ûlâ |
: | اولی |
(a. s.) : birinci, ilk [evvelin müennesi] . Rütbe-i ûlâ : mülkiyede bir paye olup resmî ünvânı : "saâdetlü efendim hazretleri" dir. |
ula |
: | علی |
(a. s.) : şan ve şeref sahibi [kimse] |
ulbe |
: | علبه |
(a. i. c. : ilâb, uleb) : 1) büyük kutu. 2) fıçı. 3) sandık. |
uleb |
: | علب |
(a. i. ulbe'nin c.) : 1) büyük kutular. 2) fıçılar. 3) sandıklar. |
ulemâ' |
: | علماء |
(a. i. âlim'in c.) : âlimler, ilim sahipleri, *bilginler. [evvelce müderris, kadı gibi ilmiye mensuplarına denirdi] |
ulamâ-yi âmilîn |
: |
ilmi, bilgisi gereğince hareket eden bilgili kimseler. |
|
ulguze |
: | الغوزه |
("gu" uzun okunur a. i.) : kapalı söz; bilmece, yanıltmaca. (bkz. : uğlûta, uhcüvve). |
ûlî |
: | اولی |
(a. i. zû'nun c.) : sahip. |
ulü-l-ebsâr |
: |
görüş kabiliyetinde olan kimseler. |
|
ulü-l-emr |
: |
pâdişâh, kanun vâzıı. |
|
ulleyk |
: | عليق |
(a. i.) : bot. çit sarmaşığı kahkaha çiçeği. |
ulû |
: | اولو |
(a. i. sahipler, (bkz : ulî) : |
ulü-l-emr |
: |
pâdişâh, kanun vâzıı. |
|
ulü-l-elbâb |
: |
akıllı kimseler. |
|
ulü-l-azm |
: |
Allah'ın emirlerine en ziyâde dikkat gösteren büyük peygamberler. Bunlar (Hz. Nûh, ibrâhîm, Mûsâ, Isâ, Hz. Muhammed (Alehisselâm)] |
|
ulü-l-ebsâr |
: |
görüş kabiliyetinde olan kimseler. Fa'tebiru yâ uli-l-ebsâr : ey dikkatle görenler, ibret alın! |
|
ulü-n-nühâ |
: |
akılı kimseler. |
|
ulüf |
: | علف |
(a. i. ulûfe'nin c.) : 1) ulufeler, yemler. 2) Sipâhî, Yeniçeri maaşları. |
ulûf |
: | الوف |
(a. s. elf'in c.) : binler. Âhâd-i ulûf, Aşerât-ı ulûf, Miât-ı ulûf : mat. binler evinin birinci, ikinci, üçüncü rakamları. |
ulufe |
: | علوفه |
(a. i. c. : alâif, ulüf) : 1) hayvan yemi. 2) Sipahilere, Yeniçerilere (üç ayda bir) verilen maaş. |
ulûfeciyân-ı yemîn |
: | علوفه جيان يمين |
(a. f. b. i.) : tar. kapı kulu süvarisini teşkîl eden atlı bölüğün "ulûfeciyân" denilen ikisinden ilkinin adı. |
ulûfeciyân-ı yesâr |
: | علوفه جيان يسار |
(a. f. b. i.) : tar. kapı kulu süvârîsini teşkîl eden atlı bölüğün "ulûfeciyân" denilen ikisinden ikincisinin adı. |
ulûfe-hâr |
: | علوفه خوار |
(a. f. b. s. c. : ulûfe-hâ-rân) : ulûfeci, ulufesi olan. |
ulûfe-hârân |
: | علوفه خواران |
(a. f. b. s. ulûfe-hâr'ın c.) : ulûfeciler, ulufesi olanlar. |
ulûhiyyet |
: | الوهيت |
Allahlık sıfatı, Tanrılık vasfı. |
ulûm |
: | علوم |
(a. i. ilm'in c.) : ilimler, bilgiler. Dâr-ül-ulûm (ilimler yurdu) : medrese, mektep, dershane. gibi yerler. |
ulûm-i akliyye |
: |
tabiat ve matematik gibi akıl esâsına dayanan bilgiler. |
|
ulûm-i âliye |
: | علوم آليه |
gramer-sintaks gibi, başka bilgilerin öğrenilmesine yarıyan bilgiler. |
ulûm-i âliye |
: | علوم عاليه |
tefsir ve hadîs ilimleri. |
ulûm-i dîniyye |
: |
din bilgisi. |
|
ulûm-i garibe |
: |
gaybden haber verme, fala bakma gibi bilgiler. |
|
ulûm-i hikemiyye |
: |
ahlâk ve eşya hakikatini mevzu yapan, bilgiler. |
|
ulûm-i müteârefe |
: |
herkesin bildiği, tanınmış |
|
ulûm-ı nakliyye |
: |
hadîs, tefsir, fıkıh gibi nakil ve rivayet üzerine kurulmuş olan bilgiler, bilgiler. |
|
ulûm-i nefsâniyye |
: |
noosluk ilimler ("bilimler). |
|
ulûm-i riyâziyye |
: |
matematik bilgiler. |
|
ulûm-i siyâsiyye |
: |
siyâsî ilimler. |
|
ulum-i tabîiyye |
: |
tabîat bilgileri. |
|
ulûm-i tâliye |
: |
i'dâdî mekteplerinde öğretilen bilgiler. |
|
ulûm u fünûn |
: |
ilimler ve fenler, teorik ve paratik bilgiler. |
|
u'lûme |
: | اعلومه |
(a. i. c. : eâlîm) : nişan, alâmet, işaret. |
ulüvv |
: | علو |
(a. i.) : yükseklik, büyüklük, yücelik, (bkz. : vâlâyî). |
ulüvv-i cenâb |
: |
âlicenaplık, kerem, cömertlik. |
|
ulüw-i himmet |
: |
gayretin, himmetin büyük olması. |
|
ulüvv-i sân |
: |
şan ve şerefin yüksek olması. |
|
ulüvv-i tînet |
: |
yaradılış yüksekliği. |
|
ulvân |
: | علوان |
(a. i.) : 1) övünme, (bkz. : tefâhür). 2) mektup ve yazı başlığı. |
ulvî, ulviyye |
: | علوی ، علويه |
(a. s.) : 1) yüksek, yüce. (bkz. : âlî, bülend, refî'). |
ulvî nihâdân |
: |
yüksek yaradılışlılar. 2) göğe veya manevî âleme mensup. 3) astr. Güneş'ten uzaklıkları, Dünyâ'nınkinden çok olup devr-i mer'îlerin-de bütün gökyüzünü dolaşır gibi görünen gezeğenler : Merih ve Müşteri gibi. 4) i. [birincisi] erkek, [ikincisi] kadın adı. |
|
ulviyyân |
: | علويان |
(a. i. c.) : 1) büyük melâikeler. 2) h. i. Erendiz, Müşteri (Jüpiter) ile Sekendiz, Zuhal (Satürn). |
ulviyyât |
: | علويات |
(a. i. ulviyye'nin c.) : ma'nevî yükseklikler, yücelikler. |
ulviyyet |
: | علويات |
(a. i.) : yükseklik, yücelik, büyüklük. |
ulyâ |
: | عليا |
(a. s.) : pek (daha, en, çok) yüce. Atebe-i ulyâ : pâdişâh katı. Mehd-i ulyâ : pâdişâh anası. Mısr-ı ulyâ : yukarı Mısır, [a'lâ nın müennesidir] |