. denizkestanesi, fr. échinoïde.

şiddî

:

شدى

(a. s.) : 1) hafif, "yeğin. 2) şiddetlendirici, "yeğinleştirici.

şifahî imtihan

:

 

"sözlü "sınav.

şifâhiyye

:

شفاهيه

(a. s.) : ["şifahî" nin müen.]. (bkz. : şifahî).

şihâb-ı sâkıb

:

 

astr. 2) "akanyıldız.

şiküfte

:

شكفته

(f. s.) : açılmış.

şimâliyye

:

شماليه

(a. s.) : ["şimalî" nin müen.]. (bkz. : şimalî), 

şîr ü şekker

:

 

(süt ve şeker) : muvafık, uygun.

şîrâze

:

 

4) bağ, örgü.

şîr-i Hakk

:

 

(Allah'ın aslanı) : Hz. Ali. (bkz. : es«d-ullah).

şîr-i revgan

:

 

(f. b. i.) : [şîr : süt + revgan : yağ] = şırlağan, susamyağı.

şîrîn-güvâr

:

شرين گوار

(f. b. s.) : tadı hoş olan.

şîrîstân

:

شيرستان

(f. b. i.) : aslanı çok olan yer.

şirket

:

 

2) ticaret için meydana gelen kurul, 

Şirvânî

:

شروانى

(f. s.) : 1) Şirvan şehri ile "ilgili. 2) h. i. Şirvanlı.

şiryân-ı cefnî

:

 

anat. gözkapağı.

şiryân-ı şefevî

:

 

anat. dudak "atardamarı.

şiryânî, şiryâniyye

:

شريانى ، شريانيه

(a. s.) : anat. şiryan ("atardamar) ile ilgili.

şlşe-bâz

:

شيشه باز

(f. b. i.) : hokkabaz, 

şuâât-ı münkesire

:

 

fiz. kırılan * ışınlar.

şuabât-ı tedrîsiyye

:

 

öğretim kolları.

şuâ-i mer'î

:

 

fiz. görme "ekseni.

şuâ-i merkezî

:

 

fiz. "özek "ışın.

şuâ-i mün'akis

:

 

fiz. "yansıyan "ışın.

şuâ-i nısf-ı kutr

:

 

fiz. "yarıçap vektörü.

şuâ-i vârid

:

 

fiz. gelen "ışın.

şuâ-i ziyâî

:

 

fiz. ışık "ışınları.

şuarâ-üş-şâmiyye

:

 

(kevkebi.) : astr. prosyon, fr. procyon.

şube-i safâ

:

 

müz. Maragalı Abdülkadir oğlu Abdülaziz'in adlandırdığı bir makam.

şube-i şâhî

:

 

müz. Maragalı Abdülkadir oğlu Abdülaziz'in Sujtan II Mehmet'e armağan olarak adlandırdığı bir makam.

şufeyra

:

شفيره

(a. i.) : zool. nemf. (bkz. : şüfeyre).

şu'm

:

شم

(a. i.) : şeamet, uğursuzluk, 

şûrâ-yı askerî

:

 

*süel *danıştay.

şûrâ-yi devlet başmüddeiumûmîsi

:

 

huk. başka- extensif. nun *sözcüsü.

şûrâ-yi devlet müddeiumûmîsi

:

 

huk. kanun

şuur nüvesi

:

 

fels. *bilinç ocağı, fr. foyer de la conscience.

şuûrî

:

شعورى

(a. s.) : şuurla *ilgili, şuura ait.

şüfeyre

:

شفيره

(a. i.) : bot. nemf, fr. nymphe, (bkz. : şüfeyre).

şümûlî

:

شمولى

(a. s.) : "kaplamlı, fr. 

şümûliyyet

:

شموليت

(a. i.) : fels. "kaplamlı lık, fr. extensivité.

şürşûriyye

:

شرشوريه

(a. i.) : zool. *serçegiller.