zı |
: |
(o. ha.) : Osmanlı alfabesinin yirminci harfi olup "ebced" hesabında dokuz yüz sayısının karşılığıdır. na 4i (a. i.) : işlenir toprak, tarla. |
|
zıbâ' |
: | ضباع |
(zabu' ve dabu'un c.) : zool. sırtlanlar. |
zıbâb |
: | ضباب |
(a. i. zabb'ın c.) : kertenkeleler, kelerler, (bkz. : zubbân). |
zıbâbiyye |
: | ضبابيه |
(a. i.) : zool. kertenkele, timsah, bukalemun, kör yılan gibi hayvanları içine alan bir sınıf. |
zıbâbiyye-i berriyye |
: |
kertenkele ve benzeri hayvanlar. |
|
zıbâbiyye-i mâiyye |
: |
bu sınıfın suda yaşıyan kısmı. |
|
zıdd |
: | ضدين |
(a. i. c. : ezdâd) : 1) bir şeyin, aksi. 2) *karşıt. 3) nefret edilen, kerih şey. |
zıdclân |
: | ضدان |
(a. i. c.) : iki zıt, iki *karşıt. |
zıddân lâ-yeciemiân |
: |
iki zıt şey bir araya gelmez. |
|
zıddeyn |
: | ضدين |
(a. i. c.) : iki zıt, iki karşıt. |
zıddiyyet |
: | ضديت |
(a. i.) : 1) zıtlık, *karşıtlık. 2) mec. sevişmezlik, düşmanlık. |
zıı'f |
: | ضف |
(a. i. c. : ez'âf) : bir şeyin miktarca iki misli, iki katı. |
zi'fr |
: | ضفر |
(a. i. c. : ezfâr) : 1) tırnak, 2) çengel. 3) pençe, (bkz. : zufr). |
Zıhâr |
: | ظهار |
(a. i.) : 1) karşılıklı yardımlaşma, (bkz. : müzaheret). 2) huk. [eskiden] kocanın karısını müebbeden mahremi olan bir kadının bakmak caiz olmıyan bir uzvuna teşbîh eylemesi. [Câhiliyet zamanında Araplar arasında carî ve talâk envâından ma'dûd idi. Şerîat-ı İslâmiyye tarafından bu nevî talâk menedilmiş ve zecr için zıhâr eden kimseye kefaret vazolunmuştur] |
zııhâre |
: | ظهاره |
(a. i.) : elbisenin dış yüzü, dış tarafı. |
zıkkî |
: | زقي |
(a. i.) : içine mayi (sıvı) konulan, deri kap, deriden yapılmış su tulumu. |
zil |
: | ظل |
(a. i.) : (bkz. : zili). |
zılâl |
: | ظلال |
(a. i. zıll'ın c.) : gölgeler, (bkz. : ezlâl, zulûl). |
zılâl-i ehvâl |
: |
korku gölgeleri. |
|
zılâle |
: | ظلاله |
(a. i.) : gölgelik, (bkz. : mazalle, sâye-bân, sâye-gâh). |
zılf |
: | ظلف |
(a. i. c. : ezlâf, zulûf) : inek, koyun, keçi gibi hayvanların çatal tırnağı. |
zili |
: | ظل |
(a. i. c. : ezlâl, zılâl, zulûl) : gölge, mec. koruma, sahip çıkma, (bkz. : saye). |
zıll-ı evvel |
: |
tas. akl-ı evvel. |
|
zıll-ı sânî |
: |
tas. Dünya. zıll-ullah, zıll-ullah fi-l-âlem, zıll-ullah fi-l-arz (Allah'ın gölgesi, dünyâda Allah'ın gölgesi, yer yüzünde Allah'ın gölgesi) : halîfeler, hükümdarlar için kullanılan elfâz-ı ta'zîmiyye'dendir (büyükleme sözleri). |
|
zıll-üş-şebâb |
: |
ilk gençlik çağlan. |
|
zıll-âlûd |
: | ظل آلود |
(a. f. b. s.) : gölgeli. |
zıllî |
: | ظلي |
(a. s.) : 1) gölgeye mensup, gölge ile ilgili. 2) meşhur Evliya Çelebi'nin babasının adı : [Derviş Mehmed Zıllî] |
zımâd |
: | ضماد |
(a. i. c. : zamâid) : 1) merhemle yaraya sarılan sargı, bez. 2) ilâç, lapa. |
zımâr |
: | ذمار |
(a. i.) : nâmûs, ırz. |
zımn |
: | ضمن |
(a. i.) : 1) iç taraf. 2) açıkça söylenmeyip dolayısiyle anlatılmak istenilen söz, gizli maksat. 3) maksat, istek. |
zımnen |
: | ضمنً |
(a. zf.) : açıktan olmıya-rak, dolayısiyle. (bkz. : zımnî). |
zımni, zımniyye |
: | ضمني ، ضمنيه |
(a. s. vezf.) : 1) üstü kapalı, örtülü, açıktan olmıyarak, dolayısiyle anlatılan, (bkz. : zımnen). 2) kendiliğinden. |
zınnet |
: | ضنت |
(a. i.) : cimrilik, pintilik, (bkz. : buhl). |
zırâr |
: | ضرار |
(a. i.) : karşılıklı zarar verme. |
Zırgam |
: | ضرغام |
(a. i. c. : zarâgım) : arslan. (bkz. : dırgam, esed, gazanfer, haydar, leys, şîr). |
zırgame |
: | ضرغامه |
("ga" uzun okunur, a. i.) : arslan. (bkz. : dırgame). |
zırh |
: | زره |
(f. i.) : zırh, demirden örme veya dökme savaş elbisesi, (bkz. : cevşen, dır'). |
zırh-pûş |
: | زرهپوش |
(f. b. s.) : zırh giymiş, zırh giyen. |
zırnîh |
: | زرنيخ |
(f. i.) : zırnık, sıçanotu, arsenik mâdeni ile kükürt karışığı bir madde. |
zırr |
: | زر |
(a. i. c. : zurûr) : 1) döğme. 2) bot. tomurcuk. |
zıya' |
: | ضيع |
(a. i. zay'a'nın c.) : tarlalar; küçük çiftlikler. |
zıya' |
: | ضياع |
(a. zay'a'nın c.) : tarlalar, küçük çiftlikler. |
zıya' |
: | ضياع |
(a. i.) : kayıp, *yitim, kaybolma. |
zıyâ-i ebedî |
: |
ölme, ölüm. (bkz. : mevt). |
|
zıyâ-i elem |
: |
fels. acı yitimi, analjezi, fr. anal-gesie. |
|
zıyâ-i hafıza |
: |
fels. hafıza yitimi, fr. amnesie. |
|
zıyâ-i hiss |
: |
hek. duyum yitimi, fr. anesthesie. |
|
zıyâ-i intizâm |
: |
ataksi, fr. ataxie. |
|
zıyâ-i kelâm |
: |
fels. söz yitimi, afazi, fr. aphasie |
|
zıyâ-i kıraat |
: |
okuma yitimi, fr. alexie. |
|
zıyâ-i savt |
: |
psik. ses yitimi, afoni, fr. aphonie. |
|
zıyâ-i şahsiyyet |
: |
benlik yitimi, fr. depersonnali-sation. |
|
zıyâ-i şemm |
: |
koklama yitimi, fr. anosmie. zıyâ-i tahrîr : psik. yazma yitimi, agrafi, fr. agraphie. |
|
zıyyık |
: | ضيق |
(a. s.) : P dar. Mekân-ı zıyyık : pek dar yer. (bkz. : dıyyık). |