saadet-penâh

:

سادتبناه

(a. f. b. i.) : bahtiyarlık, mutluluk yeri.

sâbiha

:

سابحه

(a. i. ve s. sibâhat'den) : ["sâbih" in müen.]. (bkz. : sâbih).

sâbire

:

سابره

(a. s. sabr'dan) : ["sabir" in müen.]. (bkz. : sâbir).

sabite

:

 

3) zool. * tulumlular. 

Sabr ü Sebat

:

 

Abdülhak Hâmid'in 1874'te basılmış bir-tiyatrosu. (a. s.) : (bkz. : sâdd).U^iy (o. a. f. b. i.) : fosadâ-nüvîs nograf.

sadefe

:

صدفه

(a. i.) : 1) zool. pul, balık pulu, fr. écaille. 2) anat. : kabuk.

sadefe-i üzn

:

 

anat. kulak çukuru, fr. conque.

sadefî

:

صدفى

(a. s.) : (bkz. : sedefi).

sadef-kâr

:

صدفكار

(a. f. b. s.) : sedef işi yapan, sedefle süsleme yapan.

sa def-kâri

:

صدفكارى

(a. f. b. i.) : sedef işi, sedef işçiliği.

sâdıka '

:

صادقه

(a. s. sıdk'dan) : ["sadık" ın müen.]. (bkz. : sâdık).

sâdise

:

سادسه

(a. s.) : ["sâdis" in müen.]. (bkz. : sâdis).

sadme heyecan

:

 

psik. sarsma heyecan, fr. émotion choc.

sadr-ı vustâ

:

 

anat. *ortagöğüs, fr. mésothorax.

sa'dûn

:

سعدون

(a. s.) : 1) mübarek, kutlu, uğurlu. 2) h. i. erkek adı.

safat

:

سفط

(a. i.) : (bkz. : sefat). 

safâ-yı hatır

:

 

gönül rahatlığı, 

safiha

:

 

3) fiz. plaka.

safîhî, safîhiyye

:

سفيحى ، سفيحه

(a. s.) : yufka gibi, ince, yassı ve geniş bir biçimde olan.

safîhiyy-ül-minkar

:

 

zool. *süzgeçgagalılar, fr. lamellirostres.

sâfiyâne

:

صافيانه

(a. f. b. zf.) : 1) safça, bönce. 2) çok temiz, çok saf olarak.

safiyye

:

صفيه

(a. s.) : ["safiyy" in mü-"en.], (bkz. : safiyy).

safsâfiyyet

:

صفصافيت

(a. i.) : hek. salisilat.

sahâbiyye

:

صحابيه

(a. i.) : Hz. Muhammed'I görmüş ve Kendileri'nin sohbetinde bulunmuş olan kadın.

sahibi tasnif

:

 

eser sahibi.

sahîfe

:

سخيفه

(a. s. sahâfet'den) : ["sa-hîf" in müen.]. (bkz. : sahîf).-

sahili

:

ساحلى

(a. s.) : sahil ile *ilgili,*kıyısal.

sâhiyye

:

ساهيه

(a. s. sehv'den) : ["sâhî" nin müen.]. (bkz. : sâhî).

sâibe

:

صائبه

(a. s. sevâb'dan) : ["sâib" in müen.]. (bkz. : sâib).

sâid

:

 

2) anat. *önkol, fr. avant-bras.

said hareket

:

 

coğr. *ağış, fr. mouvement ascendant.

saîde

:

صعيده

(a. s. suûd'dan) : ["saîd" in müen.]. (bkz. : saîd).

saik

:

 

3) psik. *güdü, fr. motif.-

sâime

:

صائمه

(a. s.) : 1) ["sâim" in müen.]. (bkz. : sâim). 2) i. kadın adı.

sâite

:

صائته

(a. s. savt'dan) : ["sâit"in müen.]. (bkz. : sâit).

sakb

:

 

3) anlama..

sâkıba

:

ساقبه

(a. s. sakb'dan) : ["sâkıb"in müen.]. (bkz. : sâkıb).

sakime

:

ساقيمه

(a. s. sakamat'den) : ["sakîm" in müen.]. (bkz. : sakîm).

sakiye

:

ساقيه

(a. s. saky'den) : ["sâkî" nin müen.]. (bkz. : sâkî).

sâki-yi kevser

:

 

(kevser [şarabı] sunan) : Hz.Ali.

salâhiyyet-i teşrîiyye

:

 

*yaşama *yetkisi.

salîbiyye

:

صلييه

(a. s.) : ["salîbî" nin müen.]. (bkz. : salîbî).

salime

:

سالمه

(a. s. silm'den) : ["salim"in müen.]. (bkz. : salim).

salsâl-i cümûdiyye

:

 

jeol. *buzu!taş, moren.

Sâmânî

:

سامانى

(a. h. i. farsça c. Sâmâniyân) : 1) Sâ'manî devletinden olan. 2) s. Saman devletine ait, onunla v*ilgili. [müen. : sâmâniy-ye].

sâmia-ş ikâf

:

سامعه شكاف

(a. f. b. s.) : kulağı yırtan. ,

sâmiha

:

سامحه

(a. s. semâhat'den) : ["sâ-mih" in müen.]. (bkz. : sâmih).

sandûk-kâr

:

 

2) sandıkçı, karagöz ustalarının ikinci yardımcısı olup işleri, resimleri sandıktan çıkarmak vè değneklere geçirip *özel bîr iple sıralamaktır.

sath i bahr

:

 

jeol. deniz yüzü. 

sath-ı amûdî

:

 

geo. *dikey *düzlem. 

sath-ı irticâc

:

 

*salınım *düzlemi. 

sath-ı maile

:

 

(bkz. : sath-ı mail), 

sath-ı mütenazır

:

 

mat. simetri *düzlemi. 

sath-ı şakulî

:

 

astr. *düşey *düzlem. 

sath-ı ufkî

:

 

mat. *yatay *düzlem.

sathiyye

:

سطحيه

(a. s.) : ["sathî" nin müen.]. (bkz. : sathî).

satranç

:

 

3) ed. Türk halk şiirinde "müfteilün müfteilün" vezniyle murabba' şeklinde yazılan manzume, (bkz. : satranç).

savt-ı aslî

:

 

fiz. *anases

sa'y ü amel

:

 

çalışma.

sa'yi amel hürriyeti

:

 

çalışma serbestîsi.

sayrûret

:

 

2) fels. *olu, fr. devenir.

sayvân-ı sagîr

:

 

bot. küçük güneşlik, fr. o'm-bellule.

sayvâniyye

:

صيوانيه

(a. i.) : bot. Maydanozgiller.

sayvân-ül-üzeyn

:

 

anat. *kalbkülakçığı. 

seb'a-i mesânî

:

 

tekrarlanan yedi ayet, fatiha suresi.

seb'a-i muallaka

:

 

(bkz. : muallâkat-ı seb'a).

Sebîl-ür-Reşâd

:

 

Eşref Edib tarafından İstanbul'da yayımlanmış, siyasî, ilmî dînî, edebî bir dergi.

sebk i Hindî

:

 

ed. XVII. yüzyılda Divan şiirinde başlayan ve orijinal mazmunlar, hayaller, teşbihler ve mecazlar yaratmak amacını güden edebî çığır, [en önemli temsilcileri Neşâtî, Nailî, Fehîm-i Kadîm ve Vecdî'dir].

sebk u rabt

:

 

ed. ifâdede tutarlık, cümlenin düzgün oluşu.

sebük-dest

:

سبك دست

(f. b. s.) : eli yatkın, el işlerini çabuk yapan kimse, sebz : 2) siyah.

sebzâ-reng

:

سبزا رنگك

(f. b. s.) : 1) yeşil renkli. 2) esmer, karasarı.

sebz-der-sebz

:

سبزادر سبز

(f. b. i.) : (bkz. : sebz-ender-sebz ).

seciyyevî

:

سجيوى

(a. s.) : *ırasal,, karakteristik.

sedef

:

صدف

(a. i.) : (bkz. : sadef). 

sedefe

:

 

3) biy. pul.

sedîr-i atlas

:

 

bot. atlassediri.

sedye

:

ثديه

(a. i.) : anat. meme.

sedye-i zü-z-zafîr

:

 

zool. * toynaklı lar.

sedyen vahîd-üs-sukbe

:

 

zool. *gagalımemeli, fr. ornithorhynque.

sefâret-nâme

:

سفارتنامه

(a. f. b. i.) : ed. yabancı bir ülkeye elçilik *göreviyle gidenlerin hatıralarını içinde toplayan eser.

sefûf

:

سفوف

(a. i.) : toz ilâç.

segâh-araban

:

 

müz. adına ilk olarak 1910 yıllarında rastlanan bir makam.

sehâbe

:

 

2) kalsiyum spektrumunda K-çizgisinde çekilmiş güneş resimlerinde görülen benekler, *püskülcük, fr. flocculus. '

sehâb-ı gayr-ı muzî

:

 

astr. karanlik nebülözler.

sehâbîyye

:

سحابيه

(a. ¡.) : astr. ' "bulutsu, nebülöz.

sehâbiyyet

:

سحابيت

(a. i.) : coğr. bulutluluk.

sehâfet

:

سخافت

(a. i.) : (bkz. : sahâfet).

seh-bahr

:

 

müz. 1500 yıllarında yazılmış anonim manzum bir edvarda otuz üçüncü terkip olarak *tanımlanan makam.

sehek

:

سهك

(a. i.) : bot. buğdaypası.

seher-i âmme

:

 

astr. güneşin ufkun altında 6° de iken gözlenen gün ağarması veya kararması, sivil tan, fr. crépuscule civil.

sehmî

:

سهمى

(a. s.) : okla *ilgili, okum-su, *oksu.

sehun

:

سخن

(f. i.) : söz. (bkz. : sühan). 

sekene-i aslî

:

 

sosy. yerli, fr. autochtone.

selâmî

:

سلامى

(a. s.) : 1) anat. parmak kemiği. 2) i. erkek adı.

selâmiyyat

:

سلاميات

(a. i. c.) : anat. parmak kemikleri.

selâmlık

:

سلاملق

(a. t. i.) : 1) büyük konaklarda misafirlere ayrılan dâire. 2) eskiden padişahların cuma namazına gitme töreni.

selâmün kavlen

:

 

nüzul, inme hastalığı.

selâtîn camii

:

 

sultanlar adına yaptırılan büyük cami.

selâtîn meyhane

:

 

büyük meyhane.

selbiyye

:

سلبيه

(a. s.) : ["selbî" nin müen.]. (bkz. : selbî).

selçukiyye

:

سلچوقيه

(a. s.) : ["selçukî" nin müen.]. (bkz. : selçukî).

selime

:

سليمه

(a. s.) : 1) ["selîm" in müen.]. (bkz. : selîm). 2) i. kadın adı.

selîse

:

سليسه

(a. s. selâset'den) : ["selis" in müen.]. (bkz. : selîs).

sellemeh-üs-selâm

:

 

aldırış etmeden, çekinmeden, uluorta, destursuz.

selmek-bûselik

:

 

müz. Hızır bin Abdullah'ın edvarına göre (XV. yüzyılın ilk yarısı) selmek âvâze-sine buselik makamı eklenince *oluşan terkip.

selmek-nevâ

:

 

müz. Hızır bin Abdullah'ın selmek âvâzesine neva makamını eklemekle elde ettiği terkip.

selmek-uşşak

:

 

müz. selmek âvâzesine uşşak makamı eklenince *oluşan terkip.

sem mûr

:

 

2) i. samurun derisinden yapılan kürk.

semâhat-kâr

:

سماحتكار

(a. f. b. s.) : eli-açık, cömert.

semâiyye

:

سماعيه

(a. s.) : [."semaî" nin müen.]. (bkz. : semaî).

semeret-ullah

:

 

(Allah'ın meyvesi.) : bot. muz. 

semer-i basîte

:

 

bot. basit meyve, 

semer-i mütekessire

:

 

bot. karışık meyve,

sem'î, sem'îyye

:

سمعى ، سمعيه

(a. s.) : işitmekle *ilgili.

semîh

:

سميح

(a. s.) : 1) semâhatli, cömert, eliaçık. 2) i. erkek adı.

semiyye

:

سميه

(a. i.) : sop, klan. 

semt-ür-re's-i şakulî

:

 

astr. başycy.,*doğrultusu.aleti. 

sendân

:

سندان

(a. ¡.) : örs denilen demirci âleti.

senedât

:

سندات

(a. i. sened'in c.) : (bkz. : sened ).

senedât i bahrî

:

 

gemi senedi, gemi tasdiknamesi.

sene-i devriyye

:

 

yıl dönümü, 

sene-i inhirâfiyye

:

 

astr. *anomal yıl, fr. anneo anomalistique.

sene-i medârî

:

 

astr. *dönence yılı. 

sene-i necmiyye

:

 

astr. yıldız yılı. 

senevî vasatî

:

 

coğr. yıllık ortalama, 

seng-i fesân

:

 

bileği taşı.

ser ü kâr

:

 

iş güç, canla başla girişilen iş.

ser-be-sahrâ

:

سر بصحرا

(f. a. b. s.) : başı ovada, karar tutmaz.

serbestiyyet

:

 

(o. i.) : 2) devletin ticaret yapmamasını ve ekonomik alana karışmamasını uygun gören *öğreti, "erkincilik.

serd sâmit

:

 

gr. sert sessiz.

ser-hâne

:

سرخانه

(bkz. : mezbah, mezbaha).

serîr-î basarî

:

 

anat. talamus.

serî-üs seyr

:

 

hızlı giden.

seriyye

:

 

(a. i.) : 2) câriye, odalık.

sermak

:

سرمق

(a. i.) : bot. karapazı. 

sermâye-i tereddüd

:

 

şüpheli sermâye, alışverişte kullanılmayacak şüpheli sermâye.

ser-tırâş

:

سرتراش

(f. b. i.) : berber, 

Servet-î Fünûn

:

 

1891'de Ahmet İhsan tarafından İstanbul'da yayımlanmış haftalık bir dergi.

se-şenbih

:

سه شنبه

(f. b. i.) : üçüncü gün, salı.

sevâd

:

 

6) gümüş üstüne siyahla işleme nakış, savat.

sevâd-ı defter

:

 

(defterin siyahlığı) : mec. dünyâda işlenen günahlar.

sevk ü idare

:

 

yönetim.

sevk-i garîze

:

 

psik. : *içgüdü, fr. instinct.

seyr-i münharif

:

 

coğr. eğri gidiş, fr. loxodromie.

seyr-i serî'

:

 

hızlı gidiş.

seyyârât-ı süfliyye

:

 

astr. "içgezegenler, yakın . * gezegen 1er.

seyyârât-ı ulviyye

:

 

astr. *dışgezegenler.

seyyid-i kâinat

:

 

Hz. Muhammed.

seyyid-ül-muhâcîrîn

:

 

(göçenlerin en ulusu) : Hz. Muhammed.

sezen

:

سزن

(a. i.) : anat. trakea, fr. trachée.

sıddîkıyyet

:

صديقيت

(a. i.) : fazla, çok doğruluk.

sıfât-ı asliyye

:

 

esas "nitelikler.

sıfır-ı mutlak

:

 

fiz. , kim. *saltsıfır, fr. zéro absolu.

sıhâh

:

صحاح

(a. s. ve i. sahîh'in c.) : doğrular, gerçekler

sıklet-i zahirî

:

 

fiz. görünen ağırlık.

sır'a

:

صرعه

(a. Í.) : güreşte birini, yerde ters çevirme şekli.

sırr-ı mahfî

:

 

çözülmeyen sır

Sırr-ül-Esrâr ve Matla'-ül-Envâr

:

 

(sırların hikmeti ve nurların doğuş yeri.) : Hurûfî şâirlerden Mürekkepçi Enverî'nin mensur-manzum tasaVvufî eseri. '

sıyag-ı inşâiyye

:

 

gr. dilek "kipleri.

sîcill-i nüfûs

:

 

nüfus kütüğü.

sidre

:

 

2) en yüksek makam, [ondan sonra Tanrı-ya gidilir].

sidre-nişîn

:

سدره نشين

(a. f. b. s. ve i.) : Sidre'de oturan melek.

sihâ'

:

سحاء

(a. i. c.) : eshiye) : 1) ince deri. 2) beyin zarı. (bkz. : sehâ').

sihâh

:

سحاح

(a. s. ve i. sahîh'in c.) : (bkz. : sıhâh).

sillî

:

سلى

(a. s.) : verem hastalığı ile "ilgili.

silsile-i adediyye-i mütenakısa

:

 

mat. azalan aritmetik dizi.

silsile-i adediyye-i mütezâyide

:

 

mat. çoğalan aritmetik dizi.

silsile-i mütekarib

:

 

mat. "yakınsak dizi.

silsile-i nukat

:

 

mat. noktalar dizisi.

simlâh

:

صملاح

(a. i.) : (bkz. : samlâh).

sincâbiyye

:

سنجابيه

(f. a. i.) : zool. "sincapgiller.

sinh-i sinn

:

 

anat. diş çukuru, 

sinn-i inhilât

:

 

çökkünlük çağı. 

sinnî sâmit

:

 

gr. diş sessizi.

sinniyye

:

سنيه

(a. s.) : ["sinnt" nin müen.]. (bkz. : sinnî).

siper-misâl

:

سپر مثال

(f. a. b. zf.) : kalkan gibi.

sirişk-bâr

:

سرشكبار

(f. b. s.) : gözyaşı döken.

sit

:

ست

(a. i. ve s.) : (bkz. : sitt).

siyâk-ı kelâm

:

 

söz gelişi.

siyâset-nâme

:

سياستنامه

(f. a. b. i.) : ed. padişahlara ve büyük devlet adamlarına, devlet işlerinde ve hâjka adaletli davranmaları yolunda öğüt veren, mensur ve manzum didaktik eser.

sô'-i şöhret

:

 

kötü tanınmışlık, kötü tanınma, 

subha

:

سبحه

(a. i.) : (bkz. : sübha).

sûfi-yâne

:

صوفيانه

(a. f. b. zf.) : mutasavvıflara yakışan yolda, tasavvufla "ilgili.

suhan ârâ

:

سخن آرا

(f. b. s.) : düzgün söz söyleyen, fasih konuşan, (bkz. : belîğ, suhan-perdâz, sühan-ârâ).

suhan-çîn

:

سخن چين

(f. b. s.) : söz getirip götüren, dedikoducu, (bkz. : sühân-çîn).

suhan-dân

:

سخندان

(f. b. s.) : söz bilen, güzel söz söyleyen, (bkz. : sühan-dân).

suhan-perdâz

:

سخن پرداز

(f. b. s.) : düzgün, fasih konuşan, (bkz. : beliğ, sühan-ârâ, sühan-per-dâz).

suhan-senc

:

سخن سنج

(f. b. s.) : hesaplı, ölçülü konuşan, (bkz. : sühan-senc).

suhan-ver

:

سخنور

(f. b. s.) : düzgün konuşan, (bkz. : sühan-ver).

suhûr-ı fıddıyye

:

 

kim. arjantît.

suhûr-ı ganemiyye

:

 

coğr. "hörgüçkaya, fr. moutonnée (roche-).

suhûr-ı rüsûbiyye

:

 

"tortul "külte, "tortul taş, fr. roche sédimentaire.

sû'-i tefehhüm

:

 

fena, yanlış anlaşılma, 

sukalâ'

:

 

(bkz. : sükalâ').

sukut-ı hayâl

:

 

hayal kırıklığı, düş yıkımı, düş kırıklığı, ümitsizlik.

sul'a

:

صلعه

(a. i.) : başın dazlak, saç olmayan kısmı.

sulbe

:

صلبه

(a. s. salâbet'den) : ["sulb" ün müen.]. (bkz. : sulb).

sulbîyye

:

صلبيه

(a. s. salâbet'den) : ["sul-bî" nîn müen.]. (bkz. : sulbî).

sulh ü müsâlemet

:

 

"barış ve "baysallık, 

sulh-perver

:

صلح پرور

(a. f. b. s.) : barış isteyen, "barışsever.^

sultân-ı ümem

:

 

ümmetlerin sultânı, 

sultân-üş-şuarâ

:

 

şâirlerin sultânı.

sun'iyye

:

صنعيه

(a. s.) : ["sun'î" nin müen.]. (bkz. : sun'î).

sur'a

:

صرعه

(a. i.) : güreşte ekseriya ters _ dönmüş kimse.

sûret-bâz

:

صورتباز

(a. f. b. s.) : eski Türklerde kukla oynatan kimse.

sûret-i mahsûsa

:

 

"özel olarak, "özellikle, bilerek, bir gayeye dayanarak.

sûret-i zahire

:

 

görünüş, fr. apparence.

Surname

:

 

2) III. Ahmet'in, şehzadeleri için 1719'da düzenlediği sünnet düğününü anlatan Seyyit Vehbî'nin eseri.

suryânî

:

سريانى

(a. s. ve i.) : (bkz. : Süryânî).

sûz-i dil

:

 

2) gönül yanması, gönül ateşi, aşk.

südeyde

:

سديده

(a. i.) : anat. kapakçık, kapacık.

südfe

:

سدفه

(a. i.) : kapı, giriş, antre, (bkz. : bâb, der2, mahreç, medhal).

südüs-i dâire

:

 

geo. altılık, fr. sextant.

söhan-âferîn

:

سخن آفرين

(f. b. s.) : söz yaratan, şair,

sühan-râz

:

سخن راز

(k. s.) : söz, sır saklayan.

sühun

:

سخن

(bkz. : sühan).

sükker-i hülâm

:

 

kim. aminoasetîk asit, glikokol.

sükûn-âlûd

:

سكون آلود

(a. f. b. s.) : sükûnet dolu.

sülâsî küûl

:

 

kim. "üçüncül alkol, fr. alcool tertiaire.

sülehfâ

:

سلحفا

(a. i.) : (bkz. : sülhafâ).

sülehfât

:

سلحفات

(a. i.) : (bkz. : sülhafât).

sünâî küûl

:

 

kim. "ikincil alkol, fr, alcool secondaire..

Sünbüle

:

 

4) Muallim. Naci'nin 1890'da basılmış bir şiir kitabı.

sünbül-i asâfîr

:

 

(bkz âle).

sünne

:

سنه

(a. i.) : (bkz. : sünnet).

sür'at-i intişâr

:

 

yayılma hızı.

sür'at-i tebahhur

:

 

fiz. buğulaşma hızı.

süreyyâ

:

 

(a. i.) : 3) asılmış avize, 

sürîn

:

 

(f. i.) : 1) makat. 2) göbek

sürrevî

:

سروى

(o. s.) : göbeğe ait, göbekle "ilgili, [aslı : "sürri" dir], (bkz. : sürrî). 

sütûh-i mütevâziye

:

 

geo. paralel "düzlemler.