üm

: ام

(a. i.) : (bkz. : ümtn).

ümdûd

: امدود

(a. i.) : âdet, usul, görenek.

ümdûha

: امدوحه

(a. i.) : övülmeye sebeb-olan şey, is, hal.

ümem

: امم

(a. i. ümmet'in c.) : ümmetler. Hayr-ül-ümem : Müslümanlar, (bkz. : ümmet-i Muhammed). Şefî-ül-ümem : Hz. Muhammed (Alehisselâm).

ümem-i kadîme,i sabıka

:  

eski, geçmiş zaman ümmetleri.

ümtenâ

: امناء

(a. s. emîn'in c.) : 1) güvenilir kimseler. 2) emînler, alay hesaplarının veya sandık muamelelerinin kendilerine bırakıldığı kimseler.

ümenâ-yi kavın

:  

bir kavmin emniyet ve güvenini kazanmış olan büyük kimseler.

ümerâ

: امرا

(a. i. emîr'in c.) : 1) emirler, beğler. 2) ask. binbaşı, yarbay, albay rütbelerinde bulunan fermanlı subaylar. [bu rütbelerin altında bulunanlara : "zâbitân", üstündekilere : "erkân" denirdi] . Emîr-ül-ümerâ : tar. beylerbeyi-lerin lâkabı [Tanzimat'tan önce] , [Tanzimat'tan sonra ıstabl-i âmire ile mîr-miranların arasında sivil rütbe olup ünvânı : "izzetlü paşa" dır]

ümhûd

: امهود

(a. i.) : 1) çömlek. 2) tuzluk.

ümid

: اميد

(f. i.) : 1) umut, umma. Kat'i ümîd : ümit kesme.

ümîd-i cânân

:  

sevgilinin ümîdi, onun gelmesi, ona kavuşma ümîdi.

ümîd-i istikbâl

:  

yarının ümidi. 2) erkek ve kadın adı.

ümîd-bahş

: اميد بخش

(f. b. s.) : ümit veren, ümitlendiren.

ümîd-bahşâ

: اميد بخشا

(f. b. s.) : ümitlendirecek surette.

ümîd-bahşâne

: اميد بخشانه

(f. zf.) : ümid-bahş olana, ümit verene, ümitlendirene yakışacak surette.

ümîd-bahşî

: اميد بخشی

(f. b. i.) : umdurma, ümitlendirme.

ümîd-beste

: اميد بسته

(f. b. s.) : ümit bağlamış, ümitlenmiş.

ümîd-gâh

: اميدگاه

(f. b. i.) : ümit yeri, bir şey umulan yer, makam.

ümîd-geh

: اميدگه

(f. b. i.) : (bkz : ümîd-gâh).

ümîd-vâr

: اميدوار

(f. b. s.) : uman, ümitli.

ümîd-vârâne

: اميدوارانه

(f. zf.) : ümitli olana yakışacak surette.

ümîd-vârî

: اميدواری

(f. b. i.) : ümitvar-lık, ümitiilik.

ümlûc

: املوج

(a. i.) : 1) selvi yaprağına benziyen uzun, karışık bir ot. 2) yaprak, (bkz : berg).

ümlûd

: املود

(a. i.) : (bkz. : ümüldân, ümüldânî).

ümm

: ام

(a. i. c. : ümmât, ümmehât) : ana, anne. Li-ümm : ana tarafından, (bkz. : mâ-der, valide).

ümm-i dünyâ

:  

Mısır, Kahire.

ümm-i sulbe

:  

anat. beyin zarlarından en kalını ve en dışta bulunanı, fr. dure-mere.

ümm-i veled

:  

çocuk anası bulunan satılmaz câriye.

ümm-üd-dem

:  

anat. kırmızı kan damarlarında görülen şişme, kabarma.

ümm-üd-dünyâ

:  

(bkz. : ümm-i dünyâ)

ümm-ül-bilâd

:  

Mekke-i Mükerreme.

ümm-ül-fazâil

:  

ilim.

ümm-ül-habâis

:  

şarap, içki.

ümm-ül-kitâb

:  

tas. 1) akl-ı evvel; 2) arşın üstündeki kaza ve kader levhası, (bkz. : levh-i mahfuz) ; 3) Kur'an'da Fatiha sûresi, (bkz. : seb'ül-mesânî).

ümm-ül-kurâ

:  

Mekke-i Mükerreme.

ümm-ül-Kur'an

:  

Fatiha sûresi.

ümm-üf-mü'minîn

:  

Hz. Muhammed (Alehisselâm)'in zevceleri, (bkz. : ezvâc-ı tâhirât).

ümm-ün-nücûm

:  

astr. saman uğrusu, (bkz : kehkeşân).

ümm-ür-re's

:  

dimağ.

ümm-ür-rezâil

:  

bilgisizlik, cehalet.

ümmehât

: امهات

(a. i. ümm'ün c.) : 1) analar, anneler. 2) esaslar, asıllar. 3) değerli, ilmî kitaplar.

ümmehât-ı mu'minîn

:  

Hz. Muhammed (Alehisselâm)'in refikaları, (bkz. : ezvâc-ı tâhirât).

ümmehât-ül-evlâd

:  

[ümmül-veled'in c] huk. [eskiden] müstevledeler; mevlâlarının firâşırçdan ikrarlarına mukarin olarak çocuk doğurmuş olan cariyeler.

ümmet

: امت

(a. i. c. : ümem) : 1) bir peygambere inanıp bağlanan cemaat, taife. 2) bir dille konuşan insanların hepsi.

ümmet-i cemâat,icabet

:  

bir taifenin kendilerine gönderilen peygambere inanan kısmı.

ümmet-i da'vet

:  

bir taifenin kendilerine gönderilen peygambere inanan kısmı.

ümmet-i icabet

:  

ümmetin, peygamberine inanan kısmı.

ümmet-i Muhammed

:  

İslâm dîninde bulunanlar.

ümmî

: امی

(a. s. ümm'den) : anasından nasıl doğmuş ise öyle kalıp okuma yazma öğrenmemiş [kimse]

ümmî-i sâdık

:  

Hz. Muhammed (Alehisselâm).

ümmîd

: اميد

(f. i.) : (bkz. : ümîd).

ümnıid-i nîm-hande

:  

gülümseme ümidi.

ümmiyye

: اميه

(a. s.) : anaya, anneye âit, ana ile ilgili. Salât-ı ümmiyye : salavâtın bir nev'i.

ümmiyyet

: اميت

(a. i.) : ümmîlik, okuyup yazma bilmezlik.

ümmühanî

: ام هاني ، امهاني

(a. h. i.) : Hz. Ali'nin ablası. [Mi'rac gecesi Hz. Muhammed (Alehisselâm), bunun evinde bulunuyordu]

ümniyye

: امنيه

(a. c. : emânî) : 1) ümit, umut. 2) istek, arzu. 3) niyet, kuruntu.

ümsûle

: امثوله

(a. i.) : ed. örnek olarak verilen beyit, mısra.

ümûmet

: امومت

(a. i. ümm'den) : analık, annelik. Hukuk-ı ümûmet : analık hakları.

ümûmet ve übüvvet

:  

analık ve babalık sıfatları.

üm'ûz

: امعوذ

(a. i.) : 7) keçi; karaca, (bkz. : ma'z). 2) keçi ve karaca sürüsü.

ümüldân, ümüldânî

: املدان ، املدانی

(a. i.) : 1) taze fidan, dal. 2) ince, narin vücut. 3) s. güzel; genç.