tam' |
: | طمع |
(a. s. tam'dan) : tama' eden, ta-ma'cı. |
ta'm |
: | طعم |
(a. i. c. : tuûm) : 1) yeme. (bkz : eki). 2) tad, lezzet, zevk. |
tama' |
: | طمع |
(a. i.) : doymazlık; çok isteme; açgözlülük. |
tama'-ı ham |
: |
ham tamah, olmıyacak istek. |
|
tama'kâr |
: | طمعكار |
(a. f. b. s.) : 1) aç gözlü. 2) tamahkâr, cimri, (bkz. : hasîs, nâkes). |
tamâm |
: | تمام |
(a. i. temm'den) : 1) tamam, tam, eksiksiz, tam olma. 2) bitme, bitirme, son. 3) uygun, münâsip. 4) ne eksik ne fazla. Bi-tamâmihi, Bitamâmihâ, Bi-t-tamâm : tam otarak, eksiksiz. Nâ-tamâm : tam değil, eksik. |
tamâm-ı ceyb |
: |
geo. kosinüs. tamâm-ı logaritma : mat. her hangi bir adedin logaritmasının sıfırdan farkı. |
|
tamamen |
: | تماما |
(a. zf.) : 1) büsbütün. 2) tam ve eksiksiz olarak. |
tamâırî |
: | تمامی |
(a. s.) : noksan tamamlamıya mahsus, onunla ilgili. |
tamâmiyyes |
: | تماميت |
(a. i.) : tamamlık, bütünlük. |
tam'atı |
: | طمعا |
(a. zf.) : tamah ederek, tamah suretiyle. |
tâmât |
: | طامات |
(f. i.) : uygunsuz, saçmasapan söz. |
tâmât-ı cühela |
: |
câhillerin saçma sapan sözleri. |
|
tâmetfül-kübrâ |
: | طامه الكبری |
(a. it.) : kıyamet günü. (bkz. : rûz-i kıyamet). |
tâmi' |
: | طامع |
(s. s. tama'dan c. : tumeâ) : tamahçı, tamah eden. |
ta'mîd |
: | تعميد |
(a. i.) : vaftiz etme. |
tamik |
: | تعميق |
(a. i. umk'dan. c. : ta'mîkat) : 1) derinleştirme, derin kazma. 2) esâsına varacak şekilde araştırma, inceleme, (bkz. : tahkik, tedkîk). |
ta'mikat |
: | تعميقات |
("ka" uzun okunur, a. i. ta'mîk'in c.) : derinleştirmeler; araştırmalar, incelemeler, (bkz. : tahkikat, tedkikat). |
ta'mîm |
: | تعميم |
(a. i. umûm'dan) : 1) umûmîleştirme, umûmîleştirilme. 2) *genelge, fr. eir-culaire. |
ta'mîmât |
: | تعميمات |
(a. i. ta'mîm'in c.) : tamimler. |
ta'mîmen |
: | تعميما |
(a. zf.) : tamim suretiyle, * genelge ile. |
ta'mîr |
: | تعمير |
(a. i. c. : ta'mîrât) : onarma, düzeltme, bozuk şeyi düzeltme, eski şeyi düzeltip yeni hâline getirme, (bkz. : termîm). |
ta'mîrit |
: | تعميرات |
(a. i. ta'mir'in c.) : tamirler, düzeltmeler, onarım. |
ta'miye |
: | تعميه |
(a. i. amâ'dan) : 1) körletme, kör etme. 2) kapalı şekilde anlatma. 3) ed. "ebced"hesabiyle düşürülen bir târihin, hesabı doldurmak için çıkartılacak veya eklenecek sayılarını işaret etme. [Meselâ : Sürûrî'nin 1206 sayısını göstermesi gereken : "rOh-i îsS etdi eflâke روح عيسی ايتدی أفلاكه عروجmısraı 1205 sayısını gösterdiğinden : "âsmân târihe kıldı ser-fu-rû" ta'miyesiyle, yânî S nın delâlet ettiği I sayısının katılmasiyle târih tamamlanmıştır] |
tâmm, tâmme |
: | تام ، تامه |
(a. s.) : ütün, eksiksiz, noksansız ; mükemmel, olgun. Ma'lûmât tâmme : tam bilgi. |
tâmm-ül |
: |
her uzvu ('organı) bütün, tamam. |
|
tammü |
: | طماع |
(a. i. tama'dan) : son derece tamah eden. |
tâmmât |
: | طامات |
(a. i.) : kıyamet. |
tâmma |
: | طامه |
(a. i.) : 1) kıyamet. 2) keskin çığlık. |
tams |
: | طمث |
(a. i.) : âdet görme, aybaşı [kadınlarda-] , (bkz. : hayz). |
tams |
: | طمس |
(a. i.) : yoketme, belirsiz kılma. |