tevabi'

: توابع

(a. i. tâbi'in c.) : 1) bir kimsenin hizmetinde bulunanlar, birinin adamları, (bkz. : maiyyet). 2) bir kimsenin mesleğini tutanlar, fikir bakımından ona bağlı olanlar. 3) uşaklar. 4) bir merkeze bağlı olan yerler. 5) astr. peykler. 6) a. gr. evvelindeki kelimeye göre harekelenen kelimeler. Meselâ : keşf-üz-zünûn, kitâbü keşf-iz-zünûn. . gibi.

tevâbi'-i muttasıla-i müslakırre

:  

fık. evin, yerli dolap, yerli kütüphane gibi ayrılması kabil olmıyan kısımları.

tevâbi-i süknâ

:  

fık. evin, mutfak, kiler gibi tamamlayıcı kısımları.

tevâbil

: توابل

(a. i. tâbel ve tâbil'in c.) : nane, biber, tarçın, karanfil gibi şeyler, baharat [yemeklere konulan-]

tevâbît

: توابيت

(a. i. tâbût'un c.) : tabutlar; sandıklar.

tevâcüd

: تواجد

(a. i. vecd'den) : tas. kendine vecid davet etme.

tevâcüh

: تواجه

(a. i. vech'den) : yüz yüze, karşı karşıya gelme, (bkz. : muvacehe).

tevâdu'

: توادع

(a. i.) : iki tarafın düşmanlıktan vazgeçerek barışması.

tevaffuk

: توافق

(a. vefk'den) : muvaffak olma, başarma.

tevâfuk

: توافق

(a. i. vefk'den. c. : tevâfu-kat) : uyma, uygun gelme.

tevâfuk-ı a'dâd

:  

fer. iki sayıdan bîrinin diğeri ile tamamen taksîmi kab] l olmamakla beraber her iki sayının üçüncü bir aded ile, -ki bu adede ka-sım-ı müşterek (ortak bölen) denir-taksîmi müm-mün olması, [meselâ : ortak bölen, 2 ise bu iki sayı arasında muvafakat bin-nısf bulunur. 4 ile 10 gibi ortak bölen 3 ile sayılar arasında muvafakat bissülüs vardır, 629 gibi.

tevâfukat

: توافقات

("ka" uzun okunur. a. i. tevâfuk'un c.) : uymalar, uygun gelmeler

tevâfür

: توافر

(a. i. vefret ve vüfûr'dan. c. : tevâfürât) : çoğalma, artma.

tevâfürât

: توافقات

(a. i. tevâfür'ün c.) : çoğalmalar, artmalar.

tevaggul

: توغل

(a. i. c. : tevaggulât) : devamlı olarak uğraşma [bir işle-]

tevaggulât

: توغلات

(a. i. tevaggul'ün c.) : tevaggüller, devamlı olarak uğraşmalar.

tevahhud

: توحد

(a. i. vahdetden) : tek olma. (bkz. : teferrüd).

tevahhuş

: توحش

(a. vahşet'den) : 1) yalnızlıktan korkma, ürkme. 2) vahşî hayvanlar gibi korkma, ürkme; emîn olmıyarak bakma.

tevâki'

: تواقيع

(a. i. tevki'in c.) : fermanlar.

tevakki

: توقی

(a. i. vikaye'den) : sakınma, çekinme, korunma, (bkz. : ihtiraz).

tevakku'

: توقع

(a. i. vuku'dan. c. : tevakkuât) : bekleme, umma, umulma; arzu etme, isteme.

tevakkuât

: توقعات

(a. i. tevekku'un c.) : beklemeler, ummalar, umulmalar; arzu etmeler istemeler.

tevakkud

: توقد

(a. i.) : tutuşup yanma.

tevakkuf

: توقف

(a. i. vukuf'dan. c. : tevakkufat) : 1) durma, eğlenme, bekleme. 2) (-e) bağlı olma. Bî-tevakkuf : durmadan.

tevakkufât

: توقفات

(a. i. tevakkufun c.) : durmalar, eğlenmeler, beklemeler.

tevakkur

: توقر

(a. i. vekar'dan) : vakarlanma, vakar peyda etme.

tevâkül

: تواكل

(a. i. vekl'den) : birbirini vekil etme.

tevili

: توالی

(a. i. vely'den) : birbiri arkasından gelme, arası kesilmeksizin devam etme, sürme. Ale-t-tevâlî : durmadan birbiri ardınca, arası kesilmeksizin, bir düziye. (bkz. : mütevâli-yen).

tevâlüd

: توالد

(a. i. veled'den) : doğma; doğurma, (bkz. : tenasül).

tevân

: توان

(f. i.) : (bkz. : tüvân).

tevânâ

: توانا

(t. s.) : (bkz : tüvânâ).

tevân-ger

: توانگر

(f. b. s.) : (bkz. : tü-vân-ger).

tevân-gerî

: توانگری

(f. b. i.) : (bkz. : tüvân-gerî).

tevânî

: توانی

(a. i.) : gevşeklik, gevşek davranma; bir işte bezginlik gösterme.

tevârî

: تواری

(a. i. verâ'dan) : bir şeyin arkasına saklanıp görünmez olma, gizlenme.

tevârîh

: توريخ

(a. târih'in c.) : târihler. Ehl-i tevârîh : tarihçiler, (bkz. : müverrihin).

tevârîh-i selef

:  

bizden öncekilerin, dedelerimizin târihleri.

tevârüd

: توارد

(a. i. vürûd'dan. c. : tevârüdât) : 1) arka arkaya gelme, her yandar gelip birikme. 2) ed. iki şâirin, birbirlerinden habersiz olarak aynı mısra veya beyit söylemeleri.

tevârüdât

: تواردات

(a. i. tevârüd'ün c.) : tevârütler.

tevarüs

: توارث

(a. i. verâset'den. c. : tevârüsât) : 1) mirasa konma. 2) birinden, diğerine irsen geçme.

tevârüsât

: توارثات

(a. i. tevârüs'ün c.) : 1) mirasa konmalar. 2) irsen geçmeler.

tevâsî

: تواصی

(a. i. vasiyyet'den) : birbirine tavsiye etme.

tevassul

: توصل

(a. i. vasl'dan) : ulaşma, kavuşma, birleşme, (bkz. : tevâsul).

tevâsuk

: توانق

(a. i. vüsûk'dan) : birbirine güvenerek andlaşma.

tevâsul

: توصل

(a. i. vasl'dan. c. : tevâ-sulât) : kavuşma, ulaşma, birleşme.

tevâsuiât

: تواصلات

(a. i. tevâsul'un c.) : kavuşmalar, ulaşmalar, birlşmeler.

tevâsüb

: تواثب

(a. i. vesb'den) : birbiri üzerine sıçrama, birbiri üzerine atlama.

tevatür

: تواتر

(a. i. vitr'den. c. : tevâtürât) : 1) bir haberin ağızdan ağıza dolaşarak yayılması. 2) bir hadîs-i şerîf'in bir cemaat tarafından rivayet edilmesi hâli.

tevâtürât

: تواترات

(a. i. tevâtür'ün c.) : ağızdan ağıza yayılan haberler.

tevâtüren

: تواترا

(a. zf.) : ağızdan ağıza yayılarak [söz, haber. .]

tevâüd

: تواعد

(a. i. va'd'den) : vaitleşme, birbirine söz verme.

tevâüdât

: تواعدات

(a. i. tevâüd'ün c.) : r vaitlesmeler, sözleşmeler, [bir biriyle-]

tevâzî

: توازی

(a. i. vezy'den) : iki çizginin birbirine değmemek üzere sonuna kadar yanyana uzanıp gitmesi.

tevazu'

: تواضع

(a. i. vaz'dan. c. : tevâzuât) : alçakgönüllülük gösterme. Ehl-i tevazu' : alçakgönüllüler.

tevâzuât

: تواضعات

(a. i. tevâzu'un c.) : alçakgönüllülükler.

tevâzu'-kâr

: تواضعكار

(a. f. b. s.) : alçakgönüllü, (bkz. : mütevâzi').

tevâzu'-kârâne

: تضعكارانه

(a. f. zf.) : alçakgönüllülükle.

tevâzu'-kârî

: تواضعكاری

(a. f. b. i.) : alçakgönüllülük.

tevazün

: توازن

(a. i. vezn'den. c. : tevâzünât) : tartıda bir olma, vezinde bir gelme, denk olma.

tevâzünât

: توازنات

(a. i. tevâzün'ün c.) : tartıda bir olmalar, vezinde bir gelmeler, denk olmalar.

tevâzüniyyet

: توازنيت

(a. i.) : fels. fiz. istatik, statik, fr. statique.

tevazzu'

: توضع

(a. i.) : konulma, konuluş.

tevbe

: توبه

(a. i.) : tövbe, işlenmiş bir günah veya suçun bir daha işlenmiyeceğine dâir verilen söz.

tevbe-i mey

:  

şarap tövbesi.

tevbe-i nasuh

:  

bir daha bozmamak üzere edilen tövbe.

tevbe-i şikeste

:  

bozulmuş tövbe.

tevbe-kâr

: توبه كار

(a. f. b. s.) : tövbe edici, tövbe eden. (bkz. : tâib).

tevbe-kârî

: توبه كاری

(a. f. b. i.) : tövbekârhk, tövbe edicilik.

tevbe-şiken

: توبه شكن

(a. f. b. s.) : 1) tövbe bozan. 2) tövbe bozduran.

tevbîh

: توبيخ

(a. c. : tevbîhât) : tekdir, azarlama.

tevbîhan

: توبيخا

(a. zf.) : tevbih suretiyle, tevbih için.

tevbîhât

: توبيخات

(a. i. tevbîh'in c.) : tekdirler, azarlamalar.

tevbîhât-ı şedide

:  

şiddetli tekdirler, azarlamalar.

tevcîb

: توجيب

(a. i. vücûb'dan) : vacip kılma, kılınma.

tevcih

: توجيه

(a. vech'den. c. : tevcîhât) : 1) çevirme, yöneltme, döndürme. 2) söz atma, bakma [bir kimseye-] 3) mânâ verme, yorumlama, (bkz. : tefsîr, te'vîl). 4) rütbe, mevki verme. 5) ed. iki mânâya gelebilen ve mânâca birbirinin zıddı olan kelime kullanma. Meselâ : "âb-ı hayvandır efendim artığın" mısrâındaki âb-ı hayvan, hem âb-ı hayât, hem de hayvan suyu mânâsını ifâde ettiğinden mısra'ın mânâsı : "efendim senin artığın hayvan suyudur; yânî sen hayvansın senden artan su da hayvanın içtiği bir sudur" demek olur.

tevcihât

: توجيهات

(a. i. tevcihin c.) : rütbe vermeler, verilmiş rütbeler.

tevcihât-ı mu'tâde

:  

her yıl şevval ayının ilk haftasında me'murlar arasında yapılan değişiklik.

tevcîhât-ı umûmiyye

:  

devlet me'murlarının tâyinlerine dâir olan kararlar.

tevdi'

: توديع

(a. i. ved'den. c. " : tev-dîât) : 1) bırakma, emânet etme. 2) vedalaşma.

tevdîan

: توديعا

(a. zf.) : bırakarak, vererek, emânet ve teslim ederek, emânet olarak vermek suretiyle.

tevdiat

: توديعات

(a. i. tevdî'in c.) : 1) yatırma, koma [bir bankaya] , (bkz. : teslîmât). 2) emânet bırakma. 3) emânetler.

teveccu'

: توجع

(a. i. vesc'an c. : teveccuât) : vecâlanma, ağrıma.

teveccuât

: توجعات

(a. i. teveccu'un c.) : vecâlanmalar, ağrımalar.

teveccüd

: توجد

(a. i. vecd'den) : vecde gelme, hallenme, coşma.

teveccüh

: توجه

(a. i. vech'den. c. : teveccühât) : 1) çevrilme, yönelme, doğrulma. 2) bir yere doğru hareket etme. 3) güler yüz gösterme, yakınlık duyma; hoşlanma, sevgi. 4) nasip ve müyesser olma.

teveccüh ile-z-ziyâ

:  

bot. ışığa doğrulum, fiv phototropisme.

teveccüh ile-z-ziyâ-iş-şems

:  

bot. güne doğrulum, fr. heliotropisme.

teveccühât

: توجهات

(a. i. teveccüh'ün c.) : teveccühler.

teveccühât-ı kalbiyye

:  

gönülden duyulan yakınlıklar.

teveddüd

: تودد

(a. i. vüdd'den) : sevişme, sevgi; dostluk etme.

teveffî

: توفی

(a. i. vefât'dan) : ölme.

tevehhül

: توهل

(a. vehle'den) : yanıltmıya çalışma.

tevehhüm

: توهم

(a. i. vehm'den. c. : tevehhümât) : kurma, kuruntuya düşme.

tevehhümât

: توهمات

(a. i. tevehhüm'ün c.) : kurmalar, kuruntuya düşmeler.

tevehhüs

: توحس

(a. i.) : bir işe dikkatle koyulma.

tevekan

: توقان

("ka" uzun okunur, ai. i.) : istekli olma.

tevekkül

: توكل

(a. i.) : işi Allah'a bırakıp kadere razı olma.

tevellâ

: تولا

(a. i.) : (bkz : tevellî).

tevellî

: تولی

(a. i. vely'den) : 1) birine yanaşma, (bkz. : takarrüb). 2) birini dost tutma. 3) tas. ehl-i beyt'i, Hz. Ali'yi sevme, onlardan medet ve şefaat isteme, kendilerine olan yakınlık, bağlılık.

tevellu'

: تولع

(a. i.) : sevme, aşk ve alâka peyda etme.

tevellüd

: تولد

(a. i. vilâdet'den. c. : tevel-lüdât) : 1) doğma [maddî, manevî] . 2) doğum.

tevellüd bi-nefsihi

:  

bir hayvan veya nebatın (*bitki) kendi kendine doğması.

tevellüd kabl-el-mîâd

:  

hek. vaktinden önce doğma.

tevellüdât

: تولدات

(a. i. tevellüd'ün c.) : 1) doğmalar, nüfus miktarı. 2) soys. *doğarlık, doğum, fr. natalite.

tevellüh

: توله

(a. i. veleh'den. c. : tevellühât) : şaşakalma.

tevellühât

: تولهات

(a. i. tevellüh'ün c.) : şaşakalmalar.

tevelvül

: تولول

(a. i. velvele'den. c. : tevelvülât) : gürültü, patırdı etme. (bkz. : sahb).

tevelvülât

: تولولات

(a. i. tevelvütün c.) : gürültüler, patırtılar.

tev'em

: توأم

(a. i.) : 1) ikiz. 2) mee. eş, benzer. (bkz. : mümasil).

tev'em-i muahhar

:  

astr. cevzâ burcunun en parlak yıldızı, lât. : alpha geminus, Pollux-alpha.

tev'em-i mukaddem

:  

astr. Cevzâ burcunun ikinci dereceden parlak olan yıldızı, (Castor Beta) lât : Beta Geminus.

tev'em-i müsenna

:  

bot. bir sap üzerinde çiçeklerin ikişer ikişer dikilmesi.

tev-emân

: توأمان

(a. i. c.) : 1) [çift] ikizler. 2) bir yazı sitili.

tev'eme

: توأمه

(a. i.) : ikiz kız. [tev'em'in müennesi]

tev'emî

: توأمی

(a. i.) : ikizlik.

tev'emiyyet

: توأميت

(a. i.) : ikizlik.

teverru'

: تورع

(a. i. verâ'dan) : din işlerine bağlanma, dînin yasak ettiği şeylerden kaçınma, perhizkâr olma.

teverruk

: تورق

(a. i. varak'dan. c. : te-verrukat) : yapraklanma.

teverrukat

: تورقات

("ka" uzun okunur, a. i. teverruk'un o.) : yapraklanmalar

teverrut

: تورط

(a. i.) : vartaya düşme, zor bir işe rastlama.

teverrüd

: تورد

(a. i.) : 1) vâridolma, gelme. 2) o. gül gibi kızarma.

teverruk

: تورك

(a. i. verek'den.) : namazda kaynağını sağ ayak üzerine koyup oturma; kaynakların birini veya ikisini yere koyma.

teverrüm

: تورم

(a. i. verem'den) : verem olma, vereme tutulma, [asıl mânâsı : "şişmek" dir]

teverrüs

: تورث

(a. verâset'den) : vâris olrna, mirasçı olma.

tevessuh

: توسخ

(a. i. vesah'den) : kirlenme, paslanma.

tevessük

: تونق

(a. i. sikat ve vüsûk'den) : inanarak, güvenerek dayaAma.

tevessü'

: توسع

(a. i. vüs'et'den. c. tavessüât.) : genişleme.

tevessü-i mi'de

:  

mîde genişlemesi.

tevessüât

: توسعات

(a. i. tevessü'ön c.) : genişlemeler.

tevessüb

: توثب

(a. i. vesb'den) : sıçrama, atlama, (bkz. : vüsûb).

tevessüd

: توسد

(a. i. visâde'den) : 1) yastığa dayanma. 2) dayanma, (bkz. : istinâd, ittika).

tevessüen

: توسعا

(a. zf.) : genişleme suretiyle.

tevessül

: توسل

(a. i. vesîle'den. c. : tevessülât) : 1) sarılma. 2) inanma. 3) sebep tutma. 4) başvurma, girişme.

tevessülât

: توسلات

(a. i. tevessül'ün c.) : 1) tevessüller, sebep tutmalar. 2) başvurmalar, girişmeler.

tevessülen

: توسلا

(a. zf.) : sebep tutarak; başvurarak, girişerek.

teveşşuh

: توشح

(a. i. c. : teveşşuhât) : 1) kadın, gerdanlığını takma. 2) takıp takıştırma, süslenme.

teveşşuhât

: توشحات

(a. i. teveşşuh'un c.) : takıp takıştırmalar, süslenmeler.

tevettür

: توتر

(a. i. vetr ve vitret'den) : 1) gerilme, gerginleşme. 2) fiz. 'gerilim, germe.

tevettür-i a'sâb

:  

hek. sinirlerin gerilmesi [hastalık dolayısiyie-]

teveyyül

: تويل

(a. i. c. : teveyyülât) : vaveyla etme, çığlık koparma.

teveyyülât

: تويلات

(a. i. teveyyül'ün c.) : vaveyla etmeler, çığlık koparmalar.

tevezzü'

: توزع

(a. vez'den) : 1) dağılma. 2) yer tutma.

tevezzüî

: توزعی

(a. s.) : fr. distri-bulif.

tevfîk

: توفيق

(a. i. vefk'den. c. : tevfîkat) : 1) uydurma, uydurulma, uygunlaştırma. 2) Allah'ın yardımına kavuşma. 3) hek. bir kırılmada kırılan parçaları birbirine tatbik etme. 4) erkek adt.

tevfîk-i hareket

:  

hareketi uydurma, o surette hareket etme.

tevfîk-i îmân

:  

îmân uygunluğu.

tevfikan

: توفيقان

(a. zf.) : uyarak, uygun olarak, (-e) göre.

tevfîr

: توفير

(a. i. vefret'den) : çoğaltma, artırma; tasarrufla artırma.

tevhîd

: توحيد

(a. i. vahdet'den. c. : tevhîdât) : 1) bir kılma, bir etme, birleştirme, birleştirilme. 2) bir sayma, bir olarak bakma, birliğine inanma. 3) Allah'ın birliğine inanma. 4) "lâilâhe-ill-Allah" sözünü tekrarlama. Ehl-i tevhîd : Allah'ın birliğine inananlar. Kelime-i tevhîd : Lâilâhe-ill-Allah" sözü. (bkz. : muvahhidîn). Sûre-i tevhîd : Kur'ân'ın 112) sûresi (bkz. : ihlâs). 5) ed. Allah'ın varlığına ve birliğine dâir yazılan manzume. 6) müz. klâsik Türk dînî şiir müziğinde bir şekildir. Güftesinin mevzuu Allah'ın birliğidir. Aynı mâhiyetteki münâcât'tan şu fark ile ayrılır ki münâcât gibi Allah'a yalvarıp yakarış tarzında olmayıp, O'nun tevhîd ve azameti hakkındadır. Klâsik şiirde şekil itibariyle kasidedir; şu kadar ki memdu!) Allah olur. Cami müziğinde de bu mevzûdaki şiirler bestelenip a capella olarak okunur.

tevhîd-i ictihâd

:  

huk. Yargıtay'ın iki dâiresi veya bir dâirenin iki karârı arasında aynı meselede tezat ve mubâyenet mevcut olması veya takarrür etmiş bir içtihadın değiştirilmesine ihtiyaç görülmesi hâlinde mümasil hâdiselerde tatbik edilmek, adlî kanunların tefsîrini tazammun etmek üzere verilen karar. [Yargıtay'ın bütün dâirelerinin iştirakiyle teşkil olunan heyetin üçte ikisinin ittifakiyle ittihâz olunur. Temyiz dairelerince aynı hâdiselerde misâl teşkîl eder; taraflara te'sîr etmezi.

tevhîdât

: توحيدات

(a. i. tevhîd'in c.) : tevhidler.

tevhîd-hâne

: توحيد خانه

(a. f. b. i.) : tas. bâzı tekkelerde semaî âyini yapılan yer. [Mevlevi tâbirlerindendir]

tevhîm

: توهيم

(a. i. vehm'den c. : tev-hîmât) : vehme, kuruntuya düşürme.

tevhîmât

: توهيمات

(a. i. tevhîm'in c.) : kuruntuya düşürmeler.

tevhîn

: توهين

(a. i. c. : tevhînât) : zayıf düşülme, düşürülme, zayıflatma, zayıflatılma.

tevhînât

: توهينات

(a. i. tevhîn'in c.) : zayıf düşürmeler, düşürülmeler, zayıflatmalar, zayıflatılmalar.

tevhîş

: توحيش

(s. i. vahşet'den. c. : tevhîşât) : ürkütme, ürküp kaçmasına sebebolma.

tevhîşât

: توحيشات

(a. i. tevhîş'in c.) : ürkütmeler, ürküp kaçmasına sebebolmalar.

te'vîd

: تأويد

(a. i.) : eğriltme, eğritilme.

tev'îd

: توعيد

(a. i. c. : tev'îdât) : korkutma [sözle-] , (bkz. : tahvîf, tehdîd).

tev'îdât

: توعيدات

(a. î. tev'îd'in c.) : korkutmalar [sözle-]

te'vîl

: تأويل

(a. i. meâl'den. c. : te'vîlât) : sözü çevirme, söze ayrı mânâ vermiye kalkışma.

te'vîl-i akd

:  

fık. bilinmeden satın alınan bir gasbedilmiş malın meşru sahibi çıkarak geri almıya teşebbüs etmesi hâlinde önceden tasarruf edenin ücret vermemek için : "bu malı ben satın aldım" demesi.

te'vîl-i mîlk

:  

fık. muris (miras bırakan) tarafından satın alınan bir gasbedilmiş malın sahibi çıkarak geri almıya teşebbüs etmesi hâlinde, mirasçının ücret vermemek için : "bu mal benim miras kalmış malımdır" demesi.

te'vîl-i Kur'ân

:  

Kur'ân-ı Kerîm'e sarahatten hâriç mânâ verme.

te'vîlât

: تأويلات

(a. i. te'vîl'in c.) : sözü çevirmeler, ayrı mânâ vermiye kalkışmalar.

te'vîlât-ı Kur'âniyye

:  

Kur'ân'ın âyetlerine sarahat hâricinde verilen mânâlar.

tevki'

: توقيع

(a. i. vuku'dan) : 1) pâdişâh buyruklarına çekilen nişan. 2) pâdişâhın nişanlı buyruğu.

tevki-i refî-i hümâyûn

:  

pâdişâhın yüce buyruğu.

tevkîd

: توكيد

(a. i. ekd'den) : sağlamlaştırma, (bkz. : te'kîd).

tevkid

: توقيد

(a. i. c. : tevkidât) : tutuşturup yakma, tutuşturup yakılma.

tevkidât

: توقيدات

(a. i. tevkid'in c.) : tutuşturup yakmalar, tutuşturup yakılmalar.

tevkiî

: توقيعی

(a. i.) : 'evki'ci, pâdişâh buyruklarına nîşan işaretini yapan me'mur.

tevkiî-i dîvân-ı hümâyûn

:  

dîvân-ı hümâyûn'un nişan me'muru, fermanlara nişan işaretini koyan me'mur.

tevkif

: توقيف

(a. i. vukuf dan. c. : tevkifât) : 1) durdurma, durdurulma. 2) alıkoyma. 3) mevkuf (tutuklu) hâlinde bekletme.

tevkif müzekkeresi

:  

huk. birinin tevkif edilmesi için müddeiumumi (savcı) tarafından yazılan resmî kâğıt.

tevkifât

: توقيفات

(a. i. tevkifin c.) : kesinti [ler] (para hakkında).

tevkifhane

: توقيفخانه

(a. f. b. i.) : tutuklu evi.

tevkil

: توكيل

(a. i. vekâlet'den) : vekil etme, edilme.

tevkir

: توقير

(a. i. vekar'dan. c. : tev-kirât) : güzel karşılama, ağırlama; ululama,

tevkirât

: توقيرات

(a. i. tevkir'in c.) : saygılar, ululamalar, (bkz. : ta'zîmât).

tevkirât-ı kalbiyye

:  

gönülden saygılar, ululamalar.

tevkit

: توقيت

(a. i. vakt'den) : vakti, saati belli etme.

tevlîd

: توليد

(a. i. vilâdet'den. c. : tevlîdât) : 1) doğurma, doğurulma; doğurtma. 2) mee. meydana getirme, sebebolma.

tevlîdât

: توليدات

(a. i. tevlîd'in c.) : 1) doğurmalar, doğurulmalar; doğurtmalar. 2) sebebolmalar, meydana getirmeler.

tevlîh

: توليه

(a. i.) : şaşırtma; sersemleş-tirme.

tevliye

: توليه

(a. i.) : (bkz. : tevliyet).

tevliyet

: توليت

(a. i.) : 1) mütevellilik, vakıf işlerine bakma vazîfesi. 2) yüz çevirme, yüz döndürme. 3) fık. sahip olunan malı peşin değeri ile başkasına tevcih etme.

tevrat

: تورات

(a. h. i.) : dört mukaddes kitaptan Hz. Musa'ya ineni.

tevrîh

: توريح

(a. îrân'dan c. : rîhât) : târihleme, târih atma.

tevrîh kabl-el-hulûl

:  

zamanı gelmeden târih atma.

tevrîhât

: توريخات

(a. i. tevrîh'in c.) : târihlemeler, târih atmalar.

tevrîk

: توريق

(a. i. varak'dan. c. : tevrî-kat) : yapraklandırma, yapraklandırılma.

tevrîkat

: توريقات

("ka" uzun okunur. a. i. tevrîk'in c.) : yapraklandırmalar, yapraklan-dırılmalar.

tevrîm

: توريم

(a. i.) : 1) şişirme, şişkinletme. 2) verem etme, verem edilme.

tevrîs

: توريث

(a. i. verâset'den) : miras bırakma.

tevriye

: توريه

(a. i. verâ'dan) : 1) meramını gizleme. 2) ed. birkaç mânâsı olan bir kelimenin en uzak mânâsını kasdetme. [Meselâ : "sa-vurur ne varsa âhir; buna rüzgâr derler" bey-tindeki "rüzgâr" kelimesinin yakın mânâsı yel, tnaksûdolan uzak mânâsı zaman demektir]

tevsen

: توسن

(f. i.) : başı sert at; mec. s. dikbaşlı adam.

tevsen-i zîbâ

:  

güzel, yakışıklı at.

tevsî'

: توسيع

(a. i. vesü' ve saat'den. c. : tevsîât) : genişletme, genişletilme.

tevsî-i intikal

:  

hulc. bir vakıf malın intikal hakkını ve haddini büyültme, genişletme.

tevsî-i hudûd

:  

hüküm ve tasarruf sınırlarını genişletme.

tevsîât

: توسيعات

(a. i. tevsî'in c.) : genişletmeler, genişletilmeler.

tevsîd

: توسيد

(a. i.) : 1) yastığa dayandırma, yastığa dayandırılma. 2) dayandırtma, dayatma.

tevsîh

: توسيخ

(a. i. vesah'dan) : 1) kirletme, pisletme. 2) paslandırma.

tevsik

: توثيق

(a. i. vüsûk'dan) : 1) sağlamlaştırma, sağlamlaştırılma. 2) *belgeleme, bir şeyin, bir hâdisenin doğruluğunu vesika ('belge) ile ispat etme.

tevsîm

: توسيم

(a. i. vesm'den. c. tevsîmât) : 1) tenin üzerine barutla veya dağlıyarak işaret koyma. 2) adlandırma, ad verme. 3) hacıların hac zamanı toplanmaları, ["bir mevsime yetişmek" mânâsı bizde kullanılmazl.

tevsîmât

: توسيمات

(a. i. tevsîm'in c.) : 1) barutla veya dağlıyarak yapılan işaretler. 2) adlandırmalar, ad vermeler.

tevşî'

: تووشيع

(a. i.) : süsleme.

tevşîh

: توشيح

(a. i. vişâh'dan c. : tevşîhât) : 1) süsleme, süslendirme; süslü elbise giydirme. 2) ed. mukayyed kafiye ile şiir yazma; çifte kafiye. 3) Kur'ân-ı usul, âdâb ve erkânı ile okuma. 4) mevlid bahirleri arasında dînî ve tasav-vufî mâhiyette kasîde ve beste okuma, [aslı : mücevheratlı kuşak kuşatmadır] . 5) müz. Türk dînî müziğinde bir şekildir ki Na't-ı Peygamberî'ye verilmiş bir addır. Yalnız na't tekkelerde ve başka yerlerde okunduğu halde tevşîh denilenler mevlid ve mi'râciyye arasında tegannî edilir. (Binâenaleyh "mevlid tevşîhi" demek, hatâdan salim değildir, çünkü mevlidde okunması âdet olmamış na'te sadece na't denilmiştir)

tevşîhât

: توشيحات

(a. i. tevşîh'in c.) : 1) süslemeler, süslendirmeler. (bkz. : tezyînât). 2) çifte kafiyeler.

tevşîm

: توشيم

(a. î. veşm'den. c. : tevşîmât) : vücuda döğme yapma; iğne ile yazı yazma veya şekil yapma.

tevsîmât

: توشيمات

(a. i. tevsîm'in c.) : vücuda döğme yapmalar; iğne ile yazı yazmalar veya şekil yapmalar.

tevtîd

: توتيد

(a. i.) : kazık kakma.

tevtîr

: توتير

(a. i. vetr'den) : 1) kazık kakma. 2) yay gibi germe.

tevvâb

: تواب

(a. i. tevbe'den) : 1) kullarının tövbesini kabul eden Allah. 2) çok tövbe eden.

tevvâbîn

: توابين

(a. h. i.) : tas. Kerbelâ hâdisesinde Hz. Hüseyne yardım edilmemesinden' doğan pişmanlık esâsına dayanarak kurulan fırka. [Eshaptan Süleyman b. Sadr-ül-Huzaî. fırkanın başına geçmişti]

tevyil

: توييل

(a. i. c. : tevyîlât) : birisine (veylün leke : yazık sana!) deme; beddua etme, ilenme, Allah belâsını versin deme.

tevyîlât

: توييلات

(a. i. tevyii'in c.) : ilenmeler, beddua etmeler, Allah belâsını versin! demeler.

tevzî'

: توزيع

(a. i. vez'den. c. : tevzîât) : 1) dağıtma, dağıtılma. 2) herkese payını dağıtma, üleştirme.

tevzîât

: توزيعات

(a. i. tevzî'in c.) : 1) dağıtmalar, dağıtılmalar. 2) herkese payını dağıtmalar, üleştirmeler.

tevzii, tevzîiyye

: توزيعيه توزيعی ،

(a. s.) : dağıtma, üleştirme ile ilgili. A'dâd-ı tevıîiyye (dağıtma sayılan) : birer, ikişer, üçer. gibi.

tevzîn

: توزين

(a. i. vezn'den) : 1) tartma. 2) denkleştirme.

tevzin-i mesâi

:  

fels. fr. socialisation du travail.