zeâfir

: زعافر

(a. i. za'frân'ın c.) : safranlar.

zeamet

: زعامت

(a. i.) : tar. Osmanlılar devrinde Sipâhilere verilen en büyük timar.

zeâzi'

: زعازع

(a. i. za'zaa'nın c.) : sarsmalar, ırgalamalar.

zeb

: زب

(a. i.) : (bkz. : zebb).

zebâb

: زباب

zool. âdî kara sinek. zebâb-ı lâhmî (et sineği) : mavi sinek.

zebâbe

: زبابه

(a. i.) : yaban faresi.

zebâd

: زباد

(a. i.) : 1) kalemis (gale-i misk) yağı. 2) misk kedisi

zeban

: زبان

(f. i.) : 1) dil, lisan. anat. dil. Ateş-zebân : uzdilli. 3) lügat; lehçe.

zebân-âver

: زبان آور

(f. b. s.) : 1) dîle getirilen, çok söylenen. 2) düzgün söz ve şiir söyliyen.

zebân-dırâz

: زبان دراز

(f. b. s.) : dil uzatan atıp tutan.

zebân-dırâzî

: زباندرازى

(a. b. i.) : dil uzatma atıp tutma.

zebâne

: زبانه

(f. i.) : 1) terazi ve benzeri gibi bazı aletlerin dili. 2) alev ateş yalını.

zebâne-keş

: زبانه كش

(f. b. s.) : alevli, alevlenen, yalınlı.

zebâni

: زبانى

(a. i. c. : zebâniyân) : cehennemlikleri cehenneme atmaya me'mur edilen melek.

zebâniyân

: زبانيان

(a. i. zebânî'nin c.) : zebâniler (bkz. Zebâniye)

zebâniye

: زبانيه

(a. i. zebânî'nin c.) : zebânîler. (bkz. : zebâniyân).

zebân-zed

: زبانزد

(f. b. s.) : dil persengi, söylenen, söylenir olan; alışılmış, kullanışlı, yayılmış [söz]

zebâric

: زبارج

(a. i. zeberced'in c.) : zebercetler.

zebâyih

: ذبايح

(a. i. zebîha'nın c.) : 1) kurbanlık hayvanlar. 2) kurban edilmiş hayvanlar. [aslı : zebâih dir]

zebb

: زب

(a. i.) : kovmak.

zebed

: زبد

(a. i. c. : ezbâcl, zübed) : köpük.

zeber

: زبر

(f. i.) : üst. (bkz. : fevk).

Zîr ü zeber

:  

altüst.

zeberced

: زبرجد

(a. i. c. : zebâric) : zümrütten daha açık yeşil olan ve zümrüt kadar değeri olmayan bir süs taşı.

Zeberced

: زبرجدى

(a. s.) : 1) zebercetle ilgili. 2) zebercet renginde, fıstıkî;

zeber-dest

: زبردست

(f. b. s.) : 1) eli üstün. (bkz. : galib). 2) mahir.

zeber-destî

: زبردستى

(f. b. i.) : 1) el üstünlüğü, (bkz. : galibiyyet). 2) mahâretlilik.

zeberîn

: زبرين

(f. zf.) : üstteki. Leb-i zeberîn : üst dudak.

zebh

: ذبح

(a. i.) : boğazlama.

zebhiyye

: ذبحيه

(a. i.) : kasaplardan, kestikleri hayvanlar için alınan vergi.

zebîb

: زبيب

(a. i.) : 1) kuru üzüm. 2) kuru incir. 3) zool. yılan, akrep gibi hayvanların zehiri.

zebîh

: ذبيح

(a. s. zebh'den) : 1) kesilmiş veya kesilecek kurban. 2) Hz. İsmail ile Hz. Muhammed (Alehisselâm)'in babası Hz. Abdullah'ın lâkabı.

zebîha

: ذبيحه

(a. i. c. ; zebâyih') : 1) kurbanlık hayvan. 2) kurban edilmiş hayvan.

zebîheyn

: ذبيحين

(a. i. c.) : iki kurban. İbn-üz-zebîheyn : (= iki kurbanın oğlu) : Hz. Muhammed (Alehisselâm).

zebîl

: زبيل

1) gübre, fışkı. 2) pislik.

zebîr

: زبير

(a. i.) : 1) mihnet, sıkıntı. 2) mektup; yazılmış şey.

zebl

: ذبل

(a. i.) : deniz kaplumbağasının kabuğu.

zebr

: زبر

(a. i.) : 1) kitap, cüz. 2) kitap yaprağı. 3) yazı yazma. 4) söz. 5) yazı. 6) zekâ. 7) s. kuvvetli, sağlam [adam]

zebûn

: زبون

(f. s.) : zayıf, güçsüz, âciz.

zebünî

: زبونى

(f. s.) : zayıflık, acizlik, güçsüzlük.

zebûn-küş

: زبونكش

(f. b. s.) : düşkün ezen, kendinden zayıfa gücü yeten ve yüklenen.

zebûr

: زبور

(a. i.) : 1) kitap. 2) mektup. 3) (h. i.) : Hz. Davud'a nazil olan mukaddes kitap.