zü- |
: | ذو |
(a. s.) : "sahip" mânâsına kelimelerin başına gelerek birleşikler meydana getirir. zü-l-cenâheyn : 1) zahiri ve bâtınî ilimlerde üstâd olan zat; 2) zool. çiftekanatlılar. Zü-I-ehdâb : kirpikliler. gibi. |
züâbe |
: | ذو آبه |
(a. i. c. : zevâib) : zülf, perçem, kâkül. Zû-züâbe : kuyruklu yıldız, (bkz. : ahter-i gîsû-dâr, kevkeb-i zö-zeneb). |
züâf |
: | زعاف |
(a. s.) : 1) derhal öldüren. 2) yerli Cezayir askerlerinden meydana gelen bir sınıf. 3) bu askerin giydiği silindir şeklindeki fes. |
zübâb, zübâbe |
: | ذباب ، ذبابه |
(a. i. c. : zibbân) : sinek. Cenâh-ı zübâb : sinek kanadı. Tanîn-i zübâb : sinek vızıltısı. |
zübâb-ı bakarî |
: |
zool. büvelek, sığırlara musallat olan bir sinek. |
|
zübâh |
: | ذباخ |
(a. i.) : biy. boğazdaki tükrük damarlarının iltihabı. |
zübâle |
: | ذباله |
(a. i.) : mum, kandil fitili. |
zübân |
: | زبان |
(f. i.) : (bkz. : zeban). |
zübbâd |
: | زباد |
(a. i.) : 1) kaymak [süt-ten] . 2) s. değersiz şey. |
zübd |
: | زبد |
(a. i.) : tereyağı, kaymak; sütün içindeki yağlı madde. |
zübde |
: | زبده |
(a. i. c. : zübed) : 1) birşeyin en seçkin parçası. 2) öz, *özet, *sonuç. (bkz. : netîce). |
zübde-i makal, |
: |
sözün özü. |
|
zübdî |
: | زبدي |
(a. s.) : tereyağına âit, tereyağlı cisimler. |
zübed |
: | زبد |
(a. i. zebed'in c.) : 1) köpükler, (bkz. : ezbâd). 2) (a. I. zübde'nln c.) : zübdeler, özler, *özetler, *sonuçlar. |
zübeyr |
: | زبير |
(a. i.) : 1) yazılı küçük şey. 2) erkek adı. |
zübûl |
: | ذبول |
(a. i.) : 1) pejmürdelik. 2) sararıp solma. |
zübûl-yâfte |
: | زبول يافته |
(f. b. s.) : gübrelenip kuvvetlenmiş olan. |
zübûr |
: | زبور |
(a. i. zibr'in c.) : 1) mektuplar. 2) kitaplar. |
zübür |
: | زبر |
(a. i. zebûr'un c.) : 1) kitaplar. 2) mektuplar. |
zücâc, zücâce |
: | زجاج ، زجاجه |
(a. i.) : sırça, cam, şişe. |
zücâcî |
: | زجاجي |
(a. i.) : 1) camcı, sırçacı. 2) s. sırçadan, camdan yapılmış. |
zücâcî, zücaciyye |
: | زجاجي ، زجاجيه |
(a. s.) : sırçadan yapılmış. Mevâdd-ı zücaciyye : sırçadan, camdan yapılmış kaplar. |
zücaciyye |
: | زجاجيي |
(a. i.) : cam ve sırçakaplar. |
zücûr |
: | زجور |
(a. i. zecr'in c.) : zecirler, önlemeler, yasak etmeler; zorlamalar; kovmalar; eziyetler; angarya çalıştırmalar. |
zügabe |
: | زغابه |
("ga" uzun okunur, a. i.) : şiş; tümör. |
Zühal |
: | زحل |
(a. b. i.) : astr. Sekendiz, Satürn gezeğeni, [nahs-ı ekber sayılır, gam, kaygı vericidir. Ahmaklık, cahillik, pintilik, yalan Ve fenalık, bu yıldızın altında doğanlarda olur] |
zühbân |
: | زهبان |
(a. i. zeheb'in c.) : altınlar. (bkz. : ezhâb, zühûb). |
zühd |
: | زهد |
(a. i.) : ner türlü zevke karşı koyarak kendini ibâdete verme. zühd-i hûşk : kaba sofuluk. |
zühdî |
: | زهدي |
(a. s.) : 1) zühde mensup, zühd ile ilgili. 2) i. erkek adı. |
zühdiyye |
: | زهديه |
(a. i.) : fels. çilecilik, fr. ascetisıne. |
züheyr |
: | زهير |
(a. i.) : bot. 1) çiçekcik, küçük çiçek. 2) Bânet Suâd kasîdesinin sahibi olan Kâ'b'ın-kendisi gibi şâir-babası. |
zühhâd |
: | زهاد |
(a. s. zâhid'in c.) : zâhid-ler, çok aşın sofular; kaba sofular. |
Zühre |
: | زهره |
(a. h. i.) : astr. Çobanyıldızı, Çulpan, Kervankıran, Venüs. |
zühre-cebîn |
: | زهره جين |
(a. b. s.) : yüzü Zühre yıldızı gibi parlak olan. |
zührevî, zührevivye |
: | زهروي ، زهرويه |
(a. s. vei.) : frengi ve belsoğukluğu gibi hastalıklar. |
zühûb |
: | زهوب |
(a. i. zeheb'in c.) : altınlar, (bkz. : ezhâb, zühbân). |
zühûk |
: | زهوق |
(a. i.) : mahvolma, yok olma; hükümsüz kalma. |
zühul |
: | زحول |
(a. i. zahl'in c.) : düşmanlıklar, öçler, intikamlar. |
zühul |
: | ذهول |
(a. i.) : 1) dalgınlıkla unutma veya geciktirme. 2) işin çokluğu yüzünden geciktirme, (bkz. : zehl). |
zuhur |
: | زخر |
(a. i. c. : ezhâr) : darlıkta çıkarmak için biriktirilip saklanan şey. |
zühûr |
: | زهور |
(a. i. c.) : çiçekler, (bkz : ezhâr). |
zühûr |
: | زهور |
parlaklık, parıldama. (bkz. : zühûret). |
zühûret |
: | زهورت |
(a. i.) : parıldama, parlaklık, (bkz. : zühûr). |
zükâm |
: | زكام |
(a. i.) : nezle. zükâm-ı müzmin : hek. kronik nezle. |
zükr |
: | ذكر |
(a. i.) : yürekte olan düşünce. |
Zükrân |
: | ذكران |
(a. i. zeker'in c.) : erkekler, (bkz. : zikâr, zikâre, zükûr). |
zükun |
: | ذقون |
("ka" uzun okunur, a. i. zekan'ın c.) : iki çene kemiğinin aşağıda birleştiği noktalar; yüzün alt uçları; çeneler. |
zükûr |
: | ذكور |
(a. i. zeker'in c.) : erkekler, (bkz. : zükrân). |
zükûret |
: | ذقورت |
(a. i.) : erkeklik. |
zükûret ve ünûset |
: |
erkeklik ve dişilik. |
|
zulal |
: | زلال |
(a. i.) : 1) saf, hafif, soğuk, güzel, tatlı su. |
zülâl-i la'I |
: |
dudağın tadı. zülâl-i vasi : sevgiliye kavuşmada insana leziz bir su gibi hayat veren tad. 2) hek. yumurta akı, albümin. Şibh-i zülâi : hek. fr. albumîno'îde. Tebevvül-i zülâl : hek. idrarda albümin bulunma 3) kadın adı. |
|
zülâlî, zülâlîyye |
: | زلالي ، زلاليه |
(a. s.) : yumurta akına benziyen, yumurta akı vasfında olan [maddeler] |
zü-l-akl |
: | ذو العقل |
(a. b. s.) : tas. halkı zahir ve hakkı bâtın gören [kimse] |
zü-l-akl ve-l-ayn |
: |
tas. hakkı halkta ve halkı hakda gören [kimse] |
|
zülâm |
: | زلام |
(a. s.) : züğürt, parasız. |
zü-l-ayn |
: | ذو العين |
(a. b. s.) : tas. hakkı zahir ve halkı bâtın gören [kimse] |
zü-l-cânibeyn |
: | ذو الجانبين |
(a. b. i.) : bot. birbirine yakın iki sıra üzerine dizilmiş yapraklı * bitki ler. |
zü-l-celâl |
: | ذو الجلال |
(a. h. i.) : celâl, ululuk sahibi olan Allah. |
zü-l-cenâh |
: | ذو الجناح |
(a. s.) : çok taraflı; her yana, her tarafa gelebilir. |
zü-l-cenâheyn |
: | ذو الجناحين |
(a. b. s.) : 1) ikikanadlı; mee. zahirî ve bâtmî, yânî dünyâ ve âhi-rete âit bilgisi geniş olan kimse; zahiri ve bâtını ma'mur, mes'ut, bahtiyar olan kimse. 2) zool. çif-tekanadlılar, fr. dipteres. |
zü-l-ehdâb |
: | ذو الاهداب |
(a. b. s.) : zool. kirpikliler, fr. eilies. |
zü-l-eş'âr-ı mebsûte |
: | ذو الاشار مبسوطه |
(a. b. i.) : bot. türlü organları üzerinde tüyleri olan bitki. |
zü-l-evbâr |
: | ذو الاوبار |
(a. b. i.) : bot. üzerinde veya nihâyetinde ufak tüyleri olan *bitkiler. |
Züleyhâ |
: | زليخا |
(f. h. i.) : Hz. Yûsuf'un refikası, (bkz. : Zelîhâ). |
zülf |
: | زلف |
(f. i.) : 1) yüzün iki yanındansarkan saç lülesi. 2) sevgilinin saçı. |
zülf-i arûs |
: |
(gelin saçı) : 1) bot. fasulye cinsinden bir *bitki; 2) g. s. fildişi, oyma ve kakmalarda "arabesgue" benzer bir motif; 3) bir yazı sitili. |
|
zülf-i bî-karar |
: |
durmadan şekil değiştiren zülf. |
|
zülf-î dil-ârâ |
: |
sevgilinin gönlü süsliyen, gönle hoş gelen zülfü. |
|
zülf-i müşg-bâr |
: |
misk saçan zülf. |
|
zülf-i yâr |
: |
1) sevgilinin zülfü, saçı; 2) mec. menfaat, çıkar. [yalnız "zülfiyâra dokunmak" deyiminde geçer] |
|
zülfâ |
: | زلفى |
(a. i.) : yaklaşma, yakınlık; derece. |
zülfe |
: | زلفه |
(a. i.) : 1) küçük saçak, püskül. 2) eski sülüs yazısı eliflerinin ucundaki çengel. |
zülfekar |
: | ذو الفقار |
("ka" uzun okunur, a. i.) : Hz. Muhammed (Alehisselâm)'in Hz. Ali'ye armağan ettiği ucu çatallı kılıç. [Hz. Ali'nin kahramanca kullan-masiyle ün kazanmıştır] |
zü-l-filkateyn |
: | ذوالفلقتين |
(a. b. i.) : bot. "ikiçenekliler, fr. dicotyledones. |
zü-1-galsamet-il-musaffaha |
: | ذو الغلسمت المصفحه |
(a. b. i.) : yassısolungaçlılar, ir. lamellibranches. |
zü-I-hâfir |
: | ذو الحافر |
(a. b. i.) : zool. *toynak-lılar, tektırnaklı hayvanlar, fr. ongules. |
zü-l-hasale |
: | ذو الحصله |
(a. b. i.) : bot. kavuzlular, fr. çjlumiflores. |
zü-l-kafiyeteyn |
: | ذو القافيتين |
("ka" uzun okunur. a. b. s.) : ed. iki kafiyeli nazım. Meselâ "hangi âkil der ki ancak (râh) -ı (gülsen) den geçin *bir de gafiller; şu (nâlişgâh) -ı (şîven) den geçin"beytinde olduğu gibi. |
zü-l-lcalevî |
: | ذو القلوي |
(a. b. s.) : kim. kalevimaddeleri olan [cisimler] |
zü-l-karneyn |
: | ذو القرنين |
(a. b. s.) : 1) ikiboynuzlu. 2) (h. i.) : Kur'ân-ı Kerîm'de adı geçen ve nebi mi, velî mi olduğunda tereddüdedilen zat. 3) (h. i.) ; [rivayete göre] Büyük İskender. |
zü-l-kavâfî |
: | ذو القوقفي |
(a. b. i.) : ikidenfazla kafiyesi olan nazım. Meselâ : "(erbâb) -ı(kalem) ma'rifet-âmûz-i (üınem) dir * (âdâb) -ı (ümem) mâhasal-ı feyz-i (kalem) dir" beytinde olduğu gibi. |
züll |
: | ذل |
(a. i.) : alçalma, horluk, hakirlik. (bkz. : zillet). |
züll-i teslim |
: |
teslim olma alçaklığı. |
|
zü-l-levâhik |
: | ذو اللواحق |
(a. b. i.) : zool. kamçılılar. |
zü-l-maîşeyn |
: | ذو الميشين |
(a. b. s.) : biy. ikiyaşayışlı. [hem karada, hem suda yaşıyabilen hayvanlar] , fr. amphibie. |
zü-l-matlaeyn |
: | ذو المطلعين |
(a. b. i.) : iki matla'lı olan [gazel veya kaside] |
zü-l-mefâsıl |
: | ذو المفاصل |
(a. b. i. ve s.) : zool. mafsallı (hayvanlar). |
zü-l-metâli' |
: | ذو المطالع |
(a. b. i.) : ed. ikiden çok matlaı olan gazel veya kaside. |
zü-l-mimâs |
: | ذو المماس |
(a. b. i.) : zool. sifonlular. |
zü-l-tarafeyn-i müfevvehe |
: | ذو الطرفين مفوهه |
(a. b. i.) : zool. bir çeşit şerit soğulcanı. |
zü-l-uhuvve |
: | ذو الخوه |
(a. b. i.) : bot. erkeklik organı alîk ile bir olan *bitki. |
zülül |
: | ذلل |
(a. s. zelûl1 in c.) : yavaşve başı yumuşak olanlar. |
zü-l-vecheyn |
: | ذو الوجهين |
(a. b. s.) : 1) iki yüzlü. 2) jeol. iki düzlemli. |
zü-l-vüreykateyn-i müzâafeteyn |
: | ذو الوريفتين مضاعفتين |
(a. b. i.) : bot. bir sap üzerinde ikişer ikişer yapracıklardan meydana gelen yapraklar. |
zü-I-yedeyn |
: | ذو اليدين |
(a. b. s.) : zool. iki elliler, insanlar. |
zülzâl |
: | زلزال |
(a. i.) : zelzele, sarsılma, deprem, (bkz. : zelzâl, zilzâl). |
zümer |
: | زمر |
(a. i. zümre'nin c.) : zümrereler, gruplar. Sûre-i zümer : Kur'an'ın 39) sûresi. |
zümre |
: | زمره |
(a. i. c. : zümer) : 1) bölük, takım, cemaat, topluluk, sınıf, cins, grup. |
zümre-i hObân |
: |
güzeller cemâati. 2) zool. *alttakım. |
|
zümûm |
: | ذموم |
(a. i. zemm'in c.) : zemler, yermeler, kınamalar, ayıplamalar. |
zümürrüd |
: | زمرد |
(a. i.) : 1) zümrüt. 2) s. mec. pek yeşil [renk] |
zümürrüdî, zümürrüdîn |
: | زمردي ، زمردين |
tS'S'} (a. s.) : zümrüt gibi, zümrüt renginde, yemyeşil. |
zünâba |
: | ذنابه |
(a. i.) : [her şeyin] ardı arkası, (bkz. : zlnâbe). |
zünbûr |
: | زنبور |
(a. i. c. : zenâbîr) : 1) eşek arısı, (bkz. : tünte). 2) g. s. bir yazı sitili. |
zünbûr-âno |
: | زنبورانه |
(a. f. zf.) : eşek arısı gibi; sinek gibi. |
züneyb |
: | ذنيب |
(a. i.) : 1) kuyrukçuk, küçük kuyruk. 2) bot. sapçık, küçük sap. |
züneyb-i zühre |
: |
bot. çiçek sapçığı. |
|
zünnâr |
: | زنار |
(a. i. c. : zenânîr) : papasların bellerine bağladıkları uçları sarkık, ipten örme kuşak. |
Zü-n-nûn |
: | ذوالنون |
(a. i.) : Yûnus Peygam-ber'in lâkabı. |
Zünnûn-ı Mısrî |
: |
evliyâullah'tan bir zat. |
|
zünûb |
: | ذنوب |
(a. i.) : 1) (zenb'in c.) : günahlar 2) (zeneb'in c.) : kuyruklar. (bkz : eznâb). |
Zürâfe |
: | زرافه |
(a. i.) : zürâfâ. |
zür'ân |
: | ذرعان |
(a. i. zirâ'ın c.) : (bkz. : zirâat). |
zürâre i |
: | ذراره |
(a. i.) : saçıntı, saçılan şey. |
zürbî |
: | زربي |
(a. i. c. : zerâbî) : güzel döşeme, [halı, minder v. b…gibi] |
zürefâ |
: | ظرفا |
(a. s. zarifin c.) : (bkz. : zurafâ). |
zürkat |
: | زركت |
(a. s.) : mavi, mavimtırak [renk] |
zürra' |
: | زراع |
(a. i. zâri'in c.) : ziraatçiler„ çiftçiler, ekinciler. |
zürrâh, zerrâh |
: | ذرعه |
zool. kuduz böceği. |
zürriyyât |
: | ذريات |
(a. i. zürriyyet'in c.) : nesiller, kuşaklar, soylar, döller, (bkz. : zerârî). |
zürriyyet |
: | ذريت |
(a. i. c. : zerârî, zürriyyât) : nesil, kuşak, soy, döl. (bkz. : zürriyyât). |
zürrûh, zerrûh |
: | ذروح ، ذروح |
(a. i. c. zerârîh) : zool. kuduz böceği. |
zürû' |
: | زروع |
(a. i. zer'in c.) : ekilmiş tarlalar. |
zürûd |
: | زرود |
(a. i. zerd ve zered'in c.) : savaşçıların halka halka örülmüş zırhları. |
zürûk |
: | زروق |
(a. i. zerk'in c.) : şiringa yapmalar, şırınga etmeler |
züvvâr |
: | زوار |
(a. s. zâir'in c.) : ziyaretçiler, görmiye, hatır sormaya gidenler. |
zü-ş-şekleyn |
: | ذوالشكلين |
(a. b. s.) : kim. iki şekilli |
züvâbe |
: | زيوف |
(a. i. c. : zevâib) : (bkz. : züâbe). |
züyûl |
: | ذيول |
(a. i. zeyl'in c.) : kuyruklar, etekler, ekler, ilâveler. |
züvvâk |
: | ذواق |
(a. i.) : müz. eski Arap müziğinde ses notalarının mecmûuna verilen bir ad. |
züyût-i tayyar |
: |
kokulu, ıtırlı ve uçucu yağlar. |