habbevî

:

حبوى

(a. s.) : bot. tanecikli.

Habeşî

:

 

2) s. çok esmer.

habîb-i Huda

:

 

(Allah'ın sevgilisi.) : mec. Hz. Muhammed.

habîb-i Kibriya

:

 

(Allah'ın sevgilisi) : mec. Hz. Muhammed.

habl-i sürrevî

:

 

anat. göbek bağı.

habl-i zahrî

:

 

anat. sırt ipi, fr. corde dorsale.

habliye-i ibtidâiyye

:

 

zool. ilk * ipsiler, fr. protocordées.

habt-ı dimagî

:

 

delilik.

hâce

:

 

2) tüccar.

hacer-i bürkânî

:

 

jeol. volkan çakılı.

hacer-ül-cev

:

 

astr. göktaşı, (bkz. : hacer-i semavî ).

hâcet-mendân

:

حاجتمندان

(a. f. b. s. hacet-mend'in c.) : muhtaçlar.

hacim

:

حاجم

(a. s.) : hacamat eden.

hacim

:

هاجم

(a. s.) : hücum eden, saldıran.

hâciyâne

:

هاجيانه

(a. f. zf.) : hicveder gibi, hicveder şekilde.

hadâret

:

خضارات

(a. i.) : yeşillik, 

hadd-i fasıl

:

 

mat. aralığın uçları-, 

haddi lâfzî

:

 

kelime tarifi, ,kelime mânası', 

hadd-i resmî

:

 

tam tarif.

hademe-i hayrat

:

 

kayyım, cami hademesi gibi kimselerin Diyanet İşlerinde bağlı bulunduğu daire.

hader-i şitâ

:

 

kış uyuşukluğu, fr. hibernation, 

hadîd-i şems

:

 

astr. yer * yörüngesinin güneşe en yakın noktası, * günberi, fr. périhélie, 

hâdisât-ı fizîkiyye

:

 

fizik * olayları, 

hâdisât-ı kimyeviyye

:

 

kimya * olayları.

hâdisî

:

حادثى

(a. s.) : hâdise ile * ilgili, * oiaysal.

had-nâ şinâs

:

حدناشناس

(a. f. b. s.) : kendini bilmez, şımarık, küstah.

hadrâ

:

 

2) müz. adı Şerh-i Mevlâna Mübarek Şah'da geçen makam. '

hafazan-Âllah

:

حفظاً الله

(a. cü.) : Allah saklasın,. Allah korusun!

hafazek-Allah

:

حفظك الله

(a. cü.) : Allah seni korusun!

hâfızavî

:

حافظوى

(a. s.) : psik. * belleksel, fr. mnémonique, (bkz. : hifzî1)

hafi celse

:

 

gizli oturum.

hafîd-âne

:

حفيدانه

(a. f. zf.) : toruna yakışır yolda.

hafife

:

خفيفه

(a. s.) : ["hafif" kelimesinin müen.] (bkz. : hafif).

hafif-meşreb

:

خفيف مشرب

(a. f. b. s.) : serbest davranışli, hoppa kadın.

hafiyy-ül hârâre

:

 

kim. * ısıalan, fr. endothér-mique.

hâil

:

 

2) fiz. ekran.

hailede

:

 

(a. fi.) : edebiyyen, sonsuz olarak muhafaza etsin, korusun!

hak

:

حك

(a. i.) : (bkz. : hakk).

hak

:

حق

(a. i.) : (bkz. : hakk).

hakayık-ı eşya

:

 

tas. imânı bütün olan kimselere göre bunun hâriçte vücudu vardır, hiç olmazsa bir kısmına insanın ilmi ve idrâki taalluk eder.

hakıkıyye

:

حقيقيه

(a. ¡.) : gerçekçilik, fr. réalisme.

hâk-i bîmar

:

 

(hasta toprak) : mee. kırmızı altın.

hâk-i mürde

:

 

(ölmüş toprak) : verimsiz toprak.

hâk-i târik

:

 

(karanlık toprak) : mec. insan Cesedi.

hakikat nümâ

:

حقيقت نما

(a. f. b. s.) : hakikati, gerçeği gösteren.

hakikati Muhammediyye

:

 

tas. zât-ı ulûhiyye-tin taayyün-i evvel ve esmâ-yi Hüsnâ itibariyle mertebesi.

hâkim-i şer'

:

 

bir yerin kadısı.

hâkim-i vakt

:

 

(zamanın hâkimi.) : hükümdar.

hâkimin

:

حاكمين

(a. s.) : hükmeden, yarlıgayan. Ahkem-ül-hâkimîn : Allah. Hayr-ül-hâki-mîn : Allah.

hâkimiyyet kanunu

:

 

biy. *başatlık yasası.

hâkimiyyet-i milliyye

:

 

* ulusal * egemenlik.

hâkimön

:

حاكمون

(a. i. hâkim'in c.) : (bkz. : hâkim).

hakk el-yakin

:

 

task ahadiyet makamında Hakk'ı müşahede.

hakk-ı hıyar

:

 

huk. seçme hakkı.

hakk-ı karâr

:

 

huk. on sene bilâniza tasarruf edilen arazî üzerinde takarrür eden mâlikiyet hakkı, 

hakk-ı kazâ

:

 

* yargı hakkı, 

hakk-ı sükût

:

 

huk. sus payı, *susmalık. 

hakk-ı te'lîf

:

 

telif ücreti.

hakkrj intifak

:

 

huk. bir gayri menkulden birkaç kişinin faydalanma hakkı.

hâk-nihâd

:

خاك نهاد

(f. b. s.) : alçak gönüllü, iyi huylu.

hak-ül-yarak

:

 

bot. yaprak ortası, fr. mésophylle.

halâsdîde

:

خلاصديده

(a. f. b. s.) : halas görmüş, kurtulmuş.

hâlât-ı nevm

:

 

uykuda uğranılan haller.

hâlât-ı selâse kanunu

:

 

psik. üç hal kanunu, fr. loi des trois états.

halef ü sèlef

:

 

1) sonra gelen ve önceki [kimse]; 2) baba ile oğul.

hâlei-engiz

:

حالت أنگيز

(a. f. b. s.) : insanı türlü ha| ve şekillere sokan vaziyet.

halemi

:

حلمى

(a. s.) : anat. mememsi.

hâle-zâde

:

خاله زاده

(a. f. b. i.) : 1) hala kızı. 2) hala oğlu, teyze oğlu.

hâl-i müşgîn

:

 

mis kokulu ben.

hâl-i tabiî

:

 

kim. * doğal hal. '

hâl-i tevellüdî

:

 

kim. doğum hâli. 

hâlis muhlis

:

 

katışıksız, eksiksiz, tam.

halise

:

خالصه

(a. s.) : ["hâlis" in müen.]. (bkz-'i hâlis).

hâl-istân

:

خالستان

(f. b. i.) : vücutta, birkaç benin toplu bulunduğu yer.

halka-i gudrûfiyye

:

 

anat. kıkırdak halka, 

halka-i havl-ül merî

:

 

anat. yemekborusu gerdanlığı.

halka-i teşbih

:

 

(tespih halkası) : dua eden, tespih çeken kimselerin çevresi.

hâl-kâr

:

حالكار

(f. b. i.) : (bkz. : hall-kâr).

hâl-kârî

:

حالكارى

(f. b. i.) : (bkz. : . hall--kârî).

halkryye

:

حلقيه

(a. fi.) : edebiyyen, sonsuz

hallede

:

خلد

(a. fi.) : ebediyyen, sonsuz olarak muhafaza etsin, korusun!

hall ü fasl

:

 

* açıklayarak bitirme.

hamaili

:

خماءلى

(a. s.) : arkuru, çapraz, 

hamalet-ül-arş

:

 

(bkz. : hamele-i arş).

hâm-dest

:

خام دست

(f. b. s.) : eli işe yatmayan, beceriksiz.

hamız-! bevl

:

 

kim. ürik asit.

hâmızât-ı gayr-i uzviyye

:

 

kim. inorganik asitler.

hâmızât-ı uzviyye

:

 

kim. organik asitler. - 

hâmız-ı hail

:

 

kim. sirke asidi, saf asetik asit. 

hâmız-ı pikrik

:

 

kim. asit pikrik, trinitrofenol. 

hâmız-ı safsâf

:

 

kim. asetil-sa.lisil asit, aspirin.

hâmızî

:

حامضى

(a. s.) : hamızla, asitle "ilgili, asitli.

hâmil ! muştiyye

:

 

zool. * taraklılar, fr. cten-ophores.

hâmil-! ünbûbe

:

 

kim. tüplük, fr. porte-tube.

hâmilet-üs-spor

:

 

bot. sportaşıyan." 

hamiyye

:

حميه

(a. i.) : ["hamiyyet" kelimesinin arapça terkiplerde aldığı şekil]. (bkz. : hamiyyet).

hammâm-ı mari

:

 

kim. mari banyosu, fr. bain-marie.

hammâm-nâme

:

حمامنامه

(a. f. b. i.) : ©d. (bkz. : hammâmiyye).

hamse-i âl-! abâ

:

 

(bkz. : âl-i abâ).

hâmûş

:

 

2) Hz. Mevlânâ'nın bazı gazellerinde kullandığı mahlası.

hamyâze-bahş

:

حميازه بخش

(f. b. s.) : esneme getiren, gevşeklik veren.

hân bere

:

خان بره

(f. b. i.) : Hamel burcu, Koç burcu. r ^

Hande

:

 

2) Sedat Simâvî tarafından İstanbul' da haftalık olarak "yayımlanmış edebî, siyasî bir mizah gazetesi.

hande-zâd

:

خنده زاد

(f. b. s.) : 1) gülümsemeden meydana gelen şey. 2) sevinçle güldüren, gülümseten.

hâne

:

 

6) halk şairlerinin beyte verdikleri ad.

hâne-i âfet-rîz

:

 

belâ döken, sacan ev : mec. [bu ] dünya.

hâne-i dil

:

 

(gönül evi.) : mec Kâbe.

hâne-i zünbûr

:

 

arı kovanı.

hanekî sâmit

:

 

gr. damak sessizi.

hâne-nişîn

:

خانه نشين

(f. b. s.) : evde oturan, evine bağlı.

hân-sâr

:

خوانسار

(f. b i.) : sofracıbaşı, abçıbaşı. (bkz. : hân-sâlâr).

har ü has

:

 

diken ve çöp, çalıçırpı.

haram-zâde

:

 

2) hileci; namussuz.

harâret-i ihtirak

:

 

kim. yanma * ısısı.

harâret-i mahsûsa

:

 

fiz. ısınma * ısısı.

harâret-i muhtefiyye

:

 

fiz. gizli *ısı, fr. chaleur latente.

harâret-i şems

:

 

coğr. güneş * ısısı, harbak : 2) çöpleme. 

harbak-ı ebyaz

:

 

bot. ak çöpleme. 

harbak-ı esved

:

 

bot. kara çöpleme.

harekât-ı havliyye

:

 

biy. * sığımsal "devimler, fr. mouvements péristaltiques.

hareket i ihtizâziyye

:

 

fiz. *titreşim hareketi.

hareket-i hakikiyye

:

 

fiz. gerçek hareket.

hareket-i ihtilâf-ı matizar

:

 

astr. paralaktik hareket, fr. mouvement parallactique.

hareketi muahhara

:

 

fiz. yavaşlayan hareket.

hareket-i muntazama

:

 

fiz. düzgün hareket.

hareket-i mütehavvile-i muntazama

:

 

fiz. düzgün değişen haraket.

hareket-i seneviyye

:

 

astr. yıllık hareket

hareket-i yevmiyye

:

 

astr. günlük hareket.

harekî elektrik

:

 

fiz. *devimü elektrik, fr. electrodynamiqua.

harf-i medd

:

 

Arapçada uzun okunan harfler olup elif,, vay. ve ye'dir

harfîyyen

:

حرفياً

(a. zf.) : harfi .harfine, tastamam, tıpatıp, olduğu gibi.

haricen mütebâdil

:

 

geo. *dışters [açı].

haricî haşefe-i nebat

:

 

bot. dış * yönlü * başçık. \

haricî merkez

:

 

jeol. * dışmerkez, fr. epicentre.

haricî tufeyli

:

 

zool. , bot. * dışasalak, fr. ecto- ' parasite.

haricî tufeyliyyet

:

 

* dışasalaklık, fr. ectopa-rasitisme.

hâriç an-il-merkèz

:

 

geo. *dışmerkezli. 

hâriç an-M-merkeziyyet

:

 

geo. *dışmerkezlik. ' 

harîta-i bahriyye

:

 

coğr. : deniz haritası, 

harîta-i inkişâfiyye

:

 

coğr. tanıtma haritası, 

harita-i müsteviyye

:

 

coğr. plân. 

harita-i semâviyye

:

 

astr. gök 'haritaları.

hârizmîyye

:

خوارزميه

(f. i.) : horzumlu yolu, algoritma.

hasalî

:

خثلى

(a. s.) : karnın, göbek ile kasık arasındaki.yer ile * ilgili.

hasânet

:

 

2) kadının nefsine hâkim olması. 

Hasât-ül üzn

:

 

(iş'tme taşı) : anat. kulaktozu.

hasbeten

:

حصبة

(a. zf.) : karşılıksız, parasız, bedava, (bkz. : fahrî, hasbî).. '

Hasbihal

:

 

2) 1912'de Ahmet Şerif tarafından İstanbul'da yayımlanmış dînî bir gazete.

hasbük-allah

:

حسبك الله

(a. zf.) : (bkz. : hasbün-allah ).

hasbün-allah

:

حسبن الله

(a. zf.) : 1) Allah'ım bana yeter 2) hlk. ya Rabbî sen' bilirsin.

hasebiyyet

:

حسبيت

(a. i.) : hasımlık, akrabalık..

hasıet-güdâz

:

حسرت گداز

(a. f. b. s.) : hasretle yanan.

hâsıla

:

حصله

(a. i.) : 1) *sonuç, netîce.

hâsirân

:

خاسران

(a. s. hâsir'in c.) : zarara uğrayanlar

hâsirûn

:

خاسرون

(a. s. hâsir'in c.) : (^bkz. : hâsirân).

hasren

:

حصراً

(a. zf.) : muhasara ederek, etrafını kuşatarak; çemberleyerek.

hass-el-hass

:

 

tas. vahdet-i vücuda inanan, Allah'ı mutlak bir varlık olarak kabul eden.

hâssiyyet

:

حاسيت

(a. i.) : (bkz. : hassâ-siyyet).

haste-dil

:

خسته دل

(f. b. s.) : gönlü hasta, üzüntülü; sıkıntılı.

haste-hâne

:

خسته خانه

(f. b. i.) : hastane.

hâşâ min et-teşbîh

:

خاشا من التشبيه

(a. cü.) : benzetmekten korkulur, benzetîlemez.

Hâşimî

:

هاشمى

(a. h. i.) : Hz. Muhammed'in mensubolduğu kabîle.

haşişi

:

حشيشى

(a. s.) : bot. , coğr. * otsu, * otsul.

haşîşet-üd-dînâr

:

 

bot. şerbetçiotu, ömürotu, fr. houblon.

hatar-geh

:

خطر گه

(a. f. b. i.) : (bkz. : hatar-gâh).

hatâ-ver

:

خطاور

(a. f. b. s.) : hatalı, 

hâtem-ül-enbiyâ'

:

 

(peygamberlerin sonuncusu) : mec. Hz. Muhammed (Aleyhisselam)

hatır güsâr

:

خاطرگسار

(a. f. b. s.) : gönüle ferahlık veren.

hâtır-âzârî

:

خاطرآزارى

(a. f. b. i.) : hatır, gönül kırıcılık.

hâtır-cû

:

خاطرجو

(a. f. b. s.) : hatır alan, gönül alan.

hâtır-dâşt

:

خاطرداشت

(a. f. b. i.) : hatırda tutma, akılda tutma.

hâtır-hâh

:

خاطر خواه

(a. f. b. i.) : gönlün istediği.

hâtır-mandegî

:

خاطر ماندگى

(a. f. b. i.) : hatırı kalmış olma, gücenmişlik.

hâtib-i felek

:

 

astr. Müşteri, Jüpiter, 

hatt-ı canibi

:

 

* yanal çizgi.

hatt-ı istivâî

:

 

coğr. ekvatorla * ilgili fr. equatorial, e.

hatt-ı muhakkak

:

 

bir buçuk parçası düz, geri kalanı devirli olan sülüs ile nesih arasındaki bir yazı.

hatt-ı mümass

:

 

astr. , mat. tanjant, fr. tangente.

hattı münebbih

:

 

geo. "aradoğru, fr. ligne de rappel.

hatt-ı saf

:

 

bot. * arıdöl.

hatt-ı şuâ-î müteşâbihe

:

 

mat. * özdeş vektörler.

hattî

:

 

3) geo. "çizgisel, "doğrusal, fr. linéaire.

havâ yi nesîmî

:

 

astr. atmosfer, "havaküre. 

havâlât

:

خوالات

(a. i. havâle'nin c.) : (bkz. : havale).

havâmil

:

حوامل

(a. s hâmile'nin c.) : gebekadınlar.

havâssî

:

حواسى

(a. s.) : biy. "duyumsal, 

havf

:

 

2) psik. fobya.

havsalî

:

حوصلى

(a. s.) : havsalaya ait, havsala ile "ilgili.

havz

:

حوز

(a. i.) : etrafı çitle çevrili yer. 

havza-i intihâiyye

:

 

coğr. *uçtekne. 

havz-ı mâ

:

 

su havuzu, fr. cuve à eau.

Hayâl

:

 

5) Mehmet Rauf tarafından İstanbul'da haftada iki defa olmak üzere yayımlanmış mizahî bir gazete. ,

hayal-hırâs

:

خيالخراش

(a. f. b. s.) : hayali yırtan, parçalayan;

hayâl-i hakikî

:

 

fiz. gerçek görüntü.

hayâl-i Murâd

:

 

müz. adı anonim bir edvar-ı ilm-i musikide geçen makam.

hayâl-i sâf

:

 

temiz hayal, bönce düşünce.

hayâl-i zahirî

:

 

fiz. görünen hayal, görünen"görüntü.

hayat dâr

:

حياتدار

(a. f. b. s.) : *dirimli.

hayât-ı müştereke

:

 

bot. "ortakyaşama.

hay'et-i ta'lîmiyye

:

 

ped. "öğretim "kurulu.

hayeviyye

:

حيويه

(a. i.) : feis. *dirimselcilik, fr. vitalisme. »

hayf min-el-mâ'

:

 

su korkusu, fr. hydrophobie.

hâ-yı zahîr

:

 

eski yazıda e veya a okunmayıp h okunan ha'ya denir.

hayliyye

:

خيليه

(a. i.) : *atgiller. (bkz. : feresiyye).

hayme-şebbâzî

:

خيمه شبازى

(a. f. b. i.) : İran' da çadırda oynatılan kukla.

hayret-dih

:

حيرت ده

(a. f. b. s.) : şaşkınlık veren.

Hayr-ül-beriyye

:

 

Hz. Muhammed.

hayr-ül-enâm

:

 

(yaratılmışların en hayırlısı) : Hz. Muhammed.

hayr-ün nisa'

:

خير النساء

(a. it.) : "kadınların hayırlısı" : 1) Hz. Fâtıma'rıın sıfatı. 2) i. kadın adı.

haysiyyet-şiken

:

حيثت شكن

(a. f. b. s.) : şerefkıncı, itibar düşürücü.

hayt-ı akim, hayt-ı mahcûb

:

 

bot. *kısırtel, fr. paraphyse.

hayt-ı mülevven

:

 

bot. kromatik iplik, kromatin.

hayt-ı nesc-r gudrûfî

:

 

anat. telli kıkırdak dokusu.

hayvânât-ı nebâtiyye

:

 

zool. helotüritler. 

hayvânât-ı türâbiyye

:

 

zool. *toprakçıl hayvanlar.

hayy ü kadir

:

 

canlı ve kudretli.

hayyât

:

حيات

(a. i. hayye'nin c.) : 1) yılanlar. 2) mec. geçimsiz, huysuz, muzur, kimse.

hayy-el-Kayyum

:

 

(diri, canlı Allah) : mec. önü olmayan, daima yaratan ve yarattıklarının işlerini -tedbirle ele alan canlı Allah.

hayyız-ı müselles

:

 

anat. göğsün içini uzunlamasına ikiye-ayıran aralık, ortalık, fr. médîastin.

Hazâin-üs-saâdât [saadetlerin

:

 

(mutlulukların) hazineleri] : XV. yüzyıl bilginlerinden Mehmet oğlu Eşrefin hekimliğe dair eseri.

hazâreniyye

:

خزارنيه

bot. Kavun ağaçları fr. passiflorees.

hazır-cevâbî

:

حاضر جوابى

(a. b. i.) : hazırcevaplık.

hazmî

:

هضمى

(a. s.) : biy. *sindirel, fr. digestif.

hazm-i dâhil i hücre

:

 

biy. *göze içi *sindirim.

hazm-i haricî

:

 

biy. *dışsindirim.

hazm-i hâric-i hücre

:

 

biy. *göze dışı *sindi-rîm. 

hebâen

:

هباءً

(a. zf.) : boşuna, beyhude 'olarak.

hedebî

:

هدبى

(a. s.) : kirpiğimsi.

heft-âşiyâne

:

هفت آشيانه

(f. b. i.) : yedi yuva, gökler.

heft-bünyâd

:

هفت بنياد

(f. b. i.) : yedi yapı, gökler.

heft-reng

:

 

2) yedirenk üzerine iplikle dokunmuş bir çeşit dîba.

helâl-kâr

:

حلالكار

(a. f. b. s.) : helâl iş gören, haramdan kaçınan.

helâl-zâde

:

 

2) helâl süt emmiş, sütü temiz,namuslu.

helezon-ül-üzn

:

 

anat. salyangoz (kulakta-), fr. limaçon, colimaçon. /

hemîl

:

هميل

(a. i.) : bot. sarısarmaşık denilen bir çeşit yabani ot.

hem-kamet

:

هم قامت

(f. a. b. s.) : bir boyda olan, boyları bir olan, boydaş, (bkz. : hem-kadd).

hem-zeman muadelâî

:

 

mat. *denklemler sistemi, fr. équations simultanées.

hem-zemânî

:

هم زمانى

(f. a. b. i.) : çağdaşlık, *eşinzamanlık, fr. synchronisme.

hendese-i âdiyye

:

 

geo. elemanter geometri, fr. géométrie élémentaire.

hendese-i murakkama

:

 

geo. kotlu geometri, fr. géométrie cotée.

hendese-i mücesseme

:

 

geo. *uzay geometri, fr. géométrie dans l'espace.

hendese-i müsteviyye

:

 

geo. *düzlem geometri, fr. géométrie plane.

hendese-i resmiyye

:

 

geo. * tasarı geometri, fr. géométrie descriptive.

hendesî silsile i ale-l-vilâ

:

 

geo. geometri dizisi, geometrik dizi.

heng

:

هنك

(f. i.) : 1) güç, kuvvet. 2) ağırlık, vakar.

herçih

:

هرچه

(f. e.) : her ne, her ne şe-kilde. 1

hevâih

:

 

(a. i. nâiha'nın c.) : ölü arkasından para ile ağlatılan kadınlar.

heves-güzâr

:

هوسگذار

(a. f. b. s.) : keyfince vakit geçiren.

heves-güzârâne

:

هوسگذارانه

(a. b. zf.) : keyfine göre hareket edercesine.

heves-kârâne

:

هوسكرانه

(a. f. b. zf.) : heveskâr, hevesli kimseye yakışacak yolda.

heyâ-hây

:

هياهاى

(a. n.) : çok acı çeken kimsenin bağırtısı.

hey'et-i ihtiyâriyye

:

 

mahalle ihtiyar heyeti, köy *kurulu, muhtar *kurulu

hey'et-i mecmua

:

 

bir şeyin toptan hâli, umumîgörünüşü. .

hey'et-i umûmiyye

:

 

2) bir şeyin hepsi, her tarafı, tamamı.

hey'î

:

هيئ

(a. s.) : astronomik, 

heykel-i lifi

:

 

anat. stroma.

heymâ

:

هيما

(a. i.) : susuz çöl.

hezâr-asnâ

:

هزار آشنا

(f. b. s.) : pek çok tanıdığı olan.

hezâr-renk

:

هزار رنگك

(bin renkli.) (f. b. i.) : "düğün çiçeğigillerden hekimlikte kullanılan zehirli bir bitki.

hezeyân-âiûd

:

هزيان آلود

(a. f. b. s.) : hezeyana bulaşmış, saçma sapan, çok saçma.

hezl-gûne

:

هزلگونه

(f. s.) : hezel tarzında, şaka, lâtife yollu.

hıdâb

:

خضاب

(o. i.) : (bkz. : hizâb).

hıfzı

:

خفضى

(a. s.) : 1) "belleksel, fr. mnémonique. 2) i. erkek adı.

hılt-ı mai

:

 

bot. su "gözeneği, fr. hydrato'ide. hınta-i esved (siyah buğday) : zir. burçak.

hırka bâzî

:

خرقه بازى

(a. f. b. i.) : vecde gelen sofuların h'ırkaları ile oynamaları.

hmzîriyye

:

خنزيريه

(a. i.) : zool. "domuzgiller

hırka-i teberrük

:

 

bir kimsenin ilk dervişliğe başladığı zaman giydiği hırka.

hırs-bân

:

خرسبان

(f. b. i.) : ayı oynatan, ayıcı.

hırs-ı câh

:

 

yer, mevki kapma hırsı, 

hısân-ı bahrî, hısân-ül-bahr

:

 

zool. denizaygırı. 

hıtta-ı evvel

:

 

astr. dokuzuncu ve en sonuncu gök tabakasına kadar bütün arş.

hıtta-i küll

:

 

astr. (bkz. : hıtta-ı evvel), 

hibâl-i savtıyye-i süflâ

:

 

anat. alt "seskaslan. 

hibâl-i savtıyyei ulyâ

:

 

anat. üst ses telleri.

hicâb-ı haciz

:

 

2) fiz. dürbünlerde, fotoğraf makinelerinde objektif açıklığını büyüti'p küçülten düzen, diyafram.

hicaz-aşîran

:

 

müz. en eski belgeleri XIX. yy. ortasında olan makam.

hicâz-ı acem

:

 

müz. adı Hızır bin Abdullah'ın edvarında terkipler arasında geçen mäkam.

hicâz-ı ısfahan

:

 

müz. " adı Ali Şah bin Hacı Büke'nin edvarında geçen makam.

hidâb

:

خطاب

(a. i.) : (bkz. : hizâb).

hidâb-âlûd

:

خطاب آلود

(a. f. b. s.) : renkli, renk renk.

hidmet-kârî

:

خدمت كارى

(a. f. b. i.) : hizmetkârlık, hizmetçilik.

hiısâm

:

 

(a. i.) : (bkz. : hüsâm).

hikâye-i ma-sebak

:

 

geçmişi hikâye etme.

hikemî vâdî

:

 

ed. Dîvan şiirinde felsefeye ve fikre "önem veren edebî çığır.

hikmeten

:

حكمة

(a. zf.) : hikmetçe, hikmet bakımından.

hikmet-i bedâyi'

:

 

estetik.

Hilâ!-i Ahdar

:

 

(yeşil ay) : 2) 1926'da Fahrettin Kerim (Gökay) tarafından İstanbul'da aylık olarak yayımlanmış "içki düşmanı" bir dergi.

hîlâfî, hilâfiyye

:

خلافى ، خلافيه

(a. s.) : hilafa ait, hilaf ile "ilgili. ,

Hilâl î Ahmer

:

 

(Kızılay) : 2) 1920'de Hilâl-i. Ahmer cemiyeti tarafından İstanbul'da yayımlanmış bir gazete.

hilâl-i beyzâ

:

 

anat. lunula, tırnağın dibindeki beyaz leke, fr. lunule.

Hilâl-i Osmânî

:

 

1912'de Abdülaziz Bey tarafından İstanbul'da günlük olarak yayımlanmış ilmî, edebî, siyasî, iktisadî bir gazete.

hilâl-i Ramazân

:

 

Ramazan ayının başı, ilk günleri.

hilâl-wanzar

:

هلال منظر

(a. b. s.) : "ay görünüşlü" : ay çehreli; çehresi ay gibi olan sevgili.

hilye-i çihâr-yâr-ı güzîn

:

 

ed. dört halife hakkında yazılmış bilyeler, (bkz. : hilye).

hilye-i enbiyâ

:

 

bütün peygamberler hakkında yazılmış hilye.

hilye-i Fahri âlem

:

 

(bkz. : hilye-i şerîf).

hilye-i nebevî

:

 

(bkz. : hilye-i şerîf).

hindâm

:

هندام

(a. i.) : iyi tertipleme, uygunluk,, simetri.

Hind-i Garbi

:

 

batı Hint, Amerika.

Hindûbâr

:

 

2) (f. h. i.) : Hindistan.

hîre-bahş

:

خيره بخش

(f. b. s.) : (bkz. : hıy-re-bahş).

hîre-çeşm

:

خيره ﭼشم

(f. b. s.) : (bkz. : hıyre-çeşm).

hired

:

خيره د

(f. i.) : (bkz. : hired).

hîre-dest

:

خيره دست

(f. b. s.) : (bkz. : hıy-re-dest ).

hîregi

:

خيره گى

(f. i.) : (bkz. : hıyregî).

hîre-küş

:

خيره كش

(f. b. s.) : (bkz. : hıyre-küş).

hîre-re'y

:

خيره رأى

(f. a. b. s.) : (bkz. : hıyre-re'y).

hîre-ser

:

خيره سر

(f. b. s.) : (bkz. : hıyre-ser).

hîre-serâne

:

خيره سرانه

(f. zf.) : (bkz. : hıy» re-serâne).

hîre-serî

:

خيره سرى

(t. b. i.) : (bkz. : hıyre-serî).

hirriyye

:

هريه

(a. i.) : zool. kedigiller, 

hisâb-ı asgar-ı nâ-mütenâhî

:

 

infinitezimal hesap.

hisâb-ı kat'î

:

 

*kesin hesap.

hisâbî

:

 

(a. s.) : 2) eli sıkı.

hisâb-ül-benân

:

 

(parmak hesabı) : ed. hece vezni, (bkz. : vezn-i benân).

hisâl

:

خصال

(a. i. haslet'in c.) : (bkz. : hısâl).

hisân

:

حسان

(a. s. hasen'in c.) : güzeller, 

hiss i hal

:

 

fels. hal duygusu, fr. cénesthésie. 

hiss-i bâtın

:

 

mat. zihnî anlayış, idrâk, 

hissî hareket

:

 

fels. *devinduyum, fr. cinesie veya cinesthesie.

hiss-i ihtiyâç

:

 

*gerekseme.

hissiyet i adaliyye

:

 

psik. *kasıl *duyumlar, fr. sensations musculaires.

hissiyyât-perest

:

حسياتﭖرست

(a. f. b. s.) : *duyucu.

hissiyyât-perestî

:

حسياتﭖرستى

(a. f. b. i.) : *duyuculukj

Hiyâz

:

حياض

(a. havz'ın c.) : (bkz. : hiyâz).

hiye

:

 

* (a. zm.) : (bkz. : hüve). dâb-âl.ûd).

hizâb-âlûd

:

خضاب آلود

(a. f. b. s.) : (bkz. : hidâb-âlûd).

hod-gâmâne

:

خود گامانه

(f. b. zf.) : hodgamca, hodgâmlara yakışır surette, kendini beğenniişçe-sine, egoistçe. " ı

hod-gâmî

:

خود گامى

(f. b. s.) : bencillik.

hodpesendi

:

خود ﭖسندى

(f. b. i.) : kendini beğenmişlik, (bkz. : mağrûriyyet),.

hod-reviş

:

خود روش

(f. b. s.) : başınabuyruk.

hortûmiyye

:

خرطوميه

(a. i.) : zool. hortumlular, fr. proboscidians.

hoş nüvîs

:

خوش نواز

(f. b. s. ve i.) : güzel yazı yazan, hattat.

hoş-kenâr

:

خوش كنار

(f. b. s.) : mec. sevgili.

hoş-nağme

:

خوش نعمه

(f. a. b. s.) : sesi güzel, güzel sesli.

hoş-nazar

:

خوش نظر

(f. a. b. s.) : alışan, konuşan, -görüşen, ahbaplık, dostluk eden ve edilen kimse.

hoş-nemek

:

خوش نمك

(f. b. i.) : 1) sevgili, sözü, sohbeti tatlı kimse., 2) tuzu karar ve lezzetli olan yemek.

hoş-nevâz

:

خوش نواز

(f. b. i.) : sazende, çalgıcı.

hu bey be

:

حبيبه

(a. i.) : jeol. tanecik, fr. granule.

hu dey be

:

حديبه

(a. i. c.) : nudeybât) : anat. *tümsecik, yumrucuk.

hubeybât-ı mülevvene

:

 

bot. kromoplast.

hûbî

:

خوبى

(f. i.) : güzellik.

Hudâ-âgâh

:

خدا آگاه

(f. b. s.) : Allah bilir.

Hudâ-hâfız

:

خدا حافظ

(f. a. b. n.) : Allah korusun.

Hudâ-pesendâne

:

خدا ﭖسندانه

(f. b. zf.) : Allah'ın beğeneceği şekilde.

Hudâ-ver

:

خداور

(f. b. s. ve i.) : 1) sahip, malik, 2) efendi, *bay; hâkim. 

hûde (-)

:

خوده

(f. s.) : 1) hak, sahih/doğru. 2) i. fayda. Bî-hûde : faydasız, boş.

hudeybât

:

حديبات

(a. i. hudeybe'nin c.) : anat. yumrucuklar, *tümsecikler.

hudeybât-ı tev'emiyye-i erbaa

:

 

anat. dördüz *tümsecikler.

hudû'

:

خضوع

(a. i.) : (bkz. : huzû').

hudû' ve huşu'

:

خضوع و خشوع

(a. b. i.) : "udun ma ve yükünme. 

huffâşîyye

:

خفاشيه

(a. i.) : zool. yarasalar.

hufre-i inhidâmiyye

:

 

coğr. çöküntü hendeği.

hufyeten

:

خفيةً

(a. zf.) : (bkz. : hafiyyeten).

hukûd

:

حقود

(a. i. hıkd'ın c.) : (bkz. : hıkd).

hukukan

:

حقوقاً

("ku" uzun okunur, a. zf.) : hukuk bakımından, hukuk yönünden, hukukça.

hukuk-ı esâsiyye

:

 

huk. "anayasa hukuku, 

hukuk-ı müktesebe

:

 

huk. edinilmiş, kazanılmış haklar, tabiî haklar.

hukuk-i âmme

:

 

huk. "kamusal haklar, 

huld-i berîn

:

 

cennet.

hulesân

:

خلصان

(a. i. hıls. ın c.) : dostlar.

huleymî

:

حليمى

(a. s.) : biy. mememsi.

huliyyât

:

حليات

(a. huliyy'in c.) : altın, yakut, zümrüt, gümüş gibi zinet eşyaları, 

hulk-i hasen

:

 

güzel huy, güzel huylu.

hulul

:

خلول

(a. i. hall'in c.) : 1) sirkeler. 2) sirkede bulunan kurtçuklar.

hulûl-i haricî

:

 

fiz. dışa *gsçişme, fr. exosmose.

hulûliyye

:

حلوليه

(a. i.) : Allah'ın bazı cisimlere yerleşmesi "inancında bulunma, 

hulûs-i bâl

:

 

gönülden semimiyet.

hulûsiyyet

:

خلوصيت

(a. i.) : samimî, candan dostluk.

humâsî

:

 

(a. s.) : 2) gr. Arapçada mastarı 5 harfli olan fiil.

hum-bâz

:

خمباز

(f. b. s.) : İran'da küp içine girilerek oynatılan kukla.

humeyrâ

:

حميرا

(a. i.) : 1) küçük kırmızı şey. 2) Hz. Muhammed'in devecisinin adı. 3) kadın adı.

humevî, humeviyye

:

حموى ، حمويه

(a. s.) : bek. sıtmaya mensup, sıtma ile "ilgili : Alâim-î humeviyye : sıtma işaretleri.

hûm-i Eflâtun

:

 

Diyojen'in içinde yaşadığı kjjp-

hummâvî

:

خماوى

(a. s.) : 1) hummaya, ateşli hastalığa, nöbete, sıtmaya ait, bunlarla ilgili. 2) i. fazla hararet, ateş.

hummâzîyye

:

حماضيه

(a. i.) : bet. "ekşi-.yoncagiller, fr. oxalidées.

hummeyât

:

حميات

(a. i. hummâ'nın c.) : (bkz. : hümmeyât).

humre

:

 

(a. i.) : kızillık, kırmızılık. 

humuzât

:

حمضات

(a. i. humz'un c.) : oksitler.

humz

:

حمض

(o. i.) : oksit, (bkz. : hamz).

humz ı zîbak

:

 

kim. civa oksit.

humz-t sânî-i nühâs

:

 

kim. bakır oksit,

hûn-i bed

:

 

mec. şarap.

hûn-i cehân

:

 

şafağın kızıllığı.

hûn-i cem

:

 

mec. şarap.

hûn-i dil

:

 

mec. keder, kaygı, tasa.

hûn-i hâm

:

 

üzüm şarabı.

hûn-i hayvan

:

 

süt, yoğurt, yağ; bal.

hûn-i rez

:

 

(üzüm kanı) : şarap.

hunide

:

خونيده

(f. s.) : beğenilmiş, makbul.

hunnâkî

:

خناقى

(a. s.) : hek. boğmaca, ba-derrıcik, boğaz iltihabı ile "ilgili.

hûn-rîzâne

:

خونريزانه

(f. b. zf.) : kan dökücülükle, zalimce, insafsızca.

hûn-rîzî

:

خونريزى

(f. b. i.) : kan dökücü-lük, zalimlik.

hurde-bân

:

خوده بان

(f. b. s.) : 1) bir şeyin inceliklerini bilen. 2) çok dikkat eden.

hurde-bîniyye

:

خوده بينيه

(f. b. s.) : (bkz. : hurde-bînî).

hurde-çîn

:

خوده ﭼين

(f. b. s.) : kırıntı toplayan, dökülen kırıntıları toplayan fakir.

hurde-sâl

:

خوده سال

(f. b. s.) : yaşı küçük, genç. (bkz. : hurd-sâl ).

hûrî-veş

:

حورى وش

(f. b. s.) : "huri gibi" : çok güzel.

hurûf-ı gayr-ı sadâiyye

:

 

gr. sessiz harfler, 

hurûf-ı hafife

:

 

gr. ince sesli harfler, 

hurûf-ı sadâiyye

:

 

gr. sesli harfler, 

huruf-ı sakile

:

 

gr. kalın sesli harfler.

hurûş-bîn

:

خروشبين

(f. b. i.) : kim. ebülyoskop.

husedâ

:

حسدا

(a. s. c.) : hasetçiler, kıskananlar, (bkz. : hasede).

huseyle

:

حثيله

(a. i.) : bot. kavuzcuk, fr. glumellule.

husmân

:

حصمان

(a. s. hasm'ın c.) : hasımlar, düşmanlar.

husr

:

حصر

(a. i.) : 1) peklik, kabız, (bkz. : inkıbaz). 2) idrar tutukluğu, (bkz. : ihtibâs-ı bevl).

hussâr

:

حسار

(a. s. hâsir'in c.) : hasretçekenler.

hussâr

:

حصار

(a. s. hâsir'in c.) : muhasa-ra edenler, kuşatanlar.

huşeyfât

:

حشيفات

(a. i. huşeyfe'nin c.) : bot. anat. başçıklar.

huşeyfe

:

حشيفه

(a. i. c.) : huşeyfât) : bot. anat. başçık, küçük baş. 

huşeyfe-i nebat

:

 

bot. başçık.

huşk-dehân

:

خشك دهان

(f. b. s.) : "ağzı kuru" : mec. oruçlu, ağızı mühürlü.

huşk-endâm

:

خشك أندام

(f. b. s.) : vücudu kuru, zayıf, çelimsiz kimse.

huşûnet-âmîz

:

خشونت آميز

(a. f. b. s.) : huşunetle, kabalıkla, sertlikle.

hutût-ı cebhîyye

:

 

geo. alın doğrulan, fr. lignes frontales.

hutût-ı ebeviyye

:

 

baba ile *ilgili hatlar. [2 bıyık, 2 sakal, 2 favori, 1 bamteli].

hutût-ı mütevâziye

:

 

geo. paraleller.

hutût-ı ümmiyye

:

 

ana ile ilgili hatlar [2 kaş, 4 kirpik, 1 saç].

huveyn i menevî

:

 

biy. sperma hayvancığı.

huveynât-ı nak'iyye

:

 

zool. öğlena, fr. euglène.

huveynî

:

حوينى

(a. s.) : çok küçük olan hayvancıklar ile *ilgili, mikrobumsu.

huveysala

:

حويصله

(a. i.) : anat. havuzcuk, ufak kabarcık.

huveysala ı kilye

:

 

anat. böbrek havuzcuğu.

huveysal-ı menevî

:

 

anat. sperma kesesi, 

huveysal-ı rievî

:

 

anat. akciğer keseciği, 

huveysal-ı sem'î

:

 

anat. işitme kesesi.

huyûr

:

خيور

(a. s. hayr'ın c.) : hayırlar, hayırlı, faydalı, yararlı şeyler.

huzemât

:

حزمات

(a. i. huzme'nin c.) : demetler.

huzme-i ziyâiyye

:

 

fiz. * ışın demeti.

hücerât-ı tenâsüliyye

:

 

biy. germen, fr. germen.

hüceyrât-ı muhâiyye

:

 

biy. miyelosit.

hüceyrât-ı nebâtiyye

:

 

kim. selüloz.

hücre-i âkile

:

 

biy. *yutarküre, fegosit.

hücre-i asabiyye

:

 

biy. nöron, fr. neurone.

hücre-i hedebiyye

:

 

anat. kirpikli göze.

hücre-i muhacire

:

 

biy. *göçmen hücre.

hüdübi

:

هدبى

(a. s.) : (bkz. : hedebî).

hükmî şahsiyyet

:

 

(bkz. : şahsiyyet-i hükmiyye),

hükm-keş

:

حكم كش

(a. f. b. s.) : emre itaat eden.

hükûmât-ı müttehide

:

 

birleşmiş devletler.

hükûmet-gâh

:

حكومتگاه

(a. f. b. i.) : hükümet merkezi, idare merkezi, *başkent.

hükûmet-i ağniyâ

:

 

sosy, *zenginerki, fr. plut-ocratie.

hükûmet-i âmme

:

 

sosy. *eîerki, demokratlık, fr. démocratie.

hükûmet-i avam

:

 

sosy. (bkz. : hükûmet-i âmme).

hükûmet-i rûhâniyye

:

 

sosy. *dmcierki, fr. théocratie.

hülfe, hülfet

:

حلفه ، حلفت

(a. ¡.) : bunama.

hülû

:

هلو

(f. i.) : kızmemesi de denilen bir çeşit sulu ve lezzetli şeftali.

hüner-mendân

:

هنرمندان

(a. f. s. hüner-mend'in c.) : hünerliler, marifetliler.

hürriyet-perver

:

حريتﭖرور

(a. f. b. s.) : hürriyetsever, hürriyet taraflısı.

hürriyet-perverâne

:

حريتﭖرورانه

(a. f. b. zf) : hürriyetsever kimseye yakışacak surette.

hüseynî-maye

:

 

müz. Hız/r bin Abdullah'ın edvarına göre hüseynî makamına mâye avazesini katmakla elde edilen terkip.

hüseynî-selmek

:

 

müz. Hızır bin Abdullah'ın hüseyni makamına selmek avazesini ekleyerek kurduğu terkip

hüseyniyye

:

حسينيه

(a. s.) : ["hüseynî" kelimesinin müen.]. (bkz. : hüseynî).

hüsn âmîz

:

حسن آميز

(a. f. b. s.) : 1) güzellikle yuğrulmuş, çok güzel. 2) i. bir çeşit lâle.

Hüsn ü Dil

:

 

(güzellik ve gönül) : Bursalı Lâmiî' nin Farsçadan Türkçeye çevirip Yavuz Sultan Se-lîm'e sunduğu mesnevisi.

hüsn-i hal kâğıdı

:

 

temiz kâğıdı, iyi hal kâğıdı.

hüsn-i hatt

:

 

2) güzel yazı yazma sanatı.

hüsn-i inşâd

:

 

1) ed. güzel okuma, güzel konuşma, fr. diction; 2) bir dili güzel telâffuz etme sanatı.

hüsn-i lika

:

 

yüz güzelliği.

hüsn-i sadâ

:

 

ses güzelliği, güzel ses. 

hüsn-i te'sîr

:

 

iyi *etki.

hütûm

:

هتوم

(a. i.) : (bkz. : hütûl).

hüzemâ

:

حزما

(a. s. hâzım'ın c.) : ihtiyatlı, akıllı, tedbirli kimseler.

hüzemât-ı kitabiyye-i haşebiyye

:

 

bot. odun-kalbur demetleri.

hüzn-âlûd

:

حزن آلود

(a. f. b. s.) : hüzünlü, kederli, 'tasalı, kaygılı.

hyşeyfât-ı şibh huveyniyye

:

 

bot. erkek * gözeler, fr. anthérozoïdes.