teh |
: | ته |
(f. i.) : 1) dip. (bkz. : bün, ka'r). |
teh-i çâh |
: |
kuyunun dibi. |
|
teh-i derya |
: |
denizin dibi. 2) kat? mertebe. |
|
teh-i kâşane |
: |
köşk katı. |
|
tehâbb |
: | تحاب |
(a. i.) : sevişme, dostluk peyda etme. |
tehabbür |
: | تخبر |
(a. i. haber'den) : İyi bilme, esâsını bilme. |
tehabbüs |
: | تحبس |
(a. i. habs'den) : kendini bir yere kapama. |
tehâcî |
: | تهاجی |
(a. i. hecâ'dan) : 1) hicvetme. 2) hicivleşme. |
tahâcüm |
: | تهاجم |
(a. i. hücûm'dan. c. : tehâcümât) : 1) [birlikte] hücum etme, saldırma. 2) üşüşme, toplaşma. |
tehâcümât |
: | تهاجمات |
(a. i. tehâcüm'ün c.) : 1) [birlikte] hücum etmeler, saldırışlar. 2) üşüşmeler, toplaşmalar, (bkz. : tehâfüt'). |
tehâdu' |
: | تخادع |
(a. i.) : aldanmamış iken aldanmış gibi görünme. |
tehâdüb |
: | تحارب |
(a. i.) : kamburlaşma, (bkz. : tahaddüb). |
tehâfüt |
: | تهافت |
(a. i.) : 1) birbiri üstüne atılma, (bkz : tehacüm). 2) bir şeyin hırsla üzerine düşme. 3) kendini peyderpey bir şeye çarpma. |
tehâfüt-ü'-felâsife |
: |
(feylesofları hırpalama) : Ga-zâlî'nin meşhur eseri. |
|
tehallüf |
: | تخلف |
(a. i.) : uygunsuzluk, fels. differenciation. |
tehallüs |
: | تخلص |
(a. i. hulûs'dan) : (bkz. : tahallüs). |
tehâlüf |
: | تحالف |
(a. i. half'den) : hâkimin iki tarafa da yemin verdirmesi |
tehâlüf |
: | تخالف |
(a. i. half'den. c. : tehâ-lüfât) : birbirine zıt olma, birbirine uymama |
tehalük |
: | تهالك |
(a. i. helâk'dan. c. : tehâlükât) : can atma; birbirini itip çiğniyerek koşuşma; istekte atılma. |
tehâlükât |
: | تهالكات |
(a. i. tehâlük'ün c.) : can atmalar; birbirini itip çiğneyerek koşuşmalar; istekle atılmalar. |
tehâmi |
: | تحامی |
(a. i. c. : tehâmiyât) : 1) kendini sakınma. 2) avukatlık etme. |
tehâmiyât |
: | تحاميات |
(a. i. tehâmî'nin c.) : 1) kendini korumalar, sakınmalar. 2) avukatlık etme çalışmaları. |
tehâmuk |
: | تحامق |
(a. i. humk'dan) : ahmaklığa dökme, kendini ahmak gösterme. |
tehannün |
: | تحنن |
(a. i. hanîn'den) : çok arzu, istek gösterme; göreceği gelme, (bkz. : tahassür). |
tehârüc |
: | تخارج |
fık. ortakların, bir kısmı akar, bir kısmı arazî ve bâzısı da para üzerine yaptıkları anlaşma. |
tehârüm |
: | تهارم |
(a. i. herm'den) : genç olduğu halde kendini yaşlı gösterme, ihtiyar gibi görünme. |
tehârüş |
: | تخارش |
(a. i.) : hırıldaşıp dalaşma. |
tehârüş-i kilâb |
: |
köpeklerin hırıldaşarak dalaşması. |
|
tehâsîn |
: | تحاسين |
(a. i.) : müz. eski Arap müziğinde esas lâhni güzelleştirmek üzere kullanılan süs notalarının mecmûuna verilen bir ad. |
tehassüb |
: | تحسب |
(a. i.) : yastığa dayanma, (bkz. : tevessüd). |
tehâsum |
: | تخاصم |
(a. i. hasm'dan) : husûmette, düşmanlıkta bulunma, (bkz. : muhâsama). |
tehâsüd |
: | تحاسد |
(a. i. hased'den) : ha-seîleşme. (bkz. : muhâsede). |
tehâşâ |
: | تجاشا |
(a. i.) : (bkz. : tehâşî). |
tehâşî |
: | تحاشی |
(a. i. haşy'den) : korkup çekinme, sakınma, (bkz : ihtiraz). Bî-tehâsî : çekinmeden, sakınmadan. |
tehâtvb |
: | تخاطب |
(a. i. hstb'den) : hitaplaşma. (bkz. : muhataba). |
tehâvün |
: | تهاون |
(a. i. hevn'den) : ehemmiyet vermeme, mühimsememe, ağır davranma; hafifseme. |
tehâvür |
: | تحاور |
(a. i.) : (bkz. : muhavere) |
tehâyâ |
: | تحاطا |
(a. i. tehiyye'nin c.) : selâmlar; hayırdualar, |
tehâzül |
: | تخاذ |
(a. i.) : savaştan kaçıp geri dönme. |
tehcîn |
: | تهجين |
(a. i.) : 1) Dedikodu yapma. 2) müstehcen, açık, edep dışı sayma. |
tehcir |
: | تهجير |
(a. i. hicret'den) : göç ettirme. |
tehciye |
: | تهديه |
(a. i. : heceleme) : (bkz. : teheccî) |
tehdîd |
: | تهديد |
(a. i. hüdûd'dan. c. : tehdîdât) : birinin gözünü korkutma, gözü korkutulma, göz dağı. |
tehdîd-âmiz |
: | تهديد آميز |
(a. f. b. s.) : tehditle karışık. |
tehdîdât |
: | تهديدات |
(a. i. tehdîd'in c.) : gözünü korkutmalar, gözdağı vermeler. |
tehdîden |
: | تهديدا |
(a. zf.) : korkutarak, korkutmak için. |
tehdîd-kârâne |
: | تهديد كارانه |
(a. f. zf.) : tehdit edercesine. |
tehdîm |
: | تهديم |
(s. i. hedm'den) : yıkma, yerle bir etme, |
tehdîn |
: | تهدين |
(a. i.) : çocuğu avutma, güzel sözlerle susturma; yalandan yüze gülüp medhetme. |
tehdiye |
: | تهديه |
(a. i. hedy ve hidyet'den) : hediye verme, bağışlama, (bkz. : ihdâ). |
teheccî |
: | تهجي |
(a. i. hecâ'dan) : heceleme, (bkz. : tehciye). |
teheccüd |
: | تهجد |
(a. i. hecd'den) : 1) gece uyanıp nsmaz kılma. 2) gece namazı. |
teheccüm |
: | تهجم |
(a. i. hücûm'dan) : hücum etme, saldırma; acele gitme. |
teheddî |
: | تهدی |
(a. i.) : hidâyetlenme, doğru yola girme. |
teheddü' |
: | تهدی |
(a. i.) : sarkma, sölpüme. |
teheddüm |
: | تهدم |
(a. i.) : yıkılma, (bkz : inhidam). |
tehekküm |
: | تهكم |
(a. i. stil. : hekeme. c. : tehekkümât) : 1) alay, eğlenme. 2) görünüşte ciddî, hakîkatte alaydan ibaret olan eğlenme. 3) ed. ta'rîz'in te'sirli olan kısmı Meselâ : "edebiyyâtı tutup boğdu gürûh-i kudemâ * okuyun siz de onun canına ey genç üdebâ" beytinde olduğu gibi. |
tehekkümât |
: | تهكمات |
(a. i. tehekküm'ün c.) : 1) alaylar, eğlenmeler. 2) ciddî tavır takınarak eğlenmeler. |
tehekkümen |
: | تكما |
(a. zf.) : tehekküm suretiyle, alay için. |
tehellül |
: | تهلل |
(a. i.) : yüzü gülme, keyifli olma. |
tehemten |
: | تهمتن |
(f. s.) : iriyarı, boylu boslu yiğit. |
tehemten |
: | تهمتن |
(f. h i.) : Eski Iran kahramanı Zaloğlu Rüstem'in lâkabı. |
tehennüc |
: | تهنج |
(a. i.) : hek. çocuğun, ana rahminde canlanıp kımıldaması. |
teherrüş |
: | تهرش |
(a. i.) : hek. Küçük küçük kabarcıklarla şiddetli kaşıntı yapan bir cilt hastalığı. |
tehettük |
: | تهتك |
(a. i. hetk'den) : 1) yırtılma. 2) alnının damarı çatlama, utanmazlıktan üzüntü duymama. |
tehevvu' |
: | تهوع |
(a. i.) : kusma (takz : istifrâğ). |
tehevvüd |
: | تهود |
(a. i.) : yahudi olma. |
tehevvüm |
: | تهوم |
(a. i.) : hafif uyku, Imızganma, (bkz. : sine, tehvîm). |
tehevvür |
: | تهور |
(a. i. c. : tehevvürât) : öfkelenme, köpürme. |
tehevvürât |
: | تهورات |
(a. i. tehevvür'ün c.) : öfkelenmeler, köpürmeler. |
teheyyuz |
: | تهيض |
(a. i.) : hek. kırık kemiğin kaynayıp bitişmesi. |
teheyyü' |
: | تهيؤ |
(a. i. c. : teheyyüât) : hazırlanma. |
teheyyüât |
: | تهيؤات |
(a. i. teheyyü'ün c.) : hazırlanmalar. |
teheyyüb |
: | تهيب |
(a. i. heybet'deh) : korkutma; korkma. |
teheyyüc |
: | تهيج |
(a. i. heyecân'dan. c. : teheyyücât) : heyecanlanma, coşma. |
teheyyücât |
: | تهيجات |
(a. i. teheyyüc'ün c.) : heyecanlanmalar, coşmalar |
teheyyücât-ı mütevâliye |
: |
devamlı heyecanlanmalar. |
|
teheyyöcî |
: | تهيجی |
(a. i.) : fr : emo-tionnel. |
teheyyüm |
: | تهيم |
(a. i.) : şaşma, şaşıp kalma, (bkz. : tahayyür). |
tehezzüc |
: | تهزج |
(a. i.) : rnakamla şarkı söyleme. |
tehezzüz |
: | تهزز |
(a. i.) : hafif titreme, deprenme (bkz. : ihtizaz). |
tehî |
: | تهی |
(f. s.) : 1) boş. (bkz. : hâli). 2) zf. boşuna. |
tehî-dest |
: | تهی دست |
(f. b. s.) : eliboş, züğürt. |
tehi-destî |
: | تهی دستی |
(f. b. s.) : züğürtlük. |
tehî-gâh |
: | تهيگاه |
(f. b. s.) : hoş böğür. |
tehî-geh |
: | تهيگه |
(f. b. i.) : (bkz. : tehî-gâh). |
te'hîl |
: | تأهيل |
(a. i.) : misafire : "hoşgeldiniz!" demek olan "enlen ve sehlen" cümlesini söyleme. 2) ehliyetli kılma. 3) lâyık, müstahak görme, görülme. 4) ürkekliğini giderme, alıştırma. |
tehîm |
: | تهيم |
(a. s. töhmet'den) : kabahatli, suçlu. |
tehî-magz |
: | تهی مغز |
(f. b. s.) : boşkafalı, beyinsiz. |
tehî-magzi |
: | تهی مغزی |
(f. b. s.) : boşkafalılık, beyinsizlik. |
tehî-miyân |
: | تهی ميان |
(f. b. s.) : içi boş. |
tehî-miyânî |
: | تهی ميانی |
(f. b. i.) : içi boşluk, içi boş olma. |
te'hîr |
: | تأخير |
(a. i. c. : te'hîrât) : sonraya, geriye bırakma, geciktirme, geciktirilme. |
te'hîrât |
: | تأخيرات |
(a. i. te'hîr'in c.) : sonraya bırakmalar, geciktirmeler; geciktirilmeler. |
tehiyvât |
: | تهيات |
(a. i. tehiyye'nin c.) : hazırlamalar, hazırlanmalar, [aslı : tehyiât" dır] , (bkz. : tehyiât). |
tehiyye |
: | تهيه |
(a. i. c. : tehiyyât) : 1) selâm. 2) selâm verme. 3) hayır duâ etme. 4) beka, mülk, mâlikiyyet. |
tehiyyet-ül-mescid |
: |
mescide girince oturmadan kılınan iki rekat nafile namazı, (bkz. : tehyie). |
|
tehiyyet |
: | تهيت |
(a. i.) : (bkz. : tehiyye). |
tehlîk |
: | تهليلك |
(a. i.) : öldürme (bkz : ihlâk). |
tehlîl |
: | تهليل |
(a. i. c. : tehlîlât) : İslâm dîninin tevhit akidesini hulâsa eden "lâilâhe-ill-AI-lah" sözünü tekrarlama. |
tehlîlât |
: | تهليلات |
(a. i. tehlîl'in c.) : "lâilâhe-ill-Allah" sözlerini söylemeler. |
tehlîl-hân |
: | تهليل خوان |
(a. f. b. s.) : tehlîleden, "lâilâhe-ill-Allah" sözünü makamla okuyan, (bkz. : mühellil). |
tehlüke |
: | تهلكه |
(a. i. helâk'dan.) : tehlike. |
tehniye |
: | تهنيه |
(a. i.) : (bkz. : tehniyet). |
tehniyet |
: | تهنيت |
(a. i.) : tebrik etme, kutlama; "hoş geldin!" deme. |
tehrîb |
: | تهريب |
(a. i.) : kaçırma, kaçırılma. |
tehrîm |
: | تهريم |
(a. i.) : kocaltma. |
tehtîk |
: | تهتيك |
(a. i. hetk'den) : 1) yırtma. 2) namusa halel getirme. |
tehvî' |
: | تهويع |
(a. i.) : kusturma, kusturulma. |
tehvîd |
: | تهويد |
(a. i.) : yahudileştirme, yahudileştirilme. |
tehvîl |
: | تهويل |
(a. i. hevl'den. c. : teh-vîlât) : korkuya düşürme. |
tehvîlât |
: | تهيلات |
(a. i. tehvîl'in c.) : korkuya düşürmeler. |
tehvîm |
: | تهويم |
(a. i. ımızganma; hafif uyku. (bkz : tehevvüm) : |
tehvîn |
: | تهوين |
(a. i. hevn'den. c. : tehvînât) : 1) ehvenleştirme, ehvenleştirilme, kolaylaştırma, kolaylaştırılma; hafifletme, hafifletilme; ucuzlatma, ucuzlatılma. 2) alçaltma, alçaltılma. |
tehvînât |
: | تهينات |
(a. i. tehvîn'in c.) : ehvenleştirmeler, ehvenleştirilmeler, kolaylaştırmalar, kolaylaştırılmalar; hafifletmeler, hafifletmeler; ucuzlatmalar, ucuzlatılmalar. alçaltmalar, alçaltılmalar. |
tehviş |
: | تهويش |
(a. i.) : karmakarışık etme. (bkz. : teşvîş). |
tehviye |
: | تهويه |
(a. i. hevâ'dan) : havalandırma. |
tehyî' |
: | تهيئ |
(a. i.) : (bkz. : tehyie). |
tehyiât |
: | تهيئات |
(a. i. tehyie'nin c.) : hazırlamalar, hazırlanmalar. |
tehyîb |
: | تهيب |
(a. i. c. : tehyîbât) : heybetli gösterme, gösterilme |
tehyîbât |
: | تهييبات |
(a. i. tehyîb'in c.) : heybetli göstermeler, gösterilmeler. |
tehyîc |
: | تهييج |
(a. i. heyecân'dan c. : tehyîcât) : heyecanlandırma, coşturma. |
tehvicât |
: | تهييجات |
(a. i. tehyîc'in c.) : heyecanlandırmalar, coşturmalar. |
tehyie |
: | تهيئه |
(a. i. c. : tehyiât) : hazırlama, hazırlanma. |
tehzib |
: | تهذيب |
(a. i. c. tehzîbât) : ıslâh etme, düzeltme; temizleme. |
tehzîb-i ahlâk |
: |
ahlâkı düzeltme. |
|
tehzîbât |
: | تهذيبات |
(a. i. tehzîb'in c.) : ıslâh etmeler, düzeltmeler; temizlemeler. |
tehzîc |
: | تهزيج |
(a. i. c. tehzîcât) : makamla şarkı söyleme, (bkz. : tehezzüc). |
tehzicât |
: | تهزيجات |
(a. i. tehzîc'in c.) : makamla şarkı söylemeler. |
tehzil |
: | تهزيل |
(a. i. c. : tehzîlât) : 1) zayıflatma. 2) alaya alma; hezil, alay şekline koyma; hezil, alay şekline koyma. 3) ed. ciddî bir esere lâtife tarzında nazîre yazma, [meselâ : "dağıttın hâb-ı nâz-ı yâri ey feryâd; neylersin? * edip seyrangehim yekser harâb-âbâd, neylersin?" matlaı-nın : "dağıttın arpa-vü-buğdayımı ey bâd, neylersin? * edip harmengehim yekser harâb-âbâd, ney-lersinı "şekline sokulması gibi] |
tehzîlât |
: | تهزيلات |
(a. i. tehztl'in c.) : 1) zayıflatmalar. 2) alaya almalar, hezil, alay şekline koymalar. |
tehzîm |
: | تهظيم |
(a. i. hazm'den) : hek. 1) sıktırma, sıkıştırma. 2) hülâsası (* özeti) alınacak bir maddeyi 35-40 derecede ısıtılmış su içinde bırakma. |
tehzîz |
: | تهزيز |
(a. i. c. : tehzîzat) : hareket ettirme, hafif titreme, titretilme. |
tehzîzat |
: | تهزيزات |
(a. i. tehzîz'in c.) : hareket ettirmeler, hafif titretmeler, titretilmeler. |