ukab

: عقاب

("ka" uzun okunur, a. i. c. : akabe, ıkbân) : 1) karakuş, kartal, tavşancıl kuşu. 2) Hz. Muhammed (Alehisselâm)'in alem (bayrak, sancak) lerin-den birinin adı. 3) astr. Nesir burcu, Kartal takım yıldızı.

ukâb

: عکاب

(a. i.) : toz, duman. (bkz : . gubâr).

ukad

: عقد

(a. i. ukde'nin c.) : 1) düğümler. 2) anat. bezler. Hallâl-ül-ukad : bütün düğümleri çözen, müşkülleri yenen. 3) Cenâb-ı Hak.

ukad-ı lenfâviyye

:  

hek. koyunda (sıraca) koltuk altında (köpek memesi) kasıklarda (hıyarcık) bulunan şişler.

ukadât

: عقدات

(o. i. ukde'nin c.) : 1) anat. biy. boğumlar.

ukadât-ı asabiyye

:  

anat. sinir boğumlan.

ukadât-ı lanfâviyye

:  

anat. lenf boğumları. 2) bot. fir. düğümler.

ukadât-ı şibh-muhiyye

:  

anat. *beyinsi boğumlar.

ukalâ'

: عقلاء

(a. i. âkıl'in c.) : 1) akıllılar, akıllı olanlar. 2) [bizde "ukala dünbeleği"nden kinaye olarak ve müfret şeklinde, bir şey bilmediği halde : "akıllılık, bilmiştik taslıyan, akıllı geçinmek istiyen" mânâlarına kullanılır olmuştur]

ukam

: عقام

("ka" uzun okunur, a. s.) : pek şiddetli, çok sert.

ukamâ'

: عقماء

(a. s. akîm'in c.) : kısırlar, zürriyeti olmıyanlar.

ukar

: عقار

("ka" uzun okunur, a. i.) : 1) şarap, (bkz : bade, habûk, handerîs, rahîk, sahbâ). 2) lüks mobilya.

ukâı

: عکاظ

(a. h. i.) : Mekke-i Mükerreme'nin yakınında bulunan ve Arap taifesinin her yıl bir ay kadar burada yiyip içip, alışverişten sonra karşılıklı şiir okudukları pazar yeri. [""ikâz" okunuşu da vardır]

ukbâ

: عقبی

(a. s.) : 1) ceza 2) âhiret, öbür dünyâ.

ukde

: عقده

(a. i. : ukad) : 1) düğüm.

ukde-i avâs

:  

nikâh düğümü.

ukde-i hayâtiyye

:  

bot. yaprakların sak (sap) üzerinde çıktığı yer. 2) mec. zor, karışık iş. 3) istenip de ulaşılamadığından dolayı içe dert olan şey.

ukde-i derûn

:  

gönül derdi. 4) anat. biy. bez, boğum. 5) astr. bir seyyare (*gezeğen) mahrekinin (*yörüngesinin) zodyak üstündeki iki ucundan her biri.

ukde-gîr

: عقده گير

(a. f. b. s.) : 1) düğümlü. 2) müşkül, zor. 3) şüpheli.

ukde-güşâ

: عقده گشا

(a. f. b. s.) : zorluğu yenen, (bkz : hallâl-i müşkilât, hallâi-ül-ukad).

ukdetân

: عقدتان

(a. i. c.) : (bkz. : ukdeteyn).

ukdeteyn

: عقدتين

(a. i. c.) : astr. Bir seyyarenin ('gezeğenin) zodyak üstündeki mahrekinin ('yörüngesinin) iki ucu. [birine : "ukde-i re's", x ötekine : "zeneb" denir]

ukdevî

: عقدوی

(a. s.) : ukde, düğüm, yumak biçiminde olan.

ukdî

: عقدی

(a. s.) : anat. beze mensup; bez gibi.

ukdiyy-üs-şekl

:  

bez şeklinde olan.

ukhuvan

: اقحوان

(a. i.) : bot. papatya, lât. anthemis nobilis.

ukm

: عقم

(a. i.) : 1) kısırlık, çocuk yapmama. 2) verimsizlik.

ukne

: اقنه

(a. i.) : 1) taş oda veya. kulübe, kümes. 2) dağ tepelerinde taştan yapılmış kilise.

uknum

: اقنوم

(a. i. c. : ekanîm) : asıl, unsur, rükün; Hıristiyanlığın bir arada "üç Allah" inancının ayrı ayrı unsurları : eb (baba) ibn (oğul) rûh-ül-kudüs. [fels. fr. hypostase]

ukr

: عقر

(a. i.) : 1) kısırlık. 2) doğurmaz kadının veya dişi hayvanın hâli. 3) mec. netîce alamama. 4) ed. manzumenin en parlak olan beyti.

ukre

: عقره

(a. s.) : kısır, doğurmıyan [kadın veya hayvan] , (bkz. : uhrûn.).

uksûme

: اقسومه

(a. i. c. : ekasîm) : kısmet, hisse, nasîp, pay.

uktûa

: اقطوعه

(a. i.) : ilgiyi kesmek üzere gönderilen-, verilen şey.

ukubst

: عقوبات

("ku" uzun okunur, a. i. ukubet'in c.) : 1) cezalar. 2) eziyetler, işkenceler, azaplar.

ukubet

: عقوبت

("ku" uzun okunur, a. i. c. : ukubât) : 1) ceza. 2) eziyet, işkence, azap.

ukud

: عقود

("ku" uzun okunur, a. i. akd'in c.) : akitler, bağlar, şartlar, taraflarca yapılması kararlaştırılıp kabul edilen şeyler. Sûre-i ukud : Kur'ân'ın 5) sûresi.

ukud-i ticâriyye

:  

ticarî akitler.

ukud-ül-cevâhir

:  

mücevher dizileri.

ukûf

: عکوف

(a. i.) : bir şeye devam etmek üzere ikbal gösterme, gösteriş.

ukuk

: عقوق

("ku" uzun okunur, a. i.) : anaya bayaya âsî olma. (bkz. : akk).

ukul

: عقول

("ku" uzun okunur, a. i. akl'ın c.) : akıllar, zihinler, uslar.

ukul-i aşere

:  

Aristo taksimine göre aklın on mertebesi.

ukul-i zaîfe erbabı, eshâbı

:  

akılca zayıf olanlar. Ehl-i ukul : akıllılar.

ukûs

: عکوس

(a. i. aks'in c.) : akisler, çarpmalar, yankılar.