zan

: ظن

(a. i.) : (bkz. : zann).

zanbak

: زنبق

(a. i.) : bot. zambak.

zanbakıyy-üs-sekl

:  

bot. deniz lâleler!.

zânî

: زانی

(a. s. zinâ'dan.) : zina eden [erkek]

zanîn

: ظنين

(a. s.) : töhmeti!, suçlu [adam]

zâniye

: زانيه

(a. s. zinâ'dan. c. : zevânî) : zina eden [kadın] , (bkz. : fahişe).

zank

: ضنك

(a. s.) : 1) dar şey, dar yer. (bkz. : teng1. . 2) i. darlık, sıkıntı.

zânn

: ظان

(a. s.) : zannedici, eden, sanan.

zann

: ظن

(a. i. c. : zunûn) : 1) sanma, sanı, sezme. 2) şüphe, işkil. Hüsn-i zann : birini iyi zannetme, iyi sanma. Sû-i zann : kötü fikir besleme, kötü sanma.

zann-i galib

:  

("ga" uzun okunur) : kuvveti, hakikate en yakın olan zan.

zann o tahmin

:  

fels. sanı.

zannî

: ظنی

(a. s.) : zanne âit, zan ile ilgili.

zanniyyyât

: ظنيات

(a. C.) : asılsız şüpheler, tereddütlü sanmalar.

zânû

: زانو

(f. i.) : diz.

zânû-be-zinû

: زانو بزانو

(f. zf.) : diz dize.

zânû-be-zemîn

: زانو بزمين

(f. zf.) : dizini yere koyarak, diz çökerek.

zânû-ber-zânû

: زانو برزانو

(f. zf.) : diz dize.

zânû-ber-zemîn

: زانو برزمين

(f. zf.) : dizini yere koyarak, diz çökerek.

zânû-ber-zemîn-i tazarru' ve ibtihâl

:  

diz çöküp yalvaran.

zanon

: ظنون

(a. s.) : düşüncesi ve tedbîri kıt olan [adam]

zânû-zede

: زانو زده

(f. b. s.) : diz çökmüş.

zânû-zen

: زانو زن

(f. b. s.) : diz çökmüş.