: ط

(a. f. ha.) : Osmanlı alfabesinin on dokuzuncu harfi olup "ebced" hesabında dokuz sayısının karşılığıdır, t harfini karşılar.

tıbâ'

: طباع

(a. i. tab'ın c.) : tabîatler, yaradılışlar, âdetler.

tıbaa, tıbâat

: طباعه طباعت

(a. i.) : 1) kılıç yapma san'atı. 2) kitap ve şâire basma işi Dâr-üt-tıbâa : matbaa, basımevi. Dâr-üt-tıbâat-iF âmire : devlet matbaası. [sonraları : "matbaa-'r âmire" olmuştur]

tıbâbet

: طبابت

(a. i.) : [asli : böyle olmakla beraber bizde "tababet" şekli kullanılmıştır] , (bkz : tababet).

tıbâhat

: طباخت

(a. i.) : [aslı böyle olmakla beraber bizde "tabâhat" şekli kullanılır olmuştur] , (bkz. : tabâhat).

tıbâk

: طباق

(a. i.) : 1) uygunluk, uyma. (bkz. : mutabakat). 2) kat, tabaka. Sipihr nüb tıbâk : dokuz kat gök.

tıbâk-ı îcâb

:  

ed. aralarında mutabakat olarr kelimelerin îcap mânâsını kapalı surette anlatma. Meselâ : "güller safâda hurrem ü handan ve şâd-mân* bülbül belâda bencileyin zâr ü bî karâr".

tıbâk-ı selb

:  

ed. aralarında mutabakat olan kelimelerin selb mânâsını îmâ etmesi. Meselâ : açıldı gonceler bâğ-ı cehanda* neler oldu açılmaz oldu gönlüm.

tıbb

: طب

(a. i.) : hekimlik, tabiplik, doktorluk, llrn-i tıbb : hekimlik ilmi.

tıbben

: طبا

(a. zf.) : hekimliğe uygun olarak, hekimliğin gösterdiği yolda.

tıbbî

: طبی

(a. s.) : 1) hekimliğe, doktorluğa âit, hekimlikle, doktorlukla ilgili. 2) hekimce.

tıbb-ı nebevi

:  

Hz. Muhammed (Alehisselâm)'in emir buyurmuş ve tatbik etmiş oldukları sıhhat kaideleri.

tıbbiyye

: طبيه

(a. i.) : tli} mektebi, tıp okulu.

Tıbhâne-i âmire ve Cerrah-hâne-i ma'mûr

: طبخانهء عامره وجراحخانهء معموره

(a. b. i.) : [eskiden] tıp tahsili için açılmış olan mektep.[II. Sultan Mahmud'un hekimbaşısı Mustafa Behçet efendi'nin gösterdiği lüzum ve verdiği takrir üzerine 1242 (1827) de açılmıştır]

tıbk

: طبق

(a. i.) : tıpkı, aynı.

tıfl

: طفل

(a. i. c. : etfâl) : küçük çocuk. (bkz. : godek).

tıfl-ı nev-zâd

:  

yeni doğmuş çocuk.

tıfl'i sirrişk

:  

gözyaşı çocuğu, [akıtılan gözyaşlarının çocuğa benzetilmesi]

tıfl-âne

: طفلانه

(a. f. zf.) : çocukça, çocuk gîbi.

tıfliyyet

: طفليت

(a. i.) : çocuk sapaklığı, fr. infantilisme.

tıhâl

: طحال

(a. i.) : hek. dalak.

tıhl

: طحل

(a. s.) : 1) dalanı büyük adam. 2) hiddetli [adam]

tıksâr

: تقصار

(a. i.) : halka şeklinde tâc.

tılâ'

: طلاء

(a. i.) : 1) sürülecek şey. 2) mâdeni parlatacak mayi (sıvı) yaldız. 3) sürülecek merhem, yağ, ilâç. 4) cila verecek boya. Zer-i tılâ' : yaldız altını, (bkz. : saykal).

tılâ-doz

: طلا دوز

(a. f. b. s. ve i.) : sırmacı, altın yaldızla nakış yapan.

tılâ-kâr

: طلاكار

(a. f. b. s.) : yaldızlı, (bkz. : saykal-kâr; saykal-zen).

tılâ-kârî

: طلاكاری

(a. f. b. i.) : yaldızcılık. (bkz. : saykal-kârî, saykal-zenî).

tılsım

: طلسم

(a. i. c. : telâsim, tılısmât) : 1) tılsım, esrarlı bir kuvvet taşıdığına inanılan şey, kimse. 2) çâre, tedbir. 3) sihir, büyü. (bkz. : efsun, rukye).

tılısmât

: طلسمات

(a. i. tılısm'ın c.) : tılsımlar. (bkz. : telâsim).

tınâb

: طناب

(a. i. c. : tunub) : kazığa bağlanan çadır ipi.

tınnet

: طنت

(a. i.) : çınlama.

tırâd

: طراد

(a. i.) : kısa mızrak, harbe.

tırâz

: طراز

(a. i.) : 1) ipek ve sırma ile işleme. 2) elbiselere nakışla yapılan süs. 3) süs. 4) üslûp, tutulan yol. 5) döviz, fr. devise.

tırâz (-)

: تراز

(f. s.) : "donatan, süsliyen"mânâlarına gelerek "birleşik kelimeler yapar : Şükûfe-tırâz : çiçek süsliyen. Yâve-tırâz : yalanla süsliyen. . gibi.

tırâzende

: طرازنده

(f. s.) : süsliyen, süsleyici, donatan, donatıcı, bezeyici.

tırâzende-i arûsân

:  

gelinleri süsliyen.

tırcihâle

: طرجهاله

(a. i.) : anat. Hançerenin yukarı ve arka tarafında bulunan ikt küçük kıkırdağın herbiri.

tırcihâlî, tıreihâliyye

: طرجهالی ، طرجهاليه

(a. s.) : tırcihâleye mensup, bununla ilgili.

tırrîh

: طريخ

(a. i.) : tuzlu balık, sardalye.

tırs

: طرس

(a. i.) : âbâdî ve aharlı yazı kâğıdı.

tıvâl

: طوال

(a. s. tavîl'in c.) : (bkz. : tavîl).

tıyere

: طيره

(a. i.) : uğursuz sayılan şey.

tıyn

: طين

(a. i.) : çamur, balçık.

tıyn-i ahmer

:  

kızıl aşıboyası.

tıyn-ı asfer

:  

jeol. san aşıboyası.

tıyn-ı hadîdî

:  

jeol. aşıboyası.

tıyn-ı hikmet

:  

tebeşir; feskiden] hattatların verdiği bir ad.

tıynet

: طينت

(a. i.) : yaradılış, mizâc, maya.

tıynet-i pâk

:  

temiz yaradılış; saf tabîat.

tıynî

: طينی

(a. s.) : 1) tabîî, yaradılıştan. 2) çamurla, balçıkla ilgili.

tıyre

: طيره

(a. i.) : 1) gücenme, darılma. 2) gücenen, darıları.