tübbet

: تبت

(a. h. i.) : Tibet ülkesi.

tüeâh, teeâh, ticâh

: تجاه ، تجاه ، تجاه

(a. i.) : karşı yön, karşı taraf.

tüccar

: تجار

(a. i. tâcir'in c.) : tacirler, satıcılar.

tüccârân

: تجاران

(a. i. tüccâr'ın c. tâcir'in c c.) : tacirler.

tüfeng

: تفنگك

(i.) : tüfek.

tüfeng-endâz

: تفنگك انداز

(f. b. s. ve i.) : tüfek kullanan.

tüfeng-hâne

: تفنگخانه

(f. b. i.) : silâh deposu.

tühem

: تهم

(a. i. töhmet'in c.) : töhmetler, suçlar, kabahatler, (bkz. : töhem).

tükme

: تكمه

(f. i.) : düğme.

tünbân

: تنبان

(f. i.) : tuman, don, iç donu.

tünbek

: تنبك

(f. i.) : dümbelek; darbuka.

tünbek-zen

: تنبك زن

(f. b. i.) : darbukacı.

tünd

: تند

(f. s.) : sert, şiddetli, haşin.

tünd-bâd

: تند باد

(f. b. i.) : kasırga, sert rüzgâr.

tünd-çihre

: تند چهره

(f. b. s.) : asık suratlı, (bkz. : tünd-rû).

tünd-hû (y)

: تند خو [ی]

(f. b. s.) : sert huylu, titiz, (bkz. : tünd-meşreb, tünd-mizâc).

tündî

: تندی

(f. i.) : sertlik, katılık, hid-det ve şiddet.

tünd-inân

: تند عنان

(f. a. b. s.) : (bkz. : tünd-reftâr).

tünd-licâm

: تند لجام

(f. b. s.) : başı sert [hayvan] , (bkz. : tünd-ligâm).

tünd-ligâm

: تند لگام

(f. b. s.) : başı sert [hayvan] , (bkz. : tünd-licâm).

tünd-meşreb

: تند مشرب

(f. b. s.) : sert tabîatlı, titiz, (bkz. : tünd-hû [yi, tünd-mizât).

tünd-mizâc

: تند مزاج

(f. a. b. s.) : sert huylu, (bkz. : tünd-hû, tünd-meşreb).

tünd-reftâr

: تند رفتار

(f. b. s.) : çabuk giden.

tünd-rev

: تند رو

(f. b. s.) : (bkz. : tündreftâr).

tünd-rû [y]

: تند رو [ی]

(f. b. s.) : sert yüzlü, yüzü gülmez, (bkz. : tünd-çihre).

tünd-zebân

: تند زبان

(f. b. s.) : düzgün söz söyliyen.

tönte

: تنته

(f. i.) : eşek arısı, (bkz : zünbûr).

tura'

: ترع

(a. î. tur'a'nın c.) : 1) suyun taştığı yerler. 2) kanallar, (bkz. : türüât).

tür'a

: ترعه

(a. i. c. : tura', türüât) : 1) suyun taştığı yer. 2) kanal.

türâb

: تراب

(a. i. c. : etribe, tirbân, türban) : Ebû-türâb : Hz. İmâm-ı Alî'nin lâkabı.

türâbî, türâbiyye

: ترابی ، برابيه

(a. s.) : 1) toprağa mensup, toprakla ilgili. 2) topraktan. Evânî-i türâbiyye : topraktan yapılmış kap, kaçak.

türb

: ترب

(f. i.) : turp.

türb

: ترب

(a. i.) : (bkz. : türâb).

türban

: تربان

(a. i. türâb'ın c.) : topraklar, (bkz. : tirbân).

türbe

: تربه

(a. i.) : 1) mezar. 2) mezar üzerine çatılmış yapı.

türbe-dâr

: تربه دار

(a. f. b. i.) : türbeyi bekliyen ve ona hizmet eden kimse.

türbe-dârî

: تربه داری

(a. f. b.) : türbedarlık.

türbet

: تربت

(f. i.) : türbe, [nazımda kullanılır]

Türk

: ترك ، تورك

(t. h. i.) : Türk. [bu kelime Araplara ve Farslara Türk şeklinde geçmiş. Araplar, kelimeyi "etrâk", Farslar ise "Türkân" olarak cemîlendirmişlerdir]

türkân

: تركان

(t. f. i. Türk'ün c.) : 1) Türkler. 2) kadın adı.

türkânî

: تركانی

(a. i.) : [eskiden] Türk kadınlarının giydikleri bir çeşit ferace.

türkcûs

: ترمس

(f. b. s.) : yarı pişmiş et.

Türki, Türkiyye

: تركی ، تركيه

(t. f. s.) : 1) Türke mensup, Türkle ilgili. 2) Türkçe yazılmış [eser, makale. . 1.

Türk-istân

: توركستان

(t. f. b. i.) : Türklerin anayurdu olan ve Taşkend, Hîve, Fergana, . Semerkand, Buhârâ, Kırgız şehirlerini içine alan büyük bölge.

Türkiyyât

: تركيات

(t. a. i.) : türkoloji, Türk kültürünü (dil, edebiyat, târih ve etnografyasını) tetkîk eden ilim.

Törkmân

: تركمان

(f. h. i.) : Türkmen, Türkistan'da dağınık halde yaşıyan ve bir zamanlar Azerbaycan'da saltanat sürmüş olan bir Türk boyu olup bir kısmı bugün memleketimizin Toros havâlisinde göçebe suretinde yaşarlar.

türktâz

: ترك تاز

(f. i.) : 1) koşup seğirterek yağma etme; koşma. 2) çapul, çapulcu.

türktâzi

: تركتازی

(f. i.) : çapul, yağma için yapılan ansızın hücum, baskın.

türmüs

: ترمس

(a. i.) : bot. acı bakla.

türrehât

: ترهات

(a. i. türrehe'nin c.) : saçmasapan sözler, (bkz. : terârîh).

türrehât-ı bî-ma'nâ

:  

mânâsız, saçma sözler.

türrehe

: ترهه

(a. i. c. : terârîh, türre hât) : saçmasapan söz.

türs

: ترس

(a. i. c. : etrâs, tirâs, tirâse,. türûs) : ask. kalkan [âlet]

türşî

: ترشى

(a. i.) : 1) ekşilik. 2) turşu.

törûs

: ترس

(a. i. türs'ün c.) : ask. kalkanlar [âlet] , (bkz. : etrâs, tirâs, tirâse, türs).

türüât

: ترعات

(a. i. tur'a'nın c.) : 1) suyun-. taştığı yerler. 2) kanallar, (bkz. : tür'a).

türüş

: ترش

(f. s. ) : ekşi. (bkz. : hamız, . turş, turus, türüş). Rûy-i türüş : mec. ekşi yüz. -asık surat.

türüşe

: ترشه

(f. i.) : bot. kuzukulağı.

türös-ru [y]

: ترش رو [ی]

(f. b. s. c. : türüş-rûyân) : ekşi yüzlü, asık suratlı, suratı asık.

türüş-rûvân

: ترش رويان

(f. b. s. türüş-rû'nun c.) : ekşiyüzlüler, suratı asıklar, asık suratlılar.

türüş-rûyî

: ترش رويی

(f. b. i.) : ekşi yüzlülük, asık suratlılık.

tös'

: تسع

(a. s. c. : etsâ') : dokuzda bir : 1/9.

tutuk

: تتق

(f. i.) : çadır, büyük perde; örtü.

tüvân

: توان

(f. i.) : güç, takat. Tâbü tüvân : güç. Nâ-tüvân : güçsüz, takatsiz. Nâ-tüvân : güçsüz, takatsiz.

tüvânâ

: توان

(f. s.) : güçlü, kuvvetli. f"tevânâ" şekli de vardır]

tüvân-ger

: توانگر

(f. b. s.) : zengin, paralı, ["tevân-ger" şekli de vardır]

tüvân-gerî

: تونگری

(f. b. i.) : zenginlik, paralılık. ["tevân-gerî" şekli de vardırl,

tüveyc

: تويج

(a. i. c. : tüveycât) : 1) küçük tac, taccık. 2) bot. çiçek tacı, fr. corolle.

tüveyc-i cervs!

:  

bot. çan şeklinde olan çiçek tacı.

tüveyc-l eöleülî

:  

bot. çıngırak şeklinde olan çiçek tacı.

tüveyc-i firâşî

:  

bot. sedir şeklinde olan çiçek tacı.

tüveyc-i kam'î

:  

bot. huni şeklinde olan çiçek tacı.

tüveyc-i karanfüli

:  

bot. yaprağının uçları kertikli olan çiçek tacı.

tüveyc-i miğferi

:  

bot. miğfere benziyen çiçek tacı.

tüveyc-i munfasılat-ül-vüreykat

:  

bot. birbirinden ayrılabilen iki veya daha çok yaprakçığı olan çiçek tacı.

tüveyc-i salibi

:  

bot. put şeklinde olan çiçek tacı.

tüveyc-i şefevî

:  

bot. birbirinden ayrı iki dudak şeklinde olan çiçek tacı. Hâmil-üt-tüveyc : bot. tüveyici olan, taçlı. Zât-üt-tüveyc : tüveyici olan. (bkz. : hâmil-üt-tüveyc). Vahîd-üt-tüveyc : bot. tek tac yapraklı. Zât-üz-zehret-it-tüveyciyye : bot. taçyapraklılar.

tüveycât

: تويجات

(a. i. tüveyc'in c.) : tüveyiçler, çiçek taçlan.

tüveycî

: تويجی

(a. s.) : 1) tüveyice, çiçek tacına mensup, tüveycle ilgili. 2) tüveyice, çiçek tacına benziyen.

tüyûs

: تيوس

(* teys'in c.) : tekeler, erkek keçiler, (bkz. : etyâs, tiyese).