ucâb, uccâb |
: | عجاب ، عجاب |
(a. s.) : çok şaşılacak, fazla gülünç şey. |
ucâlet |
: | عجالت |
(a. i.) : (bkz. : Icâlet, ucle). |
ueîm |
: | عجام |
(a. i.) : çekirdek. |
ucb |
: | عجب |
(a. i.) : kendini beğenmişlik. |
uebe |
: | عجبه |
(a. i.) : şaşılacak şey. (bkz : acîb). |
ucle |
: | عجله |
(a. i.) : acele ile, çabucak yapılan iş. (bkz. : icâlet, ucâlet). |
ucm |
: | عجم |
(a. s. acmâ'ın c.) : dilinde tutukluk olanlar. |
ucme |
: | عجمه |
(a. i.) : dil tutukluğu; tutuk tutuk konuşma. |
u'cûbe |
: | عجبه |
(a. i. c. : eâcîb) : pek acayip şey, garip, şaşılacak şey. |
u'cûbet-ül-garâib |
: |
Ayasluğ'da müderris bulunduğu sırada Malkara'lı Bahâeddin tarafından, arapça ve farsçadan türkçeye çevrilmiş 400 beyitlik manzum bir lugat kitabıdır. |