vâh

: واه

(a. n.) : yâh, yazık, ay. Ah ü vâh : inleyip sızlanma.

vah vah

:  

yazık, acırım.

vâh

: واح

(a. i. c. : vâhât) : çöl ortasında suyu ve yeşilliği olan yer. (bkz. : vaha).

vaha

: واحه

(a. i.) : çöl ortasında suyu ve yeşilliği olan yer.

vahal

: وحل

(a. c. : evhâl, vuhûl) : bataklık, batak, çamurlu yer.

vahal-gâh

: وحلگاه

(a. f. b. i.) : bataklık.

vahal-nâk

: وحلناک

(a. f. b. s.) : çamurlu.

vaham

: وحم

(a. i.) : gebe kadının aş yermesi.

vahâmâ

: وخامی

(a. s. vahîm'in c.) : vahim, ağır, tehlikeli, çok korkulu olan şeyler, (bkz. : vihâm).

vahamet

: وخامت

(a. i.) : 1) hazim güçlüğü, zor hazmedilen şeyin hâli. 2) güçlük, ağırlık. 3) tehlikeli vaziyet, korkulacak hal.

vahâmet-i hava

:  

havanın vahimliği, tehlikeliliği.

vâhasreîâ

: واحسرتا

(a. n.) : eyvah, yazık, (bkz. : vâ-hayfâ).

vahât

: واحات

(a. i. vâh'ın c.) : çöl ortasında suyu ve yeşilliği olan yerler.

vâ-hayfâ

: واحيفا

(a. n.) : eyvah, yazık.

vahdânî

: وحدانی

(a. s.) : Allah'ın birliğine âit; Allah ile ilgili.

vahdâniyye

: وحدانيه

(a. i.) : fels. *tek-tanrıcılık, fr. monotheisme.

vahdâniyyet

: وحدانيت

(a. i.) : birlik, Allah'ın bir oluşu.

vahdet

: وحدت

(a. i.) : 1) yalnızlık, teklik, birlik. 2) tas. Allah'a yakınlık, Allah'a ulaşma.

vahdet-i fikir

:  

fels. tek düşüncelik, fr. monofdesme.

vahdet-i vücud

:  

varlığın tek oluşu; tasavvuf mesleği. 3) ifâde sırasında mevzuun dışına çıkılmaması, yânî maksat ne ise yalnız ondan bahsedilmesi, sözün dallandırılıp budaklandırılmaması.

vahdet-ârâm

: وحدت آرام

(a. f. b. s.) : dinlendirici, rahat yer.

vahdet-gâh

: وحدتگاه

(a. f. b) : yalnız kalınacak yer.

vahdet-güzîn

: وحدت گزين

(a. f. b. s.) : yalnızlığa çekilen.

vahdetiyye

: وحدتيه

(a. i.) : fels. bircilik, fr. monısme.

vahdet-nâme

: وحدتنامه

(a. f. b. i.) : XV. asır bilgin ve safîlerinden Afyonkarahisarlı Abdürrahîm Efendi'nin 1460 (H. 865) de yazdığı manzum tasavvufî eserdir.

vahi, vahiye

: واهی ، واحطه

(a. s.) : boş, mânâsız, faydasız, ehemmiyetsiz fşavl.

vâhib, vâhibe

: واهی ، واحطه

(a. s. vehb'den) : 1) hibe eden, biğışlıyan, bağışlayıcı.

vâhib-ül-âmâl

:  

istekleri gerçekleştiren, Allah. 2) [birincisi] erkek, [ikincisi] kadın adı.

vahîd

: وحيد

(a. s.) : yalnız, tek. (bkz : yekta).

vahîd-üd-dehr; -ül-asr,-üz-zemân

:  

zamanın; devrin tek insanı.

vahîd-ül-cins

:  

bot. erkeklik ve dişilik organlarından yalnız bir tanesi bulunan zümre.

vâhîd-ül-filka

:  

bot. (bkz. : vahîd-ül-filka nebâ-tât).

vahîd-ür-rahîm

:  

zool. en çok bir yavru yapan hayvanlar.

vâhid, vahide

: واحد ، واحده

(a. s. vahdet'den) : 1) tek, bir. Ba'de vâhidün : birbirinden sonra, birer birer, (bkz. : bî-nazîr, münferid, yekta). vahide irca : mat. bire indirme, fr. riduction â l'unite.

vahide karîb fazlalı hâric-i kısmet

:  

mat. bire yakın artıkla bölüm, fr. quotient â une pres par exes.

vahide karib noksanlı hâric-i kısmet

:  

mat. bire yakın eksikle bolüm, fr. quotient a une pres par def aut.

vahiden ba'de vahidin

:  

birer birer, birbirinden sonra.

vâhid-i kıyâsı

:  

mat. *birim, fr. ünite.

vâhid-i kıyâsi-i nârî

:  

kim. kalori.

vâhid-ül-filka nebatat

:  

bot. *birçenekliler, fr. monocotyledones.

vâhid-ül-firâş

:  

jeol. ortoklaz.

vâhid-ül-levn

:  

fiz. tekrenkli, fr. monochroma-tique.

vâhid-ül-levn

:  

fiz. tekanlamlı. fr. univoque.

vâhid-ül-mesken

:  

bot. *bîrevcikli, fr. monoıque.

vâhid-üs-sukbe

:  

zool. tekdeiikliler, fr. mono-tremes. 2) i. erkek adı.

vahiden

: واحدا

(a. zf.) : tek olarak.

vahim, vahime

: واهم ، واهمه

(a. s. vehm'den) : kuran, kuruntulu.

vahîm

: وخيم

vihâm, vahâmâ) : ağır, sonu tehlikeli, çok korkulu.

vahime

: واهمه

(a. i.) : kuruntu kurma hassası.

vahin

: واهن

(a. s.) : zayıf [kimse] , (bkz. : zebûn).

vâhir

: واخر

(a. i.) : 1) diken. 2) iğne.

vahîş

: وحيش

(a. s.) : (bkz. : vahş).

vâhiyât

: وحيات

(a. s. vâhiye'nin c.) : boş, mânâsız, faydas. 'Z, ehemmiyetsiz fşeyl.

vahl

: وحل

(a. i. c. : evhâl, vuhûl) : (bkz : vahal).

vahl-gâh

: وحلگاه

(a. f. b. i.) : bataklık.

vahmâ

: وحمی ، وحما

(a. i.) : aş yeren gebe kadın.

vahş

: وخش

(a. i.) : dört ayaklı hayvanlara arız olan bir hastalık.

vahş

: وحش

(a. s. c. : vahşân, vuhûş) : 1) yabani, ürkek, insandan kaçan [hayvan] . 2) ıssız, tenha [yer]

vahşân

: وحشان

(a. s. vahş'in c.) : 1) yabani [hayvanlar] . 2) ıssız, tenha [yerler] , (bkz. : vuhûş).

vahşet

: وحشت

(a. i.) : 1) vahşîlik, yabanilik. 2) ıssızlık, tenhalık. 3) korku, ürküntü.

vahşet-âbâd

: وحشت آباد

(a. f. b. i.) : ıssız, korku ve ürkeklik veren yer.

vahşet-âgîn

: وحشت آگين

(a. f. b. s.) : çok ıssız, korkunç.

vahşet-âmîz

: وحشت آميز

(a. f. b. s.) : vahşetle karışık.

vahşet-âver

: وحشت آور

(a. f. b. s.) : vahşet, ürküntü getiren, korku veren.

vahşet-engîz

: وحشت انگيز

(a. f. b. s.) : korkunç, (bkz. : mahûf).

vahşet-gâh

: وحشتگاه

(a. f. b. i.) : korku yeri, ıssız yer. (bkz. : vahşet-nâk).

vahset-nâk

: وحشتناك

(a. f. b. s.) : korku veren yer, ıssız yer. (bkz. : vehşet-gâh).

vahşet-zâr

: وحشت زار

(a. f. b. i.) : yabani, ıssız yer.

vahşî, vahşiyye

: وحشی ، وحشيه

(a. s.) : 1) yabani, insandan kaçan. 2) ürkek, korkak. 3) merhametsiz, duygusuz.

vahşî

: وحشی

(a. h. i.) : Uhud Gazâsı'nda Hz. Hamza'yı öldüren köle. [kanı heder edilmişken Mekke'nin fethinden sonra Hz. Peygamber (Aleyhisselâm) tarafından affedilmiştir]

vahşiyyâne

: وحشيانه

(a. f. zf.) : vahşîcesine, vahşîlikle.

vahşûr

: وخشور

(f. i.) : peygamber. (bkz. : nebî, resul).

vahy

: وحی

(a. i.) : bir fikrin veya bir emrin Allah tarafından bir peygambere bildirilmesi, fr. revelation. Emîn-ül-vahy : Cebrail Aleyhisselâm [Allah tarafından peygamberlere vahiy getirmiye me'mur büyük melek]

vahy-i münzel

:  

Kur'an.

vahz

: وخز

(a. i.) : 1) çimdikleme. 2) sivri bir şey batırarak acıtma. 3) ısırma; sokma.