habbevî |
: |
حبوى |
(a. s.) : bot. tanecikli. |
Habeşî |
: |
|
2) s. çok esmer. |
habîb-i Huda |
: |
|
(Allah'ın sevgilisi.) : mec. Hz. Muhammed. |
habîb-i Kibriya |
: |
|
(Allah'ın sevgilisi) : mec. Hz. Muhammed. |
habl-i sürrevî |
: |
|
anat. göbek bağı. |
habl-i zahrî |
: |
|
anat. sırt ipi, fr. corde dorsale. |
habliye-i ibtidâiyye |
: |
|
zool. ilk * ipsiler, fr. protocordées. |
habt-ı dimagî |
: |
|
delilik. |
hâce |
: |
|
2) tüccar. |
hacer-i bürkânî |
: |
|
jeol. volkan çakılı. |
hacer-ül-cev |
: |
|
astr. göktaşı, (bkz. : hacer-i semavî ). |
hâcet-mendân |
: |
حاجتمندان |
(a. f. b. s. hacet-mend'in c.) : muhtaçlar. |
hacim |
: |
حاجم |
(a. s.) : hacamat eden. |
hacim |
: |
هاجم |
(a. s.) : hücum eden, saldıran. |
hâciyâne |
: |
هاجيانه |
(a. f. zf.) : hicveder gibi, hicveder şekilde. |
hadâret |
: |
خضارات |
(a. i.) : yeşillik, |
hadd-i fasıl |
: |
|
mat. aralığın uçları-, |
haddi lâfzî |
: |
|
kelime tarifi, ,kelime mânası', |
hadd-i resmî |
: |
|
tam tarif. |
hademe-i hayrat |
: |
|
kayyım, cami hademesi gibi kimselerin Diyanet İşlerinde bağlı bulunduğu daire. |
hader-i şitâ |
: |
|
kış uyuşukluğu, fr. hibernation, |
hadîd-i şems |
: |
|
astr. yer * yörüngesinin güneşe en yakın noktası, * günberi, fr. périhélie, |
hâdisât-ı fizîkiyye |
: |
|
fizik * olayları, |
hâdisât-ı kimyeviyye |
: |
|
kimya * olayları. |
hâdisî |
: |
حادثى |
(a. s.) : hâdise ile * ilgili, * oiaysal. |
had-nâ şinâs |
: |
حدناشناس |
(a. f. b. s.) : kendini bilmez, şımarık, küstah. |
hadrâ |
: |
|
2) müz. adı Şerh-i Mevlâna Mübarek Şah'da geçen makam. ' |
hafazan-Âllah |
: |
حفظاً الله |
(a. cü.) : Allah saklasın,. Allah korusun! |
hafazek-Allah |
: |
حفظك الله |
(a. cü.) : Allah seni korusun! |
hâfızavî |
: |
حافظوى |
(a. s.) : psik. * belleksel, fr. mnémonique, (bkz. : hifzî1). |
hafi celse |
: |
|
gizli oturum. |
hafîd-âne |
: |
حفيدانه |
(a. f. zf.) : toruna yakışır yolda. |
hafife |
: |
خفيفه |
(a. s.) : ["hafif" kelimesinin müen.] (bkz. : hafif). |
hafif-meşreb |
: |
خفيف مشرب |
(a. f. b. s.) : serbest davranışli, hoppa kadın. |
hafiyy-ül hârâre |
: |
|
kim. * ısıalan, fr. endothér-mique. |
hâil |
: |
|
2) fiz. ekran. |
hailede |
: |
|
(a. fi.) : edebiyyen, sonsuz olarak muhafaza etsin, korusun! |
hak |
: |
حك |
(a. i.) : (bkz. : hakk). |
hak |
: |
حق |
(a. i.) : (bkz. : hakk). |
hakayık-ı eşya |
: |
|
tas. imânı bütün olan kimselere göre bunun hâriçte vücudu vardır, hiç olmazsa bir kısmına insanın ilmi ve idrâki taalluk eder. |
hakıkıyye |
: |
حقيقيه |
(a. ¡.) : gerçekçilik, fr. réalisme. |
hâk-i bîmar |
: |
|
(hasta toprak) : mee. kırmızı altın. |
hâk-i mürde |
: |
|
(ölmüş toprak) : verimsiz toprak. |
hâk-i târik |
: |
|
(karanlık toprak) : mec. insan Cesedi. |
hakikat nümâ |
: |
حقيقت نما |
(a. f. b. s.) : hakikati, gerçeği gösteren. |
hakikati Muhammediyye |
: |
|
tas. zât-ı ulûhiyye-tin taayyün-i evvel ve esmâ-yi Hüsnâ itibariyle mertebesi. |
hâkim-i şer' |
: |
|
bir yerin kadısı. |
hâkim-i vakt |
: |
|
(zamanın hâkimi.) : hükümdar. |
hâkimin |
: |
حاكمين |
(a. s.) : hükmeden, yarlıgayan. Ahkem-ül-hâkimîn : Allah. Hayr-ül-hâki-mîn : Allah. |
hâkimiyyet kanunu |
: |
|
biy. *başatlık yasası. |
hâkimiyyet-i milliyye |
: |
|
* ulusal * egemenlik. |
hâkimön |
: |
حاكمون |
(a. i. hâkim'in c.) : (bkz. : hâkim). |
hakk el-yakin |
: |
|
task ahadiyet makamında Hakk'ı müşahede. |
hakk-ı hıyar |
: |
|
huk. seçme hakkı. |
hakk-ı karâr |
: |
|
huk. on sene bilâniza tasarruf edilen arazî üzerinde takarrür eden mâlikiyet hakkı, |
hakk-ı kazâ |
: |
|
* yargı hakkı, |
hakk-ı sükût |
: |
|
huk. sus payı, *susmalık. |
hakk-ı te'lîf |
: |
|
telif ücreti. |
hakkrj intifak |
: |
|
huk. bir gayri menkulden birkaç kişinin faydalanma hakkı. |
hâk-nihâd |
: |
خاك نهاد |
(f. b. s.) : alçak gönüllü, iyi huylu. |
hak-ül-yarak |
: |
|
bot. yaprak ortası, fr. mésophylle. |
halâsdîde |
: |
خلاصديده |
(a. f. b. s.) : halas görmüş, kurtulmuş. |
hâlât-ı nevm |
: |
|
uykuda uğranılan haller. |
hâlât-ı selâse kanunu |
: |
|
psik. üç hal kanunu, fr. loi des trois états. |
halef ü sèlef |
: |
|
1) sonra gelen ve önceki [kimse]; 2) baba ile oğul. |
hâlei-engiz |
: |
حالت أنگيز |
(a. f. b. s.) : insanı türlü ha| ve şekillere sokan vaziyet. |
halemi |
: |
حلمى |
(a. s.) : anat. mememsi. |
hâle-zâde |
: |
خاله زاده |
(a. f. b. i.) : 1) hala kızı. 2) hala oğlu, teyze oğlu. |
hâl-i müşgîn |
: |
|
mis kokulu ben. |
hâl-i tabiî |
: |
|
kim. * doğal hal. ' |
hâl-i tevellüdî |
: |
|
kim. doğum hâli. |
hâlis muhlis |
: |
|
katışıksız, eksiksiz, tam. |
halise |
: |
خالصه |
(a. s.) : ["hâlis" in müen.]. (bkz-'i hâlis). |
hâl-istân |
: |
خالستان |
(f. b. i.) : vücutta, birkaç benin toplu bulunduğu yer. |
halka-i gudrûfiyye |
: |
|
anat. kıkırdak halka, |
halka-i havl-ül merî |
: |
|
anat. yemekborusu gerdanlığı. |
halka-i teşbih |
: |
|
(tespih halkası) : dua eden, tespih çeken kimselerin çevresi. |
hâl-kâr |
: |
حالكار |
(f. b. i.) : (bkz. : hall-kâr). |
hâl-kârî |
: |
حالكارى |
(f. b. i.) : (bkz. : . hall--kârî). |
halkryye |
: |
حلقيه |
(a. fi.) : edebiyyen, sonsuz |
hallede |
: |
خلد |
(a. fi.) : ebediyyen, sonsuz olarak muhafaza etsin, korusun! |
hall ü fasl |
: |
|
* açıklayarak bitirme. |
hamaili |
: |
خماءلى |
(a. s.) : arkuru, çapraz, |
hamalet-ül-arş |
: |
|
(bkz. : hamele-i arş). |
hâm-dest |
: |
خام دست |
(f. b. s.) : eli işe yatmayan, beceriksiz. |
hamız-! bevl |
: |
|
kim. ürik asit. |
hâmızât-ı gayr-i uzviyye |
: |
|
kim. inorganik asitler. |
hâmızât-ı uzviyye |
: |
|
kim. organik asitler. - |
hâmız-ı hail |
: |
|
kim. sirke asidi, saf asetik asit. |
hâmız-ı pikrik |
: |
|
kim. asit pikrik, trinitrofenol. |
hâmız-ı safsâf |
: |
|
kim. asetil-sa.lisil asit, aspirin. |
hâmızî |
: |
حامضى |
(a. s.) : hamızla, asitle "ilgili, asitli. |
hâmil ! muştiyye |
: |
|
zool. * taraklılar, fr. cten-ophores. |
hâmil-! ünbûbe |
: |
|
kim. tüplük, fr. porte-tube. |
hâmilet-üs-spor |
: |
|
bot. sportaşıyan." |
hamiyye |
: |
حميه |
(a. i.) : ["hamiyyet" kelimesinin arapça terkiplerde aldığı şekil]. (bkz. : hamiyyet). |
hammâm-ı mari |
: |
|
kim. mari banyosu, fr. bain-marie. |
hammâm-nâme |
: |
حمامنامه |
(a. f. b. i.) : ©d. (bkz. : hammâmiyye). |
hamse-i âl-! abâ |
: |
|
(bkz. : âl-i abâ). |
hâmûş |
: |
|
2) Hz. Mevlânâ'nın bazı gazellerinde kullandığı mahlası. |
hamyâze-bahş |
: |
حميازه بخش |
(f. b. s.) : esneme getiren, gevşeklik veren. |
hân bere |
: |
خان بره |
(f. b. i.) : Hamel burcu, Koç burcu. r ^ |
Hande |
: |
|
2) Sedat Simâvî tarafından İstanbul' da haftalık olarak "yayımlanmış edebî, siyasî bir mizah gazetesi. |
hande-zâd |
: |
خنده زاد |
(f. b. s.) : 1) gülümsemeden meydana gelen şey. 2) sevinçle güldüren, gülümseten. |
hâne |
: |
|
6) halk şairlerinin beyte verdikleri ad. |
hâne-i âfet-rîz |
: |
|
belâ döken, sacan ev : mec. [bu ] dünya. |
hâne-i dil |
: |
|
(gönül evi.) : mec Kâbe. |
hâne-i zünbûr |
: |
|
arı kovanı. |
hanekî sâmit |
: |
|
gr. damak sessizi. |
hâne-nişîn |
: |
خانه نشين |
(f. b. s.) : evde oturan, evine bağlı. |
hân-sâr |
: |
خوانسار |
(f. b i.) : sofracıbaşı, abçıbaşı. (bkz. : hân-sâlâr). |
har ü has |
: |
|
diken ve çöp, çalıçırpı. |
haram-zâde |
: |
|
2) hileci; namussuz. |
harâret-i ihtirak |
: |
|
kim. yanma * ısısı. |
harâret-i mahsûsa |
: |
|
fiz. ısınma * ısısı. |
harâret-i muhtefiyye |
: |
|
fiz. gizli *ısı, fr. chaleur latente. |
harâret-i şems |
: |
|
coğr. güneş * ısısı, harbak : 2) çöpleme. |
harbak-ı ebyaz |
: |
|
bot. ak çöpleme. |
harbak-ı esved |
: |
|
bot. kara çöpleme. |
harekât-ı havliyye |
: |
|
biy. * sığımsal "devimler, fr. mouvements péristaltiques. |
hareket i ihtizâziyye |
: |
|
fiz. *titreşim hareketi. |
hareket-i hakikiyye |
: |
|
fiz. gerçek hareket. |
hareket-i ihtilâf-ı matizar |
: |
|
astr. paralaktik hareket, fr. mouvement parallactique. |
hareketi muahhara |
: |
|
fiz. yavaşlayan hareket. |
hareket-i muntazama |
: |
|
fiz. düzgün hareket. |
hareket-i mütehavvile-i muntazama |
: |
|
fiz. düzgün değişen haraket. |
hareket-i seneviyye |
: |
|
astr. yıllık hareket |
hareket-i yevmiyye |
: |
|
astr. günlük hareket. |
harekî elektrik |
: |
|
fiz. *devimü elektrik, fr. electrodynamiqua. |
harf-i medd |
: |
|
Arapçada uzun okunan harfler olup elif,, vay. ve ye'dir |
harfîyyen |
: |
حرفياً |
(a. zf.) : harfi .harfine, tastamam, tıpatıp, olduğu gibi. |
haricen mütebâdil |
: |
|
geo. *dışters [açı]. |
haricî haşefe-i nebat |
: |
|
bot. dış * yönlü * başçık. \ |
haricî merkez |
: |
|
jeol. * dışmerkez, fr. epicentre. |
haricî tufeyli |
: |
|
zool. , bot. * dışasalak, fr. ecto- ' parasite. |
haricî tufeyliyyet |
: |
|
* dışasalaklık, fr. ectopa-rasitisme. |
hâriç an-il-merkèz |
: |
|
geo. *dışmerkezli. |
hâriç an-M-merkeziyyet |
: |
|
geo. *dışmerkezlik. ' |
harîta-i bahriyye |
: |
|
coğr. : deniz haritası, |
harîta-i inkişâfiyye |
: |
|
coğr. tanıtma haritası, |
harita-i müsteviyye |
: |
|
coğr. plân. |
harita-i semâviyye |
: |
|
astr. gök 'haritaları. |
hârizmîyye |
: |
خوارزميه |
(f. i.) : horzumlu yolu, algoritma. |
hasalî |
: |
خثلى |
(a. s.) : karnın, göbek ile kasık arasındaki.yer ile * ilgili. |
hasânet |
: |
|
2) kadının nefsine hâkim olması. |
Hasât-ül üzn |
: |
|
(iş'tme taşı) : anat. kulaktozu. |
hasbeten |
: |
حصبة |
(a. zf.) : karşılıksız, parasız, bedava, (bkz. : fahrî, hasbî).. ' |
Hasbihal |
: |
|
2) 1912'de Ahmet Şerif tarafından İstanbul'da yayımlanmış dînî bir gazete. |
hasbük-allah |
: |
حسبك الله |
(a. zf.) : (bkz. : hasbün-allah ). |
hasbün-allah |
: |
حسبن الله |
(a. zf.) : 1) Allah'ım bana yeter 2) hlk. ya Rabbî sen' bilirsin. |
hasebiyyet |
: |
حسبيت |
(a. i.) : hasımlık, akrabalık.. |
hasıet-güdâz |
: |
حسرت گداز |
(a. f. b. s.) : hasretle yanan. |
hâsıla |
: |
حصله |
(a. i.) : 1) *sonuç, netîce. |
hâsirân |
: |
خاسران |
(a. s. hâsir'in c.) : zarara uğrayanlar |
hâsirûn |
: |
خاسرون |
(a. s. hâsir'in c.) : (^bkz. : hâsirân). |
hasren |
: |
حصراً |
(a. zf.) : muhasara ederek, etrafını kuşatarak; çemberleyerek. |
hass-el-hass |
: |
|
tas. vahdet-i vücuda inanan, Allah'ı mutlak bir varlık olarak kabul eden. |
hâssiyyet |
: |
حاسيت |
(a. i.) : (bkz. : hassâ-siyyet). |
haste-dil |
: |
خسته دل |
(f. b. s.) : gönlü hasta, üzüntülü; sıkıntılı. |
haste-hâne |
: |
خسته خانه |
(f. b. i.) : hastane. |
hâşâ min et-teşbîh |
: |
خاشا من التشبيه |
(a. cü.) : benzetmekten korkulur, benzetîlemez. |
Hâşimî |
: |
هاشمى |
(a. h. i.) : Hz. Muhammed'in mensubolduğu kabîle. |
haşişi |
: |
حشيشى |
(a. s.) : bot. , coğr. * otsu, * otsul. |
haşîşet-üd-dînâr |
: |
|
bot. şerbetçiotu, ömürotu, fr. houblon. |
hatar-geh |
: |
خطر گه |
(a. f. b. i.) : (bkz. : hatar-gâh). |
hatâ-ver |
: |
خطاور |
(a. f. b. s.) : hatalı, |
hâtem-ül-enbiyâ' |
: |
|
(peygamberlerin sonuncusu) : mec. Hz. Muhammed (Aleyhisselam) |
hatır güsâr |
: |
خاطرگسار |
(a. f. b. s.) : gönüle ferahlık veren. |
hâtır-âzârî |
: |
خاطرآزارى |
(a. f. b. i.) : hatır, gönül kırıcılık. |
hâtır-cû |
: |
خاطرجو |
(a. f. b. s.) : hatır alan, gönül alan. |
hâtır-dâşt |
: |
خاطرداشت |
(a. f. b. i.) : hatırda tutma, akılda tutma. |
hâtır-hâh |
: |
خاطر خواه |
(a. f. b. i.) : gönlün istediği. |
hâtır-mandegî |
: |
خاطر ماندگى |
(a. f. b. i.) : hatırı kalmış olma, gücenmişlik. |
hâtib-i felek |
: |
|
astr. Müşteri, Jüpiter, |
hatt-ı canibi |
: |
|
* yanal çizgi. |
hatt-ı istivâî |
: |
|
coğr. ekvatorla * ilgili fr. equatorial, e. |
hatt-ı muhakkak |
: |
|
bir buçuk parçası düz, geri kalanı devirli olan sülüs ile nesih arasındaki bir yazı. |
hatt-ı mümass |
: |
|
astr. , mat. tanjant, fr. tangente. |
hattı münebbih |
: |
|
geo. "aradoğru, fr. ligne de rappel. |
hatt-ı saf |
: |
|
bot. * arıdöl. |
hatt-ı şuâ-î müteşâbihe |
: |
|
mat. * özdeş vektörler. |
hattî |
: |
|
3) geo. "çizgisel, "doğrusal, fr. linéaire. |
havâ yi nesîmî |
: |
|
astr. atmosfer, "havaküre. |
havâlât |
: |
خوالات |
(a. i. havâle'nin c.) : (bkz. : havale). |
havâmil |
: |
حوامل |
(a. s hâmile'nin c.) : gebekadınlar. |
havâssî |
: |
حواسى |
(a. s.) : biy. "duyumsal, |
havf |
: |
|
2) psik. fobya. |
havsalî |
: |
حوصلى |
(a. s.) : havsalaya ait, havsala ile "ilgili. |
havz |
: |
حوز |
(a. i.) : etrafı çitle çevrili yer. |
havza-i intihâiyye |
: |
|
coğr. *uçtekne. |
havz-ı mâ |
: |
|
su havuzu, fr. cuve à eau. |
Hayâl |
: |
|
5) Mehmet Rauf tarafından İstanbul'da haftada iki defa olmak üzere yayımlanmış mizahî bir gazete. , |
hayal-hırâs |
: |
خيالخراش |
(a. f. b. s.) : hayali yırtan, parçalayan; |
hayâl-i hakikî |
: |
|
fiz. gerçek görüntü. |
hayâl-i Murâd |
: |
|
müz. adı anonim bir edvar-ı ilm-i musikide geçen makam. |
hayâl-i sâf |
: |
|
temiz hayal, bönce düşünce. |
hayâl-i zahirî |
: |
|
fiz. görünen hayal, görünen"görüntü. |
hayat dâr |
: |
حياتدار |
(a. f. b. s.) : *dirimli. |
hayât-ı müştereke |
: |
|
bot. "ortakyaşama. |
hay'et-i ta'lîmiyye |
: |
|
ped. "öğretim "kurulu. |
hayeviyye |
: |
حيويه |
(a. i.) : feis. *dirimselcilik, fr. vitalisme. » |
hayf min-el-mâ' |
: |
|
su korkusu, fr. hydrophobie. |
hâ-yı zahîr |
: |
|
eski yazıda e veya a okunmayıp h okunan ha'ya denir. |
hayliyye |
: |
خيليه |
(a. i.) : *atgiller. (bkz. : feresiyye). |
hayme-şebbâzî |
: |
خيمه شبازى |
(a. f. b. i.) : İran' da çadırda oynatılan kukla. |
hayret-dih |
: |
حيرت ده |
(a. f. b. s.) : şaşkınlık veren. |
Hayr-ül-beriyye |
: |
|
Hz. Muhammed. |
hayr-ül-enâm |
: |
|
(yaratılmışların en hayırlısı) : Hz. Muhammed. |
hayr-ün nisa' |
: |
خير النساء |
(a. it.) : "kadınların hayırlısı" : 1) Hz. Fâtıma'rıın sıfatı. 2) i. kadın adı. |
haysiyyet-şiken |
: |
حيثت شكن |
(a. f. b. s.) : şerefkıncı, itibar düşürücü. |
hayt-ı akim, hayt-ı mahcûb |
: |
|
bot. *kısırtel, fr. paraphyse. |
hayt-ı mülevven |
: |
|
bot. kromatik iplik, kromatin. |
hayt-ı nesc-r gudrûfî |
: |
|
anat. telli kıkırdak dokusu. |
hayvânât-ı nebâtiyye |
: |
|
zool. helotüritler. |
hayvânât-ı türâbiyye |
: |
|
zool. *toprakçıl hayvanlar. |
hayy ü kadir |
: |
|
canlı ve kudretli. |
hayyât |
: |
حيات |
(a. i. hayye'nin c.) : 1) yılanlar. 2) mec. geçimsiz, huysuz, muzur, kimse. |
hayy-el-Kayyum |
: |
|
(diri, canlı Allah) : mec. önü olmayan, daima yaratan ve yarattıklarının işlerini -tedbirle ele alan canlı Allah. |
hayyız-ı müselles |
: |
|
anat. göğsün içini uzunlamasına ikiye-ayıran aralık, ortalık, fr. médîastin. |
Hazâin-üs-saâdât [saadetlerin |
: |
|
(mutlulukların) hazineleri] : XV. yüzyıl bilginlerinden Mehmet oğlu Eşrefin hekimliğe dair eseri. |
hazâreniyye |
: |
خزارنيه |
bot. Kavun ağaçları fr. passiflorees. |
hazır-cevâbî |
: |
حاضر جوابى |
(a. b. i.) : hazırcevaplık. |
hazmî |
: |
هضمى |
(a. s.) : biy. *sindirel, fr. digestif. |
hazm-i dâhil i hücre |
: |
|
biy. *göze içi *sindirim. |
hazm-i haricî |
: |
|
biy. *dışsindirim. |
hazm-i hâric-i hücre |
: |
|
biy. *göze dışı *sindi-rîm. |
hebâen |
: |
هباءً |
(a. zf.) : boşuna, beyhude 'olarak. |
hedebî |
: |
هدبى |
(a. s.) : kirpiğimsi. |
heft-âşiyâne |
: |
هفت آشيانه |
(f. b. i.) : yedi yuva, gökler. |
heft-bünyâd |
: |
هفت بنياد |
(f. b. i.) : yedi yapı, gökler. |
heft-reng |
: |
|
2) yedirenk üzerine iplikle dokunmuş bir çeşit dîba. |
helâl-kâr |
: |
حلالكار |
(a. f. b. s.) : helâl iş gören, haramdan kaçınan. |
helâl-zâde |
: |
|
2) helâl süt emmiş, sütü temiz,namuslu. |
helezon-ül-üzn |
: |
|
anat. salyangoz (kulakta-), fr. limaçon, colimaçon. / |
hemîl |
: |
هميل |
(a. i.) : bot. sarısarmaşık denilen bir çeşit yabani ot. |
hem-kamet |
: |
هم قامت |
(f. a. b. s.) : bir boyda olan, boyları bir olan, boydaş, (bkz. : hem-kadd). |
hem-zeman muadelâî |
: |
|
mat. *denklemler sistemi, fr. équations simultanées. |
hem-zemânî |
: |
هم زمانى |
(f. a. b. i.) : çağdaşlık, *eşinzamanlık, fr. synchronisme. |
hendese-i âdiyye |
: |
|
geo. elemanter geometri, fr. géométrie élémentaire. |
hendese-i murakkama |
: |
|
geo. kotlu geometri, fr. géométrie cotée. |
hendese-i mücesseme |
: |
|
geo. *uzay geometri, fr. géométrie dans l'espace. |
hendese-i müsteviyye |
: |
|
geo. *düzlem geometri, fr. géométrie plane. |
hendese-i resmiyye |
: |
|
geo. * tasarı geometri, fr. géométrie descriptive. |
hendesî silsile i ale-l-vilâ |
: |
|
geo. geometri dizisi, geometrik dizi. |
heng |
: |
هنك |
(f. i.) : 1) güç, kuvvet. 2) ağırlık, vakar. |
herçih |
: |
هرچه |
(f. e.) : her ne, her ne şe-kilde. 1 |
hevâih |
: |
|
(a. i. nâiha'nın c.) : ölü arkasından para ile ağlatılan kadınlar. |
heves-güzâr |
: |
هوسگذار |
(a. f. b. s.) : keyfince vakit geçiren. |
heves-güzârâne |
: |
هوسگذارانه |
(a. b. zf.) : keyfine göre hareket edercesine. |
heves-kârâne |
: |
هوسكرانه |
(a. f. b. zf.) : heveskâr, hevesli kimseye yakışacak yolda. |
heyâ-hây |
: |
هياهاى |
(a. n.) : çok acı çeken kimsenin bağırtısı. |
hey'et-i ihtiyâriyye |
: |
|
mahalle ihtiyar heyeti, köy *kurulu, muhtar *kurulu |
hey'et-i mecmua |
: |
|
bir şeyin toptan hâli, umumîgörünüşü. . |
hey'et-i umûmiyye |
: |
|
2) bir şeyin hepsi, her tarafı, tamamı. |
hey'î |
: |
هيئ |
(a. s.) : astronomik, |
heykel-i lifi |
: |
|
anat. stroma. |
heymâ |
: |
هيما |
(a. i.) : susuz çöl. |
hezâr-asnâ |
: |
هزار آشنا |
(f. b. s.) : pek çok tanıdığı olan. |
hezâr-renk |
: |
هزار رنگك |
(bin renkli.) (f. b. i.) : "düğün çiçeğigillerden hekimlikte kullanılan zehirli bir bitki. |
hezeyân-âiûd |
: |
هزيان آلود |
(a. f. b. s.) : hezeyana bulaşmış, saçma sapan, çok saçma. |
hezl-gûne |
: |
هزلگونه |
(f. s.) : hezel tarzında, şaka, lâtife yollu. |
hıdâb |
: |
خضاب |
(o. i.) : (bkz. : hizâb). |
hıfzı |
: |
خفضى |
(a. s.) : 1) "belleksel, fr. mnémonique. 2) i. erkek adı. |
hılt-ı mai |
: |
|
bot. su "gözeneği, fr. hydrato'ide. hınta-i esved (siyah buğday) : zir. burçak. |
hırka bâzî |
: |
خرقه بازى |
(a. f. b. i.) : vecde gelen sofuların h'ırkaları ile oynamaları. |
hmzîriyye |
: |
خنزيريه |
(a. i.) : zool. "domuzgiller |
hırka-i teberrük |
: |
|
bir kimsenin ilk dervişliğe başladığı zaman giydiği hırka. |
hırs-bân |
: |
خرسبان |
(f. b. i.) : ayı oynatan, ayıcı. |
hırs-ı câh |
: |
|
yer, mevki kapma hırsı, |
hısân-ı bahrî, hısân-ül-bahr |
: |
|
zool. denizaygırı. |
hıtta-ı evvel |
: |
|
astr. dokuzuncu ve en sonuncu gök tabakasına kadar bütün arş. |
hıtta-i küll |
: |
|
astr. (bkz. : hıtta-ı evvel), |
hibâl-i savtıyye-i süflâ |
: |
|
anat. alt "seskaslan. |
hibâl-i savtıyyei ulyâ |
: |
|
anat. üst ses telleri. |
hicâb-ı haciz |
: |
|
2) fiz. dürbünlerde, fotoğraf makinelerinde objektif açıklığını büyüti'p küçülten düzen, diyafram. |
hicaz-aşîran |
: |
|
müz. en eski belgeleri XIX. yy. ortasında olan makam. |
hicâz-ı acem |
: |
|
müz. adı Hızır bin Abdullah'ın edvarında terkipler arasında geçen mäkam. |
hicâz-ı ısfahan |
: |
|
müz. " adı Ali Şah bin Hacı Büke'nin edvarında geçen makam. |
hidâb |
: |
خطاب |
(a. i.) : (bkz. : hizâb). |
hidâb-âlûd |
: |
خطاب آلود |
(a. f. b. s.) : renkli, renk renk. |
hidmet-kârî |
: |
خدمت كارى |
(a. f. b. i.) : hizmetkârlık, hizmetçilik. |
hiısâm |
: |
|
(a. i.) : (bkz. : hüsâm). |
hikâye-i ma-sebak |
: |
|
geçmişi hikâye etme. |
hikemî vâdî |
: |
|
ed. Dîvan şiirinde felsefeye ve fikre "önem veren edebî çığır. |
hikmeten |
: |
حكمة |
(a. zf.) : hikmetçe, hikmet bakımından. |
hikmet-i bedâyi' |
: |
|
estetik. |
Hilâ!-i Ahdar |
: |
|
(yeşil ay) : 2) 1926'da Fahrettin Kerim (Gökay) tarafından İstanbul'da aylık olarak yayımlanmış "içki düşmanı" bir dergi. |
hîlâfî, hilâfiyye |
: |
خلافى ، خلافيه |
(a. s.) : hilafa ait, hilaf ile "ilgili. , |
Hilâl î Ahmer |
: |
|
(Kızılay) : 2) 1920'de Hilâl-i. Ahmer cemiyeti tarafından İstanbul'da yayımlanmış bir gazete. |
hilâl-i beyzâ |
: |
|
anat. lunula, tırnağın dibindeki beyaz leke, fr. lunule. |
Hilâl-i Osmânî |
: |
|
1912'de Abdülaziz Bey tarafından İstanbul'da günlük olarak yayımlanmış ilmî, edebî, siyasî, iktisadî bir gazete. |
hilâl-i Ramazân |
: |
|
Ramazan ayının başı, ilk günleri. |
hilâl-wanzar |
: |
هلال منظر |
(a. b. s.) : "ay görünüşlü" : ay çehreli; çehresi ay gibi olan sevgili. |
hilye-i çihâr-yâr-ı güzîn |
: |
|
ed. dört halife hakkında yazılmış bilyeler, (bkz. : hilye). |
hilye-i enbiyâ |
: |
|
bütün peygamberler hakkında yazılmış hilye. |
hilye-i Fahri âlem |
: |
|
(bkz. : hilye-i şerîf). |
hilye-i nebevî |
: |
|
(bkz. : hilye-i şerîf). |
hindâm |
: |
هندام |
(a. i.) : iyi tertipleme, uygunluk,, simetri. |
Hind-i Garbi |
: |
|
batı Hint, Amerika. |
Hindûbâr |
: |
|
2) (f. h. i.) : Hindistan. |
hîre-bahş |
: |
خيره بخش |
(f. b. s.) : (bkz. : hıy-re-bahş). |
hîre-çeşm |
: |
خيره ﭼشم |
(f. b. s.) : (bkz. : hıyre-çeşm). |
hired |
: |
خيره د |
(f. i.) : (bkz. : hired). |
hîre-dest |
: |
خيره دست |
(f. b. s.) : (bkz. : hıy-re-dest ). |
hîregi |
: |
خيره گى |
(f. i.) : (bkz. : hıyregî). |
hîre-küş |
: |
خيره كش |
(f. b. s.) : (bkz. : hıyre-küş). |
hîre-re'y |
: |
خيره رأى |
(f. a. b. s.) : (bkz. : hıyre-re'y). |
hîre-ser |
: |
خيره سر |
(f. b. s.) : (bkz. : hıyre-ser). |
hîre-serâne |
: |
خيره سرانه |
(f. zf.) : (bkz. : hıy» re-serâne). |
hîre-serî |
: |
خيره سرى |
(t. b. i.) : (bkz. : hıyre-serî). |
hirriyye |
: |
هريه |
(a. i.) : zool. kedigiller, |
hisâb-ı asgar-ı nâ-mütenâhî |
: |
|
infinitezimal hesap. |
hisâb-ı kat'î |
: |
|
*kesin hesap. |
hisâbî |
: |
|
(a. s.) : 2) eli sıkı. |
hisâb-ül-benân |
: |
|
(parmak hesabı) : ed. hece vezni, (bkz. : vezn-i benân). |
hisâl |
: |
خصال |
(a. i. haslet'in c.) : (bkz. : hısâl). |
hisân |
: |
حسان |
(a. s. hasen'in c.) : güzeller, |
hiss i hal |
: |
|
fels. hal duygusu, fr. cénesthésie. |
hiss-i bâtın |
: |
|
mat. zihnî anlayış, idrâk, |
hissî hareket |
: |
|
fels. *devinduyum, fr. cinesie veya cinesthesie. |
hiss-i ihtiyâç |
: |
|
*gerekseme. |
hissiyet i adaliyye |
: |
|
psik. *kasıl *duyumlar, fr. sensations musculaires. |
hissiyyât-perest |
: |
حسياتﭖرست |
(a. f. b. s.) : *duyucu. |
hissiyyât-perestî |
: |
حسياتﭖرستى |
(a. f. b. i.) : *duyuculukj |
Hiyâz |
: |
حياض |
(a. havz'ın c.) : (bkz. : hiyâz). |
hiye |
: |
|
* (a. zm.) : (bkz. : hüve). dâb-âl.ûd). |
hizâb-âlûd |
: |
خضاب آلود |
(a. f. b. s.) : (bkz. : hidâb-âlûd). |
hod-gâmâne |
: |
خود گامانه |
(f. b. zf.) : hodgamca, hodgâmlara yakışır surette, kendini beğenniişçe-sine, egoistçe. " ı |
hod-gâmî |
: |
خود گامى |
(f. b. s.) : bencillik. |
hodpesendi |
: |
خود ﭖسندى |
(f. b. i.) : kendini beğenmişlik, (bkz. : mağrûriyyet),. |
hod-reviş |
: |
خود روش |
(f. b. s.) : başınabuyruk. |
hortûmiyye |
: |
خرطوميه |
(a. i.) : zool. hortumlular, fr. proboscidians. |
hoş nüvîs |
: |
خوش نواز |
(f. b. s. ve i.) : güzel yazı yazan, hattat. |
hoş-kenâr |
: |
خوش كنار |
(f. b. s.) : mec. sevgili. |
hoş-nağme |
: |
خوش نعمه |
(f. a. b. s.) : sesi güzel, güzel sesli. |
hoş-nazar |
: |
خوش نظر |
(f. a. b. s.) : alışan, konuşan, -görüşen, ahbaplık, dostluk eden ve edilen kimse. |
hoş-nemek |
: |
خوش نمك |
(f. b. i.) : 1) sevgili, sözü, sohbeti tatlı kimse., 2) tuzu karar ve lezzetli olan yemek. |
hoş-nevâz |
: |
خوش نواز |
(f. b. i.) : sazende, çalgıcı. |
hu bey be |
: |
حبيبه |
(a. i.) : jeol. tanecik, fr. granule. |
hu dey be |
: |
حديبه |
(a. i. c.) : nudeybât) : anat. *tümsecik, yumrucuk. |
hubeybât-ı mülevvene |
: |
|
bot. kromoplast. |
hûbî |
: |
خوبى |
(f. i.) : güzellik. |
Hudâ-âgâh |
: |
خدا آگاه |
(f. b. s.) : Allah bilir. |
Hudâ-hâfız |
: |
خدا حافظ |
(f. a. b. n.) : Allah korusun. |
Hudâ-pesendâne |
: |
خدا ﭖسندانه |
(f. b. zf.) : Allah'ın beğeneceği şekilde. |
Hudâ-ver |
: |
خداور |
(f. b. s. ve i.) : 1) sahip, malik, 2) efendi, *bay; hâkim. |
hûde (-) |
: |
خوده |
(f. s.) : 1) hak, sahih/doğru. 2) i. fayda. Bî-hûde : faydasız, boş. |
hudeybât |
: |
حديبات |
(a. i. hudeybe'nin c.) : anat. yumrucuklar, *tümsecikler. |
hudeybât-ı tev'emiyye-i erbaa |
: |
|
anat. dördüz *tümsecikler. |
hudû' |
: |
خضوع |
(a. i.) : (bkz. : huzû'). |
hudû' ve huşu' |
: |
خضوع و خشوع |
(a. b. i.) : "udun ma ve yükünme. |
huffâşîyye |
: |
خفاشيه |
(a. i.) : zool. yarasalar. |
hufre-i inhidâmiyye |
: |
|
coğr. çöküntü hendeği. |
hufyeten |
: |
خفيةً |
(a. zf.) : (bkz. : hafiyyeten). |
hukûd |
: |
حقود |
(a. i. hıkd'ın c.) : (bkz. : hıkd). |
hukukan |
: |
حقوقاً |
("ku" uzun okunur, a. zf.) : hukuk bakımından, hukuk yönünden, hukukça. |
hukuk-ı esâsiyye |
: |
|
huk. "anayasa hukuku, |
hukuk-ı müktesebe |
: |
|
huk. edinilmiş, kazanılmış haklar, tabiî haklar. |
hukuk-i âmme |
: |
|
huk. "kamusal haklar, |
huld-i berîn |
: |
|
cennet. |
hulesân |
: |
خلصان |
(a. i. hıls. ın c.) : dostlar. |
huleymî |
: |
حليمى |
(a. s.) : biy. mememsi. |
huliyyât |
: |
حليات |
(a. huliyy'in c.) : altın, yakut, zümrüt, gümüş gibi zinet eşyaları, |
hulk-i hasen |
: |
|
güzel huy, güzel huylu. |
hulul |
: |
خلول |
(a. i. hall'in c.) : 1) sirkeler. 2) sirkede bulunan kurtçuklar. |
hulûl-i haricî |
: |
|
fiz. dışa *gsçişme, fr. exosmose. |
hulûliyye |
: |
حلوليه |
(a. i.) : Allah'ın bazı cisimlere yerleşmesi "inancında bulunma, |
hulûs-i bâl |
: |
|
gönülden semimiyet. |
hulûsiyyet |
: |
خلوصيت |
(a. i.) : samimî, candan dostluk. |
humâsî |
: |
|
(a. s.) : 2) gr. Arapçada mastarı 5 harfli olan fiil. |
hum-bâz |
: |
خمباز |
(f. b. s.) : İran'da küp içine girilerek oynatılan kukla. |
humeyrâ |
: |
حميرا |
(a. i.) : 1) küçük kırmızı şey. 2) Hz. Muhammed'in devecisinin adı. 3) kadın adı. |
humevî, humeviyye |
: |
حموى ، حمويه |
(a. s.) : bek. sıtmaya mensup, sıtma ile "ilgili : Alâim-î humeviyye : sıtma işaretleri. |
hûm-i Eflâtun |
: |
|
Diyojen'in içinde yaşadığı kjjp- |
hummâvî |
: |
خماوى |
(a. s.) : 1) hummaya, ateşli hastalığa, nöbete, sıtmaya ait, bunlarla ilgili. 2) i. fazla hararet, ateş. |
hummâzîyye |
: |
حماضيه |
(a. i.) : bet. "ekşi-.yoncagiller, fr. oxalidées. |
hummeyât |
: |
حميات |
(a. i. hummâ'nın c.) : (bkz. : hümmeyât). |
humre |
: |
|
(a. i.) : kızillık, kırmızılık. |
humuzât |
: |
حمضات |
(a. i. humz'un c.) : oksitler. |
humz |
: |
حمض |
(o. i.) : oksit, (bkz. : hamz). |
humz ı zîbak |
: |
|
kim. civa oksit. |
humz-t sânî-i nühâs |
: |
|
kim. bakır oksit, |
hûn-i bed |
: |
|
mec. şarap. |
hûn-i cehân |
: |
|
şafağın kızıllığı. |
hûn-i cem |
: |
|
mec. şarap. |
hûn-i dil |
: |
|
mec. keder, kaygı, tasa. |
hûn-i hâm |
: |
|
üzüm şarabı. |
hûn-i hayvan |
: |
|
süt, yoğurt, yağ; bal. |
hûn-i rez |
: |
|
(üzüm kanı) : şarap. |
hunide |
: |
خونيده |
(f. s.) : beğenilmiş, makbul. |
hunnâkî |
: |
خناقى |
(a. s.) : hek. boğmaca, ba-derrıcik, boğaz iltihabı ile "ilgili. |
hûn-rîzâne |
: |
خونريزانه |
(f. b. zf.) : kan dökücülükle, zalimce, insafsızca. |
hûn-rîzî |
: |
خونريزى |
(f. b. i.) : kan dökücü-lük, zalimlik. |
hurde-bân |
: |
خوده بان |
(f. b. s.) : 1) bir şeyin inceliklerini bilen. 2) çok dikkat eden. |
hurde-bîniyye |
: |
خوده بينيه |
(f. b. s.) : (bkz. : hurde-bînî). |
hurde-çîn |
: |
خوده ﭼين |
(f. b. s.) : kırıntı toplayan, dökülen kırıntıları toplayan fakir. |
hurde-sâl |
: |
خوده سال |
(f. b. s.) : yaşı küçük, genç. (bkz. : hurd-sâl ). |
hûrî-veş |
: |
حورى وش |
(f. b. s.) : "huri gibi" : çok güzel. |
hurûf-ı gayr-ı sadâiyye |
: |
|
gr. sessiz harfler, |
hurûf-ı hafife |
: |
|
gr. ince sesli harfler, |
hurûf-ı sadâiyye |
: |
|
gr. sesli harfler, |
huruf-ı sakile |
: |
|
gr. kalın sesli harfler. |
hurûş-bîn |
: |
خروشبين |
(f. b. i.) : kim. ebülyoskop. |
husedâ |
: |
حسدا |
(a. s. c.) : hasetçiler, kıskananlar, (bkz. : hasede). |
huseyle |
: |
حثيله |
(a. i.) : bot. kavuzcuk, fr. glumellule. |
husmân |
: |
حصمان |
(a. s. hasm'ın c.) : hasımlar, düşmanlar. |
husr |
: |
حصر |
(a. i.) : 1) peklik, kabız, (bkz. : inkıbaz). 2) idrar tutukluğu, (bkz. : ihtibâs-ı bevl). |
hussâr |
: |
حسار |
(a. s. hâsir'in c.) : hasretçekenler. |
hussâr |
: |
حصار |
(a. s. hâsir'in c.) : muhasa-ra edenler, kuşatanlar. |
huşeyfât |
: |
حشيفات |
(a. i. huşeyfe'nin c.) : bot. anat. başçıklar. |
huşeyfe |
: |
حشيفه |
(a. i. c.) : huşeyfât) : bot. anat. başçık, küçük baş. |
huşeyfe-i nebat |
: |
|
bot. başçık. |
huşk-dehân |
: |
خشك دهان |
(f. b. s.) : "ağzı kuru" : mec. oruçlu, ağızı mühürlü. |
huşk-endâm |
: |
خشك أندام |
(f. b. s.) : vücudu kuru, zayıf, çelimsiz kimse. |
huşûnet-âmîz |
: |
خشونت آميز |
(a. f. b. s.) : huşunetle, kabalıkla, sertlikle. |
hutût-ı cebhîyye |
: |
|
geo. alın doğrulan, fr. lignes frontales. |
hutût-ı ebeviyye |
: |
|
baba ile *ilgili hatlar. [2 bıyık, 2 sakal, 2 favori, 1 bamteli]. |
hutût-ı mütevâziye |
: |
|
geo. paraleller. |
hutût-ı ümmiyye |
: |
|
ana ile ilgili hatlar [2 kaş, 4 kirpik, 1 saç]. |
huveyn i menevî |
: |
|
biy. sperma hayvancığı. |
huveynât-ı nak'iyye |
: |
|
zool. öğlena, fr. euglène. |
huveynî |
: |
حوينى |
(a. s.) : çok küçük olan hayvancıklar ile *ilgili, mikrobumsu. |
huveysala |
: |
حويصله |
(a. i.) : anat. havuzcuk, ufak kabarcık. |
huveysala ı kilye |
: |
|
anat. böbrek havuzcuğu. |
huveysal-ı menevî |
: |
|
anat. sperma kesesi, |
huveysal-ı rievî |
: |
|
anat. akciğer keseciği, |
huveysal-ı sem'î |
: |
|
anat. işitme kesesi. |
huyûr |
: |
خيور |
(a. s. hayr'ın c.) : hayırlar, hayırlı, faydalı, yararlı şeyler. |
huzemât |
: |
حزمات |
(a. i. huzme'nin c.) : demetler. |
huzme-i ziyâiyye |
: |
|
fiz. * ışın demeti. |
hücerât-ı tenâsüliyye |
: |
|
biy. germen, fr. germen. |
hüceyrât-ı muhâiyye |
: |
|
biy. miyelosit. |
hüceyrât-ı nebâtiyye |
: |
|
kim. selüloz. |
hücre-i âkile |
: |
|
biy. *yutarküre, fegosit. |
hücre-i asabiyye |
: |
|
biy. nöron, fr. neurone. |
hücre-i hedebiyye |
: |
|
anat. kirpikli göze. |
hücre-i muhacire |
: |
|
biy. *göçmen hücre. |
hüdübi |
: |
هدبى |
(a. s.) : (bkz. : hedebî). |
hükmî şahsiyyet |
: |
|
(bkz. : şahsiyyet-i hükmiyye), |
hükm-keş |
: |
حكم كش |
(a. f. b. s.) : emre itaat eden. |
hükûmât-ı müttehide |
: |
|
birleşmiş devletler. |
hükûmet-gâh |
: |
حكومتگاه |
(a. f. b. i.) : hükümet merkezi, idare merkezi, *başkent. |
hükûmet-i ağniyâ |
: |
|
sosy, *zenginerki, fr. plut-ocratie. |
hükûmet-i âmme |
: |
|
sosy. *eîerki, demokratlık, fr. démocratie. |
hükûmet-i avam |
: |
|
sosy. (bkz. : hükûmet-i âmme). |
hükûmet-i rûhâniyye |
: |
|
sosy. *dmcierki, fr. théocratie. |
hülfe, hülfet |
: |
حلفه ، حلفت |
(a. ¡.) : bunama. |
hülû |
: |
هلو |
(f. i.) : kızmemesi de denilen bir çeşit sulu ve lezzetli şeftali. |
hüner-mendân |
: |
هنرمندان |
(a. f. s. hüner-mend'in c.) : hünerliler, marifetliler. |
hürriyet-perver |
: |
حريتﭖرور |
(a. f. b. s.) : hürriyetsever, hürriyet taraflısı. |
hürriyet-perverâne |
: |
حريتﭖرورانه |
(a. f. b. zf) : hürriyetsever kimseye yakışacak surette. |
hüseynî-maye |
: |
|
müz. Hız/r bin Abdullah'ın edvarına göre hüseynî makamına mâye avazesini katmakla elde edilen terkip. |
hüseynî-selmek |
: |
|
müz. Hızır bin Abdullah'ın hüseyni makamına selmek avazesini ekleyerek kurduğu terkip |
hüseyniyye |
: |
حسينيه |
(a. s.) : ["hüseynî" kelimesinin müen.]. (bkz. : hüseynî). |
hüsn âmîz |
: |
حسن آميز |
(a. f. b. s.) : 1) güzellikle yuğrulmuş, çok güzel. 2) i. bir çeşit lâle. |
Hüsn ü Dil |
: |
|
(güzellik ve gönül) : Bursalı Lâmiî' nin Farsçadan Türkçeye çevirip Yavuz Sultan Se-lîm'e sunduğu mesnevisi. |
hüsn-i hal kâğıdı |
: |
|
temiz kâğıdı, iyi hal kâğıdı. |
hüsn-i hatt |
: |
|
2) güzel yazı yazma sanatı. |
hüsn-i inşâd |
: |
|
1) ed. güzel okuma, güzel konuşma, fr. diction; 2) bir dili güzel telâffuz etme sanatı. |
hüsn-i lika |
: |
|
yüz güzelliği. |
hüsn-i sadâ |
: |
|
ses güzelliği, güzel ses. |
hüsn-i te'sîr |
: |
|
iyi *etki. |
hütûm |
: |
هتوم |
(a. i.) : (bkz. : hütûl). |
hüzemâ |
: |
حزما |
(a. s. hâzım'ın c.) : ihtiyatlı, akıllı, tedbirli kimseler. |
hüzemât-ı kitabiyye-i haşebiyye |
: |
|
bot. odun-kalbur demetleri. |
hüzn-âlûd |
: |
حزن آلود |
(a. f. b. s.) : hüzünlü, kederli, 'tasalı, kaygılı. |
hyşeyfât-ı şibh huveyniyye |
: |
|
bot. erkek * gözeler, fr. anthérozoïdes. |