za'f

: زعف

(a. i.) : hemen, derhal öldürme.

za'f

: ضعف

(a. i.) : zayıflık, kuvvetsizlik, arıklık.

za'f-ı basar

:  

miyopluk.

za'fı pîrî

:  

yaşlılıktan gelen kuvvetsizlik.

za'f-ı te'lîf

:  

ecf. anlamayı güçleştirecek kadar ibarenin karışık olması.

zafâir

: ضفائر

(a. i. zafîre'nin c.) : örülmüş saçlar.

zafâyir

: ضفاير

(a. i. zafîre'nin c.) : (bkz : zafâir).

zafer

: ظفر

(a. i.) : 1) birçoü emek netîcesinde maksada ulaşma, başarma. 2) düşmanı yenme, üstün gelme. Tâlc-ı zafer : anıt olarak yapılan veya şenliklerde yer yer caddelere kurulan kemer.

za'ferân

: زعفران

(a. i. c. : zeâfir) : safran.

za'ferân-ı kâzı'b

:  

bot. papağan yemi.

za'feran-ül-hadîd

:  

demir pası.

za'ferânî

: زعفرانی

(a. s.) : safran gibf, safran renginde olan.

zafer-nâme

: ظفرنامه

(a. f. b. i.) : 1) Zafer üzerine yazılan kaside. 2) bir zaferi anlatan yazı, eser. 3) Ziya Paşa'nın meşhur hicviyesi.

zafer-yâb

: ظفرياب

(a. f. b. s.) : 1) Zafer bulan, başarı gösteren, aradığı şeye erişen. 2) üstün gelen.

za'fî

: ضعفی

(a. s.) : za'fa, kuvvetsizliğe, dermansızlığa âit, bununla ilgili.

zifir

: ظافر

(a. s.) : zafer kazanan, (bkz : galib).

zafîr

: ضفير

(a. i.) : hek. sinir demeti, fr. plexus.

zafîr

: ظفير

(a. s. zafer'den.) : zafer bulan, zafere erişen.

za'fiyyet

: ضعفيت

(a. i.) : zayıflık, güçsüzlük, dermansızlık.