yab

: ياب

(f. s.) : 1) yâften mastarından emr-i hâzır. 2) "bulucu, bulan; bulunan, ele geçen" mânâlarına gelerek *birleşik kelimeler yapar. Fenâ-yâb : fena bulan, mahvolan. (bkz. : fânî). Nâ-yâb : bulunmaz, bulunmıyan. (bkz. : ender, nâdir). Şifâ-yâb : şifâ bulan, iyileşen. gibi.

yâbân

: يابان

(f. i.) : çöl, sahra, (bkz. : beyaban).

yabani

: ياباني

(f. s.) : yabana mensup, ıssız yerde yaşıyan; vahşî, (bkz. : yebânî).

yâbende

: يابنده

(f. s.) : 1) bulucu, bulan. 2) keşfeden, fr. exploiteıır. (bkz. : kâşif).

yâbis

: يابس

(a. s.) : kuru. Ratb-i yâbis : yaş, kuru, yaştan, kurudan bir şeyin her türlüsü.

yibnâk

: يابناك

(f. s.) : bulan, bulucu.