zimâm |
: | زمام |
(a. i. c. : ezimme) : yular, hayvan yuları. |
zimâm-dâr |
: | زمامدار |
(a. f. b. s. c. : zimam-dârân) : 1) yular tutan. 2) bir işi elinde tutan, idare eden, yürüten. |
zimâm-dârân |
: | زمامداران |
(a. f. b. i. zimamdâr'ın c.) : bir işi idare edenler, yürütenler. |
zimâm-dârî |
: | زمامداري |
(a. f. b. i.) : 1) zimamdarlık, yular tutma. 2) bir işi elinde tutma, idare etme, yürütme. |
Zimem |
: | ذمم |
(a. i. zimmet'in c.) : zimmetler, borçlar |
Zimemât |
: | ذممات |
(a. i. zimem'in c.) : borçlar |
zimmet |
: | ذمت |
(a. i. c. : zimem) : 1) sahip çıkma, koruma zorunda kalma. 2) üst, üstte olan şey. 3) bir ticarî kuruluşun borçlarının topu. Berâet-i zimmet : suçsuz olduğu anlaşılarak temize çıkma. Berî-üz-zimme : suçsuz, ilişiksiz. Ehl-i zimmet : bir İslâm devletinin himaye ve tâbiiyetinde (uyruğunda) olan Hıristiyanlar. Tebriye-i zimmet : aklanıp temize çıkma. (a. s. i. zimmet'den) İslâm Devleti tebaasından olan ve haraç veren Hıristiyanlar, Yahudiler, (bkz. : raiyye). |