ta'n

: طعن

(a. i.) : sövme, yerme; ayıplama.

tanâbîr

: طنابير

(a. i. tunbûr [tanbur] un c.) : müz. tanburlar.

tanbûr, tanbûre

: طنبور ، طنبوره

(a. i. c. : tanâbîr) : müz. tambur [aslı : "tunbûr" dur]

tanbûr-ı Horasan

:  

müz. Türk müziğinde vaktiyle kullanılmış bir çeşit tanbur.

tanbûr-i kebîr-i Türkî

:  

müz. Türk müziğinde kullanılmış bir çeşit tanbur.

tanbûr-i Türkî

:  

müz. Türk müziğinde vaktiyle kullanılmış olan bir çeşit tanbur.

tanbûrânî

: طنبورانی

(a. s) : (bkz : tan-bûrî).

tanbûri

: طنبوری

(a. s.) : tanburu çok güzel çalan mûsiki üstadı, (bkz. : tanbûrânî).

ta'ne

: طعنه

(a. i.) : sövme; zemmetme, çekiştirme, yerme.

ta'ne-zen

: طعنه زن

(a. f. b. s.) : söven; zemmeden, çekiştiren, yeren.

ta'nîf

: تعنيف

(a. i. c. : ta'nîfât) : şiddetle azarlama, darılma, (bkz. : ta'zîr, tekdîr).

ta'nîfât

: تعنيفات

(a. i. ta'nîf in c.) : şiddetle azarlamalar, darılmalar.

tanîn

: طنين

(a. i.) : 1) tınlama, çınlama. 2) vızlama, vızıltı.

tanîn-enclâz

: طنين انداز

(a. f. b. s.) : tınlıyan, çınlıyan

tannan

: طنان

(a. s.) : tınlıyan, çınlıyan.

tannâne

: طنانه

(o. i.) : müz. senfoni.

tannâz

: طناز

(a. s.) : herkesle eğlenen (bkz. : müstehzî).

tannâz-âne

: طنازانه

(a. f. zf.) : herkesle eğlenerek, eğlenircesine. (bkz. : müstehziyâne).

tansîb

: تنصيب

(a. i.) : yükseğe kaldırma, kaldırılma.

tansîf

: تنصيف

(a. i. nısf'dan) : yarı yarıya bölme, iki müsâvî (*eşit) kısma ayırma.

tansîf-i zaviye

:  

geo. bir zaviyeyi (*açıyı) iki müsâvî (* eşit) kısma ayırma.

tansîr

: تنصير

(a. i.) : Hıristiyanlaştırma.

tansîs

: تنصيص

(a. i. nass'dan) : 1) kayıtları veteferruatını inceden inceye tedkik etme. 2) Kur'an veya hadisten şahit göstererek bir dâvayı müdâfaa etme, savunma.

tansîs-ale-l-esâmî

:  

huk. [eskiden] bir zümreden isimleri sayılmak suretiyle gösterilen meşrût-ün-lehleri ifâde etmek üzere kullanılan bir ıstılah.

tantana

: طنطنه

(a. i.) : 1) "tan tan" diyeseslenme, ses rıkarma. 2) şa'şaa, debdebe, patırtılı, gürültülü gösteriş.

tantana-i şevket ü iclâl

:  

ululuk ve azamet gürültüsü.

tanı

: طنز

(a. i.) : alay etme, eğlenme. (bkz. : istihza).

tanzîd

: تنضيد

(a. i.) : istifetme, edilme.

tanzîf

: تنظيف

(a. i. nezâfet'den. c. : tanzî-fât) : temizleme.

tanzifat

: تنظيفات

(a. i. tanzîf in c.) : temizlik işleri [Belediyece yaptırılan-]

tanzih

: تنضيح

(a. i.) : gereği gibi pişirme, pişirilme.

tanzim

: تنظيم

(nazm'dan. c. : tanzîmât) : 1) düzeltme, düzenleme, düzen verme, yoluna koyma. 2) nesir veya nazım olarak yazma.

tanzimat

: تنظيمات

(a. i. tanzîm'in c.) : 1) düzeltmeler, düzenlemeler, düzen vermeler, yoluna koymalar; nesir ve nazım olarak yazmalar. 2) Sultan Abdülmecit zamanında, 1839 yılının 3 Kasım günü Gülhânede okunan ve Gülhâne Hatt-ı Hü. mâyunu adı altında anılan bir pâdişâh fermanı olup Büyük Reşit Paşa tarafından îlân edilen ıslâhat tasarısı ve bu ıslahatın devri. [1877 Rus harbine kadar sürmekle sınırlandırılır. Asıl adı : "Tanzimât-ı Hayriyye" dir]

tanzîr

: تنضير

(a. i.) : tazelendirme, tâzeleştirme.

tanzîr

: تنظير

(a. i. nazardan c. : tanzîrât) : benzetme, benzetilme. 2) bir şiirin mânâca, şekilce benzerini yapma.

tanzîrât

: تنظيرات

(a. i. tanzîr'in c.) : 1) benzetmeler. 2) benzerleri yapılmalar' [şiir hak.]

tanzîren

: تنظيرا

(a. zf.) : nazîre olarak, tanzîr, benzetme suretiyle.