zer

: زر

(f. s.) : sarı. (bkz. : asfer, zerd).

zer

: زر

(f. i.) : 1) altın, (bkz. : zeheb). . 2) akçe, para. Pûte-zer t altın potası. Şîm ü zer : gümüş ile altın.

zer-i deh-pencî

:  

yarısı bakır olan altın [onda beşi]

zer-i dest-efşâr

:  

Husrev-i Pervîz'in dâima elinde1oynadığı yumuşak altın.

zer-i kamer-tâb

:  

üzerinde ay resmi bulunan bir altın para.

zer-i kâmil

:  

tam, hâlis, ayarı tamam altın. zer-i mağribî : hâlis ve iyi altın.

zer-i mahbûb

:  

[eski] yirmi beş kuruş değerinde bir altın para.[1202 (1787) de üç buçuk kuruş değer konulmuştu]

zer-i maklûb

:  

kalp altın.

zer-i müşt-efşâr

:  

(bkz. : zer-i dest-efşâr)

zer-i sâv, zer-i sâve

:  

ayarı -tam altın veya kırıntısı.

zer-i şeş-serî

:  

hâlis altın.

zer-i vîje

:  

hâlis altın, (bkz. : asced). 3) tas. nevbet, oruç; çile.

zer'

: زرع

(a. t. e. : zürû') : 1) ekme, tohum saçma. 2) ekilmiş ekin.

zer-âb

: زراب

(f. b. i.) : 1) yaldız mü-rekkep. 2) beyaz şarap.

zerâbî

: زرابي

(a. i. zürbî'nin c.) : güzelmefruşat, döşemeler.

zerâf

: زراف

(f. i.) : zürâfâ.

zerâfe, zerrâfe

: زرافه زرافه

(zerâfî) : zürâfâ.

zerâfî

: زرافي

(a. i. zerâfe ve zerrâfe'nin c.) : zürâfâlar.

zerak

: زرق

(a. s.) : mavi, gök renkli.

zerâre

: ذراره

(a. i.) : saçıntı, saçılan şey.

zerârî

: ذراري

(a. zürriyyet'in c.) : zürriyetler, nesiller, kuşaklar, soylar, döller.

zerârîh

: ذراريح

(a. i. zerrâh ve zürrâh'm c.) : zool. kuduz böcekleri.

zerâvend

: زراوند

(f. i.) : bot. İlâçlarda kullanılan bir cins bitki, loğusa otu, fr. aris-toloche.

zerâvendî

: زراوندي

(f. i.) : yaprakları ve çiçekleri zerâvende benziyen *bitkiier.

zerbâ

: زربا

(f. i.) : zırva.

zer-bâf

: زرباف

(f. b. i.) : ustufacı, sırmalı kumaş dokuyan kimse.

zer-bâft

: زربافت

(f. b. i.) : (bkz. : zer-beft).

zer-bâfte

: زربافته

(f. b. s.) : ustufa, sırmalı kumaş, sırma ile işlenmiş, (bkz. : zer-beft).

zer-beft

: زربفت

(f. b. i.) : ustufa, sırmalı kumaş, (bkz. : zer-bâfte).

zer-cedvel

: زرجدول

(f. a. b. i.) : g. s. sahife kenarlarına altınla çekilen çizgiler.

zerd

: زرد

(f. s.) : 1) sarı. (bkz. : asfer). 2) solgun soluk. Rûy-i zerd : sararmış, solgun yüz.

zerd, zered

: زرد ، زرد

(a. i. c. : zürûd) : halka halka örülmüş savaşçı zırhı.

zerd-âb

: زراب

(f. b. i.) : 1) beyaz şarap. 2) safra. 3) cerahat, irin.

zerd-âlû

: زرابي

(f. b. i.) : "zerd =sarı + âlû = erik = sarı erik" : zerdali.

zerde

: زرده

(f. i.) : 1) zerde; safran, pirinç ve şekerle pişirilen bir tatlı. 2) yumurta sarısı. 3) safran. Pilâv ü zerde (pilâv ve zerde) : düğün yemeği.

zerde-çâv

: زردهچاو

(f. b. i.) : zerdeçal boyası.

zerde-çûb

: زردهچوب

(f. b. i.) : (bkz. : zerde-çâv).

zerd-fâm

: زردهفام

(f. b. s.) : sarı renkli.

zerd-gûş, zerd-gûşe

: زردهگوش ، زردهگوشه

(f. b. s.) : 1) ürkek, korkak. 2) ikiyüzlü, (bkz. : mürâî).

zerdî

: زردي

sarılık, sarı renkte olma.

zer-dost

: زردوست

(f. b. s.) : hasis, cimri.

zer-dûz

: زردوز

(f. b. i. c. : zer-dûzân) : 1) sırma işleyici. (bkz. : sîm-keş). 2) s. sırmalı, kılâptanlı.

zer-dûzân

: زردوزان

(f. b. i. zer-dûz'un c.) : sırma işleyicifer. (bkz. : sîm-keşân).

zerdüşt

: زردشت

(f. h. i.) : 1) ateşe tapan, (bkz. : gebr). 2) nur ve zulmet diye iki ilâh'a inanma akidesini kuran adam, Zaratustra. (bkz. : gebr, mecûsî).

Zerdüştî

: زردشتي

(f. s. ve i.) : 1) Zerdüşt dîninde olan kimse. 2) ateşe tapan, Mecûsî. (bkz. : âteş-perest, gebr, mecûsî).

zer-efşân

: زرافشان

(f. b. s.) : 1) altın saçıcı. 2) altın kakmalı. 3) i. makbul bir lâle nevi. 4) i. g. s. kitap ciltlerinde görülen bir süsleme motifi. 5) i. kadın adı. —.

zer-ender-zer

: زراندرزر

(f. b. i.) : g. s. süslemede ikinci defa altın tabakası ile kaplama.

zer-endûd

: زراندود

(a. f. b. s.) : altınyaldızlı, (bkz. : müzehheb).

zer-ger

: زرگر

(f. b. i. c. : zer-gerân) : kuyumcu.

zer-ger-i kâmil

:  

usta kuyumcu.

zer-gerân

: زرگران

(f. b. i. zer-ger'in c.) : kuyumcular.

zer-gerdân

: زرگردان

(f. b. i.) : tar. Ok nevilerinden biri.

zer-gerî

: زرگري

(f. b. i.) : kuyumculuk.

zer-gûn

: زرگون

(f. b. s.) : altın renkli, altın gibi sarı olan.

zer-hırîd, zer-nırîde

: زرخريد ، زرخريده

(f. b. s. ve i.) : satın alınmış [kimse] ; köle.

zer'iyyâl

: زرعيات

(a. i. c.) : ekim işleri.

zerk

: زرق

(a. i.) : 1) hîle, riya, ikiyüzlülük. 2) şiringa yapma, şırınga etme.

zerka'

: زرقا

("ka" uzun okunur, a. s.) : 1) [uğursuzluğiyle tanınmış bir Arap kadınının adından kinaye olarak] gök gözlü [kadın] . 2) gök mavisi. 3) mavi [göz] , ["ezrak" in müennesidir]

zerk-âlûd

: زرقآلود

(a. f. b. s.) : riya karışık, riyali.

zer- kâr

: زركار

(f. b. s.) : altın işleme, sırma ile işlenmiş, kılaptanlı.

zer-kârî

: زركاري

(f. b. i.) : altın işlemecilik.

zer-keş

: زركش

(f. b. s.) : 1) altın tel yapan. 2) altın işlemeli, altın kakmalı, (bkz. : murassa').

zerk-fürûş

: زركلاه

(a. f. b. s.) : M-leci, ikiyüzlü, (bkz. : hîle-bâz, mürât).

zer-kûb

: زركوب

(f. b. s.) : 1) altın dövücü, altın yaprak yapıcı, sarı yaldız yapan. 2) h. i. Hz. Mevlânâ'nın yakınlarından Salâhüddîn hazretleri

zeri'

: زرع

(a. s.) : araya giren, şefaat edici.

zer-külâh

: زر كلاه

(f. b. i.) : tar. saray ka

zer'î

: زريعه

(a. s. c. : zer'iyyât) : fık. arşınla ölçülen [şey]

zeri'

: ذريع

(a. s.) : çabuk, kolay olan. Mevt-i zeri' : çabuk, kolay ölüm.

zerîa

: زرعي

(a. i.) : vesile, bahane sebep, fırsat.

zerin

: زرين

(f. s.) : altından veya al-tına benzer olan, altın gibi sarı; parlak, (bkz ; zerrin).

zerine

: زرينه

(f. s.) : 1) altına benzer olan. 2) i. ekmek kırıntısı ile yapılmış çorba.

zer'iyyât

: ذرعيات

(a. i. zer'î nin c.) : arşınla ölçülen şeyler. pıcılarmın başlarına giydikleri üsküf, [altın tel işlemeli olduğu için bu ad verilmiştir]

zer-mühre

: زرمهرا

(f. b. i.) : (bkz. : mühre7).

zer-nigâr

: زرنگار

(f. b. s.) : 1) altınla işlenmiş, yaldızlı. 2) i. kadın adı. (f. b. i.) : kılıç, kalemtıraş gibi şeyler üzerine kakma altınla yapılar işleme, süs, yazı.

zer-nuvıs

: زرنويس

(f. b. i.) : tar. altın yaldızla yazı yazan hattat, müzehhip.

zerr

: ذر

(a. i.) : karınca yumurtası. Ebû-zerr : eshâb-ı kirâm'dan zühd ve takvaca meşhur bir zat.

zerrâ'

: زراع

(a. i.) : ekinci, çiftçi.

zerrâd

: زراد

(a. i.) : zırh örücü; ustazırhçı.

zerrâh, zürrâh

: زراح ، زراح

(a. c. : rzerârîh) : zool. kuduz böceği.

zerrâk

: زراق

(a. s. zerk'den) : çok mürât, ikiyüzlü, (bkz. : sâlûs).

zerrât

: ذرات

(a. i. zerre" nin c.) : zerreler, pek ufak parçalar, moleküller, fr. molecuies.

zerre

: ذره

(a. i. c. : zerrât) : pek ufak parça, molekül, fr. molecule.

zerre-vâr

:  

zerre gibi, gayet küçük, pek az.

zerrevî

: ذروي

(a. s.) : 1) zerreye âit, zerre ile ilgili. 2) kim. *molekülsel.

zerrin

: زرسين

(f. s.) : 1) altından yapılmış, altın. 2) altın gibi sarı. 3) parlak. 4) i. kadın adı. 5) i. bot. fulya.

zerrîn-kadeh

: زرينكدح

bot. nergis çiçeği.

zer-rîşte

: زررشته

(f. b. i.) : 1) altın tel; sırma. 2) s. sarı.

zer-sâ

: زرسا

(f. b. s.) : altın ezici, varakçı.

zer-sîne

: زر سينه

(f. b. s.) : sarı göğüslü; altın sarısı gibi göğüs.

zer-sinâs

: زرشناس

(f. b. s. ve i.) : "altın tanıyan" : sarraf.

zer-târ

: زر تار

(f. b. i.) : 1) altın tel, . sırma. 2) Güneş ışını. 3) kadın adı.

zer-târi

: زر تاري

(f. t. s.) : altın veya sırma ile işlenmiş veya dokunmuş.

Zertüşt

: زرتشت

(f. h. i.) : (bkz. : Zer-düşt).

zer-ver

: زرور

(f. b. s.) : altın yaldızlıolan.