tav'

: طوع

(a. i.) : 1) itaat etme, boyun eğme, dinleme 2) istiyerek bir şey yapma.

tavaf

: طواف

(a. i.) : 1) etrafını dolaşma. 2) hacı olmak üzere zamanında ve muayyen usul dâhilinde Kabe'nin etrafını dolaşarak ziyaret etme.

tavâgî

: طواغي

(a. i. tâgut'un c.) : putlar.

tavâgît

: طواغيت

(a. i. tâgut'un c.) : (bkz : tavâgî).

tavahin

: طواحن

(a. i. tâhine'nin c.) : öğütücü dişler, azı dişleri.

tavâhîn

: طواحين

(a. i. tâhûn, tâhûne'nin c.) : 1) su değirmenleri. 2) öğütülmüş şeyler.

tavâif

: طوائف

(a. i. tâife'nin c.) : tayfalar; güruhlar, fıkralar, bölükler.

tavâif-i mülûk

:  

Abbasî İmparatorluğunun yıkılmasından sonra islâm âleminde teşekkül eden küçük" devletler.

tavâîn

: طواعين

(a. i. tâûn'un c.) : vebalar, yumurcak denilen salgın hastalıklar.

tavâli'

: طوالع

(a. i. tâli'in c.) : talihler, bahtlar, kısmetler.

tavâmîr

: طوامير

(a. i. tûmâr'ın c.) : tomarlar, durulmuş nesneler.

tav'an

: طوعا

(a. zf.) : istiyerek, kendi isteğiyle.

tav'an ve kerhen

:  

hem istiyerek, hem istemiyerek.

tavârık

: طوارق

(s. i. târik ve târika'nın c.) : 1) gece galen belâlar. 2) tarikatlar; kabileler.

tavassub

: توصب

(a. i.) : hastalanıp perişan olma.

tavassut

: توسط

(a. i. vasat'dan. c. : tavassutât) : araya girme, aracılık, ara bulma, aracılık etme.

tavassutât

: توسطات

(a. i. tavassut'un c.) : raya girmeler, aracılıklar, ara bulmalar, aracılık etmeler.

tavâsî

: طواشس

(a. i. c. : tavâşiye) : hadım ağası, harem ağası.

tavattun

: توطن

(a. i. vatan'dan) : yerleşme, yurt tütme, yurtlanma.

tavâvîü

: طواويس

(a. i. tâvus'un c.) : tavus kuşları.

tavazıû'

: توضوء

(a. i. vuzû'dan) : abdest alms.

tavazzuh

: توضح

(a. i. vuzûh'dan) : açıklanma.

tavd

: طود

(a. i. c. : atvâd) : dağ. (bkz. : cebel, kûh).

tavefân

: طوفان

(a. i.) : (bkz. : tavaf).

tavf

: طوف

(a. i.) : (bkz. : tavaf).

tav-hâne

: تاوخانه

(t. f. b. i.) : güçsüzler yurdu, (bkz. : cfâr-ül-aceze, tâb-hâne).

tav'î

: طوعی

(a. s.) : kendiliğinden, içinden; fels. spontane.

ta'vîe

: تعويج

(a. i.) : sme; eğilme; eğriltilme; eğriltme.

ta'vîd

: تعويد

(a. i.) : âdet ettirme, ettirilme.

ta'vîk

: تعويق

(a. i. avk'dan c. : ta'vîkat) : royalandırma, geciktirme, geciktirilme, asıntıya bırakma, asıntı.

ta'vîk-i ihtimâr

:  

hek. antiseptik madde kullanarak ekşimesini, bozulmasını önleme.

ta'vîkat

: تعويقات

("ka" uzun okunur, a. i. ta'vîk'in c.) : oyalamalar, geciktirmeler, (bkz. : ta'vîk).

tavîl, tavîle

: طويل ، طويله

(a. s. tûl'den c. : tıvâl) : 1) uzun. (bkz. : dırâz). 2) çok süren, (bkz. : medîd) 3) ed. (bkz. : bahr-i tavîl)

tavîlet-ül-ercül

:  

zool. incikleri uzun olan kuşlar [leylek, devekuşu gibi]

tavîle

: طويله

(a. i.) : 1) hayvan katarı, birbiri ardına batjlanmış bir sıra hayvan. 2) ahır, tavla. 3) cayırn koyuverilen hayvanın ayağına bağladıkları ip, tavla ipi.

taviyyet

: طويت

(a. i.) : gönülde gizli olarr kasid, niyet.

ta'vîz

: تعويذ

(a. i. iyâz'dan) : pazara vabaşka kötülüklere karşı takılan muska, (bkz. : ha-mâi!, hırz, nüsha).

ta'vîz

: تعويض

(a. i. ivaz'dan. c. : ta'vîzât) : bsde! verme, karşılık olarak bir şey verme, verilme. 2) kim. bir cismin, bir başkası yerine geçmesi.

ta'vîzât

: تعويضات

(a. i. ta'vîz'in c.) : ödünç verilen para; karşılık olarak verilen şeyler.

ta'vîzen

: تعويضا

(a. zf.) : karşılık alınmaksuretiyle; karşılık olarak; ileride gelirinden kesilmek şartiyle.

tavk

: طوق

(a. i. c. : etvâk) : 1) gerdanlık.

tavk-ı zerrin

:  

altın gerdanlık. 2) halka, tasma. 3) bâzı kuşların boyunlarındaki tüyden halka. 4) taka; mic.

tavk-ı beşer

:  

insan gücü.

tavr

: طور

(a. i. c. : elvSt) : 1) hal, edâ, gidiş; davranış. 2) yapmacık; gösteriş, büyüklük. 3) mûsikîde tutulan şahsî ve üstâdâne tarz.

tavsîf

: توصيف

(a. i. vasf'dan c. : tavsîfât) : 1) vasıflandırma, * niteleme. 2) ilim, bilgi.

tavsîf-ül-emrâz

:  

hek. hastalıklar ilmi. 3) ed. bir şeyin yalnız olduğu gibi değil, biraz da şâirce görüldüğü ve duyulduğu gibi anlatılması.

tavsifât

: توصيفات

(a. i. tavsîf'in c.) : vasıflandırmalar, * nitelemeler.

tavsîl

: توصيل

(a. i. vasl'dan) : ulaştırma, ulaştırılma, vardırma, vardırılma, (bkz. : îsâl).

tavsît

: توسيط

(a. i. vasat'dan c. : tavsîtât) : araya koma, konulma, aracılık ettirme, aracı bulma.

tavsîtât

: توسيطات

(a. i. tavsît'in c.) : raya komalar, konulmalar, aracılık ettirmeler, aracı bulmalar.

tavsiye

: توصيه

(a. i.) : 1) vasiyet bırakma. 2) sipariş etme, ısmarlama. 3) öğütleme. 4) kayırmalık.

tavsiye-nâme

: توصيه نام

(a. f. b. i.) : birinin kayrılması için yazılan yazı.

tavtia

: توطئه

(a. i.) : anlatılacak maksadıdestekliyecek yolda önceden bâzı sözler söyleme.

tavtin

: توطين

(a. i. vatan'dan) : 1) biryerde yerleştirme, yurtlandırma. 2) bir şeye bağlanıp onu neticelendirme.

tavus

: طاوس

(a. i. c. : etvâs, tavâvîs) : tavus kuşu. Çeşm-i tavus : astr. tavus suretinde gö rünen sabit bir yıldız.

tâvus-i âteş-per

:  

Güneş

tâvus-i sicire

:  

Cebrail aleyhisselâm.

tavvâf

: طواف

(a. s.) : 1) [daha, pek, çok, en] tavaf eden, etrafını dolaşan. 2) Kâbeyi ziyaret eden. 3) resmî dâirelerde gece bekçisi.

tavvâfiyye

: طوافيه

(a. i.) : resmî dairelerdeki gece bekçilerine verilen ücret.

tavzif

: توظيف

(a. i. vazf'dan) : vazifelendirme, işe alma, iş verme.

tavzih

: توضيح

(a. i. vuzûh'dan. c. : tavzî-hât) : açıklama, açık anlatma, aydınlatma.

tavzîhât

: توضيحات

(a. i. tavzîh'in c.) : açıklamalar, açık anlatmalar, aydınlatmalar.