tâk

: طاق

(a. i. c. : takat, etvâk, tîkan) : bina kemeri. 2) yarım dâire şeklinde kapı ve jpencere üstü. 3) kubbe, künbet. Nüh-tâk : dokuz 'kat gök.

tâk-i ebru

:  

kaş kemeri, kemer biçimindekikaş.

tâk-i fîrûze,

:  

hadrâ, lâciverdi, kemli, nilüfer, arım : gök. (bkz. : semâ).

tâk-ı zafer

:  

târihî bir hâdiseyi, zaferi anmak veya gelecek olan büyük bir kimseyi karşılamak çin kurulan kemerli yapı.

tâk

: تاك

(f. i.) : asma, üzüm kütüğü, (bkz. : kerm.)

taka

: طاقه

(a. i.) : 1) kubbeli mahfe. 2) ıpsncere.

taka

: طاقه

(a. i.) : (bkz. : tâb, takat).

takabbuz

: تقبض

(a. i. kabz'dan c. : takab-buzât) : 1) büzülme, kısılma; toplanıp çekilme. 2) kabız, peklik olma.

takabbuzât

: تقبضات

(a. i. takabbuz'unc) : 1) büzülmeler, kısılmalar; toplanıp çekilmeler. 2) kabız, peklik olmalar.

takabbül

: تقبل

(a. i. kabûl'den) : 1) kabûl etme, alma. 2) benimseme. 3) üstüne alma. {bkz : taahhüd). 4) öpülme.

takaddes

: تقدس

(a. cü.) : "mukaddes olsun!" manâsına.

takaddüm

: تقدم

(a. i. kıdem'den) : 1) önce gelme, önce davranma. 2) ileri geçme, ileride bulunma. 3) protokola göre öne geçme, daha yukarı oturma. Hakk-ı takaddüm : önde bulunma hakkı. Fazl-ı takaddüm : önde bulunma meziyeti.

takaddüm-i ahd

:  

huk. [eskiden] bir hâdisenin vukuundan itibaren bir müddetin mürur etmesi ki bu, bâzı hususlarda dâvanın rüyetine, şahadetin istimâıma bir manî teşkîl eder, buna "takaddüm-i zaman" da denir, [meselâ : sirkatten, gayri meşru mukarenetten dolayı had icrası hususunda ta-kadüm-i zaman; şahadetin kabulüne mânidir. Bu müddetin miktarı hakkında muhtelif sözler vardır. Bunun en aşağı haddi altı ay veya bir ay, veya üç gündür. Bir kavle göre bunun takdir ve tâyîni ve-liyyülemre muhavveldir]

takaddüs

: تقدس

(a. i.) : mübarek, kutlu kılma.

takallüb

: تقلب

(a. i. kalb'den. c. : takallübât) : 1) dönme, bir yandan bir yana çevrilme 2) değişme, başka kalıba girme, (bkz. : tahavvül, tebeddül).

takallübât

: تقلبات

(a. i. takallüb'ün c.) : değişmeler, (bkz. : tahavvülât, tebeddülat).

takallüd

: تقلل

(a. i. kald'den.) : 1) takma, takınma, takınılma, gerdanlık gibi boyna geçirme, geçirilme. 2) (kılıç) kuşanma, kuşanılma. 3) bir işi üstüne alma. takallüd-i kaza : huk. hâkimliği kabul.

takallül

: تقلل

(a. i. kıllet'den) : az olma, azalma.

takallüs

: تقلص

(a. i. kulûs'dan c. : takallüsât) : 1) kasılma, bir şeyin toplanıp büzülmesi. 2) hek. bir organın çekilip toplanması.

takallüsât

: تقلصات

(a. i. takallüsün c.) : kasılmalar.

takammus

: تقمص

(a. i. kamîs'den) : gömlek giyme.

takammül

: تقمل

(a. i. kaml'den) : bitlenme, bitli olma.

takannün

: تقنن

(a. i.) : kanunlaşma; değişmez, kat'î olarak belirme.

takarız

: تقاريض

("ka" uzun okunur, a. i. takrîz'in c.) : (bkz. : takrîzât).

takarruh

: تقرح

(a. i. karh'dan) : 1) karhalanma, yara derinleşip büyüme. 2) yara çıban olma.

takarrüb

: تقرب

(a. i. kurb'dan) : 1) yaklaşma yanaşma. 2) vakti yakın olma.

takarrüb-ile-l-arz

:  

jeol. yere yönelme, fr. giotro-pisme.

takarrüm

: تقرم

(a. i.) : tatlı tatlı yeme.

takarrür

: تقرر

(a. i. karâr'dan) : 1) karar bulma, kararlaşma; karar kılma. 2) yerleşme.

takasdur

: تقصدر

(a. i.) : kim. kalaylanma.

takass

: تقاص

("ka" uzun okunur, a. i. kass'dan) : takas, ödeşme, hesaplaşma, mahsuplaşma, sayışma.

takassî

: تقصی

(a. i.) : bir şeyin aslını esâsını araştırma, (bkz. : istiksâ)

takasur

: تقاصر

("ka" uzun okunur, a. i. kasr'dan) : esirgeme, elinde iken yapmama, (bkz : dirîg).

takaşşur

: تقشر

(a. i. kışr'dan) : kabuklanma, kabuk tutma.

takat

: طاقات

("ka" uzun okunur, a. i. tâk'ın c.) : 1) taklar, (bkz. : tîkan) : 2) (a. i. tâka't'in c.) : takatler, gücler.

takat

: طاقت

(a. i.) : güc, kuvvet.

tâkat-i visal

:  

kavuşma takati; bulunma kudreti.

tâkat-fersâ

: طاقتفرسا

(a. f. b. s.) : takat götürmez, dayanılmaz.

tâkat-güdâz

: طاقتگذار

(a. f. b. s.) : takati, gücü eriten, yakan mahveden.

tâkat-şiken

: طاقت شكن

(a. f. b. s.) : takati tüketen.

takattub

: تقطب

(a. i.) : 1) hek. buruşma. 2) kaşların çatılması.

takattur

: تقطر

(a. i. katr, kutur ve kata-ran'dan) : damlama, damla damla akma.

takatur

: تقاطر

("ka" uzun okunur, a. i. katre'den) : (bkz. : tekatur).

taka'ur

: تقعر

(a. i. ka'r'dan) : muka'ar olma, çukurlaşma.

takavîm

: تقاويم

("ka" uzun okunur. a. i. takvîm'in c.) : takvimler.

takavvî

: تقوی

(a. i. kuvvet'den) : kuvvetlenme.

takavvül

: تقول

(a. i. c. : takavvülât) : (bkz. : teKavvül).

takavvü'

: تقيوء

(a. i.) : kusar gibi olup kusamama.

takayyüd

: تقيد

(a. i. kayd'dan. c. : takayyüdât) : bağlanma, bağlı olma. 2) çalışma, çabalama, uğraşma, üstüne düşme. 3) dikkatli davranma Adem-i takayyüd : kayıtsızlık, üzerine iş edinmeme.

takayyüdât

: تقيدات

(a. i. takayyüd'ün c.) : takayyüdler, dikkatler.

takbib

: تقبيب

(a. i.) : kubbeleme, kubbe gibi yapma.

takbih

: تقبيح

(a. i. kubh'dan. c. : takbî-hât) : çirkin görme, beğenmeme.

takbîhât

: تقبيحات

(a. i. takbîh'in c.) : çirkin görmeler, ayıplamalar.

takbîl

: تقبيل

(a. i.) : öpme. (bkz. : telsim).

tâk-çe

: طاقچه

(a. f. b. i.) : 1) küçük tak, zafer takının iki yanındaki küçük kemerler. 2) küçük pencere.

tâk-dâne

: تاكدانه

(f. b. i.) : üzüm çekirdeği.

takdîh

: تقديح

(a. i.) : beğenmeme, zemmetme.

takdim

: تقديم

(a. i. kıdem'den. c. : takdîmât) : 1) öne geçirme, geçirilme, öne alma, ileriye sürme, sürülme. 2) büyük bir kimsenin huzuruna bir şey götürme, verme. 3) sunma, küçük büyüğe bir şey verme. 4) birini, bir başkasına tanıtma.

takdîm-ül-ehemm-ale-l-mühimm

:  

pek mühim olanı mühim olandan üstün tutma.

takdim ü te'hîr

:  

gr. metatez, bir ibaredeki sözlerin yerlerini değiştirerek düzeltme, fr. metathese.

takdimo

: تقدمه

(a. i. c. : tekadîm) : 1) takdîm. 2) kendinden üstün kimseye sunulan armağan.

takdîmât

: تقديمات

(a. i. takdîm'in c.) : büyüğe sunulan şeyler.

takdir

: تقدير

(a. i. kacter'den. c. : takdîrât) : 1) beğenme, değer biçme, değer verme; verilme. 2) [değerini, ehemmiyetini, lüzumunu] anlama. 3) ezelde Allah'ın olmasını istediği şeyler, (bkz : kader). Alâ-kil-et-takdîreyn : her iki surette, [-de hâli son takı olarak kullanıldığı zaman : vakit, vaziyet, şart" anlatır : o takdirde = o halde; geldiği takdirde = gelirse. gibi]

takdîrât

: تقديرات

(a. i. takdîr'in c.) : takdirler.

takdîren

: تقديرا

(a. zf.) : takdir ederek, değerini anlıyarak.

takdiri

: تقديری

(a. s.) : takdire mensup, takdir ile ilgili, kaderden olan. 2) gr. görünürde olmayıp, itibarî olan, öyle denilen.

takdîr-nâme

: تقديرنامه

(a. f. b. i.) : beğenilen bir işe karşı verilen yazılı kâğıt.

takdis

: تقديس

(a. i. c. takdîsât) : 1) mukaddesleştirme, kutsallaştırma, kutsal bilme, kutsal tutma. 2) Allah'a şükretme. 3) ululama, büyük saygı gösterme.

takdisât

: تقديسات

(a. i. takdîs'in c.) : takdisler; Allah'a şükretmeler, ululamalar.

tâ-key

: تاكی

(f. zf.) : ne vakte kadar.

takfîl

: تقفيل

(a. i. kufl'den) : kilitleme, kilitlenme.

takfiye

: تقفيه

(a. i. kafâ'dan) : kafiyeleme, kafiyelenme; kafiye bulma.

takhîr

: تقهير

(a. i. kahr'dan. c. : takhîrât) : kahretme.

takhîrât

: تقهيرات

(tafchîr'ın c.) : kahretmeler.

takıyye

: تقيه

(a. i.) : 1) sakınma, çekinme, (bkz. : ihtiraz). Z birirrina mensûbolduğu mezhebi gizlemesi.

tâkıyye

: طاقيه

(a. i.) : takke.

tâkıyye-duı

: طاقيه دوز

(a. f. b. s.) : takke diken, takkeci.

takî

: تقی

(a. s.) : günahtan, haramdankaçınan, dinine bağlı [kimse] , (bkz. : muttaki, zâ-hid). 2) h. i. iki imamdan biri.

ta'kîb

: تقيب

(s. i. akab'dan. c. : ta'kibât) : 1) arkasına düşme, arkasından gitme veya gelme. 2) kovalama. 3) gütme.

ta'kîbât

: تعقيبات

(a. i. fa'kîb'in c.) : 'kovuşturma.

ta'kîben

: تعقيبا

(a. zf.) : tâkib suretiyle, tâkibederek.

ta'kîd

: تعقيد

(a. i. akd'den. c. : ta'kîdât) : 1) düğümleme, düğümlenme. 2) ed. ibareyi veya cümleyi anlaşılmaz şekifde düzenleme.

ta'kid-i lâfzı

:  

ed. sözün anlaşılmaz halde ifâde edilmesi.

ta'kid-i ma'nevî

:  

etf. mânânın anlatılmaz halde ifâde edilmesi.

ta'kîdât

: تعقيدات

(a. i. ta'kîd'in c.) : ta'kid'ler, düğümlemeler, düğümlenmeler; karışık, zor anlaşılır cümleler yapmalar.

takîe

: تقيئه

(a. i.) : kayettirici maddelerverme.

takîet-ür-ruhbân

:  

yaprakiarr ishffl verici ve kay ettirici olan bir ot.

ta'kîm

: تعقيم

(a. i. akm ve ukm'dan) : 1) akamete uğratma, kısırlaştırma; neticesiz bırakma. 2) mikropsuzlaştırma, fr. sterilisation.

ta'kîr

: تعقير

(a. i.) : 1) hek. bir uzvu (organı) yararak sinirleri kesme. 2) (ka'r'dan) çukurlaştırma.

taklî'

: تقليع

(a. i. kal'den) : kökünden söküp koparma.

taklîb

: تقليب

(a. i. kalb'den. : taklîbat) : tersine çevirme, çevrilrne 2) dir yandan bir yana döndürme, döndürülme! 3) bir şeyin şekil ve kalıbını değiştirme.

taklib-i hükümet

:  

hükümetin başındakileri veya idare şeklini "kanunsuz olarak- değiştirme, (bkz. : darbe-i hükümet) 4) hek. doğumu kolaylaştırmak için ebenin, çocuğu rahimde çevirmesi.

taklîd

: تقليد

(a. i. c. : tâklîdât) : 1) takma, asma, kuşatma.

taklîd-i emaret

:  

huk. [eskiden] emaret, yânîemirl|k umurunu bir zâta teffîz ve rhâfe etme.

taklîd-i hamail

:  

muska takma.

taklîd-i kaza

:  

huk. {eskiden] bir kimseyi hâkimliğe nasp ve tâyîn etme.

takiîd-i kelâm

:  

psik. * yankıca, ekolali, fr. ec-holalie.

taklîd-i seyf

:  

kılrç kuşatma. 2) benzemiye veya bertzetmiye çalışma. 3) birinin hareketlerini tekrar-lıyarak onunla alay etme, öykünme. 4) bir şeyin sahtesini yapma, çıkarma. Ehl-î taklîd : din îcablarını anlıyarak değil, başkalarına bakarak yapanlar. 5) müz. bir motif veya tema'yı eksiltme (di-minution) artırma (augmentation) ters hareket (mouvement contraire) çeşitli usuller, uygular, geçkiler ve başka vâsıtalarla tekrarlama san'atı ki, contrepoint'da başlı başına bir bahis teşkil eder ve pek çok çeşiti vardır (imitation â l'ecrevisse, i. canonique, i. â l'unisson, i. par mouvement contraire, i. interrompue, i. simple (ou libre) i. iiee, i. par augmentation, i par diminution v. b.).

tâklîdât

: تقليدات

(a. i. taklîd'in c.) : taklitler.

taklîden

: تقليدا

(a. zf.) : 1) tıpkısını, benzerini yaparak. 2) gülünç tarafını belirterek.

taklîdî

: تقليدی

(a. s.) : taklitle yapılan. Savt-i taklîdî : leng. fr. onomatopee.

taklîf

: تقليف

(a. i.) : kalafatlama, kalafatlanma.

taklîf-i sefâin

:  

gemilerin kalafatlanması.

taklîl

: تقليل

(a. i. kıllet'den) : azaltma, azaltılma, indirme, (bkz. : tenkîs).

taklîl-i masarif

:  

masrafların azaltılması.

taklîm

: تقليم

(a. i.) : [kalem, kamış, tırnak gibi şeyleri] kesme, yontma; yontulma.

taklîs

: تقليص

(a. i.) : 1) büzme. 2) hek. bâzı hastalıklardan sonra adalelerde meydana gelen sertlik, katılık.

takliye

: تقليه

(a. i.) : hek. ana rahmindeki çocuğun yedinci aya doğru hareket etmesi, dönmesi.

takmîs

: تقميص

(a. i. kamîs'den) : gömlek giydirme, giydirilme.

taknin

: تقنين

(a. i. kanûn'dan) : kanun koyma.

takrî'

: تقريع

(a. i. c. : takrîât) : başakakma, azarlama, paylama.

takrîât

: تقريعات

(a. i. takrî'in c.) : başa kakmalar, azarlamalar, paylamalar.

takrîb

: تقريب

(a. i. kurb'dan) : 1) yaklaştırma, yaklaştırılma. 2) tahmîn. 3) yolunu bulma.

takriben

: تقريبا

(a. zf.) : aşağı yukarı (bkz. : tahminen, tahminî).

takribi

: تقريبی

(a. s.) : aşağı yukarı, (bkz : tahminî).

takrîn

: تقرين

(a. i. karîn'den) : yaklaştırma; beraber bulundurma.

takrîr

: تقرير

(a. i. karâr'dan. c. : takrîrât,tekarîr) : 1) yerleştirme, yerleştirilme. 2) sağlamlaştırma, sağlamlaştırılma. 3) anlatma, anlatış. 4) "önerge, resmî olarak yazı ile bildirme. 5) siyâsî nota. 6) tapuda mülkünü başkasına sattığını söyleme. 7) [eskiden] resmî dâirelerden, sâdece mühürlenmiş olarak Bâbiâliye gönderilen yazı. Hüsn-i takrîr : maksadı, açık ve güzel bir ifâde ile bildirme.

takrîr-i âlî

:  

tar. sadrâzam tarafından pâdişâha yazılan yazı.

takrîr-i nebî

:  

Hz. Muhammed (Aleyhisselâm)'in, ümmetinden bir söz veya iş sudûrunu görüp te nehyetmiyerek sükûtetmesi.

takrîr-i sükûn kânunu

:  

4 mart 1925 de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından tahriklere ve tahrikçilere karşı çıkartılan bir kanun.

takrîrât

: تقريرات

(a. i. takrîr'in c.) : ağızdan anlatılan şeyler.

takrîren

: تقريرا

(a. zf.) : ağızdan anlatarak.

takriz

: تقريض

(a. i. karz'dan. c. : takarız,takrîzât) : 1) ödünç verme, (bkz. : ikraz). 2) bir kitabın başına konulmak üzere tanınmış bir kimseden istenen takdim ve takdir yazısı.

takriz

: تقريظ

(a. i. c. : takrîzât) : 1) [bir eseri] tenkîdetme. (bkz. : intikad). 2) (bkz. : takriz)

takrizât

: تقريظات

(a. i. takrîz'in c.) : 1) tenkîdetmeler. 2) (bkz. : takrîzât c-La).

takrîzât

: تقريضات

(a. i. takrîz'in c.) : 1) ödünç vermeler, (bkz. : ikrâzât). 2) kitabın başına konulmak üzere tanınmış kimselerden istenen takdim ve takdir yazıları, (bkz. : takarîz).

taksim

: تقسيم

(a. i. kısm'dan) : mat. bölme, parçalara ayırma. 2) bölüm.

taksîın-i a'ınâl

:  

iş bölümü. 3) mat. bolü, fr. division.

taksîm-i guramâ

:  

mat. 1) kârı veya zararı ortaklar arasında koydukları sermâye nisbetinde taksim etme; 2) fık. bir borçlunun terekesini alacaklıların borç miktarları nisbetinde aralarında taksim etme.

taksîm-i müsennâ

:  

fels. ikili taksim (*bölü). 4) savak, akar suların ayrıldığı yer. 5) müz. şark müziğinde faslın başında ve ortasında yalnız bir çalgıcı tarafından akıldan yapılan bir gezinti.

taksimat

: تقسيمات

(a. i. taksîm'in o.) : taksimler, bölmeler; bölümler; bölüntüler.

taksir

: تقصير

(a. i. kasr'dan) : 1) kısaltma. 2) bir işi eksik yapma. 3) bir şeyi yapabilir iken çekinip yapmama. 4) (c. : taksîrât) kusur etme. 5) (c. ; taksîrât) kabahat, suç, günah. Pür-taksîr : kusurlu, kabahatli.

taksirat

: تقصيرات

(f. a. i. Takaîr 4,5 in c.) : 1) kusurlar, suçlar. 2) alın yazısı, (bkz. : kader).

taksit

: تقسيط

(a. i. kıst'dan. c. : tekasît) : bir borcun, kısım kısım ve belli zamanlarda ödenmesi gerekli olan parçalarından her biri.

taksir

: تقشير

(a. i. kışr'dan) : kabuğunu soyma, kabuğu soyulma.

takti'

: تقطيع

(a. i. kat'dan) : 1) kesme, kesilme, parça parça etme, parçalara bölme. 2) ed. (c. : taktîât) manzumeyi vezin parçalarına göre ayırıp aralrklı okuma. Meselâ : merhebâ ey (fâilâ-tün) hazret-i sâ (fâilâtün) hib-kırân-i (fâilâtün) ma'nevî (fâilön) gibi

taktîât

: تقطيعات

(a. i. taktî2nin c.) : ed. bir şiiri tefâîle ayırmalar, her parçalarını aralıklı olarak okumatar.

taktîb

: تقطيب

(a. i.) : kaş çatıp yüz ekşitme.

taktîl

: تقتيل

(a. i. katl'den) : çok öldürme, öldürülme.

taktın

: تقطين

(a. i.) : filiz sürme.

taktir

: تقطير

(a. i. katr, kutur ve katarân'dan. c. : taktîrât) : 1) damla damla akıtma, dökülme, damlama. 2) * damştına, inbikten çekme.

taktir-i tedricî

:  

kim. * ayrımsal *damıtma, fr. distillation fractionnee.

taktîr-i yâbis

:  

kim. kuru "damıtma, fr. distillation seche.

taktîrât

: تقطيرات

(a. i. taktîr'in c.) : damla damla akıtmalar, damlamalar; 'damıtmalar, inbikten çekmeler.

taktiri

: تقطيری

(a. s.) : taktire mensup, taktir ile ilgitf.

takva

: تقوی

(a. i. vikaye'den) : Allah'dankorkma, Allah korkusiyle dînin yasak ettiği şeylerden kaçınma. Ehl-i takva : dînin yasak ettiği şeye sımsıkı bağlı kalan veya kalanlar, (bkz : mütteki).

takva-llah

:  

Allah korkusu, (bkz; : havf-i Bârî)

takvîb

: تقويب

(a. i.) : 1) yeri kazma. 2) bir şeyi yerinden çekip koparma.

takvîd

: تقويد

(a. i.) : yetme, yederek çekme.

takvîl

: تقويل

(a. c. : takvîlât) : iftira, (bkz. : isnâd).

takvîlât

: تقويلات

(a. i. ta'kvîl'm c.) : iftiralar, (bkz. : isnâdât).

takvim

: تقويم

(a. kavm, kıyâm'dan. c. : takavîm) : 1) eğriyi doğrultma, eğri doğrultulma; düzeltme, kesme, yoluna koyma, biçime koyma, (bkz. : tanzim, tertîb). 2) takvim. Ahsen-i takvim : en güzel nizam, tertip, şekil ve suret; mec. insan.

takvim-i arabî

:  

Hicret'den 17 sene sonra görülen lüzum üzerine Hz. Ömer tarafından kamer senesi esas ve hicret târihi başlangıç sayılmak suretiyle tertiplenen takvim.

takvim-i bahrî

:  

"deniz takvîmi" : Güneş'in, Ay'ın sabit ve gezeğenlerin; arz, tûl, meyi ve doğuşlarını ve diğer felekî mes'eleleri halle yardımı olan cetveller bulunan takvim.

takvîm-i celâli

:  

Hicrî 468 yılında-başlangıcı nevruz olmak üzere-Melikşâh-i Selçûkî devrinde hazırlanan takvim.

takvim- efrencî

:  

(efrencî takvim) : Papa XIII. Gregorius tarafından 1582 de tashih edilip, şimdiye kadar- umumiyetle- kullanılmakta olan ve 1926 dan beri de Türkiye'de kullanılan takvim.

takvîm-i rûmî

:  

(rûmî takvim) : Milâttan 46 sene önce Julius Caesar tarafından tesis edilen takvim.

takvîm-i vakayi'

:  

Osmanlı Devleti'nin ilk resmî gazetesi.

takvîm-ü-l-büldân

:  

(şehirlerin takvîmi) : şehirlerin adlarından ve kuruluşlarından bahseden meşhur Arapça eser.

takvîm-çe

: تقويمچه

(a. f. b. i.) : küçük takvim.

takvîm-hâne

: تقويمخانه

(a. f. b. i.) : tar. Devletin resmî gazetesi olarak neşri kararlaştırılan "Takvîm-i vekayi'in basılması için kurulan matbaa.

takvîs

: تقويس

(a. i. kavs'den) : kavislendirme, yay şekline koyma, konulma.

takvît

: تقويت

(a. i.) : besleme, (bkz. : tegaddî).

takviye

: تقويه

(a. i.) : kuvvetlendirme, kuvvetlendirilme, (bkz. : takviyet).

takviyet

: تقويت

(a. i.) : (bkz. : takviye).

takyîd

: تقييد

(a. i. kayd'dan. c. : takyîdât) : 1) kayıt ve şartla bağlama, şart koşma. 2) bağlama. 3) harfe nokta ve hareke koyma.

takziye

: تقضيه

(a. i. kazâ'dan) : kaza etme, eksiği yerine getirme.