kabil i tahallül

:

 

kim. »ayrışabilir, fr. decomposable.

kabil-i afv

:

 

bağışlanabilir, bağışlanır.

kabil-i aks

:

 

*evrinir, »tersinir, fr. reversible.

kabil-i eki

:

 

yenir, yenebilir.

kabil-i hami

:

 

mant. »yükl'emleşir, fr. predi-cable.

kabil-i hazf

:

 

kaldırılır.

kabil-i idrâk

:

 

psik. »algılanır, alınır, fr. per-ceptible.

kabil-i inhina

:

 

bükülür.

kabil-i irca

:

 

kim. »indirgenir, fr. réductible.

kabil-i i'tirâz

:

 

söz götürür.

kabil-i izâle

:

 

giderilebilir.

kabil-i nüfuz

:

 

bot. , coğr. »geçirimli, fr. perme-able.

kabîl-i rücû'

:

 

mant. »tersinlenir, fr. réversible,

kabil-i tahakkuk

:

 

»gerçeklenebilir.

kabil-i tahammuz

:

 

 kim. »oksitlenir, fr. oxydable.

kabil-i tahkik

:

 

»perçinlenebilir.

kabil-i telkin

:

 

fels. »telkinlenebilir, fr. suggestible.

kabil-i tenbîh

:

 

biy. uyarılır, fr. excitable.

kabiliyyet i taksim

:

 

mat. bölünebilme.

kabiliyyet-i aksiyye

:

 

fiz. »tersinirlik, fr. réversibilité.

kabiliyyet-i hayât

:

 

biy. »yaşarlık.

kabiliyyet-i inhilâl

:

 

»eriyebil iri i k.

kabiliyyet-i inhilâliyye

:

 

kim. »erirlik, fr. solubilité.

kabiliyyet-i teheyyüciyye

:

 

heyecanlılık.

kabiliyyet-i telkin

:

 

psik. telkin »anıklığı, fr. suggestibilité.

kabiliyyet-i tenebbüh

:

 

psik. * uyarı Iganlık, fr. excitabilité.

kabl-el-mantık

:

 

mant. »mantıkötesi.

kabr-gâh

:

قبرگاه

(a. f. b. i.) : mezarlık.

kabz-ı mâl

:

 

kabzımal, meyve, sebze ve benzeri şeyleri yetiştirenlerden satıcılara devredilmesini sağlayan komisyoncu.

kadar

:

قدر

(a. e.) : 1) miktarında, ölçüsünde, derecesinde. 2) ...dek, ...değin. 3) denli. 4) gibi.

kadem-bûs

:

قدمبوس

(a. f. b. s.) : ayak öpen.

kadem-bûsî

:

قدمبوسى

(a. f. b. i.) : áyak öpme.

kadî i sipihr

:

 

(gökün kadısı) : Müşteri yıldızı.

kadîmi

:

قدمى

(a. s.) : eskidenberî, öte-denberi var olan, daimî.

kadr-nâ-şİnâs

:

قدر ناشناس

(a. f. b. s.) : kadirbilmez, değerbilmez.

kadr-nâ-şinâsî

:

قدر ناشناسى

(a. f. b. i.) : kadirbilmezlik, değerbilmezlik.

kafes nişin

:

قفس نشين

(f. b. s.) : kafes ardında oturan, işsiz güçsüz.

kâf-ı musattah

:

 

yazıda satırı doldurmak ve hat sanatında yazıyı güzel göstermek gayesiyle yatık olarak yazılan kef.

kafile-gâh

:

قافاه گاه

("ka" uzun okunur, a. f. b. i.) : kafilenin konakladığı yer.

kafiye dâr

:

قافيه دار

(a. f. b. i.) : ed. (bkz. : mukaffa).

kâğad

:

كاغد

(f. i.) : ( bkz. : kâğaz ).

kâğad hâne

:

كاغد خانه

(f. b. i.) : kâğıthane, kâğıt fabrikası.

kahriyyât

:

قهريات

(a. i. kahr'ın c.) : f1 zorlamalar, zorla iş gördürmeler.

kaide-i selâse

:

 

mat. , astr. üçlü "kuralı.

kaiden

:

قائدا

(a. zf.) : oturmuş olduğu halde, oturarak, oturduğu halde.

kail

:

 

3) s. inanmış, aklı yatmış.

kaim şibih-münharif

:

 

geo. "dikyamuk, fr. tra-pèze isocèle.

kal'a-güşâ

:

قلعه گشا

(a. f. b. s.) : kale açan, kale zapteden.

kal'a-nişîn

:

قنعه نشين

(a. f. b. s.) : kalede oturan.

kalem-i mahsûs

:

 

*özel kalem.

kalû belâ

:

قالو بلا

("ka" uzun okunur, a. cü.) : (bkz. : belâ).

kamet-i mevzun

:

 

mütenasip vücut, 

kamîs-i ebyaz

:

 

anat. akgömlek.

kamîsiyye

:

قميصيه

(a. i.) : zool. gömlekliler, fr. tuniciers.

kanâl-ı nâkılet-ül-meneviyye

:

 

biy. *atmık kanalı.

kanat i merâre

:

 

anat. koledok kanalı, fr. canal cholédoque.

kanât-ı dâfıka

:

 

anat. atar kanal, fr. Éjaculateur.

kanât-ı nısf-ı dâireviyye

:

 

anat. *yarımçember kanallar.

kanât-ı sadrî

:

 

anat. göğüs kanalı, fr. canal thoracique.

kanât-ı safrâvî

:

 

anat. öd kanalı.

kanât-ı şevkî

:

 

anat. omurga kanalı, fr. canal rachidien.

kân-ı Ahmed

:

 

Hz. Muhammed'in özü, cevheri, 

kantara-i Varol

:

 

anat. Varol köprüsü, fr. pont de Varóle.

karâbâtiyâne

:

 

(f. zf.) : 1) vaktini meyhanede geçirerek. 2) harabatilikle, süflîlik e, pejmürdelikle.

kâr-âşnâyî

:

كار آشناي

(f. b. i.) : işbilirlik.

kâr-güdâz

:

كار گداز

(f. b. s.) : kârını eritmiş, İşi bitmiş, iflâs etmiş.

karîb-i hakikat

:

 

gerçeğe yakın, *gerçeksi.

karine i mania

:

 

ed. İstiarenin unsurlarından biridir. Yani mecazlı kelimenin kendi mânâsında kullanılmasına imkân olmamasıdır : "Yıldızlar gözlerini kırpıyordu" cümlesinde "göz" kelimesi gerçek mânâsında kullanılmamıştır. Çünkü bunu meneden bir karîne vardır. Yıldızın gözü olmaz.

karîne-i inkisar

:

 

fiz. kırılma indisi, fr. indice da réfraction.

kâse-bâz

:

كاسه باز

(f. b. s. ve i.) : kâseleri, parmaklarının ve değneklerinin ucunda çevirerek dans eden oyuncu.

kâse-i fagfûr

:

 

Çin porseleninden yapılmış kâse. 

kâse-i mînâ

:

 

(mavi kâse) : mec. gök. 

kâse-i zânu

:

 

anat. , mee. dizkapağı.kâsek ¿1—(f. i.) : küçük kâse.

kasım

:

قسم

(a. s.) : ince, narin; çabuk kırılabilen.

Kasîde-i bürde

:

 

Kâab bin Zübeyr'in, Hz. Muhammed önünde okuduğu kasideye karşı, Hz. Mu-hammèd'in sırtından çıkardığı hırkayı kendisine giydirmesiyle meşhur olan bir kasidenin adı.

kasr-ı basar

:

 

kısa *görü.

kasr-ül akl

:

 

aklı kısa, aklı ermez.

kassâb-hâne

:

قصابخانه

(a. f. b. i.) : büyük kasap dükkânı.

kat

:

قط

(a. i.) : (bkz. : katt).

kat'-! nâkıs-ı mücessem

:

 

geo. ellipsoit. 

kat'â

:

قطعا

(a. zf.) : hiçbir vakit, aslâ.

katan

:

قطن

(a. i.) : anat. bel »bölgesi.

katani

:

قطن

(a. s.) : bel »bölgesi ile »ilgili.

kat-ı mükâfî

:

 

geo. parabol şeklinde olan, parabolik.

kat'-ı mükâfî-i mücessem

:

 

geo. parabolit. 

kat'-ı nâkısî

:

 

geo. eliptik, 

kat'-ı zâidî

:

 

geo. hiperbolik; 

kat'-ı zâid-i mücessem

:

 

geo. hiperboloit, 

kâtib i umûmi

:

 

»genel kâtip, »genel sekreter, »genel »yazman.

katl-gâh

:

قتلگاه

(a. f. b. i.) : öldürme yeri.

katre-i mürekkeb

:

 

(mürekkep damlası) : mec. siyah ben.

katt

:

قط

(a. i.) : tahıl fiyatlarının yüksekliği.

kavâbil

:

قوابل

(a. kabil'in c.) : istidatlı, kabiliyetli kimseler.

kavmiyyet

:

قوميت

(a. i.) : şu veya bu kavimden olma hali.

kavs i nehâri

:

 

astr. gündüz yayı.

kavs-i in'ikâs

:

 

fiz. »yansı yayı, fr. arc de réflexe.

kavs-i leyi

:

 

(gece yayı) : astr. güneşin gökkü-resindé, bir gün boyunca çizdiği çemberin ufuk altında kalan parçası, fr. arc nocturne.

kavs-i leyi ve-n-nehâr

:

 

astr. gece gündüz yay-ları.

kavs-i nısf-ün-nehâr

:

 

astr. meridyen yayı.

kavs-i ziyâ

:

 

fiz. ışık yayı.

kayd-ı ihtirazı

:

 

ȍekince.

kayd-ı ihtiyati

:

 

»sakınca, »sakınmalık.

kayh

:

قيح

(a. i. c.) : kuyûh) : irin.

kaziyye-i mûcibe-i külliyye

:

 

mant. »olumlu »tümel »önerme, fr. proposition universelle affirmative.

kebediyyeler

:

كبديه لر

(a. t. i.) : bot. ciğerotları, fr. hépatiques.

kec ü mec

:

 

çarpık, altüst.

kec-dehân

:

كج دهان

(f. b. s.) : eğri ağızlı, çarpık. /

kec-dehen

:

كج دهن

(f. b. s.) : (bkz. : kec--dehân).

kec-gerdân

:

كج گردان

(t. b. s.) : boynu eğri, eğri boyunlu, eğri boyun.

kec-gerden

:

كج گردن

(f. b. s.) : (bkz. : kec-gerdân).

kec-perverî

:

كج پرورى

(f. b. i.) : aksilik, 

keffiyye

:

كفيه

(a. i.) : Araplar tarafından kullanılan ve omuzları da örten püsküllü erkek başörtüsü.

keff-ül-esed

:

 

bot. aslanpençesi, fr. akhémîlle.

kehânet fürûşî

:

كهانتفروشى

(a. f. b. i.) : falcılık, gaipten bilmişlik satma.

kehânet-fürûş

:

كهانتفروش

(a. f. b. s.) : falcılık, gaipten bilmişlik satan.

kejdüm-i bahrî

:

 

zool. iskorpit.

kelb-i Alî

:

 

(Hz. Ali'nin köpeği.) : bazı Alevîler tarafından erkek çocuklarına verilen ad.

kelbiyye

:

 

2) zool. köpekgiller.

kelekî

:

كلكى

(f. i.) : kuŞ kanadının büyük tüylerinden yapılan padişah sorgucu, tuğ.

kelel

:

كلل

(f. i.) : (bkz. : kelekî).

kelime-i asliyye

:

 

gr. basit kelime.

kem kadr

:

كم قدر

(f. a. b. s.) : kadri az, değersiz, âdî.

kemâl-i afiyet

:

 

afiyetin son derecesi.

kemâl-i ciddiyyet

:

 

ciddiyetin son derecesi, çok ciddî olarak.

kemâl-i evvel

:

 

fels. fr. entéléchie.

kemâl-i salâhiyyet

:

 

salâhiyetin son derecesi, geniş salâhiyet, geniş *yetki.

kemâl-i zevk

:

 

zevkin son derecesi.

kemân-dân

:

كماندان

(f. b. i.) : 1) yay zarfı, ok kuburu. 2) keman kutusu : 

kemân-gîr

:

كمانگير

(f. b s.) : usta ok atıcı.

kem'e

:

كمئه

(a. i.) : bot. domalan, fr. truffe.

kemîn-sâz

:

كمين ساز

(f. b. a.) : pusu kurmuş olan.

kem-kâr

:

كمكار

(f. b. s.) : 1) işi az. 2) işi bozuk, fena.

kenâne

:

كنانه

f. s.) : köhne, eski.

kend-mend

:

كند مند

(f. b. s.) : perîşan, darmadağan, harap.

kerâkiyy

:

كراكى

(a. i.) : zool. , astr. turna, fr. grue.

kermiyye

:

كرميه

(a. i.) : bot. »asmagiller, 

kesâfet-i izâfiyye

:

 

fiz. »özgül ağırlık, 

kesâfet-i mutlaka

:

 

fiz. salt »yoğunluk, 

kesb i kat'iyyet

:

 

kesinleşme, kesinlik kazanma, 

kesîr-ül-eşkâl

:

 

kim. bol şekilli, 

kesîr-ül-hücre

:

 

bot. çokhücreli [bitki], 

kesîr-ül-vücûh

:

 

geo. çok yüzlü.

kesret-i ilâh mesleği

:

 

fels. »çoktanrıcılık, fr. polythéisme.

kesr-i a'şârî-i devr-i basît

:

 

mat. basit devirli »ondalık kesir.

kesr-i a'şârî-i devr-i mürekkeb

:

 

mat. karışık devirli »ondalık kesir.

kesr-i a'şârî-i mütenâvîb

:

 

mat. »devirli »ondalık kesir, s

kesr-i mütevâlî

:

 

mat. zincirleme kesir.

kesr-i müvellid

:

 

mat. ana kesir.

keşîş-âne

:

كشيشانه

(f. zf.) : keşişe, papaza- yakışır surette, papaz gibi.

kettânî

:

كتاني

(a. s.) : ketene âit, ketenle ilgili, [müen. "kettaniyye"].

kettâniyye

:

كتانيه

(a. i.) : bot. ketengiller.

kevâkib-i kutbiyye

:

 

astr. »dolaykutupsal yıldız.

kevâkib-i muvakkata

:

 

astr. yeni doğmuş bir yıldız sanılmışsa da gerçekte parlaklığı birdenbire artıp değişen yıldız, fr. Nova.

kevâkib-i muzâafiyye

:

 

astr. birbirinin »çekim *etkisinde bulunan ve böylece ortak kütle merkezi çevresinde dolanan yakın iki yıldız, fr. étoile double, binaire.

kevâkib-i mütehavvile

:

 

astr. parlaklığı zamana bağlı olarak değişme gösteren yıldız, fr. étoile variable.

kevnî

:

كونى

(a. s.) : »acunsal, kozmik, fr. cosmique.

key ceinîl

:

 

çok güzel.

kıble-i İslâm

:

 

Müslümanların namazda yüzünü döneceği, yöneleceği yer.

kıble-nâme

:

قبله نامه

(a. f. b. i.) : "kıbleyi yazan, gösteren" : pusula. ı

kıbletân

:

قبلتان

(a. i. c.) : (bkz. : kıble-teyn ).

kıdâh

:

قداح

(a. i. kadeh'in c.) : kadehler, (bkz. : akdâh).

kımme

:

قمه

(a. i.) : 1) bot. kömeç, fr. capitule. 2) bot. deste şeklinde olan çiçek; tepe [çiçek vaziyetinde].

kımmet-ür-re's

:

 

anat. bregma.

kırâât

:

قرائات

(a. i. kırâat'in c) : (bkz. : kıraat).

kırâat-hâne

:

قرأتخانه

(a. f. b. i.) : içinde gazete, mecmua bulunan büyük kahvehane.

kırbâviyy-üş-şekl

:

 

zool. "tulumlular, fr. asconş.

kısâret

:

قصارت

(a. i.) : 1) leke çıkarma sanatı, lekecilik. 2) çırpıcılık, temizleyicilik.

kısm-ı a'şârî

:

 

mat. mantis, fr. mantisse.

kısm-ı tâmm

:

 

1) mat. (logaritmada) tam kısım, "belirtgen; 2) karakteristik, 

kısmî intibah

:

 

ara seçimi.

kıssa'

:

قثاء

(a. i.) : hıyar.

kıssa ül-himâr

:

قثاء الحمار

(a. it.) : bot. eşek hıyarı, fr. élater. , 

kışr-ı sânî

:

 

bot. içkabuk. 

kışr-ı tâli

:

 

bot. "ikincil kabuk.

kışriyye-i âliye

:

 

zool. yüksek kabuklular, fr. malacostracées.

kıt'a-i münkasime

:

 

bölüt, fr. segment.

kıt'a-i müstakime

:

 

mat. doğru parçası.

kıtat-ül-feres

:

 

astr. bîr takımyıldızın adı, tay, fr. Petit Cheval.

kıvâm-üd-dîn

:

 

1) dinin direği; 2) i. erkek adı. ["kıvamettin" şeklinde kullanılır], 

kıyam ve ısyân

:

 

ayaklanma.

kıyâsât

:

قياسات

(a. i. kıyâs. ın c.) : 1) kıyaslar, (bkz. : kıyâs) : 2) mant. tasımlar.

kıyâsât-ı müselsele

:

 

mant. "çoktasım, fr. poly syllogisme.

kıyâsı müselsel

:

 

mant. sorit.

kıymet nazariyyesi

:

 

mant. değer "kuramı, fr. axiologie.

kıymet-i adediyye

:

 

mat. *sayımsal değer.

kıymeti ittihâdiyys

:

 

kim. birleşme değeri.

kıymfet-i izâfiyye

:

 

özgül değer.

kibâr-ı rîşât

:

 

zool. teleke, fr. remiges.

kibâr-zâde

:

كبار زاده

(a. f. b. i.) : kibar kişilerin oğul,arı ve kızları.

kiber

:

كبر

<a. i.) : büyük, ilerlemiş yaş. 

kibritîyyet-i hadîd

:

 

kim. yeşil vitriyol. 

kimyâ-yı fizikî

:

 

kim. "fiziksel kimya, 

kimya-yı harûrî

:

 

kim. termokimya, 

kimyevî aks-ül-amel

:

 

kim. "kimyasal "tepkime.

kirm-j şeb-tâb

:

 

ateşböceği. 

kîse i meşîmiyye

:

 

bot. , anat. cücük kesesi, ambriyon kesesi.

kîse-i misbâhiyye

:

 

anat. yüzme kesesi, 

kîse-i rieviyye

:

 

akciğer keseleri, 

kîse-i tal'iyye

:

 

bot. "çiçektozu kesesi.

kitaben

:

كتاباً

(a. zf.) : kitap, yazı olarak.

Kitâb-ı Bahriyye

:

 

(denizcilik kitabı) : Pîrî Reis'-in denizciliğe ve coğrafyaya ait eseri.

Kitâb-ı Evsâf-ı Mesâcid-iş-Şerîfe

:

 

Ahmet Fakih'-in bir Hac zyâretini ve orada gördüklerini anlatan, eseri.

Kitâb-ı Güzide

:

 

(beğenilmiş, seçkin kitap) : XI. yüzyıl "bilginjerinden İmam Serâhsî'nin Türk ulusunun din bilgisini arttırmak amacıyle Türkmen - Kıpçak ağzıyle yazdığı didaktik eser.

Kitâb-ı Mukaddes

:

 

İncil ve Tevrat.

kitâbiyyat

:

كتابيات

(a. i.) : bibliyografya.

kitâbiyye

:

كتابيه

(a. i.) : bot. ağaçların kâğıt yapılan iç, kabuğu, özü.

kitâb-ül-cilve

:

كتاب الجلوه

(a. b. i.) : Yezidî'lerin iki kutsal kitaplarından biri.

kiyânî

:

كيانى

(a. s.) : fels. "evrendoğum-sal, fr. cosmogonique.

kiyanus

:

كيانوس

(o. i.) : kim. siyanür,

kiyânûs-i hadîd

:

 

kim. demir siyanür.

Kostantaniyye-i mahmiyye

:

 

[muhafazalı] büyük şehir, Istanbul şehri.

köhne sal

:

كهنه سال

(f. b. s.) : ihtiyar, yaşlı, (bkz. : kühen-sâl).

kubbe i âb

:

 

su yüzünde psyda olan kabarcık.

kubbe-i hadrâ

:

 

(yeşil kubbe) : Hz. Mevlânâ'nın türbesi.

kubel

:

قبل

(a. i. kuble'nin c.) : öpmeler,öpüşler, öpücükler. c^

kuble

:

قبله

(a. i. c.) : kubel) : öpme, öpüş, öpücük, (bkz. : buse).

kûçek-gerdâniyye

:

 

müz. Hızır bin Abdullah'ın edvarına göre küçek makamına gerdaniye âvâzesi katılmakla elde edilen terkip.-

kudret-i elektrîkiyye

:

 

fiz. elektrik enerjisi.

kudret-i hararet

:

 

fiz. »ısı enerjisi.

kudret-i kimyeviyye

:

 

fiz. »kimyasal • enerji.

kudret-i mihânikiyye

:

 

fiz. mekanik enerji.

kudret-i şems

:

 

fiz. gürîeş enerjisi.

kudret-i ziyâiyye

:

 

fiz. ışık enerjisi.

kûhî

:

 

3) taşralı, dışarlıklı kaba kimse; dağlı.

kûhî-yâne

:

گوهييانه

(f. zf.) : dağlıya yakışacak surette, kaba.

kulkasiyye

:

قلقاسيه

(a. i.) : bot. »yılan-yastığıgiller, fr. aroïdées.

kuneyve

:

قنيوه

(a. i.) : anat. kanalcık, fr. canalicule.

kur'ân-hân

:

قرآن خوان

(a. f. b. s.) : Kur'an okuyan.

kureybe

:

قريبه

(a. i.) : anat. tulumcuk, fr. utricule.

Kureyşî

:

قريشى

(a. h. i.) : Küreyş kabilesinden olan, Kureyşli.

kurûn-ı uhrâ

:

 

tar. *sonçağ. 

kutb-ı menfi

:

 

astr. *eksi kutup, 

kutb-ı müsbet

:

 

astr. *artı kutup.

kûteh

:

كوته

(f. s.) : kısa. (bkz. : kûtâh).

kutr-ı arz

:

 

astr. yer çapı.

kutr-ı hakikî

:

 

(gerçek çap) : mat. uzunluk biriminde ölçülen çap, fr. diamètre réel.

kutr-ı küre-i semâ

:

 

astr. »gökküresi çapı.

kutr-ı zû kesîr-il-adlâ'

:

 

mat. »köşegen, fr. diagonale.

kuvâdiyye

:

قواديه

(a. i.) : zool. »sıçangiller.

kuvve i lâsika

:

 

fiz. yapışkanlık.

kuvve-i cerriyye

:

 

fiz. çekme gücü. t

kuvve-i delkiyye

:

 

fiz. sürtünme kuvveti.

kuvve-i elektrikıyye

:

 

fiz. elektrik gücü.

kuvve-i fâile-i elektrîkî

:

 

fiz. elektrik »gerilimi.

kuvve-i il-el-merkeziyye

:

 

fiz. »merkezcil kuvvet.

kuvve-i inbâtiyye

:

 

»bitelge, »biteklik.

kuvve-i kemmiyyet

:

 

fiz. »ürüt, »üretim.

kuvve-i ma'neviyye

:

 

iç, yürek gücü; moral.

kuvve-i muharrike-i elektrîkiyye

:

 

fiz. elektromotor kuvvet.

kuvve-i muharrike-i mıknatısıyye

:

 

fiz. mağne-tomotor kuvvet, fr. force magnetomotrice.

kuvve-i müessire

:

 

fiz. »etkin şiddet.

kuvve-i müeyyide

:

 

»yatırım gücü, kuvveti.

kuvve-i müteharrik bi-l-elektrik

:

 

fiz. elektromotor kuvvet, fr. force éléctromotrice.

kuwe-i elâstikıyye

:

 

fiz. »esnek kuvvet.

kuwe-i teb'îdiyye

:

 

fiz. kaldırma kuvveti.

kuyûh

:

قيوح

(a. i. kayh'ın c.) : irinler.

kuzahî

:

قزحى

(a. s.) : kuzaha ait, kuzah-la »ilgili, renkli.

kuzahiyye

:

قزحيه

(a. i.) : anat. gözün renkli olan tabakası, fr. iris.

kûze-bâz

:

كوزه باز

(f. b. s. ve i.) : testileri başının üstünde tutarak hüner gösteren oyuncu.

kübbâd

:

كباد

(a. i.) : bot. ağaç kavununu andıran, iri ve ..yumuşak bir limon.

kübr

:

كبر

(a. i.) : büyüklük, (bkz. : kibr).

kübrâ

:

 

2) mant*. büyük *önerme.

küfr-bâzî

:

كفربازى

(a. f. b. i.) : küfürbazlık, küfredicilik, sövüp sayma.

kümmî

:

 

2) eski yazma kitap çeşitlerinden birinin adı. Tulânî ve küçük olan bu kitapları âlimler cübbelerinin yenlerinde taşırlardı.

küre-i beyziyye

:

 

biy. oosfer.

küre-i nâriyye

:

 

jeol. pirosfer.

küreviyy-üş-şekl cümle-i kevkebiyye

:

 

astr. *kü-remsi yıldız yığınları.

küreybe

:

كريبه

(a. i.) : biy. tulumcuk, fr. utricule.

küreyve-i şahmiyye

:

 

biy. yağ *yuvarı. 

küreyvî

:

كريوى

(a. s.) : "küresel.

küreyvin

:

كريوين

(a. i. c.) : fizy. *yuvar-cıklar, fr. globules.

kürsî

:

 

7) koltuk'un x yıldızı, sedir, fr. Senedir.

küsâhat

:

كساحت

(a. i.) : sıskalık, kemik hastalığı, fr. rachitisme.

küsûf-ı halkavî

:

 

astr. halkalı gün tutulması.

küşâd-ı bâb

:

 

kapıyı açma, kapının açılması.

kütle-i izâfiyye

:

 

fiz. "özkütle, fr. masse spécifique.

kütle-i tal'iyye

:

 

bot. "çiçektozu kümesi.

kütüb-i mukaddese

:

 

mukaddes kitaplar [Tevrat, Zebur, İncil, Kur'an]. (bkz. : kütüb-i semâviyye).

küûl-i muattar

:

 

kim. alkolat. 

küûl-i mutlak

:

 

kim. arıispirto. küveys : 2) biy. kesecik, fr. saccule.