gadât

:

غداة

(a. i. gudve'nîn c) : (bkz. : gudve).

gafer-Allâhü leh

:

 

Allah onu yarlıgasın, bağışlasın!

gafere

:

غفر

(a. f. i.) : bağışladı, yarlıgadı.

galebât

:

غلبات

(galib'in c. olan galebenin c.) : galebeler, üstünlükler.

galibe

:

غالبه

("g" uzun okunur, a. s.) : ["galib"jn müen.] (bkz. : galib).

galîl

:

غليل

(a. s.) : susamış, (bkz. : çeşme).

gamgame

:

غمغمه

(a. i.) : 1) savaşan, muharip. 2) inekler gibi böğürme. 3) savaş sırasında çıkarılan ses.

gamze-i ah ter

:

 

mec. sabaha karşı yıldızların parlaması.

gamzî

:

غمزى

(a. s.) : gözkırpan.

garâib-perver

:

غراءب پرور

(a. f. b. s.) : garipliklerden hoşlanan, tuhaflıkları seven.

garâmât

:

غرامات

(a. i. garâmet'in c.) : 1) borç, diyet gibi şeyleri ödemeler. 2) vergiler, resimler.

garâmî

:

غرامى

(a. s.) : lirik, * duygusal.

garaz-âmîz

:

غرض آميز

(a. f. b. s.) : 1) garazlı, kinli. 2) kötü niyetli, gizli maksatlı.

gar-i iradî

:

 

* istemsiz, 

gariban

:

غريبان

(a. f. s. c.) : garipler,

garîbe-i hilkat

:

 

acâip * yaratık.

garîzevî

:

غريزوى

(a. s.) : psik. * içgüdüsel, fr. instinctif.

gâv-ı âsmân

:

 

(gök öküzü) : Süreyya yıldızı, 

gaye-i irtika

:

 

astr. *yücelim, fr. culmination, 

gayhet i efkâr

:

 

bunama, (bkz. : ateh), 

gay-i fa'âl bürkân

:

 

coğr. sönmüş yanardağ.

gayr i müsavat

:

 

eşitsizlik.

gayr-¡ müfîd

:

 

faydasız, yararsız,

gayr-ı muvafık

:

 

uygunsuz.

gayr-i ahlâkî

:

 

ahlâka aykırı, ahlâksızca.

gayr-i ahlâkiyye

:

 

fels. * törel s izcilik, fr. immoralisme.

gayr-i caiz

:

 

olamaz, yaraşmaz, yaraşıksız, 

gayr-i ciddî

:

 

1) ağırbaşlı olmayan, uçarı; 2) güvenilmeyen, doğruluğundan şüphe edilen, 

gayr-i cinsî

:

 

bot. * eşeysiz, fr. asexué!. 

gayr-i cismânî

:

 

fels. * tinsel.

gayr-i elâstikî

:

 

esnemez, * esneksiz.

gayr-i ihtiyarî

:

 

düşünmeden, istemeksizin, elinde olmayarak.

gayr-i ilmî

:

 

* bilime aykırı, * bilimdışı.

gayr-i insanî

:

 

insanlığa, yakışmayan, zalimce, merhamet' etmeden.

gayr-i kabil-i afv

:

 

bağışlanamaz, 

gayr-i kabil-i aks

:

 

mant. * tersinmez, fr. " irréversible.

gayr-i kabil-i hail - mes'ele

:

 

çıkmazlık, fr. aporie.

gayr-i kabil-i ihtisar

:

 

mat. *kısıkkesir, fr. fraction irréductible.

gayr-i kabil-i inhilâl

:

 

erimez, 

gayr-i kabil-i inhina

:

 

bükülmez, eğilmez, 

gayr-i kabil-i irca'

:

 

kim. *indirgenmez, fr. irréductible.

gayr-i kabil-i isbât

:

 

isbat edilemez, * tanımlanamaz.

gayr-i kabil-i işbâiyyet

:

 

kim. doymazlık, fr. insaturation.

gayr-i kabil-i iştial

:

 

kim. alevlenmez, fr. ininflammable.

gayr-i kabil-i i'tirâz

:

 

söz götürmez, su götürmez, karşı çıkılmaz.

gayr-i kabil-i kıyâs

:

 

ölçülemez, ölçülmez, bambaşka.

gayr-i kabil-i nüfuz

:

 

coğr. * geçirimsiz, fr. imperméable.

gayr-i kabili şifâ

:

 

onulmaz, şifa bulmaz, iyi olmaz.

gayr-i kabil-i taarruz

:

 

* dokunulamaz, saldırı-lamaz.

gayr-i kabil-i tahammül

:

 

çekilmez, dayanılmaz, katlanılmaz.

gayr-i kabil-i tahmin

:

 

1) kestirilemez; 2) beklenmedik.

gayr-i kabil-i ta'rif

:

 

mant. *tanımlanamaz, fr. indéfinissable.

gayr-i kabil-i tecezzi

:

 

bölünemez.

gayr-i kabil-i tedâvî

:

 

tedavi edilemez, onulmaz.

gayr-i kabil-i tekzîb

:

 

tekzip edilemez, yalan-lanamaz.

gayr-i kabil-i telâfi

:

 

yerine konulamaz, yeri doldurulamaz, onarılamaz, eksikliği giderilemez;

gayr-i kabil-i temyîz

:

 

mant. ayırdedilemez, fr. indiscernable.

gayr-i kâfî

:

 

* yetersiz.

gayr-i kat'î

:

 

kat'î, *kesin o/mayan.

gayr-i lâyık

:

 

yakışmaz, uygun düşmez, uyuşmaz.

gayr-i mahdûd müstakim

:

 

geo. sınırsız doğru, 

gayr-i mahsûs

:

 

duyulmaz, sezilmez, 

gayr-i ma'kul

:

 

akla aykırı; saçma, * usalmaz. 

gayr-i malûm

:

 

bilinmeyen, bilinmez.

gayr-i ma'mur

:

 

bayındır olmayan, *şenliksiz.

gayr-i mantıkî

:

 

mant. mantıksız,

gayr-i matbu'

:

 

basılmamış, * yayımlanmamış,

gayr-i medenî

:

 

medenî olmayan, görgü ve gelenek dışı.

gayr-i mekşûf

:

 

keşfedilmemiş, bulunamamış, açıklanamamış.

gayr-î memnun

:

 

küskün, kırgın, 

gayr-i me'mûl

:

 

umulmadık, beklenmedik. 

gayr-i menkul

:

 

taşınmaz, * göçümsüz 

gayr-i me'nûs

:

 

alışılmamış, yadırganan, 

gayr-i meskûn

:

 

boş, ıssız, oturulmayan. 

gayr-i mes'ûl

:

 

* sorumsuz, sorulmaz, 

gayr-i meşbû'

:

 

doymamış, 

gayr-î meşru'

:

 

kanunsuz, töreye aykırı, yolsuz, 

gayr-i mevkuf

:

 

* tutuklu olmayarak, 

gayr-i mezru

:

 

ekilmemiş, * ekimsiz, açılmamış [toprak].

gayr-i muarref

:

 

sınırsız, tariflenmemiş. 

gayr-i muayyen

:

 

belirli olmayan, tesbit edilmemiş.

gayr-i muayyeniyyet

:

 

* belirimsizlik : 

gayr-i muhikk

:

 

1) eğri; 2) haksız.

gayr-i muhtemel

:

 

* olasız.

gayr-i muktedir

:

 

gücü yetmez, güçsüz.

gayr-i munis

:

 

alışılmamış, yadırganan.

gayr-i muntak aded

:

 

mat. * yadrasyonel sayı.

gayr-i muntazam

:

 

düzensiz, dağınık, gelişigüzel

gayr-i mu'teber

:

 

sayılmayan, değersiz, * önemsiz.

gayr-i muvâzî

:

 

düzgün ve paralel olmayan.

gayr-i müessir

:

 

kim. * etkisiz, fr. inactif.

gayr-i müessiriyyet

:

 

kim. * etkisizlik, fr. inactivité.

gayr-i mükellef

:

 

"yükümlü olmayan,

gayr-i mümkin

:

 

olamaz, * olanaksız,

gayr-i münâsib

:

 

uygunsuz, yakışıksız.

gayr-i münhal

:

 

kim. erimez.

gayr-i müntic

:

 

mant. * tutarsız, tutmaz.

gayr-i mürekkep

:

 

* yalınç.

gayr-i müsâvî

:

 

* eşit olmayan, * eşitsiz.

gayr-i müsmir

:

 

yemişsiz, verimsiz, sonuçsuz.

gayr-i müstakar

:

 

kararsız, durulmamış.

gayr-i müstevî

:

 

düz olmayan.

gayr-i müşabih

:

 

benzemeyen, eş olmayan.

gayr-i müşterek-il-mikyas adedler

:

 

mat. ortak ölçülmez sayılar.

gayr-i müteayyiş bi-l-hevâ

:

 

biy. * havasızyaşar, fr. anaérobie.

gayr-i mütecanis

:

 

iyi karışmamış, *bağdaşmamış, ayrı türden, * bağdaşmaz, kaynaşmaz, fr. hétérogène.

gayr-i müteharrik

:

 

hareketsiz, oynamaz, kımıldamaz, sabit.

gayr-i mütenazır

:

 

simetrik olmayan, 

gayr-i nizamî

:

 

düzene aykırı, düzen dışı, * kurala aykırı, * kural dışı.

gayr-î resnıî

:

 

resmî olmayan, * özel olarak,

gayr-i safî

:

 

karışık, katışık,

gayr-i samîmi

:

 

içten olmayan, *içtensizlik.

gayr-i sıhhî

:

 

sağlığa aykırı, sağlığa zararlı.

gayr-i şahsî

:

 

* kişilik dışı.

gayr-î şeffaf

:

 

saydam olmayan.

gayr-i şuur

:

 

* bilinçdışı, * bilinçaltı, fr. inconscience.

gayr-i şuûrî

:

 

şuursuz, şuursuzca, yaptığını bilmeyerek.

gayr-i tabîî

:

 

1) tabîat dışı, tabiata aykırı; 2) "olağandışı; 3) acaip.

gayri uzvî

:

 

inorganik.

gayr-i vâki

:

 

'olmamış, olmayan, olmadık,

gayr-i vârid

:

 

düşünülemez, hatıra gelmez,

gayr-i vazıh

:

 

anlaşılmaz, kapalı, örtülü,

gayr-i zatî

:

 

fels. * dışınlı, - fr. extrinsèque.

gayr-i zatî hâle

:

 

(getirme) : *nesnelleştirme, fr. objectivation.

gayr-i zîrûh

:

 

1) ruhsuz, cansız; 2) donmuş.

gayr-i, mugaddi

:

 

* besinsiz, beslemez.

gayr-i'dînî

:

 

dince aykırı, dine uymaz.

gayr-l nâfi'

:

 

faydalı olmayan.

gaza vat nâme

:

غزواتنامه

(a. f. b. i.) : ed. büyük bir kumandanın kahramanlıklarını ve savaşlarını anlatan manzum, mensur eser.

gazâlân

:

غزالان

(a. f. gazâl'in c.) : (bkz. : gazal).

gazelî

:

غزلى

(a. s.) : gazele ait, gazelle * ilgili..

gazel-i müzeyyel

:

 

ed. mahlas beytinden sonra, bir iki beyitle ünlü bir kişiden bahseden gazel, 

gaz-i hevâ

:

 

kim. jeneratör (* üreteç) gazı.

gazûb-âne

:

غضوبانه

(a. f. b. zf.) : kızgınlıkla, hiddetle, öfkeli olarak.

gejdüm

:

گژدم

(f. ¡.) : eğri kuyruklu akrep.

gemze-i gül

:

 

mec. çiçek açma. 

genc-bahş

:

گنج بخش

(f. b. s.) : hazine bağışlayan.

Genc-i Leâl

:

 

(incilerin hazînesi.) : Gencî Pîr Mehmet'in 1631'de yazdığı Arapçadan Türkçeye ve Farsçadan Türkçeye manzum sözlük.

genc-i sûhte

:

 

müz. otuz ezgiden pnsekizincisi.

gerdâniye-ırak

:

 

müz. Hızır bin Abdullah'ın edvarına göre gerdaniye avazesine ırak makamını eklemekle elde edilen terkip.

geveşt-rast

:

 

müz. Geveşt âvâzesine ana makam rastın katılmasıyle elde edilen terkip.

gevher-bahş

:

گوهر بحش

(f. b. s.) : "gevher bağışlayan" : mec. çok cömert.

gılâf-ı dâhilî-i semer

:

 

bot. meyvaiçi.

gılâf-ı lîf-i adali

:

 

anat. * kaszarı, fr. sarcolem-me, .myolemme.

gılâf-ı mutavassıt-ı semer

:

 

bot. *meyveortası.

gılâf-ı nücrevî

:

 

anat. * göze zarı, fr. membrane cellulaire.

gışâ-i bekâret

:

 

anat. kızlık zarı, fr. hymen, 

gışâ-i cenb 

:

 

biy. akciğer zarı.

gışâ-i dâhilî-i gubâr-ı tali'

:

 

bot. çiçektozu iç-zarı (içzar). '

gışâ-i dâhilî-i rahm

:

 

dölyatağı * içzar 1.

gışâ-i haricî

:

 

bot. dişderi.

gışâ-i hücrevî

:

 

anat. mukoza zarı.

gışâ-i ki İye

:

 

anat. böbrek zarı.

gışâ-i müstebtın-ül-batn

:

 

anat. periton, karınzarı.

gışâ-i nebatî

:

 

bot. çekirdek zarı. 

gışâiyy-ül-cenâh

:

 

zool. zarkanatlılar.

girân-suhan

:

گران سخن

(f. b. s.) : ağır sözlü, tok sözlü.

gişâ i hâricî-i gubâr-ı tali'

:

 

bot. çiçektozu dış-zarı (dışzar)

Gonca i Edeb

:

 

Sûdî Bey tarafından Selanik'te yayımlanmış fennî, edebî bir dergi.bâr-ı gam[m] (gam tozu) t esrar.

gtşâ i ankebûfî

:

 

anat. örümceksi zar, fr. arachnoïde.

gudde-i dem'iyye

:

 

anat. gözyaşı bezi.

gudde-i dühniyye

:

 

anat. yağbezi.

gudde-i em'a-i rakîka

:

 

anat. bağırsak bezleri.

gudde-i fer'iyye

:

 

anat. yardımcıbez.

gudde-i fevk-al-kilye

:

 

anat. böbreküstü bezi.

gudde-i i nebí

:

 

anat. * salkımsı bez.

guddevî

:

غدوى

(a. s.) : anat. gudde ile ilgili, * bezel, fr. glandulaire.

guded-i beşere-i muhâtî

:

 

anat. bez epiteli.

gûdekân

:

گودكان

(f. i. gûdek'in c.) : çocuklar.

gudrûf-i tercihâiî

:

 

anat. * ibriksi kıkırdak, fr. aryténoïde (cartilage-).

gudrûfîn

:

غدروفين

(a. i.) : anat. 1) kon-drin. 2) kabuklaşma, fr. chondrine.

gudve

:

غدوه

(a. i. c.) : gadât) : sabah, sabahla güneş doğması arasındaki zaman, (bkz. : gü-düvv).

gulâm-pâre

:

غلامپاره

(a. f. b. s. ve i.) : kulampara, oğlancı.

gurbèt-gâh

:

غربتگاه

(a. f. b. i.) : yabancı memleket.

gurema

:

غرما

(a. i. garîm, ine.) : (bkz. : .guramâ ).

guseyn

:

غصين

(a. i.) : bot. dalcık, budakcık.

guşa

:

غشا

(a. i.) : hek. guatr, fr. goitre, 

güftâr-senc

:

گفتر سنج

(f. b. s.) : söz tartan, uygun, ölçülü söz söyleyen.

gülân

:

 گلان

(f. i. gül'ün c.) : güller,

gül-cemâl

:

 گل جمال

(f. a. b. s.) : gül yüzlü, yüzü gül gibi güzel olan.

Gülistan

:

 گلستان

(f. b. i.) : 4) Istrati Sabuncaki tarafından 1910'da. Istanbu"da aylık olarak yayımlanmış çiçekçilik ve bahçıvanlığa ait bir dergi.

gürz-bâz

:

گورز باز

(f. b. s. ve i.) : eskiden meydanda veya sahnede ağırlık kaldırarak hüner gösteren oyuncu.

güşüd

:

گشود

(f. s.) : açık, açılmış olan. (bkz. : güşûde).