tesâbt |
: | تصابى |
(a. i.) : aşkını meydana vurma. |
tesâbuk |
: | تسابق |
(a. i.) : yarış etme. (bkz. : müsabaka). |
tesâbür |
: | تثابر |
(a. i.) : bir şeyi devamlı olarak yapma, bir şeye devam üzere çalışma. |
tesadüf |
: | تصادف |
(a. i. c. : tesâdüfât) : rasgelme, aramadan bulma. Ale-t-tesâdüf : raslama üzerine. Bi-t-tesâdüf : raslıyarak, aramadan. |
tesâdüfât |
: | تصادفات |
(a. i. tesadüfün, c.) : rasgelmeler, aramadan bulmalar. |
tesadüfen |
: | تصادفا |
(a. zf.) : rasgele, (bkz : tesâdüfî). |
tesadüfî |
: | تصادفی |
(a. s.) : Rasgele olan, (bkz. : tesadüfen). |
tesâdüm |
: | تصادم |
(a. i. sadm'dan) : çarpışma, tokuşma, (bkz. : müsademe). |
tesâfuh |
: | تصافح |
(a. i.) : elele tutuşrr*. (bkz. : musâfaha). |
tesâgur |
: | تصاغر |
(a. i.) : küçük görünme, küçülme. |
tesahhun |
: | تسخن |
(a. c. : tesahhunât) : ısınma, kızma. |
tesahhunât |
: | تسخنات |
(a. i. tesahhun'un c.) : ısınmalar, kızmalar. |
tesahhur |
: | تسخر |
(a. i.) : 1) maskaralanma. 2) zevklenip alay etme. 3) âleme gülünç olma. |
tesâhub |
: | تصاحب |
(a. i. c. : tesâhubât) : 1) arkadaşlık etme. 2) s. âhib çıkma, koruma. |
tesâhubât |
: | تصاحبات |
(a. i. tesâhub'ur c.) : 1) arkadaşlıklar. 2) sâhib olmalar, korumalar. |
tesâhül |
: | تساهل |
(a. i. sehl'den. c. : tesâhülât) : 1) yumuşak muamele etme. 2) kolay görerek ihmâl etme. |
tesâhülât |
: | تساهلات |
(i. tesâhül'ün c.) : yumuşak muameleler; kolay görüp ihmâl etmeler. |
tesakkub |
: | تثقب |
(a. i. sakb'dan. c. : tesakkubât) : delinme; deliklenme. |
tesakkub-ı lü-lü |
: |
incinin delinmesi. |
|
tesakkubât |
: | تثقبات |
(a. i.) : hek. organizmada bulunan tabîî ve arızî delikler. |
tesakkuf |
: | تسقف |
(a. i.) : 1) bir Hıristiyanın tahsîlini tamamlıyarak papas olması. 2) binanın tavanlanması. |
tesâkul |
: | تثاقل |
(a. i.) : 1) üşenip ağırlaşma, tenbellik etme. 3) savaşa girmiye niyet etmişken oyalanıp geri kalma. |
tesâkut |
: | تساقط |
(a. i.) : birbiri ardına düşme, düşüşme. |
tesâluh |
: | تصالح |
(b. i.) : (bkz. : musâlaha). |
tesâluh |
: | تصالح |
(a. i.) : sağır gibi görünme. |
tesâlüb |
: | تصالب |
(a. i.) : 1) iki şeyin haç gibi- birbiri üzerine binmesi. 2) hek. sinir ve damarların birbirinin üzerinden çaprazvâri geçmesi. |
tesâlüb-i ırkî |
: |
zool. bir cinsin türlü nesillerini birleştirerek, hayvan yetiştiricilikte o cinsin İslahına hizmet etme. |
|
tesâlüf |
: | تسالف |
(a. i. selfden) : iki erkek birbiriyle bacanak veya iki kadın birbiriyle elti olma. |
tesâmu' |
: | تسامع |
(a. i. sem'den) : işitme; kulaktan duyma. |
tesâmuh |
: | تسامح |
(a. i. semâhat'den. c. : tesâmuhât) : 1) müsamaha etme, hoş görme, hoşgörü. 2) dikkatsiz, kayıtsız davranma. |
tesâmuhât |
: | تسامحات |
(a. i. tesâmuh'un c.) : 1) müsamahalar, hoş görmeler. 2) dikkatsizlikler, kayıtsızlıklar. |
tesâmum |
: | تصامم |
(a. i. sum'dan) : sağırlaşma; sağır görünme. |
tesânîf |
: | تصانيف |
(a. i. tasnifin c.) : kitaplar, eserler, (bkz. : tasnîfât). |
tesânüd |
: | تساند |
(a. i.) : soys. dayanışma, fr. solidarite. |
tosânüdiyye |
: | تسانديه |
(a. i.) : fels. *dayanışçılık, fr. sol idarisine. |
tesârif |
: | تصاريف |
(a. i. tasrifin c.) : 1) Allah'ın istediği gibi hüküm ve irâdesi. |
tesârîf-i dehr |
: |
dünyâ halleri. 2) gr. tasrifler, çekimler. |
|
tesâru' |
: | تصارع |
(a. i.) : güreşme, (bkz : musâraa). |
tesâruf |
: | تصارف |
(a. i.) : emir ve hükmetme. |
tesâud |
: | تصاعد |
(a. i. suûd'dan. c. : tesâudât) : 1) yukarı çıkma, ağma. 2) fiz. kim. * süblimleşme, fr. sublimation. |
tesâudât |
: | تصاعدات |
(a. i. tesâud'un c.) : 1) yukarı çıkmalar. 2) fiz. kim. *sublimleşmeler, fr. sublimations. |
tesâüb |
: | تثائب |
(a. i.) : 1) esneme. 2) gaflette bulunma. |
tasâül |
: | تسائل |
(a. i. suâlden) : birbirine sorma, soruşturma. |
tesâvî |
: | تساوی |
(a. i. sevî'den) : 1) bir ve müsâvî (eşit) olma, beraber ve bir derecede bulunma. 2) soys. * eşitlik. |
tesâvî-i kuvâ |
: |
iki kuvvetin bir raddede bulunuşu. |
|
tesâvî-i leyi ü nehâr |
: |
asrt. gece ile gündüzün bir oluşu, güntün * eşitliği, fr. equinoxe. |
|
tesâvî-i nâkizeyn |
: |
mant. *çatışkı, ir. antino. mie. |
|
tesâvî-i şekl |
: |
kim. *eşbiçimlik, fr. isomorphie. |
|
tesâvî-i terkîb |
: |
kim. izomeri, fr. isomeVie. |
|
tesâvîr |
: | تصاوير |
(a. i. tasvîr'in c.) : resimler. |
tesâyüf |
: | تسايف |
(a. i. seyf'den) : kılıçla vuruşma, (bkz. : müsâyefe). |
tesbî' |
: | تسبيع |
(a. i. seb'den) : 1) yedileme, yediye çıkarma. 2) ed. evelden söylenmiş bir manzumenin her beytini matla'da her iki mısraı ile ayni kafiyede olmak üzere beş mısra ilâve edilerek yedi mısrâa çıkarılması. |
tesbîan |
: | تسبيعا |
(a. zf.) : yediye ayırarak, yediye ayırmak suretiyle. |
tesbîh |
: | تبيح |
(a. i. sebh'den) : 1) (c. : tesbîhât) "sübhânAllah" kelimesini söyliyerek Allah'a ta'zîm etme. 2) tespih, (bkz. : sübha). |
tesbîhât |
: | تسبيحات |
(a. i. tesbîh1 in c.) : şübhânAllah" diyerek Allah’ı kutsallaştırmalar. |
tesbihiyye |
: | تسبيحيه |
(a. i.) : bot. tes" pihağacıgiller, fr. meliacâes, lât. meliaceae. |
tesbîk |
: | تسبيك |
(a. i. sebk'den. c. : tesbîkât) : eritip kalıba dökme, eritilip kalıba dökülme. |
tesbîkât |
: | تسبيكات |
(a. i. tesbîk'in c.) : eritip kalıba dökmeler, eritilip kalıba dökülmeler. |
tesbîl |
: | تسبيل |
(a. i. sebîl'den) : 1) Allah yoluna bağlama. 2) yola çıkarma, yolcu etme. [asıl mânâsı : "bir şeyi Allah için vakfetme ve mubah kılmadır] |
tesbît |
: | تثبيت |
(a. i. sübût'dan) : 1) sağlamca yerleştirme, yerinden oynamaz hâle sokma. 2) bir hâli şüpheye yer bırakmıyscak şekilde görüp gösterme. |
tesci' |
: | تسجيع |
(a. i. sec'den. c. tescîât) : ed. nesirde kafiye kullanma, cümleleri kafiyelendirme. |
tesciât |
: | تسجيعات |
(a. i. tescî'in c.) : tesci'ler, nesirde kafiye kullanmalar, cümleleri kafiyelendirmeler. |
tescif |
: | تسجيف |
(a. i.) : bir şeyi örtme. |
tescîl |
: | تسجيل |
(a. secl'den. c. : tescîlât) : sicile geçirme, kütüğe geçirme. |
tescîlât |
: | تسجيلات |
(a. i. tescîl'in c.) : sicile geçirmeler, kütüğe geçirmeler. |
tescîn |
: | تسجين |
(a. i. sicn'den) : zindana koyma, hapsetme. |
tescîr |
: | تسجير |
(a. i.) : (bkz. : tefcîr). |
tesciye |
: | تسجيه |
(a. seciyye'den) : seciye (üstün ahlâk) kazandırma. |
tesdîd |
: | تسديد |
(a. i. sedd'den) : 1) uzunluğuna doğrultma, doğrultulma. 2) hayırlı işe doğru yöneltme. |
tesdîs |
: | تسديس |
(a. i. süds'den. c. : tesdîsât) : 1) altıya çıkarma, altılama. 2) ed. bir şiirin beyitlerine aynı vezin ve kafiyede dörder mısra katılarak her bevtin altı mısraa çıkarılması. |
tesdîsât |
: | تسديسات |
(a. i. tesdîs'in c.) : tesdîsler, altıya çıkarmalar, altılamalar. |
tesebbüb |
: | تسبب |
(a. i.) : sebebolma. |
tesebbüben |
: | تسببا |
(a. zf.) : sebebolmak suretiyle. |
tesebbüben cerh |
: |
huk. bir kimsenin, alelade yaralanmasına sebep olan işi ortaya koyması, [meselâ : izinsiz kazılan kuyuya birinin düşmesi gibi] - |
|
tesebbüben kati |
: |
huk. bir insanın ölmesine sebebiyet verme, yânî hâdiselerin tabiî cereyanlarına göre bir adamın ölümünü intâc edecek bir fiili ihdas etme. |
|
tesebbüben sirkat |
: |
huk. birkaç şahsın birden mahfuz yere gizlice girip aldıkları malları içlerinden birine yükleterek hârice çıkarmaları ki, şeraiti mevcut olunca cümlesi hakkında had icra edilir. |
|
tesebbüt |
: | تثبت |
(a. i. sebât'dan) : sebat gösterme, sabretme, dayanma. |
teseccüd |
: | تسجد |
(a. i. secde'den. c. : teseccüdât) : secde etme, secdeye kapanıp Allah'ı takdis etme. |
teseddüd |
: | تسدد |
(a. i.) : hek. vücutta bulunan mayi veya kimyevî cisimlerin katılaşarak tabîî mecralarından birini kapaması. |
teseffüh |
: | تسفه |
(a. i.) : sefîhleşme |
teseffül |
: | تسفل |
(a. i.) : sefilleşme, bayağılaşma, aşağılaşma. |
tesehhur |
: | تسخر |
(a. i.) : maskaraya alma, alay etme. |
tesehhur-kâr |
: | تسخركار |
(a. i.) : maskara, (bkz. : suhra). |
tesehhur-kârâne |
: | تسخركارانه |
(a. f. zf.) : maskaraya yakışacak surette. |
tesehhüb |
: | تسحب |
(a. i.) : bulutlanma, (bkz. : tegayyüm). |
tesehhur |
: | تسهر |
(a. i. sehr'den) : gece uyuyamama, uyanık kalma. |
tesekkün |
: | تسكن |
(a. i. sükûn'dan) : sükûn bulma, yatışma. |
tesekkün-i derya |
: |
denizin sakinleşmesi. |
|
tesekkün-i niza' |
: |
kavganın yatışması. |
|
teşekkür |
: | تسكر |
(a. i.) : 1) sarhoş olma. 2) hek. şekerlenme, şeker bağlama; şeker hastalığına tutulma. 3) şeker hastalığı. |
teselli |
: | تسلی |
(a. i.) : (bkz. : teselli). |
teselli |
: | تسلی |
(a. i. c. : teselliyyât) : avutma, avundurma. |
tesellî-âmîz |
: | تسلی آميز |
(a. f. b. s.) : tesellî edici, avutucu, (bkz. : etsellî-bahş). |
tesellî-bahş |
: | تسلی بخش |
(a. f. b. s.) : tesellî verici, avutucu, (bkz : teselli-âmîz, tesliyet-bahş). |
tesellî-nâ-perîr |
: | تسلی ناپذير |
(a. f. b. s.) : avutulamaz. |
tesellî-pezîr |
: | تسلی پذير |
(a. f. b. s.) : tesellî kabul edici, avutulabilir. |
tesellî-yâb |
: | تسلييات |
(a. f. b. s.) : tesellî bulucu, bulan, avunan. |
teselliyyât |
: | تسليات |
(a. i. tesellî'nin c.) : avutmalar, avundurmalar. |
teselluh |
: | تسلح |
(a. i. silâh'dan) : silâhlanma, silâh kuşanma. |
tesellüb |
: | تسلب |
(a. i.) : 1) soyunma. 2) kocası ölen kadının matem elbisesi giymesi. |
tesellüc |
: | تثلج |
(a. i.) : fiz. suyun donarak kar hâline gelmesi. |
tesellül |
: | تسلل |
(a. i. sell'den) : 1) içinden sıyrılıp çıkma. 2) verem olma. |
tesellüm |
: | تسلم |
(a. i. sUl. : seleme.) : 1) teslîm edilen, verilen bir şeyi alma. 2) İslâm dînini kabul etme, Müslüman olma. |
Teslîm ve tesellüm |
: |
bir şeyi teslim etme ve o şey teslim alınma, 3) müz. fasıl müziğinde peşrevin ve saz semaîsinin her hanesi sonunda tekrarlanacak parça. |
|
tesellüm |
: | تثلم |
(a. i.) : diş diş, çentik çentik olma. |
teselsül |
: | تسلسل |
(a. i. silsile'den. c. : teselsülât) : zincirleme, zincirleme gitme. Kaide-i teselsül : memurların sıra ile ilerleyebilmesi. |
teselsülât |
: | تسلسلات |
(a. i. teselsül'ün c.) : zincirlemeler, zincirleme gitmeler. |
tesemmî |
: | تسمی |
(a. i. ism'den) : adlanma, isimlenme. |
tesemmüm |
: | تسمم |
(a. i. semm'den. c. : te-semmümât) : zehirlenme. |
tesemmümât |
: | تسممات |
(a. i. tesemmüm'ün c.) : zehirlenmeler. |
tesemmün |
: | تسمن |
(a. semen'den) : semirme, şişmanlama. |
tesemmür |
: | تسمر |
(a. i.) : hek. bir uzvun aynı cinsten başka bir uzvun içerisine bir miktar girmesi ve cenîn (ana rahmindeki çocuk) in havsala boşluklarından birinin derinliği içine girmesi. |
tesennî |
: | تثنی |
(a. i.) : eğilip bükülme, iki kat olma. |
tesennüh |
: | تسنه |
(a. i.) : küflenme. |
tesennün |
: | تسنن |
(a. i. sin'den) : diş çıkarma. Devr-i tesennün : çocukların ve hayvanların diş çıkardıkları mevsim. |
teserrî |
: | تسری |
(a. i.) : fık. odalık edinme, câriye alma. |
teserru' |
: | تسرع |
(a. sür'at'den) : koşma, çabuk davranma. |
tesettür |
: | تستر |
(a. i. setr'den) : örtünme, gizlenme, saklanma, kapanma [kadınlar hak.] |
tesettür-l nisvân |
: |
kadınların -erkeklerden- örtünmesi. |
|
tese'ül |
: | تسأل |
(a. i. suâl'den) : dilenme, dilencilik etme. |
teseyvi |
: | تسوی |
(a. i.) : tesviye etme, düzeltme, düzleme, düzlerime. |
tesevvî-i arazî |
: |
toprağı düzleme. |
|
tesevvüb |
: | تثوب |
(a. sevâb'dan) : 1) sevaplarıma, sevap kazanma. 2) farz olan namazdan sonra nafile namaz kılıp sevap kazanma. |
teseyyüb |
: | تثيب |
(a. i. seyyib'den) : dul kalma [kadın-] |
teseyyüb |
: | تثيب |
(a. i. c. : teseyyübât) : kayıtsızlık, ihmalcilik, üşenme, tembellik. (bkz. : keslân, tekâsül). |
teseyyübât |
: | تسيبات |
(a. i. teseyyüb'ün c.) : kayıtsızlıklar, ihmalcilikler, üşenmeler, tembellikler. |
tesfîd |
: | تسفيد |
(a. i.) : eti kebâbetmek için şişe dizme. |
tesfîf |
: | تسفيف |
(a. i.) : dövüp toz hâline getirme, getirilme. |
tesfîh |
: | تسفيه |
(a. i. sefâhat'den) : sefih görme, sefih sayma. |
tesfîl |
: | تسفيل |
(a. i. süfl'den. c. : tesfî-lât) : sefilleştirme, bayağılaştırma, bayağılaştırılma, aşağılaştırma. |
tesfîr |
: | تسفير |
(a. i. sefer'den) : sefere gönderme, gönderilme. |
teshîk |
: | تسحيق |
ezme, dövme, dövüp ezme. |
teshil |
: | تسحيل |
(a. i.) : öksürtme. |
teshîl |
: | تسهيل |
(a. i. sühûlet'den. c. : teshîlât) : 1) kolaylaştırma. 2) Müntehab-üş-şifâ sahibi Haci Paşa'nın hekimliğe dâir olan bir eseri. |
teshîlât |
: | تسهيلات |
(a. i. teshîl'in c.) : kolaylıklar. |
teshtlen |
: | تسهيلا |
(a. zf.) : kolaylık olmak üzere. |
teshin |
: | تسخين |
(a. i. sahn'den. c. : tes-hînât) : ısıtma, ısıtılma, kızma, kızdırılma. |
teshînât |
: | تسخينات |
(a. i. teshîn'in c.) : ısıtmalar, kızdırmalar. |
teshir |
: | تسخير |
(a. i. sihriyy'den.) : zapt ve istîlâ etme, ele geçirme, elde etme. |
teshir |
: | تسحير |
(a. i. sihr ve sehhar'dan. c. : teshîrât) : büyü yapma, büyüleme, aldatma, aldatılma. |
teshîrât |
: | تسخيرات |
(a. i. teshîr'in c.) : zapt ve istîlâ etmeler, ele geçirmeler, elde etmeler. |
teshîrât |
: | تسخيرات |
(a. i. teshîr'in c.) : büyü yapmalar, büyülemeler, aldatılmalar, aldatılmalar. |
tes'îd |
: | تسعيد |
(o. i. sa'd'den) : tebrîk etme, kutlama, (bkz. : is'âd). |
te'sîm |
: | تأثيم |
(a. i. ism'den) : günahkâr sayma, birine : "günahkâr oldun!" deme. |
tes'îr |
: | تسعير |
(a. i. sa'r'den) : 1) narh koyma, kıymet, değer koyma. 2) ateşi yakıp alevlendirme. |
te'sîr |
: | تأثير |
(a. i. isr'den. c. : te'sîrât) : 1) alâmet, nişan bırakma. "2) işleme, dokunma; içe işleme. 3) kederlendirme. Serî-üt-te'sîr : çabuk te'sîr eden. |
te'sîrât |
: | تأيرات |
(a. i. te'sîr'in c.) : te'sirler. |
te'sîrât-ı hasene |
: |
iyi te'sirler. |
|
tesirre |
: | تسره |
(a. i.) : (bkz. : tesrîr). |
te'sîs |
: | تأسيس |
(a. i. üss'den. c. te'sîsât) : esas koma, temel atma, kurma; kuruluş, |
te'sîs-i ilâhî |
: |
Allah'a âit yapı. |
|
te'sisât |
: | تأسيسات |
(a. i. te'sîs'in c.) : 1) kurmalar, kuruluşlar. 2) cemiyetler ("kurumlar). 3) *döşem fr. installation. |
te'siye |
: | تأسيه |
(a. i.) : tesellî verme, avutma. |
teskiye |
: | تسقيه |
(a. i. saky'den) : 1) su verme, suvarma. 2) sulama, sulanılma, (bkz. : irvâ, İska). |
teskib |
: | تثقيب |
(a. i. sakb'dan) : delme, delik açma. |
teskif |
: | تسقيف |
(a. i.) : 1) birini Hıristiyanı papaz yapma. 2) binaya tavan yapma, binaya tavan yapılma. |
teşkil |
: | تثقيل |
(a. sakl'den) : ağırlaştırma, ağırlaştırılma; ağırlığını artırma; ağırlığı artırılma. |
teskini |
: | تسقيم |
(a. i. sakm'dan) : 1) hasta etme. 2) sakîm, bozuk, yanlış eksik sayma. |
teskin |
: | تسكين |
(a. i. sükûn'dan) : 1) sakin kılma, kılınma, yatıştırma, yatıştırılma. 2) a. gr. bir harfi sakin okuma : emr, farz, gibi. |
teskîr |
: | تسكير |
(a. i. sekr'den) : sarhoş etme. |
teskît |
: | تسكيت |
(a. i. sükût'dan) : susturma (bkz. : iskât). |
teslîf |
: | تسليف |
(a. i.) : kahvaltı etme. |
teslîh |
: | تسليح |
(a. i. silâh/dan, c. : teslîhât) : silâhlandırma, silâhlandırılma |
teslîh |
: | تسليخ |
(a. i. selh'den) : derisini yüzüp çıkarma, derisi yüzülme. |
teslîhât |
: | تسليحات |
(a. i. teslîh'in c.) : silâhlandırmalar, silâhlandırılmalar. Adem-i teslîhât : silâhsızlandırma. |
teslîhât-ı askeriyye |
: |
askerin silahlandırılması. |
|
teslîl |
: | تسليل |
(a. i. sell'den) : 1) sıyırıp çekme, sıyrılıp çekilme. 2) verem etme. |
teslim |
: | تثليم |
(a. i.) : çentme, diş diş etme. |
teslim |
: | تسليم |
(a. i. sül. seleme, c. : teslîmât) : 1) bir emâneti yerine verme. 2) bir şeyi yeni sahibine verme. 3) hakikat olduğunu söyleme. 4) (bkz : i'tirâf). 5) dayanamayıp pes deme. 6) tas. kendini Allah'ın kaderine bırakma. 7) mOz. bir saz eserinde, asıl hâne ile mülâzimeyi bağlıyan nağmeler olup bu nağmeler her hanede tekrar edilmekle beraber mülâzimeye dâhil edilmez. Eskiden buna "terkîb-i intikal" de denilirdi. Fakat terkib-i intikal'in yalnız haneleri bağlıyan ve az çok tadîlât ile tekrar edilen nağmeciklere verilen bir ad olup mülâzime ile hâne arasındaki nağmeye tevsî edilmemiş olmak ihtimâli de vardır. 8) selâm verme; selâmetle duâ |
teslîm-i cân,-ı rûh |
: |
ölme. |
|
teslîmât |
: | تسليمات |
(a. i. teslîm'in c.) : teslîm edilen eşya veya yatırılan para. |
teslîm-kerde |
: | تسليم كرده |
(a. f. b. s.) : teslim edilmiş olan. |
teslîmiyyet |
: | تسلييت |
(a. i.) : teslîm olma, boyun eğme. |
teslîs |
: | تثليث |
(a. i. süls'den) : 1) üçleme, üçe çıkarma. 2) şarabı, üçte biri uçuncıya kadar kaynatma. 3) Hıristiyanlıkta Allah'ın üç olduğuna inanma. Erbâb-ı teslîs. Eshâb-ı teslîs : Allah'ın üç (baba, oğul, mukaddes ruh) olduğuna inananlar, Hıristiyanlar. |
teslîs-i zevâyâ |
: |
mat. bir zaviyeyi (*açıyı) üç müsâvî (*eşit) kısma bölme. |
|
tesliye |
: | تسليه |
(a. i.) : tesellî verme, avutma, (bkz. : tesliyet). |
tesliye-i hatır |
: |
gönül alınma. |
|
tesliyet |
: | تسليت |
(a. i.) : tesellî verme, verilme, avutma, avutulma, (bkz. : tesliye). |
tesliyet-bahs |
: | تسليت بخش |
(a. f. b. s.) : avutucu, avundurucu. (bkz : tesellî-âmîz, te-sellî-bahş). |
tesliyet-kâr |
: | تشليتكار |
(a. f. b. s.) : avu-sellî edici, avutucu. |
tesliyet-sâz |
: | تسليت ساز |
(a. f. b. s.) : teselli edici, avutucu. |
tesmî' |
: | تسميع |
(a. i. sem'den. c. : tes-mîât) : işittirme, işittirilme, duyurma. |
tesmîât |
: | تسميعات |
(a. i. tesmî'in c.) : işittirmeler, işittirilmeler, duyurmalar. |
tesmîm |
: | تثميم |
(a. i.) : hek. Mafsalların yüzlerini birbirinden ayırma işi; bir uzvu mafsal yerinden kesip atma. |
tesmîm |
: | تسميم |
(a. i. semm'den) : zehirleme, zehirlenme. |
tesmîmen |
: | تسميما |
(a. zf.) : zehirlenerek; zehirliyerek. |
tesmîn |
: | تثمين |
(a. i. sümn'den) : 1) sekizleme, sekize çıkarma. 2) sekize bölme. 3) bir şeye baha biçme, biçtirme. |
tesmîn |
: | تسمين |
(a. i. semen'den) : semirtme, semirtilme; yağlatma. |
tesmîr |
: | تثمير |
(a. i. semer'den) : 1) ağaçların-çiçeklerini döküp-yemiş başlaması. 2) [tasarrufla] malın çoğalması. |
tesmîr |
: | تسمير |
(a. i.) : çivileme, çivilenme, mıhlama, mıhlanma. |
tesmît |
: | تسميت |
(a. i.) : aksıranlara ("yerhhamüh Allah = Allah sana merhamet etsin; çok yaşa") deme. |
tesmiye |
: | تسميه |
(a. i.) : 1) ad koyma, adlandırma, isim verme. 2) besmele çekme. Ba'd-e-t-tesmiye : besmeleden sonra. |
tesnîm |
: | تسنيم |
(a. i.) : est. kabartma, kubbeli yapma, yapılma. |
tesnîm |
: | تسنيم |
(a. h. i.) : Cennet'teki ırmaklardan birinin adı. Mâ-i Tesnîm : Tesnîm ırmağının suyu, Cennet suyu. |
tesniye |
: | تثنيه |
(a. i.) : a. gr. ikilenen, ikilik cem'ini gösteren ve kelimenin sonuna "-an" veya "-eyn" getirilerek yapılan kelime : Zâviyetân : iki zaviye. Ahaveyn : iki kardeş. Tarafeyn : iki taraf, gibi. |
tesrî' |
: | تسريع |
(a. i. sür'at'den. c. : tes-rîât) : hızlandırma; hızlandırılma; çabuklaştırma. |
tesrîan |
: | تسريعا |
(a. zf.) : hızlandırarak, çabuklaştırmak için. |
tesrîât |
: | تسريعات |
(a. i. tesrî'in c.) : hızlandırmalar, çabuklaştırmalar. |
tesrîb |
: | تثريب |
(a. i.) : 1) ayıplama; darılma. 2) başa kakma. |
tesrîb |
: | تسريب |
(a. i. sürûb'dan) : yollama, gönderme, gönderilme, [en çok asker hak.] |
tesrîc |
: | تسريج |
[hayvana] eğer vurma. |
tesrîe-i feres |
: |
ata eyer vurma. |
|
tesrîh |
: | تسريح |
(a. i.) : 1) salıverme, bırakma. 2) boşama [eşini-] |
tesrîh-i iihye |
: |
sakal salıverme. |
|
teşrik |
: | تسريق |
(a. i. sirkat'den : c. : tesrî-kat) : birine hırsız demek. |
tesrikat |
: | تسريقات |
("ka" uzun okunur, a. i. tesrîk'in c.) : hırsız yapmalar. |
tesrîr |
: | تسرير |
(o. i. sürûr'dan c. : tesrî-rât) : sevindirme, sevindirilme. |
tesrîrât |
: | تسريرات |
(o. i. tesrîr'in c.) : sevindirmeler, sevindirilmeler. |
tesriye |
: | تسريه |
(a. i.) : sıkıntıyı, gamı, kederi yok etme. |
testîr |
: | تستير |
(a. i.) : örtme, gizleme. |
tesvîb |
: | تثويب |
(a. i.) : mükâfat verme. |
tesvîd |
: | تسويد |
(a. i. sevâd'dan) : 1) karartma, karartılma. 2) (c. tesvîdât) : müsvedde yapma; karalama yapma; müsvedde. |
tesvîdât |
: | تسويدات |
(a. i. tesvîd’nin c.) : karalamalar, müsveddeler. |
tesvîf |
: | تسويف |
(a. i. sevf'den. c. : tesvî-fât) : [sebepsiz] geciktirme, atlatma, (bkz : te'-hîr). |
tetvîfât |
: | تسويفات |
(a. i. tesvîf'in c.) : [sebepsiz] geciktirmeler, atlatmalar. |
tesvig |
: | تسويغ |
(a. i.) : mesâg göstsrme, cevaz verme, (bkz. : tecviz). |
teşvik |
: | تسويق |
(sevk'den) : sürme, ileri gitme. |
teşvik |
: | تسويك |
(a. i. misvâk'den) : misvâk-lenme; dişleri misvâkleme. |
tesvîl |
: | تسويل |
(a. i. c. : tesvîlât) : fena bir şeyi güzel göstererek aldatma. |
tesvîr |
: | تثوير |
(a. i.) : 1) toz kaldırma. 2) bâtınî mânâsını araştırma. |
tesvilât |
: | تسويلات |
(a. i. tesvîl'in c.) : fena bir şeyi güzel göstererek aldatmalar. |
tesvîr-i mahmûl |
: | تسوير محمول |
(a. it.) : fels. fr. quantification du predicat. |
tesviye |
: | تسويه |
(a. i. sevt'den) : 1) beraber etme, düz etme, düzleme. 2) ödeme. 3) hükümetçe bir yere gönderilen erlere bilet yerine geçmek üzere verilen kâğıt. 4) netîceye bağlama. Sûret-i tesviye : uylaşmanın sebepleri. |
tesviye-i deyn |
: |
borç ödeme. |
|
tesviye-i turuk |
: |
yol yapma fenni. |
|
tesviye-i türâbiyye |
: |
toprağın düzlenmesi |
|
tesviye-i umur |
: |
işlerin görülüp netîcelendirilmesi. |
|
tesyâr |
: | تسيار |
(a. i.) : gönderme, gönderilme. |
tesyîl |
: | تسييل |
(a. i. seyl'den) : 1) sel çjîbf akıtma, akıtılma. 2) kim. sert bir cismi akıcı hâle getirme. |
tesyîr |
: | تسيير |
(a. i. seyr'den) : 1) yürütme, yürütülme 2) gönderme, gönderilme, yollama, yollanma. |