ebâ-en-cedd

:

 

(bkz. : eben-an-cedd, eben-an ceddin).

ebdâlî

:

ابدالى

(a. i.) : 1) Allah'a bağlanmış olma, dervişlik. 2) aptallık, şaşkınlık, alıklık, ahmaklık, budalalık.

ebhâs-ı amîka

:

 

derin bahisler.

ebkâr-ı maânî

:

 

evvelce düşünülmemiş olan mânâlar.

ebkâr-ı nüket

:

 

daha önce hiç kimse tarafından kullanılmamış olan nükteler.

eblek-i cihântâz

:

 

(bkz. eblek-i eyyam).

eblek-i eyyam

:

 

mec. gece ve gündüz dolayısıyle Dünya ve zaman.,

eblek-i şerh

:

 

(bkz. : eblek-i eyyam).

ebniye-i âliye

:

 

yüksek binalar, (bkz. : ebniyeri mürtefia).

ebr i mürde

:

 

sünger.

ebr-i kühen

:

 

sünger.

ebr-i nisan

:

 

nisan bulutu.

ebr-i rahmet

:

 

rahmet bulutu.

ebrû-yi zâl i zer

:

 

mec. yeniay, hilâl,

ebr-veş

:

ابروش

(f. b. s.) : bulut gibi'.

Ebû-Bekr

:

ابوبكر

(a. h. i.) : ilk halîfe Hz. Ebûbekir. ["Sıddîk" lakabıyle anılır].

ecsâm-ı felekiyye

:

 

gök cisimleri, yıldızlar.

ecsâm-ı sâbiha

:

 

fiz. yüzen cisimler.

ecsâm-ı semâviyye

:

 

coğr. gök cisimleri.

eczâ-üş-şi'r

:

 

ed. aruzun sekiz ölçü parçası. ( bkz. : efâîl ü tefâîl ).

edat i haber

:

 

gr. * koşaç, fr. copule.

edfân

:

ادفان

(a. i. defîn'in c.) : defineler, gizli gömülü şeyler.

edille-i akliyye

:

 

kanunî deliller.

edille-i erbaa

:

 

(dört delil) : (bkz. : edille-i şer'-iyye). 

edimme-i dâhili

:

 

bot. içderi.

Edviye-i Müfrede

:

 

(basit ilâçlar) : XIV. yüzyıl Türk hekimlerinden Geredeli İshak bin Murat'ın hekimliğe dair eseri.

efey-mah

:

 

(f. b. i.) : kış ayı.

ef'î-i mücelcel

:

 

zool. çıngıraklıyılan.

efsâne vü efsun

:

 

1) masal ve büyü; 2) mec. boş laf.

efsâne-gûyân

:

افسانه گويان

(f. b. s. efsâne-gû[y]un c.) : efsâne, masal, fıkra anlatanlar, 

efsûn-perdâz

:

افسون پرداز

(f. b. s.) : (bkz. : efsûn-ger).

ehâdiyyet-i rabhâniyya

:

 

Allah'ın birliği.

ehl-i cennet

:

 

cennetlik olanlar, günahkâr olmayanlar.

ehl-i hâl

:

 

tarikatte, tasavvufta "hal ve cezbe" denilen muvakkat olarak kendinden geçme sırrına eren, Allah adamı, cezbeye tutulan, vecde gelen kimse.

ehl-i hükümet

:

 

hükümete mensup „ kimseler, milleti idare edenler. 

ehl-i nâmûs

:

 

namuslu kimse, 

ehl-i Rum

:

 

Osmanlılar, 

ehl-i salîb

:

 

haçlılar, Hıristiyanlar, 

ehl-i şeka

:

 

şakiler, soyguncular, vurguncular, 

ehrâmî kavak

:

 

bot. piramit kavak, 

ehviye-i lâtife

:

 

lâtif müzik havaları.

ei'anyâsiyye

:

العانياسيه

(a. i.) : bot. * iğdegiller.

eiektrîkiyyet-i mıknatısiyye

:

 

fiz. elektromag-netizma.

ekkâl

:

 

3) kim. aşındırma, fr. corrosif, 

eksibe-i berriyye

:

 

jeol. *karasal *kumul.

ektâr

:

اقتار

(a. i. kutr'un c.) : (bkz. : aktar).

ekvâm-ı büzeyriyye

:

 

anat. domalan, fr. sorédie.

el-aceb

:

العجب

(a. s.) : hayret edilecek, şaşılacak.

el-adiü esâs-ül-mülk

:

 

adalet mülkün temelidir.

elektrîkiyyet-i sakine

:

 

fiz. elektrostatik.

elektrik-nümâ

:

الكتريكنما

(fr. f. b. s.) : fiz. elektroskop.

elfâz-ı mütczâdde

:

 

gr. * zıtanlamlılar..

el-Hayye

:

 

(a. h. i.) : astr. Yılan.

elif-i maksure

:

 

bazı Arapça kelimelerin sonunda bulunan ve ye şeklinde yazılan elif. [Mustafa,, dâva gibi].

elif-i memdûde

:

 

uzun okunan elif.

El-Keşşâf

:

الكشاف

(a. i.) : Zemahşerî'nin ünlü Arapça Kur'an tefsiri.

elmâs-ı hâl dâr

:

 

lekeli elmas.

elvâh-ı kışr

:

 

bot. soymuk damar (-demeti), fr. liber.

elye

:

اليه

(a. i.) : 1) yağlı koyun kuyruğu.2) kıçı meydana getiren kaba etler, yanaklar.

elyevî

:

اليوى

(a. s.) : kıça ait, kıç ile' gili.

emânât-ı mukaddese

:

 

"Hırka-i Saadet, Sakal-ı Şerif" gibi kutsal emanetler olup, halife olduğu zaman Yavuz Sultan Selim, tarafından İstanbul'a getirilmiştir.

emânât-ı şerife

:

 

(bkz. : emânât-ı mukaddese), amîn i rahmet : Cebrâü.

emken

:

امكن

(a. e.) : if'âl babından olan "imkân" kelimesinin mâzî fjili olup "mehmâ emken" sözünde geçer, (bkz. : meh-mâ emkeı^).

emn-0 em ân

:

 

korkusuzluk, güvenlik.

emniyyet-î umûmiyye

:

 

*kamusal güven.

emrâz-ı zühreviyye

:

 

biy. venüs hastalıkları, frengi ve belsoğukluğu gibi, en çoğu yolsuz birleşmelerden bulaşan hastalıklar.

emr-her

:

امر بر

(a. f. b. i.) : emir götüren, emir alan, emir eri; eskiden * subayların kıt'a ve daire dışında buyruğu altında bulunan er.

emr-i azîm

:

 

büyük, * önem li iş.

emr-i i'tibârî

:

 

görünüşte olan iş.

emr-i kün

:

 

"ol!" emri. [tas. zaman hadis olmadan ence, Cenab-ı Hakk, "Alem-i Kitman = saklı âlem, Allah'ın hükmettiği âlem" da idi. [Ben gizli bir hazîne idim. Beni bilmele/i ve tanımaları için bu halkı yarattım]. Böylece "Kûn = ol!" emrini verince bütün eşya ve canlılar meydana çıkmıştır.

emrûdî

:

امرودى

(f. s.) : armut biçiminde olan.

emsâl-i zâviyeviyye

:

 

mat. * açısal * katsayı.

emvâî-i emîriyye

:

 

para ve eşya gibi beylik mallar, devlet malları.

emvâl-i metruke

:

 

terk edilmiş, bırakılmış mallar, sahipleri bilinmeyen mallar.

emyâh

:

امياه

(a. i. mâ'ın c. olan miyâh'ın c.) : sular.

enbârde

:

امبارده

(f. s.) : doldurulmuş.

enbûbe-i bevliyye

:

 

anat. (bkz. : ünbûbe-i bev-liyye).

enbûbe-i gırbâliyye

:

 

anat. (bkz. : ünbûbe-i gırbâliyye). ,

enbûbe-i şa'riyye

:

 

anat. (bkz. : ünbûbe-i şa'riyye)- .

enbûbe-i tal'iyye

:

 

bot. (bkz. : ünbûbe-i tal'iyye).

enbûbî

:

انبوبى

(a. s.) : biy. (bkz. : ünbûbî).

encüm-feşân

:

انجم فشان

(a. f. b. s.) : yıldız saçan.

encüriyye-i bahrî

:

 

zool. deniz ısırganları.

endâze-gîr

:

اندازه گير

(f. b. i.) : 1) mühendis. 2) muhasebeci ( * sayman ). 3) matematikçi;

endek-sâl

:

اندكسال

(f. b. s.) : yaşı küçük, 

endîşe-i maişet

:

 

geçim derdi, geçim sıkıntısı.

endûh-fersâ

:

اندوهفرسا

(f. b. s.) : gam/ keder gideren.

enfoûbe

:

 

(a. i.) : (bkz. : ünbûbe).

engebîn

:

انكبين

(f. i.) : bal. (bkz. : asel).

engüşt-i büzürg

:

 

baş parmak.

enîn-i kalb

:

 

kalbin inlemosi, kalbden acı çekip inleme.

Enîs-ül-Arifîn

:

 

(ariflerin dostu) : XVI. yüzyıl şairlerinden Azmî Pîr Mehmet bin Pîr Ahmet'in 1566'da "Ahlâk-ı Muhsinî" adlı Farsça aslından Türk-çeye çevirerek II. Selîm'e sunduğu mensur-manzum eseri.

ensice-i müşekkiîe

:

 

bot. * sürgendoku, fr. meristeme.

Envâr-ı Şarkıyye

:

 

(şarkın nurları) : İstanbul'da yayımlanmış on beş günlük fennî ve edebî bir dergi.

Envâr-ül Aşıkîn

:

 

(âşıkların nurları) : Yazıcıoğlu Ahmet Bîcan'ın ağabeyisi Yazıcıoğlu Mehmet Ef nin Megârib-üz-Zamân adlı Arapça eserinden faydalanarak yazdığı dînî, tasavvufî eser.

epiküriyye

:

اپيكوريه

(yun. a.) : fels. Epikürcülük, fr. Epicurisme.

erbâb-ı hâcât

:

 

iş sahipleri.

erbâb-ı hüner

:

 

hünerliler.

erbâb-ı iktidar

:

 

muktedir, iktidarlı kimseler.

erbâb-ı mütâlâa

:

 

okuyanlar.

erbâb-ı namus

:

 

namuslular.

erbâb-ı tab'

:

 

tabiat sahipleri, iyi yaradılışlı kimseler.

erbâb-ı vukuf

:

 

vukuf sahibi, bilir, anlar kimseler.

ercül-i kâzib

:

 

anat. yalancı ayaklar.

erkân-ı istiare

:

 

(istiarenin esasları) : ed. 1) müsteâr [kendine benzetilen]; 2) müsteârün minh [kendine benzetilenin mânası]; 3) müsteârün leh [benzeyenin mânası]; 4) cami' [benzeyen ve benzetilen arasında benzeyiş şekli].

erkân-ı teşbih

:

 

(teşbihin esasları) : ed. 1) mü-şebbsh [benzeyen]; 2) müşebbehün bih [kendine benzetilen]; 3) vech-i şebeh [benzeyen ve benzetilen arasındaki şekil]; 4) edât-ı teşbih veya vâsıta-ı teşbih [benzeyiş hükmünü veren kelime].

ermîde

:

ارميده

(f. s.) : durmuş, sakin.

ernebiyye

:

ارنبيه

(a. i.) : zool. tavşangiller.

ervâhiyye

:

ارواحيه

(a. i.) : Tabiatın bütün varlıklarında insanınkine benzer ruhlar bulunduğu yolundaki ilkel inanç, * canlıcılık, fr. animisme.

erze

:

 

4) bof. çam, fr. pin.

erzen-i zerrin

:

 

(yaldızlı darı) : mec. yıldızlar.

Esâmi

:

 

2) Muallim Naci'nin şâir ve ediplerin biyografilerine dair 1891'de basılmış bir eseri.

esârâ

:

اسارى

(a. i. esîr'in c.) : esirler, köleler, (bkz. : üserâ).

esâtize-i elhân

:

 

(elhan üstatları) : musikî üstatları, ustaları.

esbâb-ı mucibe

:

 

huk. *gerekçe.

esbân

:

اسبان

(f. i. esb'in c.) : atlar, beygirler.

esed-ullah-il-galib

:

 

(Allah'ın galip arslanı) : Hz. Ali.

eser-i hayât

:

 

hayat, canlılık alâmeti, eser-i hayr : hayırlı iş.

eser-i mesâi

:

 

çalışarak meydana getirilen eser.

esfâr-ı bihâr

:

 

deniz seferleri. (bkz. : esfâr-ı bahriyye).

eshâb-ı tevârîh

:

 

tarihçiler, tarih yazarları.

eshiye

:

اسهيه

(a. i. sihâ'nın c.) : 1) ince deriler. 2.„ beyin zarları.

esmâk-i merh-ül-misbah-ı kısmî

:

 

zool. yumuşak * yüzgeci i 1er, fr. , malacoptérygiens.

esmâr-ı ,gayr-i münfarice

:

 

bot. açılmaz yemiş, 

esmâr-ı gûnâ-gûn

:

 

türiü türlü, çeşitli.meyvalar, yemişler.

esmâr-i münferice

:

 

bot. açılır yemiş.

Esmâ-yi Hüsnâ, Esmâ-yi Şerîfe

:

 

(Allah'ın en güzel, en şerefli isimleri.) : [99 tanedir ve şunlardır : "Adi, Afüvv, Ahad, Ahir, Alî, Alim, Azîm, Azîz, Bâis, Bakî, Bârî, Basîr, Basît, Bâtın, Bedî, Berr, Cami, Cebbar, Celîl, Cevvab, Dâr, Evvel, Fettâh, Gaffar, Gafur, Ganî, Habîr, Hâdi, Hafız, "Hafîz, Hakem, Hakîm, Hakk, Halik, Halîm, Harriîd, Hasîb, Hayy, Kabız, Kadîr, Kahhâr, Kaviy, Kayyûm, Kebîr, Kerîm, Kuddüs, Lâtif, Mâcid, Mâlik, Mani, Mecîd, Melîk, Metîn, Muah-hir, Mucib, Mugnî, Muhsin, Muhyi, Muîd, Muiz, .Mukaddîm, Mukıyt, Muksit, Muktedir, Musavvit, Mübdi, Müheymin, Mü'min, Mümît, Müteâl, Müntekim, Mütekebbir, Müzîl, Nâfi', Nûr, Râfi' Rahîm, Rahman, Rakîb, Rauf, Reşîd, Rezzâk, Sabûr, Samed, Selâm, Semi', Şedîd, Şekûr, Vâcid, Vahhâb, Vâhid, Vali ; Vâris, Vasî, Vedûd, Vekîl, Veliy, Zahîr, Zü-I-Celâl-i ve-l-lkrâm"].

esnân-ı hilm

:

 

anat. akıl dişi, yirmi yaş dişi.

esnân-ı nâbîyye

:

 

anat. küçük azıdişleri.

esrâr-âlûd

:

اسرار آلود

(a. f. b. s.) : esrarlı.

esrâr-ı Elest

:

 

Elest gününün, yaratılış gününün sırları, (bkz. : Elest).

Esrâr-nâme

:

اسرار نامه

(a. f. b. s.) : Şeyh Feridüddin Attâr'ın tasavvufa dair ünlü eseri, 

eş'ar-ı guddeviyye

:

 

bot. bez tüyler, 

eş'âr-ı mümissa

:

 

bot. emici kıllar.

eşi'a-pâş

:

 

(a. f. b. s.) : hur, ışık dağılan, aydınlık veren.

eşi'a-yı muhiyye

:

 

bot. öz * ışınlar, fr. rayons médullaires.

eşkâl-i müteşâbihe

:

 

mat. benzer şekiller.

eşk-i şekkerîn

:

 

sevinç gözyaşı.

eşk-i telh

:

 

keder, kaygı, tasadan, doğan gözyaşı.

eşrâr

:

اشرار

(a. s. şerîr'in c.) : şerirler, azılılar, fesat karıştıranlar, kötülük edenler, edepsizler, (bkz. : eşirrâ).

etfâliyyât

:

اطفاليات

(a. i.) : *çocukbilimi,pedagoji.

evc-i âsmân

:

 

göğün en yüksek kısmı.

evc-maklûb

:

 

müz. adı Millet Kitaplığındaki anonim bir edvarda geçen makam.

eve aşîran

:

 

müz. adı anonim bir edvar-ı ilm-imusikîde geçen makam.

eve ve haziz hattı

:

 

astr. * günberi - * günöte * doğrusu.

evfak

:

اوفق

(a. s. vefîk'den) : daha (en, pek, çok) uygun.

ev'iye-i lenfâviyye

:

 

anat. lenf damarları, 

ev'iye-i meftûha

:

 

anat. açık damarlar.

Evkat

:

 

2) Hakkı Tarık Us tarafından İstanbul' da yayımlanmış günlük bir gazete.

evkat-ı salât

:

 

namaz vakitleri.

Evrâk-ı Perişan

:

 

Namık Kemal'in Selâhattin Eyyûbî, Fatih ve Yavuz Sultan Selîm'i anlatan 1872 de basılmış tarihe dair bir eseri.

evvel-i mâ-halak

:

 

(ilk yaratılan) : Hz. Muhammed.

ewâb

:

اواب

(a. s. c.) : Allah'a sımsıkı bağlı, sofu, zâhid.

eweliyyet

:

اوليت

(a. i.) : fels. * başmanlık, sırada üstünlük, sıra üstünlüğü, fr. primauté.

eyyamı ma'dûde

:

 

kurban bayramının ilk üç günü.-

eyyâm-ı sabâvet

:

 

(çocukluk günleri.) : çocukluk yılları, çocukluk devresi.c.

eyyede

:

أيد

(a. fi. te'yîd'den) : sürdürsün, kuvvetlendirsin.

eyyüh-el-ashâb

:

 

ey mal ve mülk sahipleri! 

eyyüh-el-lslâm

:

 

ey Müslümanlar!

Ezan

:

 

2) Tunalı Hilmi tarafından İsviçre'de yayımlanmış bir gazete.

ez-cümle

:

 

bu arada, başlıca, *özellikle.

Ezhâr-ı Ramazan

:

 

(Ramazan çiçekleri) : Selânikli Tevfik tarafından İstanbul'da yılda bir defa olmak üzere Ramazan ayında yayımlanmış bir dergi.

eziâl

:

اظلال

(a. i. zıll'ın, c.) : gölgeler. ( bkz. : azlâl, zılâl ).

ezmine-i kadîme-i hayât

:

 

jeol. paleozoik, 

ezrâr-ı zühreviyye

:

 

bot. çiçek tomurcukları. 

ezvâc-ı asabiyye

:

 

anat. sinir çiftleri.