yed |
: | يد |
(a. i. c. : eyâdî, eydî, yüdî) : 1) el. (bkz. : dest). 2) kuvvet, kudret, güc. 3) vardım. 4) vâsıta. 5) mülk. |
yed be yed, yeden biyedin |
: |
elden ele, doğrudan doğruya, vasıtasız. |
|
yed-i adil |
: |
huk. münâzaalı şeyin saklanması ve idaresi kendisine verilen kimse, fr. sequeslre, consignataire. (bkz. : yed-i emin, yed-i mürtekin). |
|
yed-i beyzâ |
: |
(en beyaz el) : Hz. Musa'nın Fir'avune karşı; mucize olarak görünen parlak eli, |
|
yed-i emîn |
: |
kanunen güvenilir kimse olarak seçilen kişi. |
|
yed-i husûmet |
: |
huk. bir malı, mülkü olarak elinde bulunduran kimsenin yedi. [meselâ : bir kimse diğer kimsenin elinde bulunan bir malın kendisine âit olduğunu iddia eder ve müddeâaleyh de o malın kendi mülkü olduğunu dermeyân eylersa bu müddeâaleyhin yedi, yed-i husûmet olmuş olur] |
|
yed-i mürtehin |
: |
huk. (bkz. : yed-i adil, yed-iemîn). ' |
|
yed-i niyabet |
: |
huk. başkasının malını ona niyâ-beten elinde bulunduran kimse, [meselâ : bir kimseye sahibi tarafından veda olarak bırakılan mal üzerinde o kimsenin yedi gibi] |
|
yed-i tâir |
: |
kanad. |
|
yed-i tasarruf |
: |
sahiplik, sâhibolma. |
|
yed-î tûlâ |
: |
(en uzun el) : tam, çok geniş bilgi [bir sahada] |
|
yed-i vâhid |
: |
inhisar usûlü, "tekel. |
|
yed-ullah |
: |
Allah'ın kudreti. |
|
yed-üd-dehr |
: |
zamanın uzaması. |
|
yed-ür-rih |
: |
rüzgârın kuvveti. |
|
yed-üt-tâir |
: |
kuşun kanadı. |
|
yedân |
: | يدان |
(a. i. c.) : eller [iki el] , (bkz : yedeyn). |
yedeyn |
: | يدين |
(a. i. c.) : iki el. Zü-l-yedeyn : iki eli de bir el gibi kullanabilme, iki elli. |