tezâdd

: تضاد

(a. i. zıdd'dan) : 1) birbirine zıd olma, birbirinin aksine olma. 2) ed. cümlede birbirine zıd iki mânâ bulunma 3) terslik, aksilik. îhâm-ı tezâdd : bir mânâsı, diğer bir kelimenin mânâsiyle zıt bir lâfzın o kelime ile birlikte söylenmesi. [Meselâ : eline geçeni biraz da sakla* ak akça kara gün içindir derler" beytindeki (ata-sözündeki) ak ve kara kelimelerinin birlikte söylenmesi gibi]

tezâhüf

: تزاحف

(a. i.) : savaşta iki taraf askerlerinin çatışması, karşılaşması.

tezâhüm

: تزاحم

(a. i. zahm'den. c. : tezâhümât) : kalabalıktan sıkışma; toplanma, yığılma, etrafını kalabalıkla çevirme, (bkz. : izdiham).

tezâhümât

: تزاحمات

(a. i. tezâhüm'ün c.) : kalabalıktan sıkışmalar; toplanmalar, yığılmalar, etrafını kalabalıkla çevirmeler.

tezahür

: تظاهر

(a. i. zuhûr'dan c. : tezahürat) : 1) meydana çıkma, belirme, [birbirine] görünme, gözükme. 2) belirti. 3) birbirine yardım etme, arka verme.

tezahürat

: تظاهرات

(a. i. tezâhür'ün c.) : 1) yardımlar. 2) 'gösteri, bir şey hakkında toplu bir halde yapılan gösteri.

tezâkir

: تذاكر

(a. i. tezkire'nin c.) : tezkereler.

tezâkir-i varide

:  

gelen tezkereler.

tezakkum

: تزقم

(a. i.) : zahmetle yutma, yutulma, [hakaret olarak kullanılır]

tezârüf

: تظارف

(a. i.) : zarif olmak isteme.

tezâuf

: تصاعف

(a. i. zı'f'dan) : iki kat olma, iki misli olma.

tezâuf-i sahsiyyet

:  

psik. benlik, ikileşmesi.

tezâvül

: تزاول

(a. i.) : bir şeyi meydana getirme.

tezâvür

: تزاور

(a. i. c. : tezâvürât) : birbirini ziyaret etme.

tezâvürât

: تزاورات

(a. i. tezâvor'ün c.) : birbirini ziyaret etmeler.

tezâyuk

: تضايق

(a. i. ziyâdet'den c. : te-zâyüdât) : artma, çoğalma, ziyadeleşme.

tezâyüd

: تزايد

(a. i.) : sıkışma.

tezâyüdât

: تزايدات

(a. i. tezâyüd'ün c.) : artmalar, çoğalmalar, ziyadeleşmeler.

tezâyüf

: تضايف

(a. i.) : fels. fr. connoter.

teza'zu'

: تزعزع

(a. i.) : 1) önleme, engel olma. 2) deprenme.

tezbîb

: تزبيب

(a. i.) : 1) yaş meyvayı kurutma. 2) bir şeyin içine kuru üzüm koyma.

tezbîh

: تذبيح

(a. i.) : (bkz. : zebh).

tezbîl

: تذبيل

(a. i.) : gübreleme [toprağı-]

tezbîr

: تزبير

(a. i. zebr'den. c. : tezbtrât) : yazma, yazılma.

tezbirât

: تزبيرات

(a. i. tezbîr) : yazmalar, yazılmalar.

tezebbüd

: تزبد

(a. i.) : 1) köpüklerime, köpürme. 2) kaymak bağlama, kaymaklanma.

tezebbüd-i leben

:  

sütün kaymaklanması.

tezebzüb

: تذبذب

(a. i. zebzebe'den. c. : tezebzübât) : 1) kararsızlık. 2) karışıklık.

tezebzübât

: تذبذبات

(a. i. tezebzüb'ün c.) : 1) kararsızlıklar. 2) karışıklıklar.

tezebzübât-ı beytiyye

:  

evin karışıklığı, olma, ibâdete dalma.

tezehhur

: تزخر

(a. i.) : denizin köpürüp

tezehhüd

: تزهد

(a. i. zühd'den) : zâhid taşması.

tezehhur

: تزهر

(a. i. c. : tezehhürât) : 1) çiçeklenme. 2) icim. çiçeksime, fr. efflorescence. 3) hek. üst derinin üstünde görünen ufak ufak kabarcıklar.

tezehhürât

: تزهرات

(a. i. tezehhür'ün c.) : tezehhürler, çiçeklenmeler.

tezekkî

: تزكی

(a. i.) : temizlenme, temize çıkma.

tezekkür

: تذكر

(a. i. zikr'den. c. : tezekkürat) : 1) hatıra getirme. 2) bir meseleyi konuşma, bir mesele konuşulma.

tezekkürât

: تذكرات

(a. i. tezekkür'ün c.) : tezekkürler.

tezelluk

: تزلق

(a. i.) : kayma, sürçme.

tezelluk-ı akdâm

:  

ayakların kayması.

tezellül

: تذلل

(a. i. zillet'den. c. : tezellülât) : zillete katlanma, kendini hor ve hakir gösterme, alçalma, küçülme.

tezellülât

: تذللات

(a. i. tezellül'ün c.) : tezellüller, zillete katlanmalar, alçalmalar, küçülmeler.

tezelzül

: تزلزل

(a. i. zelzele'den. c. : te-zelzülât) : sarsılma, sallanma, ırgalanma.

tezelzül-i esnan

:  

dişlerin sallanması.

tezelzülât

: تزلزلات

(a. i. tezelzül'ün c.) : sarsılmalar, sallanmalar, ırgalanmalar.

tezelzülât-ı arziyye

:  

yer sarsıntıları.

tezemmül

: تزمل

(a. i.) : bürünme, sarınma, örtünme.

tezemmül-i nebevî

:  

Hz. Muhammed (Alehisselâm)'e Hira'da ilk vahy nazil olduktan sonra titreyerek hanesine döndüğü zaman, refikası Hadîcet-ül-Kübrâ tarafından üzerinin örtülmüş olması keyfiyeti.

tezenbür

: تزنبر

(a. i.) : kibirlenme, kurulma.

tezenduk

: تزندق

(a. i.) : zındıklaşma, hak yolundan ayrılma.

tezerrür

: تزرر

(a. i.) : hek. 1) polipler, halkaviyeler gibi hayvanların vücutlarında meydana gelen tomurcuğun yavaş yavaş büyüyerek olduğu yerden ayrılıp yeni bir hayvanın doğması. 2) bot. bir tohumdan başka bir tohumun çıkması.

tezerrürî

: تزرری

(a. s.) : 1) tezerrüre mensup, tezerrürle ilgili. 2) tezerrür suretiyle.

Tenâsül-i tezerrürî

:  

tezerrür voliyle olan üreme, üretme.

tezerv

: تذرو

(f. i.) : zool. sülün.

tezerv-i zerrîn-per

:  

1) altın kanatlı sülün; 2) mec. Güneş.

tezervi

: تذروی

(f. i.) : zool. sülüne âit, onunla ilgili.

tezevvuk

: تذوق

(a. i. zevk'den. c. : tezev-vukat) : 1) zevk alma, tad alma. 2) tatma.

tezevvukat

: تذوقات

("ka" uzun okunur, a. i. tezevvuk'un c.) : zevk almalar, tad almalar.

tezevvüc

: تزوج

(a. i. zevc'den. c. : tezevvü-cât) : zevce edinme, edinilme, evlenme.

tezevvücât

: تزوجات

(a. i. tezevvüc'ün c.) : zevce edinmeler, evlenmeler.

tezevvüd

: تزود

(a. i.) : yol için yanına, azık, yiyecek alma.

tazeyyün

: تزين

(i. zeyn'den. c. : tezey-yünât) : zînetlenme, süslenme.

teıeyyünât

: تزينات

(a. i. tezeyyün'ün e.) : zînetlenmeler, süslenmeler.

tezfît

: تزفيت

(a. i.) : ziftleme, ziflenme, zift sürme.

tezhîb

: تذهيب

(a. i. zeheb'den. c. : tezhîbât) : 1) altın sürme, sürülme. 2) yaldızlama, yaldızlanma. 3) süsleme. 4) hek. çürümüş dişleri altınla doldurma, altın dolgu yapma.

tezhîbât

: تذهيبات

(a. i. tezhîb'in c.) : tez-hîbler.

te'zîn

: تأذين

(a. i.) : ezan okutma.

tezkâr

: تذكار

(a. i.) : hatırlama, anma, anılma, ["tizkâr" şekli galattır]

tezkere

: تذكره

(a. i.) : (bkz. : tezkire).

tezkere-i sânı iye

:  

huk. [eskiden] sadâret makamından resmî olarak yazılan varakanın adı.

tezkir

: تذكير

(a. i. zîkr'den. c. : tezkîrât) : 1) hatıra getirme, hatırlatma, hatırlatılma. 2) gr. bir kelimeyi müzekker (erkek) kılma. 3) vaaz ve nasihat etme.

tezkîrât

: تذكيرات

(a. i. tezkîr'in c.) : tezkirler.

tezkire

: تذكره

(a. i. zikr'den. c. : tezâkir) : 1) tezkere, pusula. 2) hükümetten alınan izin kâğıdı. 3) bâzı meslek sahibi kimseler için yazılan biyografi.

tezkire-i sâmiyye

:  

sadrazamlık makamından yazılan tezkere.

tezkiret-ül-evliyâ

:  

velilerden birçoğunun biyografisinden bahseden kitab.

tezkiret-üş-şuarâ

:  

şâirlerden bir kısmının biyografisini ve şiirlerini içine alan kitap. 4) hatırlamıya vesile olan şey.

tezkîrî

: تذكيری

(a. s.) : bot. erkeklik orga-nıyle ilgili.

tezkiye

: تزكيه

(a. i. zekât'dan) : 1) temiz etme [kusurdan] , temize çıkarma, aklama. 2) soruşturarak birinin iyi halli olduğunu meydana çıkarma.

tezkiye-i meyyit

:  

ölüyü kefenledikten sonra orada hazır bulunanlardan cenazenin ahvâlini sorma.

tezkiye-l şuhûd

:  

huk. şahitlerin adaletli ve makbul olup olmadıklarını tahkik etme. 3) malın zekâtını verme.

tezkiye-nâme

: تزكيه نامه

(a. f. b. i.) : bir şahidin durumunu öğrenebilmek için mahkemeler, den o şahidin bulunduğu yere veya muhtara gönderilen yazı.

tezlik

: تزليق

(a. i.) : kaydırma, kaydırıl-ma, sürçtürme, sürçtürülme.

tezlîl

: تذليل

(a. i. zillet'den. c. : tezlîlât) : zelil etme, edilme, tahkir etme, hor ve hakir görme, görülme.

tezlîlât

: تذليلات

(a. i. tezlîl'İn c.) : zelil etmeler, edilmeler, tahkir etmeler, hor ve hakir görmeler, görülmeler.

tezmîl

: تزميل

(a. i.) : örtü, sargı içine sarma, sarılma.

tezmîm

: تزميم

(a. i.) : yular takma.

teznîb

: تذنيب

(a. i. zeneb'den. c. : teznfbât) : 1) kuyruk takma. 2) ekleme, ilâve etme. 3) ek. (bkz. : ilâve, zeyl).

teznîbât

: تذنيبات

(b. i. teznîb'in c.) : 1) kuyruk takmalar; ilâveler, eklemeler. 2) ekler.

teznîd

: تزنيد

(a. i.) : çakmakla ateş çakma.

tezvîb

: تذويب

(a. i. c. : tezvîbât) : eritme, eritilme.

tezvîb-bi-t-tahvîl

:  

kim. kül içinde yıkıyarak kalevi tuzlan ayırmak.

tezvîbât

: تذويبات

(a. i. tezvîb'in c.) : tezvibler, eritmeler, eritilmeler.

tezvîc

: تزويج

(a. i. zevc'den. c. : tez-vîcât) : kocaya verme, evlendirme.

tezvîcât

: تزويجات

(a. i. tezvîc'in c.) : kocaya vermeler, evlendirmeler.

tezvîd

: تزويد

(a. i.) : yol için azık, yiyecek verme, azıklandırma.

tezvîk

: تذويق

(a. i.) : 1) zevk aldırma. 2) tattırma, tattırılma.

tezvir

: تزوير

(a. i. c. : tezvîrât) : 1) yalan dolan. 2) ara bozmak ve bilhassa fenalık kasdiyle yapılan kovuculuk.

tezvîrât

: تزويرات

(a. i. tezvîr'in c.) : tezvirler, yalan dolan şeyler, kovuculuklar.

tezvîren

: تزويرا

(a. zf.) : tezvir yoliyle.

tezyid

: تزييد

(a. i. ziyâde'den. c. : tezyîdât) : ziyâdeleştirme, ziyâdeleştirilme, arttırma, artırılma.

tezyid-i gayret

:  

gayreti artırma.

tezyîdât

: تزييدات

(a. i. tezyîd'in c.) : ziyadeleştirmeler, ziyâdeleştirilmeler, artırmalar, artırılmalar.

tezyîf

: تزييف

(a. i. zeyf'den. c. : tezyîfat) : 1) züyofa çıkarma, kalp, sahte, değersiz olarak gösterme. 2) eğlenme, alay etme.

tezyîfat

: تزييفات

(a. i. tezyifin c.) : tezyif yollu sözler.

tezyîl

: تذييل

(a. i. zeyl'den. c. : tezytlât) : 1) ekleme, katma, ilâve etme. 2) altına devam etme, ilâve suretiyle yazma.

tezyîn

: تزيين

(a. i. zînet'den) : zînet-lendirme, süsleme, süslenme.

tezyinat

: تزيينات

(a. i. tezyîn'in c.) : süs [ler] , bezek [ler] . tezyînât-ı mi'mâriyye : mîmârî süsler, nakışlar.