lâ şerike lehü

:

لا شريك له

(a. sü.) : Allah'ın şerîki, nazîri yoktur, O, eşsizdir,' tektir.

lâfzıyye

:

لفظيه

(a. i.) : fels. 1) "boşsözcülük. 2) ezbercilik.

lâhika-i mütekaddime

:

 

gr. ' "önek.

lâhkî

:

لحقى

(a. s.) : coğr. lığlı, alüvyonlu.

lâhnî

:

لحنى

(a. s.) : sesle *ilgili, ahenkle"ilgili. , '

lâle-gül

:

 

müz. Hüseyin Sadettin Arel'in bulduğu Hüzzam makamı gibi başlayıp sonradan şedarabân makamı gibi yegâhda karar kılan makam.

lâle-i hamrâ

:

 

kırmızı lâle.

lâne-i mürg

:

 

kuş yuvası.

lâ-teşbîh

:

لا تشبيه

(a. b. s.) : benzetmek gibi olmasın!

lâ-yenbagî

:

لا ينبغى

(a. b. s.) : yakışmaz, uygun düşmez, uymaz.

lâ-yetebeddel

:

لا يتبدل

(a. s.) : değişmez.

lâ-yetehammel

:

لا يتحمل

(a. s.) : tahammül edilmez, dayanılmaz.

lâ-yüfnâ

:

لا يفنى

(a. s.) : fena bulmaz, yok olmaz, tükenmez.

lâ-yüzâl

:

لايزال

(a. s.) : -izale edilmez,tükenmez.

lâzım ve kâfî şart

:

 

mat. gerek ve yeter şart.

leben-i kils

:

 

kim. kireç sütü.

leb-i dilber

:

 

1) dilber dudağı; ,2) dilber dudağı denilen hamur tatlısı.

leblâb-ül -arz

:

 

bot. yer sarmaşığı.

lede-t-teemmül

:

لد التأمل

(a. b. zf.) : teemmül edilince, düşünülünce.

leflâfe

:

لفلافه

(a. i.) : bot. kurt tırnağı denilen bir *bitki.

leh-dâr

:

لهدار

(a. f. b. s.) : dan yana;

lenfâ-yi dahilî

:

 

hek. *içakkan, fr. endolymphe.

lerze-bahş

:

لرزه بحش

(f. b. s.) : titreme veren, titreten.

lesâset

:

لصاصت

(a. i.) : hırsızlık.

leşkerî

:

لشكرى

(f. s.) : leşkere ait, leşkerle, ordu ile * ilgili.

leşkerîyân

:

لشكريان

(f. i. c.) : askerler.

letâif-gûne

:

لطائفگونه

(a. f. b. s.) : lâtife, şaka yollu.

Leylâ vü Mecnûn

:

 

Fuzûlî'nin ünlü mesnevisi, 

leylî mekteb

:

 

yatılı *okul. 

leylî talebe

:

 

yatılı »öğrenci.

lezzet şinâs

:

لذت شناس

(a. f. b. s.) : tat alan, tadına varan.

lezzet-yâb

:

لذت ياب

(a. f. b. s.) : lezzet alan, tat duyan.

lîf-i adalî

:

 

anat. * kas tèli. 

lîf-i hayvani

:

 

anat. »hayvansal tel. 

lîf-i hücrevî

:

 

anat. »gözeli tel. 

lîf-i isfencî

:

 

anat. »süngerteli.

lîf-i nebatî

:

 

bot. ^bitkisel tel.

lîfîn

:

ليفين

(a. i.) : biy. fibrin, kanın terkibine dâhil olan beyaz bir madde, 

lihâfî

:

لحافى

(a. s.) : bot. tohum zarı ¡le »ilgili.

li-l-eneíyye

:

 

fels. »beniçincilik, fr. egocentrismo.

limmlyyet

:

لميت

(a. i.) : mant. »önsellik, fr. a priorité.

Lisan ül Gayb

:

 

(Gayb'ın, Allah'ın dili.) : fala bakılması dolayısıyle Hâfız-ı Şîrâzî'in divanına verilen ad.

lisân-ı avam

:

 

halkın konuşma dili.

lisân-ı kal

:

 

konuşma dili; nağme, kuş nağmesi.

liyâkat

:

 

3) »değim, yararlık.

luâbiyye

:

لعابيه

(a. s.) : ["luâbî" nin müen.] (bkz. : luâbî).

lû'bet-bâzân

:

لعبت بازان

(a. f. b. i. lû'bet-bâz'ın c.) : oyuncular, hayalciler, kuklacılar.

Lûgat-i Nimetullah

:

 

(Nimefullah'ın »sözlüğü) : Sofyalı Nimetullah Efendinin 1540'da düzenlediği Farsçadan Türkçeye »sözlük.

Lûgat-i Şeh-nâme

:

 

(Şehnâme sözlüğü) : Bağdatlı Ömer oğlu Abdülkadir adlı bir zatın 1721'de Şehnâme'de geçen kelimeler üzerine düzenlediği Farsçadan Türkçeye sözlük.

luhayme

:

لحيمه

(a. i.) : (bkz. : lühayme).

luhûd

:

لحود

(a. i. lâhd'in c.) : (bkz. : lühûd).

lusûs

:

لصوص

(a. s. lass, lis ve luss. un c.) : (bkz. : lüsûs).

luveyha

:

لويحه

(a. i.) : 1) lavhacık. 2) fiz. lamel.

lübbiyye

:

لبيه

(a. s.) : ["lübbî" nin müen.] (bkz. : lübbî).

lüfâh

:

لفاح

(a. i.) : bot. güzelhatunçiçe9»'. ; 1

lüfâhin

:

لفاحين

(a. i.) : bot. atropin.

lüfeyfe

:

لفيفه

(a. i.) : 1) bot. bürümcük. 2) bot. küçük çiçek yaprağı topluluğu.

lügatçe

:

لغتچه

(a. f. b. i.) : küçük lügat, »sözlük, »sözlükcük.

lühât

:

لهات

(a. i.) : anat. küçükdil. ["le-hât, lihât" şekilleri de vardır].

lühayme-i dem'iyye

:

 

biy. gözyaşı *etçiği.

lühûn

:

لهون

(a. i. lahn'ın c.) : lâhinler, nağmeler, ahenkler.

lüveyf

:

لويف

(a. i.) : anat. *sinirtelciği.

lüveyfî, lüveyfiyye

:

لويفى ، لويفيه

(a. s.) : küçük lifle, telcikle *ilgili.