zîk |
: | ضيق |
(a. i.) : darlık, sıkıntı, (bkz. : dîk). |
zîk-ı maaş |
: |
geçim darlığı. |
|
zîk-ı nefes |
: |
nefes darlığı, tıknefes. |
|
zık-ı sadr |
: |
göğüs darlığı, (bkz. : usr-ün-nefes). |
|
zikâr |
: | ذكار |
(a. i. zeker'in c.) : erkekler, (bkz. : zikâre, zükrân, zükûr). |
zî-karâbet |
: | ذي قرايت |
(a. b. i.) : bir kimseye babası veya anası tarafından Müslümanlığı ilk kabule yetişmiş olan büyük ceddine kadar mensubiyeti olan her hangi bir kimse. |
zikâre |
: | ذكاره |
(a. i. zeker'in c.) : erkekler, (bkz. : zikâr, zükrân, zükûr). |
zî-kıymet |
: | ذى قيمت |
(a. b. s.) : kıymetli, değerli, bahası yüksek olan. |
zikr |
: | ذكر |
(a. i. c. : ezkâr) : 1) anma, anılma. |
zikr bi-l-hayr |
: |
hayırla anma. 2) bildirme, bildi-rilme. _ Anif-üz-zikr, Sâlif-üz-zikr : yukarda adı gecen. Atiyy-üz-zikr : aşağıda zikrolunan. 3) Kur'ân-ı Kerîm, (bkz. : Fürkan, Hüdâ, Hitâb, Kitâb, Mushaf, Necm, Nûr). |
|
zikr-i alenî |
: |
tas. dervişlerin tekkede yahut her hangi bir yerde toplu olarak zikretmesi. |
|
zikr-i cehri |
: |
yüksek sesle yapılan zikr. |
|
zikr-i cemîl |
: |
1) güzelliğini, iyiliğini anma; 2) mekteplerde talebeye verilen mükâfat; 3) tas. Allah'ın adlarını anarak duâ etme. Halka-i zikr : tekkelerde dervişlerin bir halka kurarak Allah'ın adını yâdettikleri topluluk. |
|
zikr-i hafî |
: |
gizli olarak yapılan zikr. |
|
zikr-i Ualbî |
: |
sessiz olarak yapılan zikr. |
|
zikrâ |
: | ذكرى |
(a. i.) : 1) anma, hatırlama. 2) ibret, örnek. 3) öğüt. (a. s. zelîl'in c.) : zeliller; hor ve hakir olanlar, (bkz. : zu'llân). |