tâz

: تاز

(f. i.) : koşma, koşuş, ["tek" kelimesiyle tek ü tâz olarak kullanılır]

tazaccu'

: تضجع

(a. i.) : üşenme, gevşek davranma, (bkz. : tadaccu').

tazaccur

: تضجر

(a. i.) : iç sıkılma; sıkıntı, (bkz. : tadaccur).

tazallül

: تظلل

(a. i. zıll'dan) : gölgelenme, gölge altına girme, gölgede olma.

tazallüm

: تظلم

(a. i. zulm'den. c. : tazal-lümât) : sızlanma, yanıp yakılma.

tazallüm-i hâl

:  

hâlinden şikâyet etme, sızlanma.

tazallümât

: تظلمات

(a. i. tazallüm'ün c.) : sızlanmalar, yanıp yakılmalar.

tazammud

: تضمد

(a. i.) : yaranın merhemli bezle bağlanması.

tazammun

: تضمن

(a. i. ımn'dan) : 1) içine alan, başka şeyler arasında bir şeyi daha hâvî olan. (bkz. : indimâc). 2) (zıman'dan) kefil olma. (bkz. : taahhüd, tekeffül).

tazannî

: تظنی

(a. i.) : (bkz. : tazannün).

tazannün

: تظنن

(a. i. zann'den) : zan ile iş görme.

tazarru'

: تضرع

(a. i. c. : tazarruât) : kendini alçaltarak yalvarma.

tazarruât

: تضرعات

(a. i. tazarru'un c.) : 1) ricalar, niyazlar, yalvarmalar. 2) XV. asır edible-rinden Sinan Paşa'nın meşhur tasavvuf! eseri.

tazarruf

: تظرف

(a. i. c. : tazarrufât) : zarafet, zariflik taslama, satma, incelik gösterme.

tazarrufât

: تظرفات

(a. i. tazarruf'un c.) : zariflik taslamalar, satmalar, incelik göstermeler.

tazarru'-nâme

: تضرعنامه

(a. f. b. i.) : 1) bir sey istemek için kendini alçaltıp yalvararak yazılan tezkere, mektup, manzume. 2) 1486 (H. 391) de ölen Hızırbey Oğlu Sinan Paşa'nın Tanrıya yalvarışlarını ve Peygamberle bâzı din ulularını öğüşlerini içine alan yer yer manzum, yer yer mensur bir eserdir.

tazarrur

: تضرر

(a. i. zarr ve zurr'dan) : za-rera, ziyana uğrama, zarer görme.

tazavvu'

: تضوع

(a. i.) : bir şeyin güzel kokusunun etrafa yayılması.

tazayyuk

: تضيق

(a. i. zîk,dîk' den) : daralma, sıkışma.

tazayyuk-ı kuddâmî

:  

hek. sünnetsiz kimselerde gulfe (sünnet derisi) nin iltihaptan dolayı daralması; gulfenin sünnetsizlik neticesi olarak geriye doğru toplanıp daralması.

taze

: تازه

(f. s.) : 1) taze, körpe; sulu, yaş. 2) genç.

tâzegî

: تازگی

(f. i.) : 1) özelik, körpelik, yenilik. 2) gençlik.

tazende

: تازنده

(f. s. ve i.) : koşucu. Esb-i tazende : koşucu at, yarış atı.

tazhîr

: تظهير

(a. i. zahr'dan) : 1) arkıyaatma, atılma, arkıya bırakma, bırakılma. 2) savsaklama, (bkz. : ihmâl).

tâzî

: تازی

(f. i. ve s.) : 1) (c. : tâziyân) : Arap; Arapça. Esb-i tâzî : Arap atı. Lisân-ı tazı : Arap dili, arapça. Zebân-ı tâzî : Arap dili. 2) tazı, av köpeği [tavşan yakalamak için kullanılır]

ta'zîb

: تعذيب

(a. i. azâb'dan. c. : ta'zîbât) : eziyet etme, boşuna yorma.

ta'zîb-i rûh

:  

can sıkma.

ta'zîbât

: تعذيبات

(a. i. ta'zîb'in c.) : azaplar, eziyetler, boşuna yormalar.

taz'îf

: تضعيف

(a. i. zı'f'dan c. : taz'îfât) : iki kat etme, bir o kadar daha artırma. 2) zayıflandırma.

taz'îfât

: تضعيفا

(a. i. taz'îfin c.) : 1) iki kat etmeler, bir o kadar daha artırmalar. 2) zayıf landırmalar.

ta'zî!

:  

(a. i.) : bir hastanın güzel ve inandırıcı sözlerle tesellî edilmesi.

ta'ıîl

: تعزيل

(a. i. c. : ta'zîlât) : ayıplama.

ta'zîlât

: تعذيلات

(a. i. ta'zîl'in c.) : ayıpiamalar.

ta'zim

: تعظيم

(a. i. c. : ta'zîmât) : 1) büyükleme, ululama, büyük sayma. 2) saygı gösterme, ikrârn etme.

ta'zîmât

: تعظيمات

(a. i. ta'zîm'in c.) : hürmetler, saygılar.

ta'zimen

: تعظيما

(a. zf.) : hürmet ve ikram ederek.

ta'zîr

: تعذير

(a. i. özr'den. c. : ta'zîrât) : esassız özür bildirme, vesile ve bahane arama.

ta'zîr

: تعزير

(a. i. c. : ta'zîrât) : 1) tekdir etme, azarlama. 2) suçluyu suçuna göre sözle tekdîr etme.

ta'zîr-i ahissâ

:  

huk. [eskiden] içtimaî vaziyetleri düşkün, sefeleden ma'dût kimseler hakkındaki tâzirdir ki hem mahkemeye bilcelp îlâm suretiyle, hem de darp ve hapis suretiyle yapılabilir.

ta'zîr-i eşraf

:  

huk. [eskiden] ümerâ, yüksek tüccar, köy âyânı gibi şerefli kimseler hakkındaki tâzirdir ki ya bilvasıta îlâm suretiyle veya mahkemeye celbedilerek bilmuvâcehe ihtar suretiyle yapılır.

ta'zîr-i evsât

:  

huk. [eskiden] içtimaî mevkileri orta halde bulunan kimseler hakkındaki tâzirdir ki hem mahkemeye bilcelp îlâm suretiyle hem de hapis suretiyle yapılır.

ta'zîr-i te'dîb

:  

huk. [eskiden] âkil baliğ olduğu halele henüz mükellefiyet çağında bulunmıyan bir çocuğun yaptığı bir cürümden dolayı hakkında te'dip ve tekzip maksadiyle yapılan tâzir.

te'ıîr-i ukubet

:  

huk. [eskiden] mükellef bir şahıs tarafından irtikâp olunup da şer'an muayyen bir cezası bulunmıyan bir cürümden dolayı uku-beten yapılan tâzir, [mücrimin bu hususta Müslim ile gayrimüslim, hür ile abd (kök) erkek ile kadın olması müsavidir]

ta'zîrât

: تعذيرات

(a. i. ta'zîr'in c.) : esassız özür bildirmeler, vesîle ve bahane aramalar.

ta'zîrât

: تعزيرات

(a. i. ta'zîr'in c.) : tekdirler, azarlamalar.

tâziyân

: تازيان

(f. i. tâzî'nin c.) : Araplar. (bkz. : Urban).

tâziyâne

: تازيانه

(f. i.) : 1) kırbaç, kamçı. (bkz. : savt). 2) müz. tezene, mızrap. 3) mec. vâsıta, sebep. tâzîvâne-i bârân : yağmurun kamçısı tâziyâne-i teşvik : şevklendirme kamçısı [vâsıtası]

ta'ziye

: تعزيه

(a. i. azv'den) : 1) başsağlığıdileme. 2) Ca'ferî mezhebinde olanların Muharrem ayında yaptıkları matem merasimi.

ta'ziyet

: تعزيت

(f. i.) : (bkz. : ta'ziye1).

ta'ziyet-nâme

: تعزيت نامه

(f. b. i.) : başsağlığı dileyen yazı, mektup.

ta'zîz

: تعزيز

(a. i. c. : ta'zîz'ât) : izzetleme, izzetlendirme, şerefli, kutlu kılma.

ta'zîzât

: تعزيزات

(a. i. ta'zîz'in c.) : izret-lemeler, izzetlendirmeler, şerefli, kutlu kılmalar.

tazlîl

: تضليل

(a. i.) : (bkz. : tadlîl).

tazlil

: تظليل

(a. i. zıll'dan) : gölgelendirme, gölgelendirilme.

tazmîd

: تضميد

(a. i.) : merhemli bezi yaraya bağlama; lapa vurma.

tazmin

: تضمين

(a. i. zımn, zımân'dan c. : tazmînât) : 1) sebebolunan zarar ve ziyanı ödeme; zarar ve ziyan ödeme. 2) ed. başkasına âit olan bir mısra veya beyti isim tasrih ederek veyaetmiyerek intihal ve tevârüd olmaksızın kendi şiirine alma san'atı.

tazmînât

: تضمينات

(a. i. tazmîn'in c.) : zarar ödemeler.

tazrîr

: تضرير

(a. i.) : zarara uğratma.

tazyî'

: تضييع

(a. i. ziyâ'dan. c. : tazyîât) : bırakıp kaybetme, kaybına sebebolma.

tazyi-i evkat

:  

boş yere vakit geçirme, vakit kaybetme.

tazyiât

: تضييعات

(a. i. tazyî'in c.) : kaybetmeler, kaybına sebebolmalar.

tazyik

: تضييق

(a. i. zîk, dîk'den c. : tazyîkat) : 1) daraltma, daralma. 2) darlaştırma, sıkıştırma. 3) zorlama, baskı. 4) sıkıntı verme. 5) fiz. basınç.

tazyîkat

: تضييقات

("ka" uzun okunur, a. i. tazyîk'in c.) : tazyikler.