viâ |
: | وعاء |
(a. i. c. : ev'iye) : 1) kab, mahfaza! Ism-i viâ : a. gr. kab ismi [şekerlik, tuzluk gibi] . 2) biy. damar, (bkz. : reg). |
viâiyyet |
: | وعائيت |
(a. i.) : kab hâlinde olma. |
vibâr |
: | وبار |
(a. i. vebr'in c.) : zool. aktavşanlar; Arabistan tavşanları, (bkz. : vibâre, vubûr). |
vibâre |
: | وباره |
(a. i. vebr'in o.) : (bkz. : vibâr, vubûr). |
vicâ' |
: | وجاء |
(a. i.) : iğdiş etme, burma- [hayvanı] |
vicâ' |
: | وجاع |
(s. i. vecâ'ın c.) : ağrılar, sızılar. |
vicâh |
: | وجاه |
(a. i. vech'den) : yüzleşme, yüz yüze gelme, (bkz. : muvacehe. |
vicahen |
: | وجاها |
(b. zf.) : yüzyüze gelerek, yüzüne karşı, (bkz. : muvâceheten). |
vieâhî, vicâhiyye |
: | وجاهی ، وجاهيه |
(a. s.) : yüzyüze olan. Muhâkeme-i vicâhiyye : yüzyüze olan mahkeme, duruşma. |
vicâr |
: | وجار |
(a. c. : evc're/ vücür) : kurt, arslan gibi yırtıcı hayvan yatağı; in. sel suyunun oyduğu yer. |
viced |
: | وجد |
(a. i.) : zengin olma. |
vicdan |
: | وجدان |
(a. i.) : 1) bulma, bir şeyi bir halde görme. 2) duyma, duygu. 3) kendinden geçme, dalma. 4) insanın içindeki iyi ile kötüyü ayırdeden duygu. 5) din, inanç. Hürrivyet-i vicdân : dînî inançta, din töreni yapmada serbestlik. 6) kadın adı. |
vicdanen |
: | وجدانا |
(a. zf.) : 1) vecd ile, kendinden geçip dalarak. 2) vicdanca, içten, yürek duygusu ile. |
vicdanî, vicdâniyye |
: | وجدانی ، وجدانيه |
1) vecd ile, kendinden geçip dalmakla ilgili. 2) kal-bî his ile, yürek duygusu ile ilgili. |
vicdâniyyet |
: | وجدانيت |
(a. i. c.) : vicdana ait haller, hususlar, nitelikler. |
vicdân-sûz |
: | وجدانسوز |
(a. f. b. s.) : vicdana acı veren, yürek yakan. |
vidac |
: | وداج |
anat. boyun damarlarından birî. |
vidâd |
: | وداد |
(a. i.) : 1) sevme, sevgi. 2) dostluk, (bkz. : vidd). |
vidd |
: | ود |
(a. i.) : sevme, sevgi, dostluk, (bkz. : muhabbet, vedd, vüdd). |
vifâdet |
: | وفادت |
(a. i.) : elçilik. |
vifâk |
: | وفاق |
(a. i.) : 1) uygunluk, aynı düşüncede olma. (bkz. : muvafakat). 2) barış. |
vihâd |
: | وهاد |
(e. i. vehd, vehde'nin c.) : uçurumlar, derin vâdîler. |
vihâm |
: | وحام |
(a. i.) : gebe kadının aş yermesi. |
vihâm |
: | وخام |
(a. s. vahîm'in c.) : vahîm olan şeyler, (bkz. : vahâmâ). |
vika' |
: | وقاع |
("ka" uzun okunur, a. i.) : 1) (bkz. : cima'). 2) savaş, (bkz. : ceng, harb, perhâş). |
vikân |
: | وکان |
(a. i.) : eşek palan. |
vikaye |
: | وقايه |
("ka" uzun okunur, a. i.) : 1) kayırma, koruma, esirgeme. 2) hek. herhangi bir hastalık için önleyici tedbir alma. [nazımda "vikayet" şeklinde de kullanılır] |
vikaye harfi |
: |
gr. kaynaştırma harfi. |
|
vikayet |
: | وقايت |
("ka" uzun okunur, a. i.) : koruma, sahip çıkma. |
vikr |
: | وقر |
(a. i. c. : evkar) : ağır yük. [at, katır ve eşek yükü için kullanılır] |
vilâ' |
: | ولاء |
(a. i.) : 1) birbirinin ardı sıra gelme. 2) ahbaplık, dostluk, yakınlık, (bkz : vedd, vidd, vüdd). |
vilad |
: | ولاد |
(a. i.) : doğurma. |
vilâdet |
: | ولادت |
(a. i.) : 1) doğurma. 2) o. doğma. |
vilâdet-i hümâyûn |
: |
pâdişâhın doğumu. |
|
vilâdî, vilâdiyye |
: | ولادی ، ولادطه |
(a. s.) : fels. anadan doğma, fr. congenital. |
vilâ-kâr |
: | ولاکار |
(a. f. b. s.) : dost, ahbap, (bkz. : vilâ-perver). |
vilâ-perver |
: | ولاپرور |
(a. f. b. s.) : dost. (bkz. : muhibb). |
vilâyât |
: | ولايات |
(a. i. vil-âyet'in c.) : vilâyetler, iller. |
vilâyet |
: | ولايت |
(a. i. c. : vilâyât) : 1) bir şeyi kudretle elde etme. 2) birine kefil olma. 3) dostluk, muhabbet, 4) il. |
vildân |
: | ولدان |
(a. i. velîd'in c.) : 1) yeni doğmuş çocuklar. 2) kullar, köleler. 3) erkek ve kadın adı. |
vilde |
: | ولده |
(a. i. veled'in c.) : çocuklar, erkek evlâtlar, okullar, (bkz. : ev!8d). |
vîle |
: | ويله |
(f. i.) : yüksek ses. (bkz. : feryâd). |
vîn |
: | وين |
(f. i.) : 1) renk, boya. 2) siyah üzüm. |
virâd |
: | وراده |
(a. i. verd'in c.) : bot. güller, (bkz. : vürd). |
vîrân |
: | ويران |
(f. s.) : 1) yıkık, yıkılmış. (bkz. : harâb). 2) kederi?, üzgün. |
vîrâne |
: | ويرانه |
(f. i.) : yıkılmış veya pek harâbolmuş yer, yapı. |
virâni |
: | ويرانى |
(f. i.) : viranlık, haraplık. |
virâset |
: | وراثت |
(a. i.) : [kelimenin aslı bu olduğu halde "veraset" şekli yaygındır] , (bkz. : veraset). |
vird |
: | ورد |
(a. i. c. : evrâd) : belli zamanlarda okunması âdet olan Kur'ân cüzleri, duaları. |
vird-i zeban |
: |
diline dolama. |
|
visâb |
: | وثاب |
(a. i.) : 1) atlama, sıçrama. 2) döşek, yatak, (bkz. : serîr). |
visâd, visâde |
: | وساد ، وساده |
(a. i.) : yastık; şilte. Arîz-ül-visâd : tenbel adam. |
visâde-nişîn |
: | وساده نشين |
(a. f. b. s.) : yastığa yaslanıp oturan. |
visâk |
: | وثاق |
(a. i.) : 1) bag, rabıta, (bkz : vesâk). 2) andlaşma, sözleşme [yeminle-] |
visâk |
: | وثاق |
(a. i. vesîk'in c.) : 1) çok sağlam ve kuvvetli bağlar, 2) andlaşmalar, yemin etmeler. |
visal |
: | وصال |
(a. i. vasl'dan) : 1) ulaşma, bitişme. 2) sevgiliye kavuşma, (bkz. : vuslat). 3) müz. Türk müziğinin en az beş altı asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış numunesi yoktur. |
visâm |
: | وسام |
(a. s.) : damgalı, nişanlı. |
visâm |
: | وسم |
(a. s. vesîm'in c.) : 1) güzel yüzlüler. 2) rastıklılar. 3) damgalılar, (bkz. : vü-semâ). |
vişâh |
: | وشاح |
(a. i. c. : veşâih, evşiha) : boyuna çapraz takılan üstü sırma ve mücevherle işlenmiş muska. |
vişâm |
: | وسم |
(a. i. veşm'in c.) : dövmeler, (bkz. : veşm). |
vişn-âb |
: | وشناب |
(f. b. i.) : ["vişne-âb" dan] , vişne şurubu, vişne şerbeti. |
vitr |
: | وتر |
(a. s.) : 1) tek, yalnız, tenha. 2) Selât-i vitr (vitir namazı) : yatsı namazından sonra kılınan üç rek'at namaz. 3) i. kurban bayramından bir gün önceki gün. |
vizr |
: | وزر |
(a. i. c. : evzâr) : 1) günah, suç. (bkz. : ?sm, zenb). 2) alırlık, yük. (bkz. : sıklet). |