zâr

: زار

(f. s.) : isimlere eklenerek yer adı bildirir. Çemen-zâr : çimenlik. Gül-zâr : güllük. Lâle-zâr : lâle bahçesi. gibi.

zâr

: زار

(f. s.) : 1) [sesle] ağlıyan, inliyen Âfik-ı zâr : inliyen âşık. Bülbül-i zâr : inliyen bülbül. Dil-i zar : inliyen gönül. 2) zayıf, dermansız. Cism-i zâr : zayıf vücut.

zar'

: ضرع

(a. i. c. : zuru') : 1) meme. 2) süt veren hayvan memesi. Zer'ü zâr : tahıl ve süt ürünü.

zarâet, darâet

: ضراعت

(a. i.) : alçalma, kendini küçültme, (bkz. : darâet).

zarafet

: ظرافت

(a. i.) : 1) zariflik, naziklik, incelik. 2) davranış, söyleyiş, giyim ve kuşam inceliği.

zarâfet-i fikriyye

:  

fikre âit zarafet.

zarâfet-perver

: ظرافتپرور

(a. f. b. s. c. : zarâfet-perverân) : zarafete düşkün olan.

zarâfet-erverân

: ظرافتپروران

(a. f. b. s. zarâfet-perver'in c.) : zarafete düşkün olanlar.

zarâfet-perverân-ı kibâr-zâdegân

:  

kibar çocuklarının zarafete düşkün olanları.

zarâgım

: ضراغم

(a. i. zırgam'ın c.) : arslanlar. (bkz. : darâgım).

zarâif

: ظرائف

(a. s. zarîfs'nin c.) : zarif, ince şeyler.

zarar

: ضرر

(a. i. c. : ezrâr) : 1) Bir menfaatin bozulması veya kaybolması. 2) ziyan, eksiklik, kayıp.

zarar-ı âmm

:  

huk. umûma âit, yânî umûmî bir camiaya ("topluma) veya bir köy veya bir kasaba veya bir mahalle, yahut bir sokak ahâlîsine şümulü olan zarar.

zarar-ı hâss

:  

huk. bir veya birkaç şahsa münhasır bulunan zarar.

zarar-ı malız

:  

fık. kendisinin faydası yerine zararı olan.

zarar-ı ma'nevî

:  

huk. tazminat.

zarar-bîn

: ضرر بين

(a. f. b. s.) : fık. meydanda, aşikâr olan zarar.

zarar-dîde

: ضرر ديده

(a. f. b. s.) : zarar, ziyana, kaybe uğramış olan.

zarb

: ضرب

(a. i. c. : durûb) : (bkz. : darb).

zarbân

: ضربان

(a. i.) : zool. kertenkeleye musallat olan, kedi büyüklüğünde yırtıcı bir hayvan.

zarb-hâne

: ضربخانه

(a. f. b. i.) : (bkz. : darb-hâne).

zarf

: ظرف

(a. i. c. : zurûf) : 1) kab, kılıf, mahfaza. 2) içine mektup konulan kâğıt kap. 3) gr. bir fiilin, bir sıfatın veya başka bir zarfın mânâsına "yer, zaman, nicelik, nitelik" gibi bakımlardan başkalık katan kelime.

zarf-ı zaman

:  

gr. zaman gösteren zarf, kelime : "erken", "geç" gibi.

zarf-ı mekân

:  

gr. mekân gösteren zarf, kelime : "burada; bayırda; dışarı, içeri. . " gibi.

zarfiyyet

: ضرفيت

(a. i.) : gr. zarflık, bir kelimenin zarf olma hâli, zarf olarak kullanılması.

zarî

: ضری

(a. i.) : hek. kanı durmıyan damar.

zarî'

: ضري

(a. s.) : memesi büyük olan [kadın, hayvan]

zari'

: ضريع

(a. s. zer'den. c. : zürra') : ekin eken, çiftçi.

zârî

: زارع

(f. i.) : ağlayıp sızlama.

zaribe

: ضريبه

(a. î.) : huk. [eskiden] 1) bir kimsenin üzerine tarh ve tahmîl edilen haraç, cizye, gümrük rüsumu gibi muayyen bir vazîfe. 2) bir kölenin çalışıp efendisine vermesi meşrut olan kazancı.

zarif

: ظريف

(a. s. c. : zurefâ) : 1) zarâfetli, güzel, şık. 2) nâzik, ince, yakışıklı, beğenilir tavır ve edalı. 3) ince nükteli, ince nüktelerle konuşan.

zarîf-âne

: ظريفانه

(a. zf.) : zarîf olana yakışacak şekilde, zariflikle, incelikle, (bkz. : nâ-zik-âne).

zarifâi

: ظريفات

(a. i. zarîfe'nin c.) : (bkz. : zarâif).

zarife

: ظريفه

(a. s.) : 1) zarif şey. 2) t. kadın adı. ["zarif" kelimesinin müennesi]

zarife

: زارفه

(a. s.) : fazla, lüzumsuz [söz]

zarîh, darîh

: ضريح

(a. i.) : mezar.

zarr

: ضر

(a. i.) : zarar.

zârr

: ضار

(a. s.) : zararlı.

zarr, zarre

: ضر ، ضره

(a. s.) : zarara sebebolan.

zarrâ'

: ضراء

(a. i.) : 1) mihnet, keder. 2) şiddet, (bkz. : darrâ').

zarta

: ضرطه

(a. i.) : osuruk.

zarûrât

: ضرورات

(a. i. zarûret'in c.) : zaruretler, muhtaçlıklar, yoksulluklar; sıkıntılar.

zaruret

: ضرورت

(a. i. c. : zarûrât) : 1) çaresizlik. 2) muhtaçlık, yoksulluk; sıkıntı. Bi-ı-zarure : çaresiz, ister istemez.

zarurî, zarûriyye

: ضروری ، ضروريه

(a. s.) : mecburî, zorunlu [iş] , ister istemez olacak olan [iş] . Emr-i zarurî : ister istemez yapılacak iş. Ihiiyâcât-ı zarûriyye : yaşamak için mutlaka lüzumlu olan şeyler. Masârif-i zarûriyye : zarurî masraflar, harcanması gerekli olan giderler.

zarûriyve-i mutlaka

:  

mant. zorunlu.

zarûriyyât

: ضروريات

(a. i. zarûrî'nin c.) : mecburî, zorunlu işler, ister istemez olacak olan işler.

zâr zâr

: زار زار

(f. zf.) : yanık yanık, hazin hazin, [sesle] ağlıya ağlıya.