teşâbüh |
: | تشابه |
(a. i. şibh'den. c. : teşâbühât) : 1) birbirine benzeme, benzeşme. 2) fels. benzerlik, 3) mat. homologi. (bkz : müşabehet). |
tesâbüh-i etraf |
: |
ed. müşebbehin garip bir şeye benzetilmesi hâlidir ki "istitrâf" da denir. Meselâ : "rûy-i gül taktir olunmuş, nâzın işlenmiş ucu* biri olmuş huy, biri de destmâl olmuş sana-Nedîm" beytirideki "nâz" in destmâle (havluya) benzetilmesi gibi. |
|
tesâbühât |
: | تشابهات |
(a. i. teşâbüh'ün c.) : 1) birbirine benzemeler, benzeşmeler. 2) Kur'ânı Kerîm'in bâzı âyetlerinin mecazî mânâları olması halleri. |
teşâcür |
: | تشاجر |
(a. i. şecer'den) : sopalarla birbirine girme, dövüşme, (bkz. : müşâcere). |
teşadduk |
: | تشدق |
(a. i.) : [avurt çatlatarak] konuşma; lügat paralama. |
teşahhum |
: | تشحم |
(a. i. şahm'dan) : yağlanma, yağ bağlama, semirme, şişmanlama. |
teşahhus |
: | تشخص |
(a. i. şahs'dan. c. : teşahhusât) : 1) şahıslanma. 2) birinin şahsını hâtıra getirme, birinin şahsı hatıra getirilme 3) taayyün etme, tanıma. |
teşahhusât |
: | تشخصات |
teşahhus'un c.) : teşahhuslar, şahıslanmalar. |
teşâkî |
: | تشاكی |
(a. i. şekvâ'dan) : 1) birbirinden şikâyet etme. 2) dertleşme, halleşme. |
teşakkuk |
: | تشقق |
(a. i. şakk'dan) : yarılma, ikiye ayrılma; parça parça olma. |
tesâkül |
: | تشاكل |
(a. i. şekl'den) : şekil ve suretçe bir olma, birbirine uyma, biri ötekinin şekline, hâline girme |
teşârük |
: | تشارك |
(a. i. şirk'den) : ortak olma, ortaklık, fr. association. (bkz. : müşareket). |
teşa'şu' |
: | تشعشع |
(a. i. şa'şaa'dan) : şa'şalanma, parıldama. |
teşâtüm |
: | تشاتم |
(a. i. şetm'den) : sövüşme. |
tesa'u' |
: | تشعب |
(a. i.) : fiz. ışığın, merkezden etrafa doğru dalgalanması. |
teşa'ub |
: | تشعب |
(a. i. şa'b'dan. c. : teşa'ubât) : şûbelenme, dallanma, dal budak peyda etme, çatallanma. |
teşa'ubât |
: | تشعبات |
(a. i. tes_a'ub'un c.) : şubeler. |
teşa'ul |
: | تشعل |
(a. i. şu'l'den) : parlama, tutuşma. |
teşa'ur |
: | تشع |
(a. i. şa'r'dan) : krllanma, tüylenme. |
teşâur |
: | تشاعر |
(a. i. şi'r'den) : şâir tavrı takınma, şairlik taslama. |
teşâvür |
: | تشاور |
(a. i. şûrâ'dan) : birbirine danışma, (bkz. : müşavere). |
teşaytun |
: | تشيطن |
(a. Şeytân'dan) : şeytanlaşma, şeytanca davranma. |
teşbî' |
: | تشبيع |
(a. i.) : karnını doyurma, karnı doyurulma, (bkz. : işba'). |
teşbî-i fukara |
: |
yoksulların karınlarının doyurulması. |
|
teşbîb |
: | تشبيب |
(a. i. şebâb'dan) : 1) ateş yakına 2) ed. bir kadının güzelliğini şiirle medhetme. 3) kasideye bir güzeli överek başlama. |
teşbih |
: | تشبيه |
(a. i. şibh'den. c. : teş-bîhât) : benzetme, benzetilme. Lâ-teşbîh : teşbih-siz, benzetmeksizin, benzetme gibi olmasın. Edât-ı teşbih : (benzetme edatı) : "gibi, âsâ, misillü, mâ-nend, veş, güne, gûyâ, sanki, meğer ki, tek, tırak, nasıl, nitekim. . " gibi. Erkân-ı teşbih : ed. şu dört şeydir : "müşebbeh, müşebbehün-bih, vech-i şe-beh, edât-ı teşbih", [. . köşkü cennet gibidir" terkî-binde köşk = müşebbeh, cennet = müşebbehün-bih, gibidir = edât-ı teşbih dır] |
teşbîh-i beliğ |
: |
ed. edatı hazfedilmiş ve pek çok parlak, göz alıcı olan teşbih. Meselâ : "az zaman içre çok iş etmişti* sayesi olmuş idi âlemgîr *şems-i asr idi asrda şemsin * zilli memdOd olur, zamânî kasîr" gibi. |
|
teşbîh-i mûcez |
: |
ed. en kısa kelimelerle geniş mânâya gelmek suretiyle yapılan teşbih, benzetme. Misâl : "hâl kâfir, zülf kâfir, çeşm kâfir, el'amân* serbeser iklîm-i hüsn'ün kâfiristan oldu hep" bey-tindeki "iklîm-i hüsn'nün" terkibi gibi. |
|
teşbîhât |
: | تشبيهات |
(a. i. teşbîh'in c.) : teşbihler, benzetmeler, benzetilmeler. |
teşbik |
: | تشبيك |
(a. i. şebeke'den) : şebekeleştirme, ağ şekline koyma, koyulma. |
teşbîr |
: | تشبير |
(a. i.) : 1) karışlama, karışlanma. 2) endaze ve şâire ile ölçme. |
teşcî' |
: | تشجيع |
(a. şecâat'den. c. : teşcîât) : secâatlendirme, şecaat ve cesaret verme, verilme, gayrete getirme, getirilme. |
teşcîât |
: | تشجيعات |
(a. i. teşcî'in c.) : şecaat ve cesaret vermeler, gayretlendirmeler, gayretlendirilmeler. |
teşcîr |
: | تشجير |
(a. i.) : ağaçlandırma. |
teşdîd |
: | تشديد |
(a. i. şiddet'den) : 1) şiddetlendirme, şiddetlendirilme, şiddet ve kuvvet verme, verilme. 2) şeddeleme, şeddelenme. 3) a. gr. bir harfi çift okutan ve şedde() denilen işaretin adı. |
teşebbüb |
: | تشبب |
(a. i.) : kim. şaplaşma, şap hâline girme. |
teşebbüh |
: | تشبه |
(a. i. şibh'den. c. : te-şebböhât) : benzeme, andırma; kendini benzetmeye özenme, zorla benzemeye çalışma. |
teşebbühât |
: | تشبثات |
(a. i. teşebbüh'ün c.) : benzemeler, andırmalar, kendini benzetmeye özenmeler, zorla benzemeye çalışmalar. |
teşebbük |
: | تشبك |
(a. i. c. : şebeke'den) : şebekeleşme, ağ şeklini alma. |
teşebbük-i agsân-ı eşcâr |
: |
ağaç dallarının birbirine karışması. |
|
teşebbüs |
: | تشبث |
(a. i. c. : teşebbüsât) : 1) [işe] girişme, el atma. 2) girişkenlik. 3) önce davranış. |
teşebbüs-i corm |
: |
bir suç işlemeye başlayıp da -herhangi çıkan bir mâni ile-bu suçu netîcelendirememe. |
|
teşebbüsât |
: | تشبثات |
(a. i. teşebbüs'ün c.) : teşebbüsler, işe girişmeler, el atmalar; girişkenlikler; onca davranışlar. |
teşeccü' |
: | تشجع |
(a. şecâat'den) : sahte şecaat gösterme, şecî görünme. |
teşeccür |
: | تشجر |
(a. i.) : 1) ağaçlaşma, ağaçlanma, (bkz. : tegarrüs). 2) kim. billur cisimlerin ağaç şeklinde birleşmesi. |
teşeddüd |
: | تشدد |
(a. i. şiddet'den) : 1) şiddetlenme, 2) keskinleşme. |
teşeffî |
: | تشفی |
(a. i. şifâ'dan) : 1) şifâ bulma, iyi olma. 2) rahatlanma. 3) öç alma. |
teşeffi-i sadr |
: |
öcaldıktan sonra gönlün rahatlaması. |
|
teşehhî |
: | تشهی |
(a. i. iştehâ'dan) : 1) iştahlanma; hırsla isteme. 2) fels. appetition. |
teşehhüd |
: | تشهد |
(a. i. şahâdet'den) : namazda oturarak "ettehiyyâtü" duasını okuma. |
teşehhüd mikdârı |
: |
ettehisyâtü okuyacak kadar zaman; gayet kısa bir zaman, az zaman. |
|
teşekkî |
: | تشكی |
(a. i. şekvâ'dan) : şikâyet etme. (bkz. : iştikâ). |
teşekkük |
: | تشكك |
(a. i. şekk'den.) : şüphelenme, şüpheye düşme. |
teşekkül |
: | تشكك |
(a. i. şekl'den. c. : teşekkülât) : 1) şekillenme. 2) kurulma, kuruluş, meydana geliş. 3) *oluşum, fr. formation. 4) *yoğrum, fr. formation. 5) jeol. oluş, fr. formation. |
teşekkülât |
: | تشكلات |
(a. i. teşekkül'ün c.) : teşekküller. |
teşekkür |
: | تشكر |
(a. i. şükr'den. c. : teşekkürât) : şükretme, yapılan bir iyilikten memnun kalındığını anlatmak için "sağ ol!", "var ol!", "ömrüne bereket!" gibi söylenen minnet sözleri. |
teşekkürât |
: | تشكرات |
(a. i. teşekkür'ün c.) : teşekkürler. |
teşellül |
: | تشلل |
(a. i.) : şiddetle atılarak akma. |
teşelsül |
: | تشلشل |
(a. i. c. : teşelşülât) : atılarak akma, suyun yüksek bir yerden aşağı şarıltı ile dökülmesi, çağlıyan meydana getirmesi. duş yapma, soğuk su banyosu yapma. |
teşelşülât |
: | تشلشلات |
(a. i. teşelşül'ün c.) : 1) atılarak, şarıltı ile dökülmeler, akmalar. 2) duş |
teşemmü' |
: | تشمع |
(a. i. şem'den) : mumlaşma, mum bağlama, muşamba gibi olma; üzerine bal mumu sürülme. |
teşemmü-i kebed |
: |
hek. karaciğerin muşambalaşması, siroz. |
|
teşemmül |
: | تشمل |
ihrama bürünme. |
teşemmü |
: | تشمم |
(a. i. şemm'den) : koklama. |
teşemmür |
: | تشمر |
(a. i.) : işe hazırlanma, sıvanma. |
teşemmüs |
: | تشمس |
(a. i. şems'den) : 1) güneşleme, güneş'e çıkma. 2) hek. güneş çarpması. |
teşennüc |
: | تشنج |
(a. şenc'den. c. : teşennücât) : 1) buruşma, buruşuk olma. 2) hek. adalelerin kasılması, gerilip büzülmesi, ispazmoz, fr. spaıme. |
teşennüc-i miımâr |
: |
anat. hançerenin büzülüp kapanması. |
|
tesennücât |
: | تشنجات |
(a. i. teşennüc'ün c.) : teşennüçler. |
teşennücî |
: | تشنجی |
(a. s.) : teşennüce, is-pazmoza âit, bununla ilgili. |
teşennüf |
: | تشنف |
(a. i.) : 1) küpe takınma. 2) süslenme. |
teşerru' |
: | تشرع |
(a. i. şer'cfen) : şerîat hükümlerine göre hareket etme. |
teşerrüf |
: | تشرف |
(a. i. şeref den. c. : teşerrüfât) : şereflenme, şeref duyma, şeref bulma; saygı gösterme. |
teserrüfât |
: | تشرفات |
(a. i. teşerrüfün c.) : şereflenmeler, şeref duymalar, şeref bulmalar; saygı göstermeler. |
teşettî |
: | تشتی |
(a. i. şitâ'dan) : bir yerde kışlama, kışı geçirme. |
teşettüt |
: | تشتت |
(a. i.) : bir çok şubelere ayrılma; çatallaşma; dağılma, perîşan olma. |
teşeddüd |
: | تشدد |
(a. i. şiddet'den) : 1) şiddetlenme, 2) keskinleşme. |
teşeffî |
: | تشفی |
(a. i. şifâ'dan) : 1) şifâ bulma, iyi olma. 2) rahatlanma. 3) öcalma. |
teşeffi-i sadr |
: |
öcaldıktan sonra gönlün rahatlaması. |
|
teşehhî |
: | تشفی |
(a. i. iştehâ'dan) : 1) iştahlanma; hırsla isteme. 2) fels. appetition. |
teşehhüd |
: | تشهد |
(a. i. şahâdet'den) : namazda oturarak "ettehiyyâtü" duasını okuma. |
teşehhüd mikdârı |
: |
ettehisyâtü okuyacak kadar zaman; gayet kısa bir zaman, az zaman. |
|
teşekkî |
: | تشكی |
(a. i. şekvâ'dan) : şikâyet etme. (bkz. : iştikâ). |
teşekkük |
: | تشكك |
(a. i. şekk'den.) : şüphelenme, şüpheye düşme. |
teşekkül |
: | تشكل |
(a. i. şekl'den. c. : teşekkülât) : 1) şekillenme. 2) kurulma, kuruluş, meydana geliş. 3) *oluşum, fr. formation. 4) *yoğ-rum, fr. formation. 5) jeol. oluş, fr. formation. |
teşekkülât |
: | تشكلات |
(a. i. teşekkül'ün c.) : teşekküller. |
teşekkür |
: | تشكر |
(a. i. şükr'den. c. : teşekkürât) : şükr etme, yapılan bir iyilikten memnun kalındığını anlatmak için "sağ ol!", "var ol!", "ömrüne bereket!" gibi söylenen minnet sözleri. |
teşekkürât |
: | تشكرات |
(a. i. teşekkür'ün c.) : teşekkürler. |
teşellül |
: | تشلل |
(a. i.) : şiddetle atılarak akma. |
teşelsül |
: | تشلشل |
(a. i. c. : teşelşülât) : 1) atılarak akma, suyun yüksek bir yerden aşağı şarıltı ile dökülmesi, çağlıyan meydana getirmesi. 2) duş yapma, soğuk su banyosu yapma. |
teşelşülât |
: | تشلشلات |
(a. i. teşelşül'ün c.) : 1) atılarak, şarıltı ile dökülmeler, akmalar. 2) duş |
teşemmü' |
: | تشمع |
(a. i. şem'den) : mumlaşma, mum bağlama, muşamba gibi olma; üzerine bal mumu sürülme. |
teşemmü-i kebed |
: |
hek. karaciğerin muşamba-laşması, siroz. |
|
teşemmül |
: | تشمل |
ihrama bürünme. |
teşemmüm |
: | تشمم |
(a. i. şemm'den) : koklama. |
teşemmür |
: | تشمر |
(a. i.) : işe hazırlanma, sıvanma. |
teşemmüs |
: | تشمس |
(a. i. şems'den) : 1) güneşleme, güneş'e çıkma. 2) hek. güneş çarpması. |
teşennüc |
: | تشنج |
(a. şenc'den. c. : teşennücât) : 1) buruşma, buruşuk olma. 2) hek. adalelerin kasılması, gerilip büzülmesi, ispazmoz, fr. spaıme. |
teşennüc-i miımâr |
: |
anat. hançerenin büzülüp-kapanması. |
|
tesennücât |
: | تشنجات |
(a. i. teşennüc'ün c.) : teşennüçler. |
teşennücî |
: | تشنجی |
(a. s.) : teşennüce, ispazmoza âit, bununla ilgili. |
teşennüf |
: | تشنف |
(a. i.) : 1) küpe takınma. 2) süslenme. |
teşerru' |
: | تشرع |
(a. i. şer'cfen) : şerîat hükümlerine göre hareket etme. |
teşerrüf |
: | تشرف |
(a. i. şeref den. c. : teşerrüfât) : şereflenme, şeref duyma, şeref bulma; saygı gösterme. |
teserrüfât |
: | تشرفات |
(a. i. teşerrüfün c.) : şereflenmeler, şeref duymalar, şeref bulmalar; saygı göstermeler. |
teşettî |
: | تشتی |
(a. i. şitâ'dan) : bir yerde kışlama, kışı geçirme. |
teşettüt |
: | تشتی |
(a. i.) : bir çok şubelere ayrılma; çatallaşma; dağılma, perîşan olma. |
teşe'üm |
: | تشأم |
(a. i.) : uğursuz say-ma, şom görme. |
tefevvuk |
: | تشوق |
(a. i. şevk'den) : şevklerime; arzu etme, istek gösterme, heveslenme. |
teşevvüş |
: | تشوش |
(a. i. sül. şeveşe. c. : teşevvüşât) : karışma, karmakarışık olma, karışıklık. |
teşevvüş-i kelimât |
: |
psik. kelime karışıklığı, fr. paraphasie. |
|
teşevvüş-i tahattur |
: |
psik. hafıza (*bellek) karışıklığı, fr. paramnesie. |
|
teşevvüş-i teheyyüci |
: |
psik. heyecan çarpısı, fr. ictus e'motif. |
|
teşevvüş-i zihnî |
: |
psik. zihin bulanıklığı, fr. confu-sion mentale, obnubilation mentole. |
|
teşevvüşât |
: | تشوشات |
(a. i. teşevvüş'ün c.) : teşevvüşler, karışmalar, karışıklıklar, karmakarışık olmalar. |
teşeyyu' |
: | تشيع |
(a. i. şta'dan) : Şîîlik taslama, Şîî olma. |
teşeyyüb |
: | تشيب |
(a. i. c. : teşeyyübât) : kayıtsızlık, ihmalcilik. |
teşeyyübât |
: | تشيبات |
(a. i. teşeyyüb'ün c.) : kayıtsızlıklar, ihmalcilikler. |
teşeyyüd |
: | تشيد |
(a. i.) : 1) yükseltme. 2) sağlam olma. |
teşeyyüh |
: | تشيخ |
(a. şeyh'den) : 1) ihtiyarlama. 2) şeyhlik taslama. |
teşezzüb |
: | تشذب |
(a. i.) : dağılma, dağınık olma. |
teşfiye |
: | تشفيه |
(a. i. şifâ'dan) : şifâlan-(dırma, iyileştirme. |
teşfiye-i sadr |
: |
gönlü rahatlandırma. |
|
teşhir |
: | تشهير |
(a. şöhret'den. c. : teşhîrât) : 1) şöhretlendirme, şöhretlendirilme. 2) gösterme 3) sergiye koyup herkese gösterme. 4) [bir mahkûmu] hakarete uğratmak için halka gösterme. 5) dillere düşürme, ortalığa duyurma. 6) çekme, çekilme. |
teşhîr-i silâh |
: |
silâh çekme. |
|
teşhirât |
: | تشهيرات |
(a. i. teşhîr'in c.) : teşhirler. (a. i. şahs'dan. c. : teşhîsât) : 1) ayırma, seçme, farketme, tanıma. 2) hek. hastalığın hangi hastalık olduğunu bilme. 3) ed. eşyaya şahsiyet verme, onları adam yerine koyma ve onlara hitâbetme. |
teşhis ve intak |
: |
ed. duygusu, hareketi, konuşması olmıyan şeyleri, insan gibi duyar, hareket eder, konuşur olarak anlatma, canlılaştırma. |
|
teşhîs-i tefriki |
: |
hek. birbirine benziyen iki hastalığı yekdiğerinden ayırma. |
|
teşhîsât |
: | تشخيصات |
(a. i. teşhîs'in c.) : teşhisler. |
teşhîz |
: | تشحيذ |
(a. i. şahz'dan. c. : teşhîzât) : 1) sivriltme, keskinletme, keskinlendirilme. 2) bileme, bilenme. 3) uyandırma, kuvvet ve te'si-rini artırma. |
teşhîz-l zihn |
: |
zihin açma, zihne cila verme. |
|
teşhîzât |
: | تشحيذات |
(a. i. teşhîz'ın c.) : teşhizler. |
teş'îb |
: | تشعيب |
(a. i. şa'b'dan c. : teş'îbât) : şûbelendirme, şûbelendirilme; dallandırma, dallandırılma. |
teş'îbât |
: | تشعيبات |
(a. i. teş'îb'in c.) : şûbelendirmeler, şûbelendirilmeler, dallandırmalar, dallandırılmalar. |
teş'îl |
: | تشعيل |
(a. i. şu'l'den) : şûlelendirme, parlatma, tutuşturma, alevlendirme, (bkz : iş'âl). |
teş'îl-i kanâdîl |
: |
kandilleri yakma. |
|
te'şîr |
: | تأشير |
(a. i.) : gedik etme. |
teskik |
: | تشقيق |
(a. i. şakk'dan) : yarma, yarılma, ikiye ayırma; parça parça yarma. |
teşkîk |
: | تشكيك |
(a. i. c. : teşkîkât) : şüpheye düşürme, düşürülme; şüphede bırakma, bırakılma. |
teşkikât |
: | تشكيكات |
(a. i. teşkîk'in c.) : şüpheye düşürmeler, şüphede bırakmalar. |
teşkil |
: | تشكيل |
(a. sekl'den. c. : teşkilât) : 1) bir şeye şekil, suret verme. 2) meydana getirme. 3) *yapım, kuruluş, fr. formatlon. |
teşkilât |
: | تشكيلات |
(a. i. teşkîl'in c.) : teşkiller, kuruluşlar; örgütler. |
teşkîlât-ı adllyye |
: |
adlî teşkilât, |
|
teşkîlât-ı esâsiyye |
: |
anayasa. |
|
teşkîlât-ı mahâkim |
: |
mahkemelerin teşkilâtı. |
|
teşmî' |
: | تشميع |
al mumuna batırma, batırılma, mumlama. |
teşmil |
: | تشميل |
(a. i.) : VaVm3' içine aldırma. |
teşmîm |
: | تشميم |
(a. şemm'den) : kok. latma, koklatılma. |
teşmîr |
: | تشمير |
(a. i. şemr'den.) : sıvama, sıvanma. |
teşmîr-i sâid |
: |
kolları sıvama, mec. bir işe adamakıllı girişme. |
|
teşmîr-i sâk |
: |
paçaları sıvama, mec. bir işe adamakılılı girişme. |
|
teşmîs |
: | تشمي |
(a. i. şems'den) : 1) güneşe serme, serilme, güneşe tutma, tutulma. 2) güneşe tutup hasta etme, edilme. |
teşmît |
: | تشميت |
(a. i.) : aksıran kimseye "Allah sana merhamet etsin!" deme. |
teşne |
: | تشنه |
(f. s. c. ; teşne-gân) : 1) susamış. 2) çok istekli (bkz. : atşân). |
teşne-i dîdâr |
: |
yüze susamış, bir güzel yüzü gör-miye susamış olan. |
|
teşne-dil |
: | تنشه دل |
(a. b. s.) : can ve gönülden istekli. |
teşne-dil |
: | تشنه دلی |
(f. b. i.) : can ve gönülden isteklilik. |
teşne-gân |
: | تشنگان |
(f. s. teşne'nin c.) : 1) susamışlar. 2) istekliler. |
teşnegî |
: | تشنگی |
(f. i.) : susama, (bkz. : atş.). |
teşne-leb |
: | تشنه لب |
(f. b. s.) : dudağa kurumuş, çok susamış; susuz, yanık. |
teşne-lebî |
: | تشنه لبی |
(f. b. i.) : dudağr kurumuştuk, çok susamıştık. |
teşnî' |
: | تشنيع |
(a. i. şenâat'den. c. : teşnîât) : çok ayıp ve çirkin bulma; ayıplama. |
teşnîât |
: | تشنيعات |
(a. i. teşnî'in c.) : çirkin bulmalar; ayıplamalar. |
teşnîf |
: | تشنيف |
(a. i.) : 1) küpe takma, takınma. 2) küpe ile süsleme, süslenme. |
teşnîf-sâz |
: | تشنيفساز |
(a. s.) : süsleylci. |
teşrî' |
: | تشريع |
(a. i. şer'den) : 1) Hz. Muhammed (Alehisselâm)'in şeriata dâir olan emirleri. 2) kanun yapma. |
teşrîd |
: | تشريد |
(a. i.) : 1) ürkütüp kaçır, ma, ürkütüp kaçırılma. 2) kovup uzaklaştırma. |
teşrif |
: | تشريف |
(a. i. şeref den) : 1) şereflendirme, şereflendirilme, şeref verme, verilme. 2) gelmesiyle bir yere şeref verme, gelme; gitme. |
teşrifat |
: | تشريفات |
(a. i. teşrifin c.) : protokol, büyük, resmî olan ziyaretlerde, kabul resimlerinde ve törenlerdeki uyulması gereken âdetler, usuller. |
teşrîfât-ı mülâkine |
: |
birini taltif için pâdişâh tarafından gönderilen hil'at ve hediyeler. |
|
teşrîfâtî |
: | تشريفاتی |
(a. i.) : teşrifatçı, protokol me'muru. |
teşrih |
: | تشريح |
(a. i. şerh'den. c. : teşrîhât) : 1) açma, yayma, etrafiyle şerhetme, edilme. 2) dilim dilim, parça parça kesme. 3) otopsi, bir ölü gövdesini kesip parçalara ayırma 4) anatomi. 5) iskelet. |
teşrîh-i beşerî |
: |
hek. insan teşrihi, insan anatomisi ilmi. |
|
teşrîh-i hayvani |
: |
hek. hayvan anatomisi ilmi. |
|
teşrîh-i marazî |
: |
hek. hasta organların teşrihini bildiren ilim, fr. anatomie pathologique. |
|
teşrîh-i nebatî |
: |
bot. botanik anatomisi ilmi. |
|
teşrîh-i tatbîkî |
: |
anat. mukayeseli anatomi, türlü' hayvanların veya nebatların ('bitkilerin) bünye ve. tetafful dokularının birbirleriyle olan mukayesesi ilmi, fr. anatomie comparee. |
|
teşrîh-i tavsifi |
: |
anat. insan, hayvan ve nebatların ('bitkilerin) tabiî hallerindeki teşrîhi, anatomisi ilmi, fr. anatomie deseriptive. |
|
teşrihat |
: | تشريحات |
(a. i. teşrîh'in c.) : teşrihler. |
teşrîh-hâne |
: | تشريح خانه |
(a. f. b. i.) : otopsi salonu, anatomi dersi görülen yer. |
teşrîî |
: | تشريعی |
(a. s.) : huk. kanun ile, kanun yapma ile ilgili. Kuvve-i teşrîiyye (kanun yapma kuvveti) : millet meclisleri [meb'ûsan, âyân] |
teşrîk |
: | تشريق |
(a. i.) : 1) (şark'dan) : pastırmanın güneşde kurutulması. Eyyâm-üt-tes-rîk : çöl Araplannın kurban etlerini kuruttukları zilhiccenin on, on bir, on iki ve on üçüncü günleri. 2) ışıklandırıp parlatma. |
Tekbîr-i teşrîk |
: |
teşrîk günlerinde namazların farzlarından sonra vâcibolarak tekrarlanan "Allâhü ekber Allahü ekber lâ ilahe İll-Allâhü v'Allahü ekber Allahü ekber ve l-illâhi-l-hamd". |
|
teşrîî |
: | تشريك |
(a. i. şirk'den) : 1) şerîk etme, ortak etme. 2) Allah'a ortak koşma. |
teşrîk-i mesaî |
: |
işbirliği. |
|
teşrin |
: | تشرين |
eskiden yılın onun cu ve onbirinci aylarına verilen ortak ad. |
teşrîn-i evvel |
: |
ekim ayı. |
|
teşrin-i sânî |
: |
kasım ayı. [kelime suryânîce olup aslı "tişrîn" dir] |
|
teştîr |
: | تشطير |
(a. i.) : ed, murabba hâline getirilmek istenilen bir gazelin her beyit mısrâlalrı arasına ikişer mısra' ilâve etme. |
teştit |
: | تشتيت |
(a. i.) : dağıtma, dağıtılma; perişan etme, edilme. |
testiye |
: | تشنيه |
(e. i.) : kışın uyuyacak olan hayvanların uykusu. |
teşvik |
: | تشويق |
(a. i. şevk'den. c. : teşvîkat) : 1) şevke ve gayrete getirme, şevklendirme, isteklendirme. 2) kışkırtma. |
teşvîkat |
: | تشويقات |
("ka" uzun okunur. a. i. teşvîk'in c.) : şevke getirmeler, isteklendirmeler; kışkırtmalar. |
teşvîr |
: | تشوير |
(a. i.) : 1) satılık hayvanı pazara çıkarıp gösteriş yapma. 2) içine alıp gizleme; içinde bulunma, içine alma. (bkz. : is-tiâb). |
teşviş |
: | تشويش |
(a. sül. : şeveşe. c. : tesvîşât) : karıştırma, karmakarışık etme. |
teşvîşât |
: | تشويشات |
(a. i. teşvîş'in c.) : karıştırmalar, karmakarışık etmeler. |
teşyi |
: | تشييع |
(a. şiyâ'dan) : 1) selametleme, uğurlama. 2) ramazandan son altı gün yânî şevvalin birinden altısına kadar oruç tutma. |
teşyîd |
: | تشييد |
(a. i. c. : teşyîdât) : 1) yükseltme, yükseltilme. 2) sağlamlaştırma, sağlamlaştırılma. |
teşyîdât |
: | تشييدات |
(a. i. teşyîd'in c.) : 1) yükseltmeler, yükseltilmeler 2) sağlamlaştırmalar, sağlamlaştırılmâlar. |
teşzîb |
: | تشذيب |
(a. i.) : bot. 1) arza yakın olarak bir çok fidan veren bir cins nebat. 2) ağacın kabuklarını soyma ve fazla dallarını budama. |