âb-dâde

:

آبداده

(f. b. s.) : su verilmiş, sulanmış.

abes-gû

:

عبثكو

(a. f. b. s.) : boş söz söyleyen, saçma, konuşan.

abesiyyât

:

عبثيات

(a. i. c.) : işe yaramaz şeyler, saçmalıklar, (bkz. : türrehât).

âb-ı haclet

:

 

utanma teri.

âbı İskender

:

 

(bkz. : âb-ı hayât).

âb-ı Kevser

:

 

1) Cennet'teki sulardan biri; 2) müz. adına anonim bir edvar-ı ilm-i musikîde rastlanan makam.

âb-ı muallak

:

 

1) gök; 2) güzellerin çenesi.

âb-ı mün'akid

:

 

(donmuş su) : 1) buz; 2) kılıç, hançer; 3) şişe, billur, (bkz. : âb-ı müncemid).

âb-ı mürde

:

 

donuk, akmayan su.

âb-ı nâb

:

 

(saf su) : şarap, i

âb-ı Teberistan

:

 

(saf su) : Taberjstan veya Mazenderân den'len bir dağ tepesindeki pınar, [bir kimse o suya : "dur!" derse durur, "ak!" derse akarmış].

âb-ı Teberiyye

:

 

suyu yedi sene akan ve yedi sene kesilen Suriye'nin Teberiyye kasabasında bir pınar imiş.

âb-ı zindegânî

:

 

(bkz. : âb-ı hayât).

âb-ı zindegî

:

 

(bkz. : âb-ı hayât).

âbile-i rûh-i felek

:

 

astr. yıldızlar.

abnûsiyye

:

ابنوسيه

(f. a. i.) : bot. abanozgiller, fr. ébénacées.

âb-seyr

:

آبسير

(f. a. b. s.) : su gibi akan, yürüyüşü çabuk at.

Acâib-ül-Mahlûkat

:

 

(yaratıkların acâipliği.) : XV. yüzyıl münşilerinden Yazıcıoğlu Ahmet Bîcan' ın Arapçaden tercüme ettiği, yer, gök ve denizlerdeki garabetlerden bahseden eseri.

A'ceb-ül-Acâib

:

 

2) Manyaslı Mahmut'un dîne ve hekimliğe ait eseri.

acem

:

عجم

(a. i.) : harflere nokta koyma.

acem ırak

:

 

müz. adına anonim bir edvarda rastlanan makami.

acem-rast

:

 

müz. adına Kırşehirli Yusuf'un edvarında (XV. yy.) rastlanan makam.

acem-uşşâk

:

 

müz. adına müstakimzâde-Süleyman'ın dergisinde (XVII. yy.) rastlanan makam.

acem-zirkeşîde

:

 

müz. adına Kırşehirli Yusuf un edvarında (XV. yy.) rastlanan makam.

acînî

:

عجيني

(a. s.) : 2) kim. hamurumsu, fr. pâteux.

âc-üs-sinn

:

عاج السن

(a. b. i.) : biy. fildişi, fr. ivoire.

âdâ t ü ahlâk

:

 

sosy. töre, fr. moeurs.

âdâb-ı asliyye

:

 

gr. *asal sayılar.

âdâb-ı münazara

:

 

konuşma * ödevleri.

adadı kesriyye

:

 

gr. kesir sayıları.

âdâd-ı mütebâyine

:

 

mat. * asal sayılar (aralarında-).

âdâd-ı rütbiyye

:

 

gr. sıra sayıları.

âdâd-ı tevzîiyye

:

 

gr. üleştirme sayıları

adale-! cildiyye-i unk

:

 

anat. boyun deri * kası, fr. platysma.

adale-i cebhiyye

:

 

anat. alın * kası.

adale-i dâliyye

:

 

anat. delta * kası, fr. muscle deltoïde.

adale-i fahziyye

:

 

anat. uyluk * kası.

adale-i hıyâtiyye

:

 

anat. terzi * kası, fr. muscle couturier.

adale-i hicabı haciz

:

 

anat. diyafram * kası.

adale-i kalb

:

 

anat. yürek * kası.

adale-i madgiyye

:

 

anat. çiğneme * kası.

adale-i medâriyye

:

 

anat. çevre *kası, fr. muscle orbiculaire.

adale-i melsâ

:

 

anat. yalız * kas, fr. musclelisse.

adale-i muassıra

:

 

anat. * büzgen * kaş, fr. muscle sphincter.

adale-i mudhike

:

 

anat. güldürücü * kas.

adale-i muhattata

:

 

anat. çizgili * kas.

adale-i muştiyye

:

 

anat. * tarakası * kas, fr. muscle pectine.

adale-i mürabba'-ı munharife

:

 

anat. *yamükkas, fr. muscla trapèze.

adale-i müsennene

:

 

anat. dişli * kas.

adale-i na'liyye

:

 

anat. * nalınsı * kas.

adale-i rahmiyye

:

 

anat. dölyatağı * kası,

adale-i sadriyye

:

 

anat. göğüs * kası.

adale-i savtiyye

:

 

anat. ses * kası, fr. muscle voçal.

adale-i seddâdiyye

:

 

anat. tıkayıcı kas, fr. muscle obturateur.

adale-i tev'emiyye-i sâkıyye

:

 

anat. baldır *ikizkası, fr. muscle gastro cnémien.

adale-i zat-ür-rüûs-i selâsa

:

 

anat. üç başlı * kas.

aded i silsile-i ale-l-vilâ

:

 

mat. aritmetik dizi '

aded-i asam

:

 

mat. * oransal sayı, fr. nombre rationnel.

adedi asiî

:

 

mat. asıl sayılar.

aded-i âşârî

:

 

mat. ondalık sayı.

aded-i ferd

:

 

mat. tek sayı.

aded-i gayr-i muntak

:

 

mat. * orandışı sayı, fr. nombre irrationnel.

aded-i hakikî

:

 

mat. gerçek sayı.

aded-i kesrî

:

 

mat. kesir sayıları.

aded-i menfî

:

 

mat. negatif sayı.

aded-i mevhum

:

 

anat. * sanal sayı.

aded-i muntak

:

 

mat. rasyonel sayı.

aded-i müretteb

:

 

sosy. tamsayı.

aded-i müsbet

:

 

mat. pozitif sayı.

aded-i rütbî

:

 

mat. şıra sayıları.

aded-i tâmm

:

 

mat. tamsayı.

aded-i tevzîî

:

 

mat. üleştirme sayıları.

adem i tâbiiyyet

:

 

sosy. * bağımsızlık.

adem-i îfâ

:

 

yerine getirememe, yapamama.

adem-i inzibat

:

 

* yasavsızlık.

adem-i irtibat

:

 

mant. ayrıklık, fr. disjonction.

adem-i istimâ'

:

 

huk. dâvanın dinlenmemesi.

adem-i kabul

:

 

kabul etmeme.

adem-i levn

:

 

biy. * akçınlık, fr. albinisme.

ademi lüzum

:

 

gereksizlik.

adem-i müdâhale

:

 

karışmamazlık.

adem-i salâhiyyet

:

 

* yetkisizlik.

adem-i ta'kib

:

 

huk. * kovuşturmazlık.

adem-i te'diye

:

 

ödememe.

adem-i temyîz-ül-elvân

:

 

astr. renkindisi, fr. indice de couleur.

adem-i tenazur

:

 

kim. bakışımsızlık, simetrisizlik.

âdem-küş

:

آدم كش

(a. f. b. s.) : adam öldüren.

adese-i ayniyye

:

 

fiz. gözleme merceği, fr. oculaire.

adese-i mer'iyye

:

 

fiz. nesne, cisim merceği, fr. objectif.

adese-i mütsknrib

:

 

fiz. * yakınsak mercek, fr. lentille convergente.

adîmet-ül cenah

:

 

zool. apteriks, 

adîmet-ül-ercül

:

 

zool. ayaksızlar, fr. apodes, 

adîmet-üt-tuveyc

:

 

bot. * taçsızlar, fr. apétales.

adîm-ün-nazîr

:

عديم النظير

(a. b. s.) : eşi olmayan, eşsiz.

adîne

:

آدينه

(a. i.) : cüma günü : 

âdreng

:

آدرنگك

(f. i.) : mihnet, sıkıntı, keder : 

adsle-i mukabile

:

 

anat. * karşıt * kas, fr. muscle opposant.

âfet-i âb

:

 

(su âfeti) : su kızı, denizkızı, 

aff-ı husûsî

:

 

huk. küçük bağış, 

aff-ı umûmî

:

 

huk. büyük bağış.

Afiyet

:

 

2) Başyazarı Avanzâde M. Süleyman olan ve İstanbul'da yayımlanmış haftalık tıp ve sağlık gazetesi.

âftâb-ı mağribî

:

 

kılıç.

âgaze-İ Kabili

:

 

müz. adına anonim bir Kan ternir ekinde (XVIU. yy.) rastlanan makam.

âgaz-ı zenbûr

:

 

müz. (bkz. : âvâz-ı zenbûr).

âgîn (-)

:

آكين

(f. s.) : 1) "dolmuş" mânasına olarak kelimeleri s'ıfatlandıran bir ek : Vahşet-âgîn : vahşetle dolu. 2) şişman, tavlı.

agreb-ül-garâib

:

 

şaşılacak şeylerin en garibi.

Ahâlî

:

 

2) Başyazarı Mehmet Behzat olan ve Sofya'da günaşırı yayımlanan bir gazete; 3) başyazarı Agâh Sırrı Levend olan ve İzmir'de yayımlanmış günlük bir gazete.

ahcâr-ı dalle

:

 

coğr. * sapkın kaya, fr. bloc erratique.

âhek-i siyah

:

 

rutubete dayanıklı bir çeşit çimento.

âhek-i tefte

:

 

sönmemiş kireç.

âhen-âşiyân

:

آهن آشيان

(f. b. i.) : dikiş yüksüğü.

âhene

:

آهنه

(f. i.) : demir halka.

âheng-i ezelî

:

 

fels. *öncel düzen, fr. harmonie préétablie.

âheng-i savait

:

 

gr. sesli * uyumu.

âheng-i tarab

:

 

müz. Ferâizcizâde İbrahim Vefa' nın (XIX. yy.) adlandırdığı makam.

âhenîn-ciger

:

آهنين جكر

(f. b. s.) : cesur; dayanıklı.

âhir-kâr

:

آخركار

(a. f. zf.) : işin sonunda, neticede.

ahkâm-ı âmire

:

 

huk. emredici hukuk * kuralları.

ahkâm-ı nahiye

:

 

huk. yasaklayıcı hukuk * kuralları.

ahkâm-ı şer'iyys

:

 

huk. İslâm hukukunda, itikat, ibâdet, muamelât, nikâh ve cezalara ait hükümler.

ahlâk-ı umûmiyye

:

 

(bkz. : âdâb-ı umûmiyye).

ahlâkiyyet

:

آخلاقيت

(a. i.) : 1) fels. törellik. 2) ahlâklılık.

ahmâs-üî-kadem

:

 

anat. ayak tabanı.

ahmer-i safra

:

 

biy. öd sarısı, fr. billirubine

ahnâsiyye

:

آخناسيه

(a. i.) : bot. ananasgiller, fr. broméliacées.

ahrem

:

اخرم

anat. omuz ucu, fr. acromion.

ahremî

:

اخرمي

anat. omuz ucyta ait, omuz ucu ile ilgili.

ahterân

:

اختران

(f. i. ahter'ih c.) : yıldızlar.

Ahterî i Kebîr

:

 

(büyük yıldız) : Afyonkarahisar-lı Mustafa Ahterî'nin 1545'te yazdığı Arapçadan Türkçeye * sözlük.

âhû-beçe

:

آهو بچع

(f. b. i.) : ceylan yavrusu, mec. çekingen, ürkek güzel.

âhû-mâde

:

آهو ماده

(f. b. i.) : dişi ceylan.

âhû-pâ

:

آهوپا

(f. b. s.) : ayağına çabuk, çevik.

âhûr-i çerp

:

 

yiyip içme bolluğundan kinaye,

âhû-yi felek

:

 

Güneş.

âhû-yi harem

:

 

1) Kabe dolaylarında belli bir sının olan ve bu sınır içinde avlanması yasaklanan ceylan; 2) elde edilmesi mümkün olmayan güzel.

âh u zâr

:

آه و زار

(f. b. i.) : ağlayıp inleme.

âhû-yi ner

:

 

erkek ceylan.

âhû-yl Çin

:

 

1) Çin'in misk karacası; 2) , Güneş.

Ahvâl

:

 

2) başyazarı-Celâl Nuri olan ve İstanbul'da yayımlanmış bir gazete.

ahvâl ü şerait

:

 

işler, haller.

ahvâl-i âlem

:

 

dünyânın gidişi.

ahvâl-i hâzıra

:

 

zamanın şartları.

ahvâl-i mu'tâde

:

 

alışılagelen haller, günlük * durumlar.

ahvâl-i şairane

:

 

şairane haller ve tavırlar, 

ahyânî

:

احيانى

(a. zf.) : arasıra, vakit vakit, (bkz. : ahyânâ, ahyânen).

ahz ü siyâset

:

 

yakalama ve öldürme.

ahz-ı asker

:

 

askere alma.

ahz-ı istifa

:

 

tamamen bitirme, tüketme.

ahz-ı mevkî

:

 

yer alma.

ahz-ı mevkî'

:

 

yer alma;

Aııka-yı mağvib

:

 

Zümrüdüanka kuşunun bir adı.

aide

:

 

2) huk. birisine ait olan hisse.

âidjyyet

:

عاءديت

(a. i.) : ait olma, * ilişkenlik.

akab-gîrân

:

عقبكيران

(a. f. b. s.) : kovalayanlar, ardına düşenler.

akabî

:

عقبي

(a. s.) : önceye ait.

akdemiyyet

:

أقدميت

(a. i.) : öncelik, zaman bakımından eskilik.

akdî

:

عقدي

(a. s.) : akitle ilgili, akitle tesbît edilmiş.

akdî faiz

:

 

huk. miktarı anlaşma ile tesbît edilmiş faiz.

akdi istikraz

:

 

huk. borç alma sözleşmesi, 

akdî mes'ûliyyet

:

 

huk. akti ifâ etmeyen tarafın sorumluluğu.

akd-i nikâh

:

 

huk. evlenme sözleşmesi : 

akd-i pey

:

 

huk. satış sözleşmesi.

akdî tazminat

:

 

huk. akti ifâ etmeyen kimsenin ödemekle * yükümlü oduğu şey.

akd-i zimmet

:

 

huk. İslâm olmayan kimsenin, veya cemaatin, İslâm tâbiiyetini kabul etmesi.

âkılât

:

عاقلات

(a. i. vâkıle'nin c.) : akıllı kadınlar.

âkıl-ül-ukalâ

:

 

akıllıların akıllısı, çok, akıllı, 

âkil ün-nemel

:

 

zool. karıncayiyen. 

âkil-ül-esmâk

:

 

zool. balıkçıl, fr. piscivore, 

âkil-ül-haşâyiş

:

 

zool. * otçul, fr. herbivore, 

âkil-ül-haşerât

:

 

zool. * böcekçil, fr. insectivore, 

âkil-ül-hubûbât

:

 

zool. *tanecil, fr. granivore, 

âkil-ül-lühûm

:

 

zool. * e'.çil, fr, carnivore, 

aklâm-ı devlet

:

 

resmî dâireler.

akl-ı şeytân?

:

 

şeytanî zekâ.

aklî ma'lûliyyet

:

 

akıldan hasta olma.

aklî muvâzene

:

 

zihnî denge.

akliyyât

:

عقليات

(a. i. c.) : akıl ile araştırılıp bulunabilen hususlar.

akrârtiyyet

:

اقرانيت

(a. i.) : akran oluş, akranlık, boydaşlık.

akrebiyye

:

عقربيه

(a. i.) : zool. akrepler, fr. scorpionides.

aksâm-ı kelâm

:

 

gr. söz bölükleri.

aksar

:

اقصر

(a. s.) : (bkz. : akser).

aksâ--yı bilâd

:

 

bir memleketin hudut * bölgeleri.

aksâ-yı murâd

:

 

en son, yegâne arzu. 

aksâ-yı şeb

:

 

gecenin son demleri, 

aksâ-yı terakkî

:

 

terakkinin son basamağı, 

aks-el-gaye

:

 

en son gaye.

aks-i mürekkep

:

 

mant. * tersevirme, fr. contraposition.

aks-i te'sîr

:

 

ters * tepkime, gr. reaction.

alâ

:

علا

(a. b. i.) : yücelik

alâif

:

علاءف

(a. i. Ulûfe'nin c.) : (bkz. : ulufe).

alâim-i cevviyye

:

 

astr. meteor.

alâka-dârân

:

علاقه داران

(a. fi. b. s. alâka. dâr'ın c.) : alâkalılar, * ilgililer.

alâkavî

:

علقوى

(a. s.) : anat. sempatik.

alâkiyye

:

علقيه

(a. i.) : zool. *sülükgiller, fr. hirudinéss. 

âlâm u askam

:

 

üzüntüler ve hastalıklar.

âlât ve edevat

:

 

avadanlık, takımlar.

âlât-ı basariyye

:

 

gözle *ilgili dürbün, gözlük gibi optik âletler.

âlât-ı cinsiyye

:

 

tenasül organları, 

âlât-ı nâriyye

:

 

ateşli silâhlar, 

âlât-ı rasadiyye

:

 

astronomi ve meteoroloji araştırmalarında kullanılan âletler.

âlât-ı tenâsüliyye

:

 

(bkz. : âlât-ı cinsiyye).

âlât-ı zıyâiyye

:

 

fiz. ışık vâsıtaları, ışık *araçları, fr. instrument d'optique.

alebât

:

علبات

(a. alebe'nin c.) : yemiş kapçıkları, çanaklar, fr. vapsules.

alebe

:

علبه

(o. i. c. alebât) : bot. yen iş kapçıkları, çanaklar, fr. . capsules.

alebî, alebiyye

:

علبي ، علبيه

(o. s.) : bot. yemiş kapçığı, çanak île ilgili, fr. capsulalre.

alekıyye

:

علقيه

(a. i.) : zool. sülükgiller.

alekî

:

علقي

(a. s.) : 1) pıhtımsı (kan) 2) sülüğümsü.

ale-l-usul

:

علي الاصول

(a. b. zf.) : yol yordam gereğince.

Alemdar

:

 

2) Refi' Cevad (Ulunay) tarafından İstanbul'da yayımlanmış günlük siyasî bir. gazetedir. Örfî idarenin kapatmasiyle "Takvimli Gazete" ve "Teşrih" adiyle çıkmıştır.

âlem-i âb

:

 

içki âlemi, içkili eğlence.

âlem-i âhiret

:

 

öteki dünya.

âlem-i şahadet

:

 

tas. yaradılışın dördüncü basamağı. [Buna : "âlem-i mülk, âlem-i nâsût, âlem-i hiss, âlem-i anâsır, âlem-i eflâk ü encüm, âlem-i mevâlid" de derler].

âlem-i ulvî

:

 

ruhlar âlemi.

âlem-pîrâ

:

عالم پيرا

(a. f. b. s.) : âlemi süsleyen.

âlet-i tecfîf

:

 

*kurutaç, fr. dessiccateur.

aleyh-il-lâ'ne

:

عليه العنه

(a. c.) : "lanet onun üzerine olsun!" mânâsında şeytandan bahs edilirken kullanılan bir söz.

aleyh-is-selâm

:

عليه السلام

(a. c.) : "ona selâm olsunl" mânâsında peygamberlerin adı anılırken kullanılan bir söz.

allâme-i küll

:

 

bir şeyin sırrına vakrf olan. 

allam-ül-guyûb

:

 

görünmeyen şeyleri bilen, Allah.

a'mâl-i mürekkebe

:

 

mat. karışık * işlem, fr. opération composée.

amân-nâme

:

امان نامه

(a. f. b. i.) : bir kimseye iltimas yapması için bir başkasına hitaben yazılan yazı.

a'mâ-üı eşkâl

:

 

psik. *ışlev *yitimi, *edi *yitimi, apraksi.

âmây (-)

:

آماي

(f. s.) : dolduran, süsleyen.

a'mâ-yı elvan

:

 

psik. renk körlüğü, akromatopsi.

âmed ü reft

:

آمده رفت

(f. fi.) : geldi gitti, (bkz. : şüd).

amede-gû

:

آمده گو

(f. b. s.) : düşünmeden güzel söz söyleyen kimse, hazırcevap [kimse].

âmeden-gâh

:

آمد نگاه

(f. b. i.) : herkesin girebildiği umûmî yer.

âmedenî

:

آمدني

(f. s.) : 1) gelen. 2) bir işi yapan, meydana getiren.

amelehu

:

عمله

(a. c. ü.) : bir sanat eserinde, sanatkârın imzasından önce yazılan "tarafından yapıldı" mânâsında bir söz.

amel-i cüz'î

:

 

kim. *elemansal iş, fr. travail élémentaire.

ameliyyât-hâne

:

عملياتخانه

(à. f. b. i.) : hastaların ameliyat yapıldığı yer.

âmentü

:

آمنت

(a. cü.) : Kur'an'da, İslâm dîni inanışlarını anlatan ve : "Âmentü billahi ve melâiketihi ve kütübihi ve resulihi..." dîye geçen bir âyetin başında bulunarak Müslümanlık *kurallarının remzi olup : "inandık, diyecek yok!" anlamına gelir.(bkz. : âmenna). '

Amine

:

آمنه

(a. h. i.) : Hz. Muhammed'în annesi.

amiyyâ

:

عميا

(a. zf.) : görmeyerek, düşünmeyerek

Anâsır-ı Erbaa

:

 

2) XV. yüzyıl, şairlerinden Boyacıoğlu'nun, insanın toprak, su, hava ve ateşten yaratıldığını ve bu dört maddenin vasıflarını anlatan manzum eseri.

anber-efşân

:

 

2) müz. Nihâvend makamı gibi başlayıp sonradan yegâhda karar veren makam.

anberiyye

:

عنبريه

(a. i.) : 1) bot. yayla çiçeği. 2) güzel kokulu bir ilâç. 3) mec. rakı.

anber-sirişt

:

عنبر سرشت

(a. f. b. s.) : anber gibi.

anber-şemîm (-)

:

عنبر شميم

(a. f. b. s.) : anber kokan.

anber-ter

:

عنبر تر

(a. f. b. i.) : 1) güzellerin benleri ve zülüfleri. 2) mec. gece.

ângâh, ângeh

:

آنگاه ، آنگه

(f. b. zf.) : o vakit, ondan sonra.

araban-ı cedîd

:

 

müz. adı XIX. yy. başında yazılmış bir dergide geçen makam.

arabân-m'gâr

:

 

müz. adı anonim bir edvâr-ı ilm-i mûsikîde çeçen makam. 

arabâsı-bûselik

:

 

müz. ( bkz. : beyâtî-araban-pûselik). , .

arazbar-zemzem

:

 

müz. adı Nasır Abdülbaki'nin tedkik ve tahkikinde geçen makam.

arâzî-i gayç-ı mezrûra

:

 

ekilmemiş toprak.

Argiş

:

آرغيش

(f. i.) : kadıntuzluğu denilen nebat (*bitki) ın kök kabuğu, [hekimlikte göz ilâcı olarak kullanılır].

arhz-ı intikam

:

 

intikam alma, öc alma.

arık

:

ارق

(a. i.) : uykusuzluk.

arıza

:

 

3) müz. bir notanın, sesini yarım ton yükseltmek veya alçaltmak veyahut eski hâline getirmek için ön tarafına konulan diyez, bemol, bekar işaretlerinin ortak adı.

âri-ı vâhid

:

 

bir ân, birdenbire.

ariz-ül-cism

:

 

zool. yassısolucanlar, fr. platheimintes.

ars

:

عرس

(a. i.) : sevinç, ferahlık, yıpratan arştan üstün. '

arş-fersa

:

عرشفرسا

(a. f. b. s.) : arşı yıpratan, arştan üstün.

arş-ı a'lâ

:

 

göğün en yüksek tabakası, (bkz. : arş-ı berîn)..

arş-ı berîn

:

 

göğün en yüksek tabakası, (bkz. : arş-ı a'lâ).

artal

:

عرطل

(a. s.) : benzerlerinden çok daha iri olan.

artaliyyet

:

عرطليت

(a. i.) : benzerlerinden çok daha iri olma.

ârûde

:

آروده

(f. s.) : öfkeli, kızgın, hırslı.

arz hâne

:

عرضحانه

(a. f. b. i.) : Topkapı Sarayı'nda Hırka-i Şerîf edasının dışındaki aralık' oda, aslanhâne.

arz mâ-fi-z-zamîr

:

 

gönlünden geçenleri söyleme.

arz-ı cemâl

:

 

yüz gösterme.

arz-ı endam

:

 

boy gösterme.

arz-ı gayr-i meskûn

:

 

yaşanmaz [toprak, yer].

Arz-ı Hal

:

 

2) Mehmet Rauf tarafından İstanbul'da resimli ve haftalık olarak yayımlanmış bir gazete.

arz-ı hayret

:

 

şaşkınlık gösterme.

arzı hulûs

:

 

1) dalkavukluk etme; 2) samimî olarak sevgisini gösterme.

arz-ı Ken'ân

:

 

(bkz. : arz-ı mev'ûd, arz-ı mukaddes).

arz-ı mahzar

:

 

bir işin görülmesi hakkında, halk tarafından yüksek bir makama topluca verilen dilekçe.

arz-ı meskûn

:

 

yaşanabilir [yer], 

arz-ı muâhât

:

 

kardeşçe bağlılığı bildirme, 

ârzû-nâk

:

ارزوناك

(f. b. s.) : istekli

arzû-şikesten

:

ارزو شكستن

(f. b. i.) : arzunun yerine gelmemesi, istek kırıklığı.

arzû-yi hayât

:

 

psik. yaşamak, isteği.

a'sâb i şemme

:

 

anat. koklama sinirleri.

asab-ı alâkavî

:

 

anat. sempatik sinir sistemi.

a'sâb-ı alâkaviyye

:

 

anat. vazomotor( lar ), damar *devindiren sinirler.

asab-ı aynî

:

 

anat. göz siniri.

asab-ı basarı

:

 

anat. görme ,. siniri.

asab-ı hençerevî

:

 

anat. gırtlak siniri.

a'sâb-ı muharrike

:

 

anat. motor-sinirleri.

asab-ı rie,vî-İ mî'de

:

 

anat. akciğer mide siniri, fr. nerf vague.

asabı sem'î

:

 

anat. işitme siniri.

asab-ı şevkî

:

 

anat. omur siniri, fr. nerf spinal.

asab-ı taht-el-lisânî-i kebîr

:

 

anat. büyük dilaltı siniri, fr. nerf hypoglosse.

asab-ı vustâ

:

 

anat. *ortadamar, fr. médiane.

a'sâbî

:

اعصابي

(a. s.) : (bkz. : asabî).

asabiyye

:

عصابيه

(a. ¡.) : 1) sinir hastalık arı. 2) sinir hastalıkları pavyonu.

asabiyy-ül cenah

:

 

zool. sinirkanatlılar, fr. pseudonevroptées.

asâfîr

:

 

2) zool. serçegiller.

asâ-keş

:

عصاكش

(a. f. b. s.) : 1) sopa çeken. 2) kör yedekçisi.

asâletlü

:

اصالتلو

(a. t. s.) : eskiden yabancı elçilere verilen unvan

asâlet-meâb

:

اصالتمأب

(a. b. s.) : asaleti i. [eskiden yabancı elçiler için kullanılırdı].

Asar

:

 

4) başyazarı Menemenlizâde Tahir olan ve İstanbul'da yayımlanmış haftalık bir gazete.

âsâr-ı edebiyye

:

 

edebî eserler, âsâr-ı mehdiyye : astr. fr. nutation.

Asâr-ı nisvân

:

 

(kadınların eserleri.) : Fevziye Abdürreşid tarafından İstanbul'da on beş günlük olarak yayımlanmış bir aile dergisi. asîrân-mSye

asgar-ı namütenahi

:

 

istenilen her değerden daha küçük, sonsuz küçük, fr. infiniment petit, infinitésimal.

âsiyâ-âjen

:

آسيا آژهن

(f. b. i.) : değirmentaşını yontan alet, dişengi.

âsi-yân

:

عاصيان

(a. f. b. s. âsî'nin c.) : âsiler, karşıgelenler, başkaldıranlar.

askeriyye

:

عسكريه

(a. s.) : askere ait, askerle *ilgili.

asla ve kat'â

:

 

hiçbir vakit.

âsmân-dırahş

:

آسمان درخشل

(f. b. i.) : şimşek, (bkz. : berk, beve).

âsmân-rend

:

آسمان رند

(f. b. i.) : müneccim.

assâr

:

عصار

(a. s.) : usare, *özsu çıkaran.

âsûde-nişîn

:

آسوده نشين

(f. b. s.) : rahatça oturan.

âsyâb-ı âlem

:

 

mec. [bu] dünya

âsyâb-ı devlet

:

 

devlet dairesi.

a'şâbe

:

اعشابه

(a. i.) : otlar, a'şârî aded : mat. ondalık sayı.

aşb

:

اعشب

(a. i.) : yaş ot.

aşebî, aşebiyye

:

عشبي ، عشبيه

(a. s.) : ota ait, otla *ilgili, ota benzeyen, ot gibi olan. 

âş-ı halîl

:

 

bot. mercimek.

âşıka

:

عاشقه

(a. i.) : âşık kadın, seven kadın.

âşık-âne

:

عاشقانه

(a. f. zf.) : âşıkça, âşık olana yakışır yolda.

âşî

:

آشى

(f. i.) : aşçı, ahçı. (bkz. : aş-pez).

aşîrân-mâye

:

 

müz. adı Nasır Abdüibâki'nin Tedkik ve Tahkîk'inde geçen makam.

aşîran-vefâ-dâr

:

 

müz. adı marısur bir „edvarda geçen .makam.

aşk i derûn

:

 

derinde, içte olan aşk, içten gelen arzu, istek.

aşk-bâz

:

عشقباز

(a. f. b. i.) : aşkla oynayan, yalandan âşık görünen.

aşk-bâzî

:

عشقبازى

(a. f. b. i.) : birine âşık görünerek arzusuna kavuşmak isteme, yalancı aşk, sever görünme.

aşk-ı cismânî

:

 

maddî aşk, cinsel arzulara dayanan sevgi.

aşk-ı Eflâtun!

:

 

platonik aşk, maddeci olmayan ideal aşk.

aşk-ı marazı

:

 

düzensiz bir ruh halinin normal olmayan sevgisi.

aşk-ı mecazî

:

 

Allah sevgisine ulaşmak için O'nun yarattığı geçici suretlerden birini sevme.

aşk-ı ruhanî

:

 

manevî sevgi, Allah sevgisi.

aşkı, aşkıyye

:

عشقى ، عشقيه

(a. s.) : aşka ait, aşkla ilgili.

aşk-ı, hakikî

:

 

gerçek sevgi, maddeye bağlı olmayan aşk. aşk-ı ilâhîn Tanrı aşkı.

aşk-perver

:

عشقپرور

(a. f. b. i.) : aşkı besleyen, sevgiyi artıran.

aş-pezhâne

:

آشپز خانه

(f. b. i.) : aş evi, mutfak.

âşüfte-gân

:

آشفتگان

(f. âşüfte'nin c.) : aşüfteler, âşıklar, iffetsiz kadınlar.

âşüfte-gâr

:

آشفته گار

(f. b. s.) : aşüfte olmuş gibi, çılgınca sevmiş.

atâİet-i rûhiyye

:

 

psik. ruh argınlığı, fr. psychasthenic

atebe-i seniyye

:

 

(bkz. : atebe-i felek-mertebe). 

atebe-i ulyâ

:

 

(bkz. : -atebe-i felek-mertebe).

ateh-zede

:

عته زده

(a. f. b. s.) : bünamış, bunak.

âteş ¡ bî-dûd

:

 

1) güneş; 2) hiddet, öfke; 3) şarap.

âteş ü âb

:

 

1) kılıç ve benzerleri; 2) kadeh dolusu şarap; 3) gerdek hali.

âteş?i be-cân

:

 

1) canda olan ateş; 2) yanıp -tutuşma.

âteş-berk

:

آتشبرك

(f. b. i.) : çakmak . [alet].

âteş-dâm

:

آتشدام

(f. b. i.) : 1) ateşlik. 2) ocak. 3) mangal.

âteş-efşânî

:

آتش أفشانى

(f. b. i.) : ateş saçma, ateş püskürtme.

âteş-feşân

:

آتش فشان

(f. b. s.) : ateş saçan, ateş püsküren, (bkz. : âteş-efşân). 

âteş-gede i behrâm

:

 

astr. , hamel burcu.

âteş-geh

:

آتشگه

(f. b. i.) : (bkz. : âteş-gâh).

âteş-hulk

:

آتش خلق

(f. a. b. s.) : sert tabiatlı, huysuz.

âteş-i bahar

:

 

3) baharın lâtifliği ve güzelliği.

âteş-i beste

:

 

1) donmuş ateş; 2) hâlis kır' mızı altın, (bkz. : asced).

âteş-i bî zebâne

:

 

1) alevsîz ateş; 2) kırmızı akik; 3) şarap.

âteş-i bî-bâd

:

 

1) şarap; 2) işkence, zulüm"., 

âteş-i câm-ı zîbekî

:

 

gümüş veyà billur kadeh- , de içilen şarap.

âteş-i füsürde

:

 

1) donmuş ateş; 2) altın, (bkz. : âteş-i beste).

âteş-i heft-mecmer

:

 

astr. yedi gezegen yıldız.

âteş-i Hindî

:

 

Hint'te yapılan bir kılıç.

âteş-i Mûsî

:

 

Güneş, (bkz. : Af-tâb, Hûrşîd, Mihr, Şems).

âteş-i mücessem

:

 

kılıç, kama, hançer w benzeri silâhlar.

âteş-i parsi

:

 

1) hek. karakabarcık "yanık kara" denilen bir yara; 2) cemre; 3) ateşe tapanların taptıkları hiç sönmeden yanan ateş.

âteş-i pür-âb

:

 

(su dolu ate.) : 1) mec. üzüm şarabı;'*-2) kanlı gözyaşı; 3) içine şarap doldurulmuş yaldızlı kadeh.

âteş-i rûz

:

 

(gün ateşi.) : Güneş, (bkz. : Aftâb, Hurşîd, Mihr, Şems). ,

âteş-i seng

:

 

lâl ve yakut

âteş-i serd

:

 

1) şarap; 2) halis altın, (bkz. : asced).

âteş-i seyyâle

:

 

(su gibi akan ateş) : şarap, 

âteş-i subh

:

 

mec. Güneş, 

âteş-i tâk, âteş-i tevbe sûz

:

 

şarap.

âteş-i zer

:

 

(altın ateşi.) : sürüm ve parlaklık.

âteş-i, sîm-âb-sân

:

 

1) cıva gibi ateş; 2) Güneş, (bkz. : âteş-i Mûsî, âteşîn-sadef). 

âteşîn-libas

:

 

1) kırmızı elbise; 2) kırmızı elbise giymiş kimse.

âteşîn-mâr

:

 

1) ateşli yılan; 2) yanık ak; 3) ateş alevi; 4) havaî fişek.

âteşîn-pençe

:

 

bir işte eliçabuk kimse, işinin ehli.

âteşîn-sadef

:

 

Güneş, (bkz. : Afta'b, Hurşîd, Mihr, Şems).

âteşîze

:

آتشيزه

(f. i.) : ateşböceği. (bkz. : âteş-ek).

âteş-karâr

:

آتش قرار

(f. a. b. s.) : "ateşte duran" : cehennemlik, günahkâr.

âteş-meşreb

:

آتش مشرب

(f. a. b. s.) : mec. "ateş huylu" : huysuz, geçimsiz.

Âteş-pâre

:

 

2) Muallim Naci'nin 1844'de basılmış bir şiir kitabı.

âteş-perver

:

آتش پرور

(f. b. i.) : suyu iyi verilmiş kılıç.

âteş-peyker

:

آتش پيگر

(f. b. i.) : 1) Güneş, (bkz. : âteşîn-sadef). 2) şeytan ve cin taifesi.

âteş-zâd

:

 

(ateşten doğma) : 1) mec. ateşli; 2) yakıcı.

atf-ı nazar

:

 

göz atma, bakma.

atf-ı tefsir

:

 

gr. aynı anlamda plan iki kelimenin yan yana kullanılması, [deli dîvâne; sağ salim gibi].

atlas-ı minâ

:

 

gökyüzü.

atse-i şeb

:

 

şafak, (bkz. : atse-i subh).

attaret

:

عطارت

(a. i.) : attarlık, aktarlık.

attaş

:

عطاش

(a. s.) : fazla susamış.

âtûn

:

آتون

1) kızlara dikiş ve okuyup yazma öğreten kadın. 2) ana rahmi, (bkz. : meşime).

âvâre-gerd

:

آواره گرد

(f. b. s.) : işsiz güçsüz kimse.

âvâre-reviş

:

آواره رويش

(i. b. s.) : âvâre gidişli, başıboş hareketli.

âvâze-hân

:

آوازه خوان

(f. b. i.) : şarkıcı, (bkz. : hanende).

âvâz-ı zenbûr

:

 

müz. Kırşehirli Yusuf'un edvarında tanımlanan bir makam, (bkz. : âgaz-ı zenbûr). 

a'ver

:

 

2) anat. körbağırsak.

avkeşe

:

عواكشه

(a. i.) : zir. yaba, harman savurmakta kullanılan çatal tahta kürek, 

avkeşe i sagîre

:

 

anat. lâdeskemiği.

âyân ve eşraf

:

 

ilerigelenler. 

a'yân-ı sabite

:

 

Tas. eşyanın vücuda gelmeden önce "ilm-i ilâhî" dé sabit olan suretleri.

âyet-el kürsî

:

 

(bkz. kürsî).

âyîn i kudemâ

:

 

eskilerin usûlü, tarzı, 

Ayîne

:

 

2) Eşref Nesip tarafından İstanbul'da yayımlanmış haftahk mizahî bir dergi.

ayîne-den

:

آينه دن

(f. b. i.) : ayna mahfazası.

âyîne-fürûz

:

آينه فروز

(f. b. ş.) : (bkz. : âyîne-efrûz).

âyîne-i baht

:

 

nikâhta güveğinin geline getirdiği ilk ayna.

âyîne-i kît-ı efrûz

:

 

güneş.

âyîne-i maksûd

:

 

Kur'ân'ın dördüncü sûresinin 62 nci âyeti.

âyîne-zidây

:

 

ayna silici, cilâcı, 

âyîn-i Mevlevi

:

 

Mevlevi âyîni, Mevlevîlerin dönerek ney ile yaptıkları âyin.

âyîn-perestî

:

آيين پرستى

(f. b. i.) : alçak gönüllülükle edilen hizmet.

âyîns-i gerdan, âyîne-i gerdûn

:

 

güneş.

ayn-ı hayât

:

 

(hayat pınarı) : (bkz âb-ı hayât).

ayn-ı keramet

:

 

peygamberlere yakışacak bir kudretle, keramet gibi.

ayn-ı mürekkep

:

 

1) anat. petekgöz; 2) bileşik göz.

ayni

:

عينى

(a. s.) : Para olarak değil madde (eşya) olarak verilen.

ayn-ül bakar

:

 

bot. öküzgözü, fr. arnica.

ayş ü işret

:

 

yiyip içme. (bkz. : ayş ü nûş).

ayş ü nûş

:

 

yiyip içme. (bkz. : ayş ü tarab).

azâb-ı cehennem

:

 

cehennem azabı; mec. büyük sıkıntı.

Azad

:

 

3) Demokrat Mustafa tarafından İstanbul'da yayımlanmış- "demokrasi mesleğinin hadim ve müdafii" günlük bir gazete.

âzâ-yı mevcûde

:

 

hazır bulunan üye.

a'zâ-yı tenâsüliyye

:

 

biy. üreme organları.

Azer-âbâd

:

آذر آباد

(f. h. i.) : vak, tiyle Tebriz'de bulunan ateşe tapanların bir mabedi.

âzer-âyîn

:

آذر آيين

(f. b. i.) : ateşe tapan eski İranlıların yedi *gezegen yıldıza nisbet ettikleri yedi ateşgededen dördüncüsü.

azimet ve avdet

:

 

gidip gelme.

azm-i atlas

:

 

anat. atlas kemiği, fr. atlas.

azm-i isfencî

:

 

anat. *süngerci kemik.

azm-i kafa

:

 

anat. artkafa kemiği.

azm-i lâmi

:

 

anat. dil kemiği.

azm-i mıtraka

:

 

anat. çekiç kemiği.

azm-i mihver

:

 

anat. *eksenkemik, fr. axis.

azm-i senedânî

:

 

anat. örskemiği. 

azm-i şemsemi

:

 

anat. susamsı kemik, fr. sésamo ide.

azmi zevrakî

:

 

anat. *kayıksı kemik, fr. navi-culaire (os-).

azm-i-kas

:

 

anat. göğüs kemiği.

azmin

:

عظمين

(a. i.) : anat. kemik özü, fr. astéine.