ver

: ور

(f. e.) : ve, eğer; "ve er" den kısaltma, (bkz. : er).

ver (-)

: ور

(f. s.) : "sâhib, mâlik; usta" mânâlarına gelerek *birleşik kelimeler yapar. Dâni$-ver : âlim; Suhan-ver : şâir, edip. gibi.

verâ'

: وراء

(a. i.) : 1) arka, geri, öte. Mâ-verâ : bir şeyin arkasında, ötesinde bulunan şey.

verâ-i cebel

:  

dağın arkası. 2) başka, gayri. 3) kıç, geri, dübür.

ver'a

: ورعه

(a. i.) : korkaklık. (bkz. : bîm, havf, ru'b, ters)

verâ

: وراء

(a. i. c. : verâyâ) : halk, mahluk; âlem, kâinat. Ahkar-ül-verâ : halkın en âcizi. Efkâr-ül-verâ : halkın en fakiri. Hayr-ül-verâ (mahlûkların hayırlısı) : Hz. Muhammed (Alehisselâm).

vera'

: ورع

(a. i.) : haramdan kaçınma. Ehl-i vera' : dîne bağlı, dindar, (bkz. : müttekı, verâ' verâat, zâhid).

verâ, verâat

: وراع ، وراعت

(a. i.) : (bkz. : vera').

verâkı

: وراقى

(a. i. verka'ın c.) : güvercinler.

veraset

: وراست

(a. i.) : varislik, mirascılık, mirasta hak sahibi olma. [aslı : "virâset" dir]

verâset-i ırkıyye

:  

doğanın ecdadına benzemesi.

verâset-l selefiyye

:  

geçmişlerin ırsî kudreti.

veraset-i şahsiyye

:  

iki canlının yaklaşmasından doğan yavrunun, ya anasının veya babasının vasıflarından bâzısını almış olması.

verâyâ '

: ورايا

(a. i. verâ'nın c.) : (bkz. : mahlûkat).

verb

: ورب

(a. i.) : yabani hayvan ini.

verd

: ورد

(a. i. c. : evrâd, virâd, vürd) : bot. gül. Mâ-ül-verd : gül suyu. verd-i nâz : 1) naz gülü, nazların gülü; 2) kadın adı.

verdâne

: وردانه

(a. i.) : 1) toplu oklava. 2) koca başlı kertenkele.

verdene

: وردنه

(f. i.) : 1) börekçi merdânesi, oklava. 2) dolap oku.

verdî

: وردی

(a. s.) : bot. güle âit, gül ile ilgili.

verdiyye

: ورديه

(a. i.) : bot. *gülgiller, fr. rosacees.

verek

: ورك

(a. i. c. : evrak) : anat. kalça kemiği.

verekî

: ورکی

(a. s.) : kalçaya âit, kalça ile ilgili.

verem

: ورم

(a. i. c. : evrâm) : 1) şiş, yumru. 2) şişme. 3) hek. verem.

verem-i ebyaz

:  

hek. büyük mafsallarda cildin rengini değiştirmeksizin meydana gelen şişkinlik.

verese

: ورثه

(a. i. vâris'in c.) : mirasçılar. Beyn-el-verese : mirasçılar arasında.

verîd

: وربد

(a. i. c. : evride, vurûd) : hek. siyah kan daman, "toplardamar, fr. veine.

verîd-i bâb

:  

anat. kapı *toplardamarı, fr. veine porte.

verîd-i ecvef-i süflâ

:  

anat. alt ana 'toplardamar, fr. veine cave inferieure.

verîd-i ecvef-i ulyâ

:  

anat. üst ana 'toplardamar, fr. veine cave superieure.

verîd-i fevk-al-kebed

:  

anat. karaciğer üstü 'toplardamarı, fr. veine sus-hepatique.

verîd-i keylûsî

:  

anat. kilus damarı, fr. veine chylifere;

verîd-i vidâcî

:  

anat. boyun 'toplardamarı, fr. veine jugulaire. Habb-ül-verîd : anat, ensedeki iki kalın sinirden her biri.

verîd-l taht-ı terkova

:  

anat. kürek kemiğinin altından geçen siyah kan damarı (toplardamar).

varîdî, verîdiyye

: وريدی ، وريديه

(a. s.) : anat. "toplardamarla ilgili. İmtisâs-ı verîdî : anat. 'toplardamar vâsıtasiyle olan emilme.

verîk

: وريق

(a. i.) : 1) sık yapraklı ağaç. 2) s. gür sakallı [kimsei.

verîze

: وريزه

(a. i.) : anat. mîdeden ciğere giden damar.

verka'

: ورقاء

("ka" uzun okunur, a. i. c. : verâki') : 1) yabani güvercin, üveyk; güvercin. 2) s. açık boz renk.

verka-yi nâme-ber

:  

posta güvercini.

verrâk

: وراق

(a. i.) : kâğıtçı.

verta

: ورطه

(a. i. c. : vırlt) : 1) varta, çukur yer; uçurum. 2) içinden çıkılması güç iş.

verz

: ورز

(f. i.) : (bkz. : verziş).

verze

: ورزه

(f. i.) : İş, san'at, meslek.

verz-ger

: ورزگر

(f. b. i.) : (bkz. : verz-kâr).

verzîde

: ورزيده

(t s.) : ekilmiş, (bkz. : mezru').

verziş

: ورزش

(f. s.) : 1) çalışma; işletme. 2) s. çalışmış.

verziş-kâr

: ورزشکار

(f. b. s.) : çalışkan.

verzis-kârâne

: ورزشکارانه

(f. zf.) : çalışkanlıkla.

verziş-kârî

: ورزشکاری

(f. i.) : çalışkanlık.

verz-kâr

: ورزكار

(f. b. i.) : çiftçi, rençber; işçi.