tef

: تف

(f. i.) : 1) sıcaklık, (bkz. : hararet). 2) buhar.

tefaddul

: تفضل

(a. i.) : (bkz. : tefazzul).

tefâfîh

: تفافيح

(a. i. tuffâh'ın c.) : elmalar.

tefahhum

: تفحم

(a. fahm'den) : kim. kömürleşme, fr. carbonisation.

tefahhur

: تفخر

(a. i. fahr'den. c. : tefahhurât) : övünme, kurulma, (bkz. : iftihar, temed-düh).

tefahhurât

: تفخرات

(a. i. tefahhur'un c.) : övünmeler, kurulmalar.

tefahhus

: تفحص

(a. i. fahs'den. c. : te-fahhusât) : inceden inceye araştırma.

tefahhusât

: تفحصات

(a. i. tefahhus'un c.) : inceden inceye araştırmalar.

tefâhür

: تفاخر

(a. i. fahr'den. c. : tefâhürât) : övünme, (bkz. : temeddüh). 2) övünç, (bkz. : iftihar).

tefâhürât

: تفاخرات

(a. i. tefâhür'ün c.) : 1) övünmeler. 2) övünçler.

tefâîl

: تفاعيل

(a. i. tef'ile'nin c.) : ed. tef'ileler, mısra veya beytin vezin parçaları.

tefakkud

: تفقد

(a. i. fakd, fıkdan vefukud'dan. c. : tefakkudât) : arayıp sorma, arayıp sorulma, (bkz : cüst ü cû, tefahhus).

tefakkudât

: تفقدات

(a. i. tefakkud'un c.) : arayıp sormalar, arayıp sorulmalar.

tefakkuh

: تفقح

(a. i.) : gül gibi açılma.

tefakkur

: تفقر

(a. i. fakr'den) : fukarâlaşma.

tefâkum

: تفاقم

(a. i.) : [iş] büyüyüp güçleşme.

tefâküh

: تفاكه

(a. i. fâkihe'den) : 1) birbirine karşılıklı yemiş atma. 2) mec. şakalaşma.

tefârîe

: تفاريج

(a. tefrice'nin c.) : yırtmaçlar; aralıklar.

tefârîk

: تفاريق

(a. i. tefrik'in c.) : ayırmalar, seçmeler. 2) ufak tefek şeyler. 3) az değerli hediyeler.

tefâsîl

: تفاصيل

(a. i. tafsîl'in c.) : tafsiller, ayrıntılar, (bkz. : tafsilât).

tefâsîr

: تفاسير

(a. i. Tefsîr 3 ün c.) : Kur'ân'ı îzâh eden kitaplar.

tefassum

: تفصم

(e. i.) : kırılma, kesilme, (bkz. : infisâm).

tefâsuh

: تفاصح

(a. i.) : fasâhatle söyleme.

tefâvüd

: تفاود

(a. i.) : faydalaşma, birbirinden faydalanma.

tefâvüt

: تفاوت

(a. i. fevt'den) : 1) ikişeyin birbirinden farklı olması, (bkz. : tezâd). 2) iki şey arasındaki fark. Bî-tefâvüt, Bilâ-tefâvüt : farksız.

tefâvüt-i basene

:  

hicrî-yıt He, mâlî yıl arasındaki 10 gün ve yirmi bir saatlik farktan meydana gelen varidat (gelir) farkı.

tefâyüd

: تفايد

(a. i.) : (bkz. : tefâvüd).

tefâzul

: تفاضل

(a. i. fazl'dan. c. : tefâzulât) : 1) fazîlet ve meziyet yarışına çıkma. 2) fark, mikdar fazlası.

tefâzul-ı iktidar

:  

fiz. potansiyel farkı.

tefâzul-i irtifa'

:  

coğr. iki noktanın deniz sathından olan yükseklikleri (rakımlar) arasındaki fark.

tefâzulî

: تفاضلي

(a. s.) : 1) tefâzula âit, tefâzul ile ilgili. 2) mat. iki rakamın arasında miktarca olan farktan doğan nisbet.

tefazzul

: تفضل

(a. i.) : 1) fazilet, üstünlük satma. 2) iyilik; bağışlama, (bkz. : tefaddul).

tefeî'

: تفجيع

(b. i. c. : tefcîât) : acıtma, canını yakma; dertli kılma.

tefcîr

: تفجير

(a. i.) : 1) yerden su kaynatıp-akıtma. 2) drenaj. 3) hek. kanı veya cerahati akıtmak için ameliyattan sonra yaranın içine delikli borular sokma.

tefeliye

: تفديه

(a. i.) : canını başkasına feda etme, "canım sana kurban olsun" deme [k]

tefeceu'

: تفجع

(a. i.) : acıma, canı yanma; dertli, kaygılı olma.

tefeccür

: تفجر

(a. i. fecr'den c. : tefeccürât) : 1) tan yeri ağarma. 2) yerden su kaynayıp akma. 3) hek. yarılma, çatlama.

tefeccürât

: تفجرات

(a. i. tefeccür'ün c.) : tefeccürler.

tefehhüm

: تفهم

(a. i. fehm'den c. : tefehhümât) : yavaş yavaş anlama, farkına varma. Sû-i tefehhüm : yanlış anlama.

tefehhümât

: تفهمات

(a. i. tefehhüm'ün c.) : yavaş yavaş anlamalar, farkına varmalar.

tefekkuh

: تفقه

(a. i. fıkh'dan) : 1) fıkıh öğrenme. 2) fıkıhda çok bilgili olma. 3) (bkr : taakkul, tefehhüm).

tefekkuh

: تفكه

(a. i.) : 1) hoşlanma; şaşırma, (bkz. : hayret). 2) pişman olma. 3) yemiş toplama; yemiş yeme.

tefekkük

: تفكك

(a. i.) : münfek olma, -zincir halkası gibi- birbirinden ayrılma

tefekkür

: تفكر

(a. i. fikr'den. c. : tefekkürât) : düşünme, zihin yorma; düşünülme.

tefekkürât

: تفكرات

(a. i. tefekkür'ün c.) : düşünmeler, zihin yormalar; düşünülmeler.

tefelluk

: تفلق

(a. i.) : yarılma, çatlama, (bkz. : infilâk).

tefellüc

: تفلج

1) yarılıp çatlama. 2) hek. felç olma, felce uğrama.

tefellüs

: تفلس

(a. i.) : 1) iflâs etme. 2) hek. insan cildinin pul pul dökülmesi.

tefelsüf

: تفلسف

(a. i. felsefe'den. c. : tefelsüfât) : feylesoflaşma; felsefe sözleri söyleme.

tefelsüfât

: تفلسفات

(a. i. tefelsüf'ün c.) : feylesoflaşmalar.

tefennün

: تفنن

(a. i. fenn'den) : 1) değişme, (bkz. : tenevvü') 2) fen öğrenme; birçok şeyler öğrenme. 3) sözü türlü türlü söyleme.

tefennün fi-l-ibâre

: تفنن فى العباره

(a. i. cü.) : ed. bir defa söylenilmiş olan bir sözü ikinci defa söylemek gerekince, o sözü tekrarlamamak için başka türlü ifâde etme. [Meselâ bir sözde' Fuzûlî'den bahsolmuşken tekrar zikri îcâbedince : "Leylî vü Mecnûn şâiri" denilmesi gibi"|.

teferru'

: تفرع

(a. i. fer'den. c. : teferruat) : 1) dallanma, dal budak salıverme. 2) bir çok kısımlara ayrılma. 3) bir kökten çıkıp ayrılma.

teferruat

: تفرعات

(a. i. teferru'un c.) : ayrıntılar, fr. accessoires.

teferrug

: تفرغ

(a. i. ferâg'dan) : 1) fariğ olma, vazgeçme. 2) bir işi bitirip kurtulma. 3) satın alınan bir mülkün ferağ muamelesini yaptırma, tapusunu kendi üzerine çevirme.

teferruh

: تفرح

(a. i. ferah'dan) : ferahlanma, içi açılma.

teferruk

: تفرق

(a. i. fark'dan) : ayrılma, dağılma.

teferruk-i ittisal

:  

hek. herhangi bir sebep veya hastalıkla cildin yarılması.

teferrüc

: تفرج

(a. i. c. : teferrücât) : 1) açılma, ferahlanma. 2) gezinti. 3) gezintiye çıkıp gam dağıtma.

teferrücât

: تفرجات

(a. i. teferrüc'ün c.) : 1) açılmalar, ferahlanmalar. 2) gezintiler. 3) gezintiye çıkıp gam dağıtmalar.

teferrüc-gâh

: تفرجگاه

(a. f. b. i.) : eğlence, gezinti yeri. (bkz. : mesîre).

teferrüc-geh

: تفرجگه

(a. f. b. i.) : (bkz : teferrüc-gâh).

teferrüd

: تفرد

(a. i. ferd'den) : 1) herkesten ayrılıp tek, yalnız, tenha kalma 2) eşsiz, emsalsiz, benzersiz olma. 3) kendi başına kalma, olma. Dâiye-i teferrüd : eşi, akranı olmamak dâvası, arzusu.

teferrüs

: تفرس

(a. i. ferâset'den c. : teferrüsât) : sezme, anlar gibi olma.

teferrüsât

: تفرسات

(a. i. teferrüs'ün c.) : sezinti.

teferrüs

: تفرش

(a. i. ferş'den) : yayılma, serilme.

teferrüz

: تفرز

(a. i. ifrâz'dan) : ayrılma.

tefer'un

: تفرعن

(a. i. fir'avn'den) : 1) Firaunlaşma. 2) son derecede kibirlenme. (bkz. : azamet).

tefessüh

: تفسح

(a. i.) : açılma, genişleme, (bkz. : inbisât).

tefessüh

: تفسخ

(a. i. fesh'den c. : tefessühât) : 1) çürüme, çürüyüp dökülme, bozulma. 2) hek. bir cismin kokup dağılması.

tefessühât

: تفسخات

(a. i. tefessüh'ün c.) : çürümeler, çürüyüp dökülmeler, bozulmalar; cisimlerin kokup dağılması.

tefettüt

: تفتت

(a. i. fett'den) : ufak ufak parçalanma, un ufak olma.

tefe'ül

: تفأل

(a. i. fâl'den. c. : tefe'ülât) : 1) fal açma, fala bakma. 2) hayre yorma, uğursama, uğur sayma.

tefe'ülât

: تفألات

(a. i. tefe'ül'ün c.) : 1) fal açmalar, fala bakmalar. 2) hayre yormalar, uğur saymalar.

tefevvuk

: تفوق

(a. i. fevk'den) : üste çıkma, üstün olma, yükselme. Dâiye-i tefevvuk : üstte bulunma dâvası, isteği.

tefevvüh

: تفوه

(a. i. fevh'den c. : tefevvühât) : 1) ağza alma, söyleme. 2) münasebetsiz söz söyleme, dil uzatma.

tefevvühât

: تفوهات

(a. i. tefevvüh'ün c.) : münâsebetli, münasebetsiz sözler, boş boğazlar, dedikodular, cezaya çarptırılmasını gerektiren sözler.

tefevvüz

: تفوض

(a. i.) : 1) üstüne alma, üzerine alma [bir işi-] . 2) fık. gayrimenkul'ün tasarruf haklarını satın alma.

tefeyyüz

: تفيض

(a. i. feyz'den c. : tefeyyüzât) : feyiz bulma, ilerileme, yükselme, (bkz : terakki).

tefeyyüzât

: تفيضات

(a. i. tefeyyüz'ün c.) : feyiz bulmalar, ilerilemeler, yükselmeler, (bkz. : terakkiyyât).

teflıîm

: تفحيم

(a. i.) : kömürleştirme.

tefhim

: تفخيم

(a. i. fahm'den) : 1) büyük sayma, (bkz. : ta'zîm). 2) a. gr. bir harfi kalın okuma : râgıb'daki "r" nin kalın, receb'-deki "t" nin ince oluşu. gibi.

tefhim

: تفخيم

(a. i. fehm'den. c. : tefhîmât) : anlatma, anlatılma, bildirme, bildirilme.

tefhîm-i merîm

:  

meramını anlatma

tefhimât

: تفيمات

(a. i. tefhîm'in c.) : anlatmalar, anlatılmalar, bildirmeler, bildirilmeler.

te'fîf

: تأفيف

(a. i.) : (bkz. : teeffüf).

te'fîk

: تأفيك

(a. i. c. : te'fîkât) : 1) yalan söyleme. 2) yalan; iftira etme.

te'fîkât

: تأفيكات

(a. i. te'fîk'in c.) : yatan söylemeler, yalanlar, iftira etmeler.

tef'îl

: تفئيل

(a. i. fâl'den) : fal açtırma, fala baktırma.

tef ile

: تفعله

(a. i. c. : tefâil) : mısra veya beytin vezin parçası.

tefkih

: تفقيه

(a. i. fıkh'dan) : 1) fıkıh öğretme. 2) öğretme, anlatma.

tefkîh

: تفكيه

(a. i.) : 1) hoşlandırma; hayrete düşürme. 2) yemiş yedirme.

tefkîr

: تفكير

(a. i.) : 1) düşündürme, düşündürülme. 2) fels. fr. ideation.

teflîs

: تفليس

(a. i.) : 1) birisine "müflis" deme, denilme. 2) huk. yargıç tarafından birinin iflâsına hükmedilmesi. (bu hüküm i'lân edilir]

tefrî'

: تفريع

(a. fer'den. c. : tefrîât) : fer'iendirme. (bkz. : fer').

tefrîc

: تفريج

(a. i.) : (bkz : . tefrîh).

tefrice

: تفرجه

(a. i.) : tefârîc) : yırtmaç, aralık.

tefrîd

: تفريد

(a. i. ferd'den) : 1) dünyâdan geçip yalnız Allah ile meşgul olma. Ehl-i tefrîd : köşeye çekilip ibâdetle meşgul olan kimse. 2) fiz. elektriklenmemesi istenilen şeyi elektrik nakleden cisimlerden eyırma. (bkz. : tecrîd).

tefrîg

: تفريغ

(a. i. c. : tefrîgat) : 1) dolu kabı boşaltma; dolu kabın boşaltılması. 2) yemeği kotarma, yemek kotarılma. 3) (feragat' den) feragat ettirme, vazgeçirme.

tefrîgat

: تفريغات

("ga" uzun okunur, a. i. tefrîg'in c.) : 1) dolu kapları boşaltmalar. 2) yemekleri kotarmalar.

tefrîh

: تفريح

(a. i. ferah'dan) : ferahlandırma, gönül açma.

tefrîh

: تفريح

(a. i.) : 1) korkusuz kalma. 2) gelişme, filizlenme. 3) yumurtadan çıkma zamanı. Devr-i tefrîh : biy. kuluçka devri. Vakt-i tefrîh : hele. çiçek hastalığı aşısının yapılmasından te'sîrini gösterinciye kadar geçen zaman.

tefrik

: تفريق

(a. i. fark'dan) : ayırma, secine, ayırdetme. Meclisi tefrik : idare meclisi âzası (yönetim kurulu üyesi) seçimi için yapılan toplantı.

tefrika

: تفرقه

(a. i.) : 1) ayrılma, ayrılık. 2) bozuşma, (bkz. : nifak). 3) gazete veya dergilerde kıstm kısım çıkarılan uzun yazı

tefrikat

: تفرقة

(a. zf.) : tefrika suretiyle.

tefriş

: تفري

(a. i. ferş'den. c. : tefrîşât) : 1) döşeme, döşenme, yayma. 2) ev eşyasını düzenleme.

tefrîşât

: تفريشات

(a. i. tefrîş'in c.) : 1) döşemeler, döşenmeler, yaymalar. 2) ev eşyâsınfc düzenlemeler.

tefrit

: تفريط

(a. i. fart'dan) : tersine aşırılık, ortalamanın çok altında kalma, ["ifrat" in zıddı]

tefsîde

: تفسيده

(f. s.) : hararetli, kızgın.

tefsîde del

: تفسيده دل

(a. b. s.) : yüreği yanık, bağrı yanık.

tefsîde leb

: تفسيده لب

(f. b. s.) : pek susamış.

tefsîh

: تفسيح

(a. i.) : genişleme, (bkz : tevessü').

tefsîk

: تفسيق

(a. i. fisk'den. c. : tefsîkat) : fısk ve fücura sürükleme, birisine fâsık, kabahatli, günahkâr deme.

tefsîknt

: تفسيقات

("ka" uzun okunur. a. i. tefsîk'ın c.) : fısk ve fücura sürüklemeler.

tefsir

: تفسير

(a. i. fesr'den. c. : tefsîrât) : 1) yorum. 2) Kur'ân-p Kerîm'in mânâ bakımından îzâhı. 3) (c. : tefâsîr) Kur'ân'p îzâh eden kitap. Hüsn-i tefsîr : bir şeye güzel, münâsip mânâ verme. İlm-i tefsîr : Kur'an'ı îzâh etmenin yollarını, usullerini bildiren ilim Sû-i tefsîr : bir şeye fena mânâ verme.

tefsîrât

: تفسيرات

(a. i. tefsîr1,2 nin c.) : 1) yorumlar 2) Kur'ân'ın mânâsında yapılan yorumlar.

tefsire

: تفسره

(a. i.) : hek. 1) doktorun, hastanın idrarına bakması, idrarı muayene etmesi. 2) hastanın, doktor tarafından muayene olunan idrarı.

tefte

: تفته

(f. s.) : kızmış, kızgın, hararetli. Âhen-i tefte : kızmış demir. Dil-i tefte : kızgın gönül.

teftih

: تفتيح

(a. i. feth'den. c. : teftî-hât) : 1) açma. (bkz. : güşâd). 2) geğirme.

teftîhât

: تفتيحات

(a. i. teftîh'in c.) : 1) açmalar. 2) geğirmeler.

teftik

: تفتيق

(a. i. fetk'clen) : yarma, yarılma.

teftik

: تفتيك

(a. i. fetk'clen) : ditmek, didilmek, tarayıp açmak [yün, pamuk gibi şeyleri

teftîl

: تفتيل

(a. i. fetl'den) : fitil yapma, bükme, bükülme.

teftin

: تفتين

(a. i. fitne'den) : 1) fitneye, fesada düşürme. 2) meftun, vurgun kılma.

teftir

: تفتير

(a. i. c. : teftîrât) : fütur, usanç, bezginlik verme.

teftirât

: تفتيرات

(a. i. teftîr'in c.) : usançlar, bezginlikler.

teftiş

: تفتيث

(a. i.) : ufak "fak parçalamak, parçalanmak.

teftiş

: تفتيش

(a. i. fetş'den, c. : teftîşât) : 1) gereği gibi sorup araştırma, sorulup araştırılma; bir şeyin doğrusunu bulmak için her tarafı arayıp tarama. 2) muayene, kontrol. 3) müfettiş; teftiş ve tahkik me'muru. Mahkeme-i tefti : huk. [eskiden] evkaf nezâretinde, şeyhislâm kapısına bağlı şer'î mahkeme.

teftîşât

: تفتيشات

(a. i. teftîş'in c.) : teftişler.

teftişi

: تفتيشی

(a. s.) : teftîşe mensup, teftişle ilgili.

teftît

: تفتيت

(a. i.) : parça parça etme, unufak etme, edilme, parçalanma.

teftit-i ahcâr

:  

taşların parçalanması.

teftît-i zücâc

:  

sırçanın unufak olması

tefvik

: تفويق

(a. i.) : tar. okçulukta, yayın sol el ile yukarıya kaldırılması.

tefvît

: تفويت

(a. i. fevt'den) : geçirme, kaçırma. tefvît-i salât : namaz vaktini kaçırma.

tefviz

: تفويض

(a. i.) : 1) ihale, sipariş etme, edilme. 2) dağıtım, (bkz. : tevzî'). 3) bir gayrimenkulu, bilinen bedeli karşılığında, bir kimsenin üstüne bırakma.

tefvîz-i talâk

:  

fer. [eskideni kocanın talâkı karısına veya üçüncü bir şahsa tevdî etmesi, [meselâ : evvelâ kadın erkeğe hitaben : irâde ettiğim vakit emr-i talâk kendi elimde olmak üzere nefsimi sana tezvîc ettim" deyip erkek de bunu kabul etse nikâh sahih ve emr-i talâk kadına tefvîz edilmiş olur; dilediği vakit kendisini tatlik edebilir. Fakat erkeğin boşama hakkı bakidir]

tefzî'

: تفزيع

(a. i.) : 1) ürkütme. 2) belinletme, hayretle bakdırma.