nâ-âzâd

:

نا آزاد

(f. b. s.) : "kurtulamayan" : mec. alçak, âdî [kimse].

nâ-be-mevsim

:

نا بموسم

(f. a. b. s.) : vakitsiz, sırasız, uygunsuz, (bkz. : bî-vakt, hâ-be-hen-gâm).

Nâ-çîz

:

 

2) Recâizâde Ekrem'in 1886'cla basılmış Fransızca'dan yaptığı tercümeleri ihtiva eden bir eseri.

nâ-dâştî

:

ناداشتى

(f. b. i.) : utanmazlık,hayasızlık.

nâdimen

:

نادماً

(a. zf.) : pişman olarak, 

nâdire-i zaman

:

 

zamanında bir, eşi daha bulunmayan kimse.

nagam-sâz

:

نغمساز

(a. f. b. s.) : türkü söyleyen.

nâ-güfte

:

ناگفته

(f. b. s.) : söylenmemiş.

nağme-i Dâvûd

:

 

Davut Peygamberin güzel sesi.

Nağme-i Seher

:

 

Recâizâde Ekrem'in 1871'de basılmış, şiirlerini ihtiva eden bir eseri.

nâhiye-i hasele

:

 

anat. *altkarın, fr. hypogastre.

nâhiye-i merâkıyye

:

 

anat. geğrek, fr. hypocondre.

nâhiye-i şersûfiyye

:

 

anat. *üstkarın *bölgesi, fr. épigastre. /

nâhiye-i taht-ez-zakaniyye

:

 

anat. *çeneucu altı (-bölgesi).

nâhiyevî

:

ناحيوى

(a. s.) : * bölgesel.

nâ-hudâ-teres

:

ناخدا ترس

(f. b. s.) : Allah' tan korkmaz.

naile

:

نائله

(a. s. neyl'den) : ["nail" in müen.]. (bkz. : nail).

nâ-keşîde

:

ناكشيده

(f. b. s.) : 1) çekilmemiş. 2) mec. içilmemiş.

nakıs adedi tâmm

:

 

mat. negatif *tamsayılar.

nakıyye

:

نقيه

(a. s.) : ["nakî" nin müen.]. (bkz. : nakî).

nâkıza

:

ناقضه

(a. s. nakz'dan) : ["nakız" ın müen.]. (bkz. : nakız).

nâkız-ı müddeâ

:

 

mant. *karşısav, antitez.

nakkariyye

:

نقاريه

(a. i.) : zool. *ağaçkakangiller.

nakl

:

 

6) coğr. *taşın, fr. transport, 

nakz-ı sıyâm

:

 

oruç bozma.

nâ-mağlûb

:

نا مغلوب

(f. a. b. s.) : mağlup olma, yenilmez.

nâm-ı diğer

:

 

(öteki ad) : takma ad.

nâ-murâdî

:

نامرادى

(f. b. i.) : muradına erişememe, isteğine ulaşamama.

nâ-mütenâhiyyet

:

نا متناهيت

(f. a. b. i.) : sonsuzluk.

nâm-verî

:

نامورى

(f. b. i.) : meşhurluk, ünlülük.

na'ra

:

نعره

(a. i.) : (bkz. : na're).

nâ-revân

:

ناروان

(f. b. s.) : akmayan; geçmeyen.

nâr-ı dûzah

:

 

cehennem ateşi.

nâr-ı gam[m]

:

 

gam ateşi, ateş gibi yakan keder.

nâr-ver

:

نارور

(f. b. s.) : (bkz. : nâr-pistân).

nas

:

نص

(a. i.) : (bkz. : nass). 

Nasâyıh-ül-Mülûk

:

 

(padişahların öğütleri.) : Ió39'da ölen Sivas'lı Abdülmecit Şeyhî'nin I. Ahmet'in emriyle çeşitli eserlerden seçerek meydana getirdiği dinden, ahlâktan ve memleket idaresinden bahseden eseri.

nasb-ı nazar

:

 

göz atma, bakma.

nasfet

:

 

2) fels. *denkserlik, fr. équité, (bkz. : hakkaniyyet).

nâsiye

:

ناصيه

(a. i. c. nevâsî) : (bkz. : nâ-sıye).

nass

:

 

3) fels. *inak, dogma.

nassî

:

نصى

(a. s.) : fels. *inaksal, dogmatik.

nâsûr

:

 

2) nasır.

nâ şinâsî

:

نا كناسى

(f. b. i.) : bilmezlik, tanımazlık.

nâşir-i efkâr

:

 

fikirler yaylası.

nâ-temâmiyyet

:

ناتماميت

(f. a. b. i.) : (bkz. : nâ-temâmî).

natıka

:

ناطقه

(a. i. nutk'dan) : ["nâtık" ın müen.]. (bkz. : nâtık).

nazar-bâz

:

 

2) güzeli seyretmekle yetinen, maddî tatmin edilmeyi istemeyen.

nâzıma

:

ناظمه

(a. i.) : ["nâzım" ın müen.]. (bkz. : nâzım).

nazîfe

:

نظيفه

(a. s. nezâfet'den) : 1) temiz. 2) i. kadın adı. 3) Abdülhak Hamid'in 1876'da basılmış manzum tiyatrosu.

Nâzilet-ül-Arş

:

 

(göğün en yüksek, dokuzuncu katı olan Arş'tan nazil olan, Arş'tan inen) : Kur'ân-ı Kerîm.

nazm

:

 

4) halk şâirlerinin mesnevî şeklindeki manzumelere verdikleri ad.

Nazm-ül-cevâhir

:

 

(cevherlerin dizisi.) : Babıâli hocası ve Mümeyyiz-üş-Şuarâ Antepli Hasan Aynî'nin Arapça - Türkçe manzum *sözlüğü.

Nazm-ül-leâl

:

 

(incilerin dizisi.) : Mütercim Asım' ın altı göbek önceki dedesi Anteplj Şeyh Ahmet'in Arapça - Türkçe manzum *sözlüğü.

nebât-ı mâiyye

:

 

bot. *sucul *bitki.

nebâtiyye

:

نباتيه

(a. s.) : ["nebatî" nin müen.]. (bkz. : nebatî).

nebeviyye

:

نبويه

(a. s.) : ["nebevî" nin müen.]. (bkz. : nebevî).

neccâb

:

نجاب

(a. i.) : deveci.

necd-i hüseynî

:

 

müz. Kantemir'in edvarında (1695) *taıiımlanan bir makam.

necîle

:

نجيله

(a. s.) : ["necîl" in müen.].(bkz. : necîl). y v

necm-i etrafı kutup

:

 

astr. günlük harekette ufkun altına inrneyen yıldızlardan her biri, kutup *yöresi yıldızı, batmayan yıldız, fr. étoile circumpolaire.

necm-ül-bahr

:

 

zool. denizyıldızı, 

necm-ül-kelb

:

 

astr. köpek yıldızı, Sirus.

nedebî

:

ندبى

(a. s.) : yara izi ile *ilgili.

nef'an

:

نفعاً

(a. zf.) : nef'ine, yararına, 

nef'an li kanun nakz

:

 

huk. kanun yararına yapılan bozma.

nefsâniyye

:

نفسانيه

(a. s.) : ["nefsânî" nin müen.]. (bkz. : nefsânî).

nefsiyye

:

نفسيه

(a. s.) : ["nefsî" nin müen.]. (bkz. : nefsî). 

nefy

:

 

3) mant. *yadsıma, fr. négation.

nehâvet

:

نهاوت

(a. i.) : kolay anlayış, ilerisini görüş.

nehîbe

:

نهيبه

(a. s. nehb'den) : ["nehîb" in müen.]. (bkz. : nehîb).

nehy

:

 

3) fels. ket vurma, tutma, fr. inhibition.

nekahet-hâne

:

نقاهتخانه

(a. f. b. i.) : pri-vantoryum.

nemgîn

:

نمگين

(a. f.) : nemli, rutubetli.

nem-keşide

:

نمكشيده

(f. b. s.) : nem çeken, rutubet alan; ıslak.

nesc-i guddevî

:

 

anat. *bezdokusu. 

nesc-i munzamm

:

 

anat. *bağdokusu. 

nesc-i müstefriğ

:

 

anat. *salgı * dokusu, 

nesc-i silis

:

 

bot. *üçüncül doku. 

nesc-i sinnî

:

 

anat. *peteksi doku. 

nesc-i şahmı

:

 

anat. yağ *dokusu, 

nesc-i tâli

:

 

anat. *ikinçil *doku.

nescîyye

:

نسجيه

(a. s.) : ["nescî" nin müen.]. (bkz. : nescî).

neseben akraba

:

 

soy *bakımından hısım.

nesebiyye

:

نسبيه

(a. s.) : ["nesebî" nin müen.]. (bkz. : nesebî).

nesh-i ta'lîk

:

 

(bkz. : nesta'lîk) : 

nesriyye [fasilesi]

:

 

(a. i.) : zool. *akbabagiller, fr. vultúridas.

netîce-i taleb

:

 

huk. iddia olunan şey.

nevâfiz

:

نوافذ

(a. s. nâfize'nin c.) : nüfuz edici şeyler.

nevâ-perdâz

:

نوا پرداز

(f. b. s.) : şarkı okuyan, çalgıcı.

nevâ-perdâzân

:

نوا پردازان

(f. b. s. nevâ-perdâz'ın c.) : şarkı okuyanlar, çalgıcılar.

nevât-ı münbite

:

 

bot. *besler çekirdek.

nevâ-yı acem

:

 

müz. Kantemir'in edvarında (1695) etbâ arasında *tammladığı makam ki kullanılmaz.

nevâ-yı mehd

:

 

(beşik sesi.) : ninni.

nev'i şahsına münhasır

:

 

eşi benzeri olmayan.

nev-nihâl

:

 

2) yetişmiş güzel kız.

nev-sâl

:

نوسال

(f. b. i.) : "yeni yıl" : yılbaşı.

newâr

:

نوار

(a. s.) : nurlu, *aydın.

neyyire

:

نيره

(a. s. nûr'dan) : 1) ["ney-yir" in müen.]. (bkz. : neyyir). 2) kadın adı. 

nezf-i dimağı

:

 

hek. beyin kanaması.

nezfiyye

:

نزفيه

(a. s.) : ["nezfî" nin müen.]. (bkz. : nezfî).

nısfiyy-ül-cenâh

:

 

zool. *yarımkanatlılar. 

nısf-ün-nehârî

:

 

astr. meridyen, 

nısıf küre-i garbi

:

 

coğr. batı *yarımyuvarı. 

nısıf küre-i şarkî

:

 

coğr. doğu *yarımyuvarı. 

nısıf müstakim

:

 

geo. yarım *doğru.

nid'et

:

ندأت

(a. i.) : Ay'ın ve Güneş'in etrafında bazan görülen, parlak daire, (bkz. : hâle, nüd'et).

nihâiyye

:

نهائيه

(a. s.) : ["nihâî" nin müen.]. (bkz. : nihâî).

nihâyât

:

نهايات

(a. i. nihâyet'in c.) : sonlar, bitimler.

nîlûferiyye

:

نلوفريه

(a. i.) : bot. nilüfer-giller.

nîm-şeffâf

:

نم شفاف

(f. a. b. s.) : yarı *saydam.

nisâî

:

نسائى

(a. s.) : kadın ile *ilgili, kadına ait.

nisâiyye

:

نسائيه

(a. i.) : 1) kadın hastalıkları. 2) kadın hastalıkları kıliniği.

nisbiyye

:

نسبيه

(a. s nisbet'den) : ["nisbî" niri müen.]. (bkz. : nisbî).

nisviyye

:

نسويه

(a. s.) : ["nisvî" nin müen.]. (bkz. : nisvî). '

nisviyyet

:

نسويت

(o. i.) : kadınlık.

nişâdırî

:

نشادرى

(a. s.) : nişadırla, amonyakla *ilgili.

nîz

:

نيز

(f. e.) : ''-de, -da dahî" *anla-mırtda bir atıf edatı.

nizâmiyye

:

 

3) [eskiden] kara ordusu, 

nizâmnâme i esâsî

:

 

huk. anatüzük.

nizân-ı rütûbet-i hava

:

 

fiz. *nemölçer.

nîze-bâz

:

نيزه باز

(f. b. s.) : mızrakla oynayan, mızraklı.

nokta i müşa'şaa

:

 

astr. saçılma noktası, fr. point radiant.

nokta-i evc-i bâlâ

:

 

astr. *yücelim noktası, 

nokta-i gurûb

:

 

astr. batış noktası, 

nokta-i inhilâl

:

 

kim. çözülme noktası, 

nokta-i muvâzene!

:

 

*denge *yanayı. 

nokta-i mülteka

:

 

coğr. kavşak noktası.

nokta-i tenazur

:

 

astr. simetrik nokta[lar], 

nokta-i tevakkuf

:

 

duraklama noktası, 

nokta-i tulü'

:

 

astr. doğuş noktası.

nuhâmî

:

نخامى

(a. s.) : fizy. balgamla *ilgili, *balgamsı, *sümüksü.

Nuhbet-Ot-Tuhfe

:

 

(armağanın seçilmişi.) : Ahmet bin Alî bin Ahmet'in 1649'da düzenlediği Farsçadan Türkçeye *sözlük.

nuhle

:

نحله

(a. i.) : 1) din şubesi, mezhep. 2) çeyiz, düğün hediyesi. ı

nu'm'â

:

نمعى

(a. i.) : (bkz. : na'mâ, ni'-met).

nutk-ı Hakk

:

 

Allah kelâmı.

nücûmiyye

:

نجوميه

(a. s. necm'den) : ["nücûmî" nin müen.]. (bkz. : nücûmî).

nüd'et

:

ندأت

(a. i.) : 1) ayın ve güneşin etrafında bazan görülen parlak dâire, hâle. 2) gökkuşağı. 3) güneş batarken veya doğarken bulutlarda hasıl olan kızıllık, (bkz. : hâle, nid'et).

nüfûziyyet

:

نفوذيت

(a. i.) : fiz. î. *geçir-genlik. 2) * geçirimlilik.

nükte-pîrâ

:

نكته پيرا

(a. f. b. s.) : güzel nükteler söyleyen.

nütû'-i ahremî

:

 

anat. omuz çıkıntısı fr. acromion.

nütû'-i mirfakî

:

 

anat. dirsek çıkıntısı.

nüveyre

:

نويره

(a. i.) : 1) parlak küçük şey. 2) kadın adı.

nüzehâ

:

نزها

(a. s. nezîh'den) : nezih, temiz olanlar.