tayâlis

: طيالس

(a. i. taylasân'ın c.) : 1) başa sarılan sarıkların omuzlar üzerine salıverilen uçları. 2) başa ve boyna sarılan şallar v. b.

tayâlise

: طيالسه

(a. i. taylasân'ın c.) : (bkz. : tayâlis).

taybe

: طيبه

(a. h. i.) : Medîne-i Münevvere, (bkz. : Yesrib).

tayerân

: طيران

(a. i.) : 1) uçma. 2) havada gaz olma.

tayf

: طيف

(a. i. c. : tuyûf) : 1) uykudagörünen hayal. 2) korkudan karanlıkta görünen hayalet. 3) fiz. tayf.

tayf-ı munkati'

:  

fiz. kesikli tayf, fr. spectra discontinu.

tayf-i mütemâdi

:  

fiz. kesiksiz tayf, fr. spectre continu.

tayf-bîn

: طيفبين

(a. f. b. i.) : spektroskop.

tayfûriyye

: طيفوريه

(a. h. i.) : tas. Ebû ZeydTayfur bin Isâ bin Suruşân-il-Bestânî tarafındankurulan tarikat.

tayı'

: طايع

(a. s. tav'dan) : bir işi istekle, kendi isteğiyle yapan.

tâyıan

: طايعا

(a. zf.) : istiyerek

ta'yîb

: تعييب

(a. ayb'dan. c. : ta'yîbât) : yıplama.

ta'yîbât

: تعييبات

(a. i. ta'yîb'in c.) : ayıplamalar.

ta'yîn

: تعيين

(a. i. ayn'dan) : 1) ayırma, belli etme. 2) bir me'mûriyete koyma. 3) tayın, asker ekmeği. 4) erzak.

ta'yînât

: تعيينات

(a. i. ta'yîn3,4 ün c.) : maaştan başka verilen yiyecek, erzak.

ta'yîn-kerde

: تعيين كرده

(a. f. b. s.) : tâyin edilmiş; belirtilmiş.

ta'yfr

: تعيير

(a. i. c. : ta'ylrât) : kabahati yüze vurarak utandırma.

ta'yîrât

: تعييرات

(a. i. ta'yîr'in c.) : kabahatleri yüzlemeler, yüze vurmalar.

ta'yîş

: تعييش

(a. i.) : (bkz. : iaşe).

taylasân

: طيلسان

(a. i. c. : tayâlis, tayâlise) : başa sarılan sarığın omuzlar üzerine salıverilen ucu. 2) başa ve boyna sarılan şal v b.

tayr

: طير

(a. i. c. : atyâr, tuyûr) : kuş. (bkz. : mürg).

tayriyyon

: طيريون

(a. i.) : kuşlar üzerindetetkiklerde bulunan âlimler, fr. ornithologistes. tayr-üd-devle (devlet kuşu) : hümâ.

tayy

: طی

(a. i.) : 1) dürüp bükme, dürülüp bükülme, sarma, katlama. 2) atlama, üzerinden geçme.

tayy-i mekân, -ı mesafe, -ı lemân

:  

mekânı, mesafeyi, zamanı atlarcasına geçme. 2) çıkarma, kaldırma, yok etme, lâğvetme.

tayyar

: طيار

(a. i. tayerân'dan) : 1) uçucu, uçan. 2) fiz. gaz olan, havada gaza değişen. Ca'fer-i Tayyar- : Bi'r-i Maûne savaşında iki kolu kesilerek şehit olan Hz. Ca'fer ibnü Ebî-Tâlib olup, kollarının yerinde kanatlar çıkıp Cennette uçtuğu Hz. . Muhammed (Alehisselâm) (Alehisselâm) tarafından görülen zat ki Hz. Alî'nin kardeşi ve Peygamberimizin amcası oğludur. Rîh-i tayyar : yer değiştirerek esen yel, romatizma. 3) i. erkek adı.

tayyârât

: طيارات

(a. i. tayyâre'nin c.) : havadan, beleşten gelen paralar.

tayyare

: طياره

(a. i. c. : tayyârât) : havadan, beleşten gelen para. [bizde "uçak" mânâsına gelen bu kelime, Osmanlıca olup, Fazıl Ahmed Ay-kaç tarafından yapılmıştır]

tayyib, tayyibe

: طيب ، طيبه

(a. s.) : 1) iyi, güzel, hoş. Kelimât-ı tayyibe : hoşa gider, güzel söz. 2) i. [birincisi] erkek, [ikincisi] kadın adı.

tayyib-i hatır

:  

gönül hoşluğu.

tayyibât

: طيبات

(a. i. tayyibe'nin c.) : iyi, güzel işler ve hareketler.

tayyibe

: طيبه

(a. i. c. : tayyibât) : iyi, güzel iş ve hareket.