tahaccüm

: تحجم

(a. i. hacm'den) : hacimlenme, büyüme, irileşme.

tahaccür

: تحجر

(a. i. hacer'den. c. : tahac-cürât) : taşlaşma, taş olma, taş gibi katılaşma.

tahaccürât

: تحجرات

(a. i. tahaccür'ün c.) : taşlaşmalar, taş kesilmeler.

tahaddî

: تحدی

(a. i. c. : tahaddiyât) : meydan okuma.

tahaddiyât

: تحديات

(a. i. tahaddî'nin c.) : meydan okumalar.

tahaddu'

: تخضع

(a. i. hudû', huzû'dan) : (bkz. : tahazzu').

tahaddu'

: تخدع

(a. i. hud'a'dan) : bilerek aldanma.

tahaddur

: تخضر

(a. i. hıdr'dan) : (bkz. : tahazzur).

tahaddüb

: تحدب

(a. i. hadeb'den) : kamburlaşma, dışarıya doğru çıkıntı peyda etme.

tahaddur

: تخدر

(a. i. hsder'den) : 1) örtünmek [kadın] , (bkz. : tesettür) 2) hek. uyuşma uyuşturulma.

tahaddur

: تحدر

(a. i. hadr'den) : 1) yokuş aşağı inme. (bkz. : inhidâr). 2) yukarıdan aşağı akıp gitme.

tahaddür-i miyâh

:  

suların akıp gitmesi.

tahaddüs

: تحدث

(a. i. hads ve hudûs'dan) : 1) psik. sezgi, fr. intuition. 2) yok iken peyda olma, ortaya çıkma, meydana çıkma.

tahaddüsî

: تحدثی

(a. s.) : psik. sezgili, fr. intuitif.

tahaddüsiyye

: تحدثيه

(a. i.) : psik. sezgicilik, fr. intuitionisme.

tahaddüş

: تخدش

(a. i.) : 1) tırmalanma.

tahaddüş-i ezhân

:  

zihinlerin tırmalanması. 2) üzüntü duyma.

tahâdu'

: تخادع

(a. i.) : aldanmış gibi görünme.

tahâf

: طخاف

(a. i.) : hafif ve şeffaf (saydam) bulut.

tahaffuz

: تحفظ

(a. i. hıfz'dan) : kendini muhafaza etme, sakınma, korunma.

tahaffuz-hâne

: تحفظخانه

(a. f. b. i.) : karantina yeri.

tahaffuzi

: تحفظی

(a. s.) : korunma ile ilgili.

tahaffuz-kâr

: تحفظكار

(a. f. b. s.) : kendini muhafaza eden, korunan, sakınan.

tahaffuz-kârâne

: تحفظكارانه

(a. f. zf.) : kendini korumak için.

tahaffüf

: تخفف

(a. i. hiffet'den) : 1) hafifleme, hafiflenme. 2) ayağa mest, çizme gibi konçlu bir şey giyme.

tahakkud

: تحقد

(a. i.) : kin tutma, kin gütme, (bkz. : tehâsüd).

tahakkuk

: تحقق

(a. i. hakk'dan) : hakîkat olarak meydana çıkma, gerçekliği anlaşılma.

tahakküm

: تحكم

(a. i. hükm'den c. : tahakkümât) : 1) hâkimlik takınma. 2) zorbalık etme.

tahakkümat

: تحكمات

(a. i. Tahakküm'ün c.) : 1) hâkimlik takınmalar. 2) zorbalıklar

tahallül

: تخلخل

(a. i. hall'den. c. : tahallülât) : 1) hallolma, cüzüleri birbirinden ayrılma. 2) kim. ayrışma.

tahammül-sûz

: تحملسوز

(a. f. b. s.) : tahammülü mahveden, yakan, (bkz. : tahammül-gü-dâz).

tahammür

: تخمر

(a. i. hamr'den. c. : ta-hammürât) : mayalanma, ekşime, (bkz. : ihtimâr)

tahammürât

: تخمرات

(a. i. tahammür'ün c.) : mayalanmalar, ekşimeler.

tahânat

: طحنت

(a. i.) : değirmencilik.

tahanni

: تحنی

(a. i. hany'den) : eğilmek, eğrilmek.

tahannüf

: تحنف

(a. i.) : Hanefî mezhebine girme; Hanefî mezhebinden olma.

taharet

: طهارت

(a. i.) : 1) temizlik, (bkz : nezâfet). 2) temizlenme.

taharr

: تحری

(a. i. hary'den. c. : taharriyyât) : arama, araştırma, araştırılma; aratma, (bkz : tefahhus, teftiş).

taharrî-i hakikat

:  

hakikatin aranması, doğruyu arama.

taharriyyât

: تحريات

(a. i. taharrî'nin c.) : aramalar, araştırmalar, araştırılmalar; aratmalar.

taharruk

: تخرق

(a. i.) : 1) yırtılma. 2) yarılma.

taharruk

: تحرك

(a. i. hareket'den) : 1) hareket etme, kımıldama, oynama.

taharrük-i a'sâb

:  

hek. sinirleri oynatan bir hastalık, fr. nervomotilite. 2) a. gr. harekelenme, hareke alma, bir hareke ile okunma [harf-]

taharrükiyyet

: تكركيت

(a. i.) : 1) fiz. hareketlilik, kımıldama hâli. 2) fels. fr. motilite.

taharrüm

: تحرم

(a. i. harâm'dan) : haramdan kaçınma; sakınma, çekinme.

taharrüs

: تحرس

(a. i.) : (bkz. : taharrüz). ["taharrüş" maddiyatta; "taharrüz" ma'neviyatta kullanılır]

taharrüş

: تخرش

(a. i. c. : taharrüşât) : tırmalanma, örselenme.

taharrüşât

: تخرشات

(a. i. taharrüş'ün c.) : tırmalanmalar, örselenmeler.

taharrür

: تحرز

(a. i.) : çekinme, sakınma, (bkz. : ihtiraz).

tahassul

: تحصل

(a. i. husûl'den) : hâsıl olma, netîce olarak çıkma.

tahassun

: تحصن

(a. i. hısn'dan) : kale ve hisara kapanma, istihkâma çekilme.

tahassüs

: تخصص

(a. i. husûs'dan) : husûsî ve mahsus olma. (bkz. : ihtisas).

tahassür

: تحثر

(a. i.) : hek. pıhtılaşma [kan-]

tahassür-i dem

:  

hek. kanın pıhtılaşması.

tahassür

: تحسر

(a. i. hasret'den. c. : tahassürât) : 1) hasret çekme. 2) çok istenilen ve ele geçirilemeyen şeye üzülme.

tahassürât

: تحسرات

(a. i. tahassür'ün c.) : tahassürler.

tahassüs

: تحسس

(a. i. hiss'den c. : tahassüsât) : hislenme, duygulanma, [Arapça'daki asıl mânâsı : iyi bir haber duyup emin olmadır]

tahassüsât

: تحسسات

(a. i. tahassüs'ün c.) : duygulanmalar.

tahaşşî

: تخشی

(a. i. haşyet'den) : ürperme.

tahaşşu'

: تخشع

(a. i. huşû'dan) : alçakgönüllülük gösterme.

tahaşşüd

: تحشد

(a. i. c. : tahaşşüdât) : birikma, yığılma, toplanma [asker hakkında]

tahaşşüdât

: تحشدات

(a. i. tahasşüd'ün c.) : birikmeler, yığılmalar, toplanmalar [asker hakkında]

tahassun

: تخشن

(a. i. huşûnet'den) : sertleşme, katılaşma, [maddî ve manevî]

tahattî

: تخطی

(a. hatve'den c. : tahattiât) : 1) bir şeyi atlayıp geçme, bir şey atlanıp geçilme; sınırı aşma. 2) saldırış.

tahattîât

: تخطيئات

(a. i. tahattî'nin c.) : tecâvüzler, saldırışlar.

tahattîât-ı a'dâ

:  

düşmanların saldırışları.

tahattur

: تخطر

(a. i. c. : tahatturât) : hatırlama, hatıra getirme, getirilme; unutulduktan sonra hatırlanan şey.

tahattur-ı mübhem

:  

fels. fr. reminiscence.

tahatturât

: تخطرات

(a. i. tahattur'un c.) : tahatturlar.

tahattüm

: تحتم

(a. i. hatm'den) : lâzım olma, lüzumlu olma.

tahattüm

: تختم

(a. hatem'den) : 1) hatem, yüzük takınma. 2) tas. ariflerin gönüllerine Allah'ın koyduğu işaret.

tahavvüf

: تخوف

(a. i. havf'den) : korkuya düşme.

tahavvül

: تخول

(a. i. hâl'den. c. : tahavvüiât) : değişme, dönme, bir halden bir şekilden, başka bir hâle, şekle girme.

tahavvülât

: تحولات

(a. tahavvül'ün c.) : değişme per] , değişiklik [ler]

tahavvülât-ı külliyye

:  

büyük değişiklikler.

tahayyül

: تخيل

(a. i. hayâl'den. c. : tahayyülât) : hayâle getirme, hayalde canlandırma, canlandırılma, hayâle dalma.

tahayyülât

: تخيلات

(a. i. tahayyülün c.) : tahayyüller, hayâle getirmeler, hayalde canlandırmalar, hayâle dalmalar.

tahayyüli

: تخيلی

(a. s.) : tahayyülle ilgili, tahayyül suretiyle.

tahayyür

: تحير

(a. i. hayret'den c. : tahayyürât) : hayran olma, hayrete düşme, şaşakalma, şaşırma, (bkz. : taaccüb).

tahayyürât

: تحيرات

(a. i. tahayyür'ün c.) : hayran olmalar, hayrete düşmeler, şaşakalmalar, şaşırmalar.

tahayyüz

: تحيز

(s. i. hayz'den) : 1) yer tutma, yer alma. 2) ehemmiyet kazanma. 3) fa. her hangi bir cismin boşlukta yer alması.

tahayyüz-i ecsâm

:  

cisimlerin boşlukta yer alması.

tahazzu'

: تحضع

(a. i. huzû', hudû'dan) : alçakgönüllülük gösterme, (bkz. : tahaddu').

tahazzur

: تخضر

(a. i. hızr ve hıdr'dan) : yeşilleşme, yeşil renk bağlama.

tahazzur

: تحضر

(a. i. hâzır'dan) : hazır olma, hazır bulunma.

tahazzüb

: تحزب

(a. i. hizb'den) : hiziplerime, toplanma, birikme, (bkz. : tecemmu')

tahazzün

: تحزن

(a. i. hüzn'den) : hüzünlenme, kederlenme.

tahazzur

: تحذر

(a. i. hazer'den) : sakınma, korunma, çekinme.

tahbîr

: تخبير

(a. i. haber'den) : haber verme, (bkz. : ihbârât).

tahbîz

: تخبيذ

(a. i. "habbezâ" (ne güzel) : deme [k]

tahcîl

: تحجيل

(a. i. hacle'den) : 1) gerdeğe koyma. 2) atların ayağında beyaz siğil bulunması.

tahcîl-i arûs

:  

gelini, gerdeğe koyma.

tahcîl

: تخجيل

(a. i. hacl'den. c. : tahcîlât) : utandırma.

tahcîlât

: تخجيلات

(a. i. tahcîl'in c.) : utandırmalar.

tahcîr

: تحجير

(a. i. hacer'den) : 1) bir yere taş koyma, yığma. 2) vet. hayvanı dağlayıp nişanlama. 3) fık. kimsenin girmemesi için arazînin etrafına taştan çit yapma.

tahdib

: تخضيب

(a. i. hidab'dan) : (bkz. : tahzîb).

tahammül-sûz

: تحملسوز

(a. f. b. s.) : tahammülü mahveden, yakan, (bkz. : tahammül-gü-dâz).

tahammür

: تخمر

(a. i. hamr'den. c. : ta-hammürât) : mayalanma, ekşime, (bkz. : ihtimâr)

tahammürât

: تخمرات

(a. i. tahammür'ün c.) : mayalanmalar, ekşimeler.

tahânat

: طحنت

(a. i.) : değirmencilik.

tahanni

: تحنی

(a. i. hany'den) : eğilmek, eğrilmek.

tahannüf

: تحنف

(a. i.) : Hanefî mezhebine girme; Hanefî mezhebinden olma.

taharet

: طهارت

(a. i.) : 1) temizlik, (bkz : nezâfet). 2) temizlenme.

taharri

: تحری

(a. i. hary'den. c. : taharriyyât) : arama, araştırma, araştırılma; aratma, (bkz. : tefahhus, teftiş).

taharrî-i hakikat

:  

hakikatin aranması, doğruyu arama.

taharriyyât

: تحريات

(a. i. taharrî'nin c.) : aramalar, araştırmalar, araştırılmalar; aratmalar.

taharruk

: تخرق

(a. i.) : 1) yırtılma. 2) yarılma.

taharruk

: تحرك

(a. i. hareket'den) : 1) hareket etme, kımıldama, oynama.

taharrük-i a'sâb

:  

hek. sinirleri oynatan bir hastalık, fr. nervomotilite. 2) a. gr. harekelenme, hareke alma, bir hareke ile okunma [harf-]

taharrükiyyet

: تكركيت

(a. i.) : fiz. hareketlilik, kımıldama hâli. 2) fels. fr. motilite.

taharrüm

: تحرم

(a. i. harâm'dan) : haramdan kaçınma; sakınma, çekinme.

taharrüş

: تحرس

(a. i.) : (bkz. : taharrüz). ["taharrüş" maddiyatta; "taharrüz" ma'neviyatta kullanılır]

taharrüş

: تخرش

(a. i. c. : taharrüşât) : tırmalanma, örselenme.

taharrüşât

: تخرشات

(a. i. taharrüş'ün c.) : tırmalanmalar, örselenmeler.

taharrür

: تحرز

(a. i.) : çekinme, sakınma, (bkz. : ihtiraz).

tahassul

: تحصل

(a. i. husûl'den) : hâsıl olma, netîce olarak çıkma.

tahassun

: تحصن

(a. i. hısn'dan) : 1) kale ve hisara kapanma, istihkâma çekilme.

tahassüs

: تخصص

(a. i. husûs'dan) : husûsî ve mahsus olma. (bkz. : ihtisas).

tahassür

: تحثر

(a. i.) : hek. pıhtılaşma [kan-]

tahassür-i dem

:  

hek. kanın pıhtılaşması.

tahassür

: تحسر

(a. i. hasret'den. c. : tahas-sürât) : 1) hasret çekme. 2) çok istenilen ve ele geçirilemiyen şeye üzülme.

tahassürât

: تحسرات

(a. i. tahassür'ün c.) : ahassürler.

tahassüs

: تحسس

(a. i. hiss'den c. : tahassü-sât) : hislenme, duygulanma, [Arapça'daki asıl mânâsı : iyi bir haber duyup emin olma. dır]

tahassüsât

: تحسسات

(a. i. tahassüs'ün c.) : duygulanmalar.

tahaşşî

: تخشی

(a. i. haşyet'den) : ürperme.

tahaşşu'

: تخشع

(a. i. huşû'dan) : alçakgönüllülük gösterme.

tahaşşüd

: تحشد

(a. i. c. : tahaşşüdât) : birikma, yığılma, toplanma [asker hakkında]

tahaşşüdât

: تحشدات

(a. i. tahasşüd'ün c.) : irikmeler, yığılmalar, toplanmalar [asker hakkında]

tahassun

: تخشن

(a. i. huşûnet'den) : sertleşme, katılaşma, [maddî ve manevî]

tahattî

: تخطی

(a. hatve'den c. : tahattiât) : 1) bir şeyi atlayıp geçme, bir şey atlanıp geçilme; sınırı aşma. 2) saldırış.

tahattîât

: تخطيئات

(a. i. tahattî'nin c.) : tecâvüzler, saldırışlar.

tahattîât-ı a'dâ

:  

düşmanların saldırışları.

tahattur

: تخطر

(a. i. c. : tahatturât) : atırlama, hatıra getirme, getirilme; unutulduktan sonra hatırlanan şey.

tahattur-ı mübhem

:  

fels. fr. reminiscence.

tahatturât

: تخطرات

(a. i. tahattur'un c.) : tahatturlar.

tahattüm

: تحتم

(a. i. hatm'den) : lâzım olma, lüzumlu olma.

tahattüm

: تختم

(a. hatem'den) : 1) hatem, yüzük takınma. 2) tas. ariflerin gönüllerine Allah'ın koyduğu işaret.

tahavvüf

: تخوف

(a. i. havf'den) : korkuya düşme.

tahavvül

: تخول

(a. i. hâl'den. c. : tahavvüiât) : değişme, dönme, bir halden bir şekilden, başka bir hâle, şekle girme.

tahavvülât

: تحولات

(a. tahavvül'ün c.) : eğişme per] , değişiklik [ler] . tahavvülât-ı külliyye : büyük değişiklikler.

tahayyül

: تخيل

(a. i. hayâl'den. c. : tahayyülât) : hayâle getirme, hayalde canlandırma, canlandırılma, hayâle dalma.

tahayyülât

: تخيلات

(a. i. tahayyülün c.) : ahayyüller, hayâle getirmeler, hayalde canlandırmalar, hayâle dalmalar.

tahayyül!

: تخيلی

(a. s.) : tahayyülle ilgili, tahayyül suretiyle.

tahayyür

: تحير

(a. i. hayret'den c. : tahayyürât) : hayran olma, hayrete düşme, şaşakalma, şaşırma, (bkz. : taaccüb).

tahayyürât

: تحيرات

(a. i. tahayyür'ün c.) : ayran olmalar, hayrete düşmeler, şaşakalmalar, şaşırmalar.

tahayyüz

: تحيز

(s. i. hayz'den) : 1) yer tutma, yer alma. 2) ehemmiyet kazanma. 3) fa. her hangi bir cismin boşlukta yer alması.

tahayyüz-i ecsâm

:  

cisimlerin boşlukta yer alması.

tahazzu'

: تحضع

(a. i. huzû', hudû'dan) : alçakgönüllülük gösterme, (bkz. : tahaddu').

tahazzur

: تخضر

(a. i. hızr ve hıdr'dan) : yeşilleşme, yeşil renk bağlama.

tahazzur

: تحضر

(a. i. hâzır'dan) : hazır olma, hazır bulunma.

tahazzüb

: تحزب

(a. i. hizb'den) : hiziplerime, toplanma, birikme, (bkz. : tecemmu')

tahazzün

: تحزن

(a. i. hüzn'den) : hüzünlenme, kederlenme.

tahazzur

: تحذر

(a. i. hazer'den) : sakınma, korunma, çekinme.

tahbîr

: تخبير

(a. i. haber'den) : haber verme, (bkz. : ihbârât).

tahbîz

: تخبيذ

(a. i. "habbezâ" (ne güzel) : deme [k]

tahcîl

: تحجيل

(a. i. hacle'den) : 1) gerdeğe koyma. 2) atların ayağında beyaz siğil bulunması.

tahcîl-i arûs

:  

gelini, gerdeğe koyma.

tahcîl

: تخجيل

(a. i. hacl'den. c. : tahcîlât) : tandırma.

tahcîlât

: تخجيلات

(a. i. tahcîl'in c.) : utandırmalar.

tahcîr

: تحجير

(a. i. hacer'den) : 1) bir yeretaş koyma, yığma. 2) vet. hayvanı dağlayıp nişanlama. 3) fık. kimsenin girmemesi için arazînin etrafına taştan çit yapma.

tahdib

: تخضيب

(a. i. hidab'dan) : (bkz. : tahzî

tahdib

: تحديب

(a. i. hadeb'den) : kamburlaştırma, kamburlaştırılma, kubbelendirme, kubbelendirilme.

tahdîd

: تحديد

(a. i. hadd'den c. : tahdîdât) : hudut tâyin etme, sınır çizme, sınırlama, (bkz. : tahtît).

tahdid-i sinn

:  

yaş haddi, tekaütlük, emeklilik.

tahdidat

: تحديدات

(a. i. tahdîd'in c.) : sınırlamalar] , kısıntı [lar]

tahdik

: تحديق

(a. i. hadeka'dan) : gözünü ayırmadan dikkatli dikkatli bakma.

tahdîr

: تخدير

(a. i. hader'den) : örtülendirme, örtülendirilme, örtülü bulundurma.

tahdîr

: تخضير

(a. i.) : (bkz. : tahzîr).

tahdîs

: تحديث

(a. i. hudus'dan. c. : tahdîsât) : 1) söyleme, anlatma, rivayet etme. 2) şükür, teşekkür ile bildirme. 3) Hz. Peygamber (Aleyhisselâm)'in sözünü tekrarlama. [asıl mânâsı : "görülen iyiliği herkese söyleme"]

tahdîsât

: تحديثات

(a. i. tahdîs'in c.) : 1) söylemeler, anlatmalar, rivayet etmeler. 2) teşekkürle bildirmeler. 3) Hz. Muhammed (Aleyhisselâm)'in sözünü tekrarlamalar.

tahdîş

: تخديش

(a. i. hadeş'den c. : tah-dişât) : tırmalama, tırmakla incitme; kurcalama.

tahdîş-i ezhân

:  

zihinleri kurcalama.

tahdîsât

: تخديشات

(a. i. tahdîs'in c.) : tırmalamalar; kurcalamalar.

tahfif

: تخفيف

(a. i. hiffet'den) : 1) hafifletilme. 2) yükünü azaltma.

tahfîf-i Icadr-i şer'

:  

şeriatın değerinin hafifletilmesi, düşürülmesi. 3) kolaylaştırma.

tahfîfât

: تخفيفات

(a. i. tahfifin c.) : hafifletmeler, hafifletilmeler; yükünü azaltmalar; kolaylaştırmalar.

tahfîr

: تحفير

(a. i. hufre'den. c. : tahfîrât) : çukur kazma.

tahhân

: طحان

(a. s. ve i. tahn'den) : öğüten, değirmenci.

tahıl

: طاهل

(a. s.) : bayat su, bekliyerek bozulmuş su.

tahille

: تحله

(a. i.) : yeminden kurtulmak için verilen kefaret.

tahillet-ül-kasem

:  

yemin kefareti.

tahin

: طحين

(a. i.) : 1) öğütülmüş tahıl. 2) darı unu. 3) şekerle karıştırılarak helvası yapılan öğütülmüş susam.

tahine

: طاحنه

(a. i. c. : tavâhin) : hek. öğütücü diş, azı dişi, fr. molaire.

tâhir

: طاهر

(a. s. tahâret'den) : 1) temiz, (bkz. : pâk). 2) abdest ve guslü bozan şeylerden biri bulunmıyan. 3) i. erkek adı. 4) i. müz. Türk müziğinde en eski makamlardan biri olup eskiden çok kullanılmıştır; son zamanlarda az kul-2!anılmış bulunuyor. (Bugün elimizde 54 kadar parça vardır.) Tâhir, nevanın inici şeklini teşkîl ettiği cihetle girift bir makamdır. Neva gibi uşşak dörtlüsüne rast beşlisinin ilâvesinden yapılmıştır. Uşşak dörtlüsü ile dügâh "lâ" perdesinde kalır. Güçlü -dörtlü ile beşlinin birleştiği müşterek ses olan -dördüncü derece neva "re" perdesidir. Donanımına "si" koma bemolü ile "fa" bakiyye diyezi konulur (İlki uşş

tâhir-i kebîr

:  

müz. Türk müziğinin en az iki asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış numunesi yoktur.

tâhir-i sagir

:  

müz. Türk müziğinin en az iki asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış numunesi yoktur.

tâhir-üs-sırr

:  

tas. Cenâb-ı Hak'dan bir lâhze gafil olmiyan kimse.

tâhir-üs-sırr ve-l-alâniyye

:  

tas. içi dışı temiz kimse; hem hakkın, hem de halkın haklarına ta-mâmiyle riayetkar olan kimse.

tâhir-üz-zâhir

:  

tas. dışı temiz; Cenâb-ı Hakk'ın maâsîden koruduğu kimse.

tahin

: طحين

(a. i.) : g. s. güzel sanatlarda kullanılan bir kâğıt cinsi, [tezhip, kat, minyatür v. b.]

tâhir-pûselik

: طاهر پوسه لك

(a. f. b. i.) : müz. Türk müziğinde bir mürekkep makamdır; Tahmî-nen iki asır evvel terkîbedilmiş, saf ve rebîî bir makamdır. Oldukça rağbet edilmiştir. (Bugün elimizde 110 kadar parça vardır.) İsminden de anlaşılacağı üzere -tâhir'e bir pûselik beşlisi veya tam dizisi ilâvesinden terekküp eder. Bu dizi ile dügâh "lâ" perdesinde kalır. Güçlüler birinci derecede- Tâhir'in güçlüsü olan- neva "re", ikinci perdede de- pûselik'in güçlüsü olan. hüseynî "mi" perdeleridir. Donanımına Tâhir'in "si" koma bemolü ile "fâ" bakiyye diyezi konulur; pûselik için si bekar, "sol" bakiyye diyezi kullanılır. İnici olarak seyreder. III. Selîm'in t

tahiyyât

: تحيات

(a. i. hayy'den) : "Allah ömürler versin!" demeler; selâmlar, hayır dualar. 2) namazın ka'delerinde okunan "ettehiyyâtü" duası.

tahiyye

: تحيه

(a. i. hayy'den. c. tahiyyât) : "Allah ömür versin!" deme. 2) selâm verme, hayır duâ etme. 3) mülk, mâlikiyyet.

tahiyyet-ül-meseid

:  

Sabah, öyle ikindi namazlarından evvel mescide girince henüz namaz vakti girmemişse oturmadan sevap niyetiyle kılınan iki rek'at namaz.

tahkik

: تحقيق

(a. i. hakk'dan. c. : tahkikat) : 1) doğru olup olmadığını araştırma. 2) doğru olup olmadığını meydana çıkarma.

tahkikatı

: تحقيقا

(a. zf.) : gerçekten, (bkz. : hakikaten, sahîhen).

tahkikat

: تحقيقات

("ka" uzun okunur, a. i. tahkik'in c.) : araştırmalar, soruşturmalar.

tahkikat-ı ibtidâiyye

:  

huk. ilk soruşturma.

tahkim

: تحكيم

(a. i. hükm'den. c. : tahkîmât) : 1) hakem tâyin etme [bir dâva için-] . 2) sağlamlaştırma, berkitme.

tahkîm-bi-l-mekân

:  

huk. [eskiden] bâzı hâdiseler hakkında vuku bulduğu mekânın medâr-ı hüküm addedilmesi, [bu, hukuk-ı şer'iyece bir asıldır]

tahkîm-i delâlet-il-hâl

:  

huk. [eskiden] bâzı hususlarda hâlin hakem ittihâz edilmesi, [bu hukuk-ı islâmiyece muteber bir asaldır]

tahkîm-i hâl

:  

huk. [eskiden] hâl-i hâzırı hakem kılmak demektir ki, istishap kabîlindendir. [bir değirmenin kira müddeti bittikten sonra müs-te'cir müddet-i icâre esnasında suyun inkıtâından dolayı o müddetin ücretten tenzilini talebederek mucir ile aralarında ihtilâf vâki olur. Beyyine dahî olmadığı ve ihtilâfları inkıta keyfiyetinde olduğu takdirde hâl-i hâzır tahkîm olunur. Yânî hakem kılınır. Eğer vakt-i dâva ve husûmette su akıyorsa, söz yemin ile beraber müste'cirin olur]

tahkimat

: تحكيمات

(a. i. tahkîm'in c.) : sk. bir yeri düşmanın hücumuna karşı sağlamlaştırma veya düşman saldırmasına karşı sağlamlaştırılmış, yer.

takkîm-nâme

: تحكيمنامه

(a. f. b. i.) : fık. mevcut bir ihtilâfın halli için tarafların yaptıkları yazılı mukavele.

tahkir

: تحقير

(a. i. c. : tahkirât) : 1) hakaret etme. 2) hor görme, küçük görme.

tahkir-âmîz

: تحقير آميز

(a. f. b. s.) : hakaretle karışık, (bkz. : muhakkir-âne).

tahkirât

: تحقيرات

(a. i. tahkir'in c.) : hakaret etmeler, hor görmeler, küçük görmeler.

tahkiye

: تحكيه

(o. i.) : hikâye etme, anlatma.

tahlî'

: تخليع

(a. i. hal'den) : söküp çıkarma; koparma.

tahlîât

: تخليعات

(a. i.) : hıl'at giydirilmişler.

tahlîd

: تخليد

(a. i. huld'den) : rdâirnî olarak oturtma, oturtulma.

tahlif

: تخليف

(a. i. halef den) : birini kendi yerine bırakma.

tahlif

: تحليف

(a. i. half'den. c. : tahlîfât) : yemin ettirme, yemin verme, andiçme, içirilme. Resm-i tahlif : andiçme merasimi ("töreni).

tahlîf-i şühûd

:  

huk. şâhidlere yemin ettirme [bidliğini olduğu gibi söyliyeceğine dâir]

tahlîfât

: تحليفات

(a. i. tahlifin c.) : yemin ettirmeler, andiçirmeler, içirilmeler

tahlîk

: تحليق

(a. i.) : tıraş etme, tıraş edilme.

tahlil

: تحليل

(a. i. hall'den) : ekşitme, sirkeleştirme.

tahlil

: تحليل

(a. i. hall'den. c. : tahlîlât) : mürekkep bir cismi tetkik etmek için esas unsurlara ayırma, * çözümleme. 2) kim. analiz.

tahlil-i elektrik!

:  

fiz. elektroliz.

tahlîl-i hacmi

:  

kim. *hacımsal analiz, fr. analyse volumetrique.

tahlîl-i hurda-bînî

:  

mikroskopla tahlil.

tahlil-i kemmî

:  

kim. * nicel analiz, fr. analyse quantitative.

tahlîl-i keyfî

:  

kim. * nitel analiz, fr. analyse qualitative.

tahlil-i ruhî

:  

psik. psikanaliz.

tahlil-i unsurî

:  

kim. * elemanter analiz, fr. analyse elemontaire.

tahlil-i vemî

:  

kim. *tartıl analiz, fr. analyse gravimetrique, analyse poncferale.

tahlîlât

: تحليلات

(a. i. tahlîl'in c.) : tahliller, analizler.

tahlim

: تحليم

(a. i.) : halîmleştirme, sakinleştirme, (bkz. : teskîn).

tahlîs

: تخليص

(a. i. halâs'dan) : kurtarma, kurtarılma.

tahlîs-i girîbân

:  

yakayı kurtarma, kurtulma.

tahlisiyye

: تخليصيه

(a. i.) : cankurtaran. Vesâit-i tahlîsiyye : cankurtaran vâsıtaları.

tahlît

: تخليط

(a. i. halt'dan. c. : tahlîtât) : karıştırma, karıştırılma. 2) bir şeyin, hâlisliğini giderecek şekilde, içine başka şeyler karıştırma. 3) bozma.

tahlîtât

: تخليطات

(a. i. tahlifin c.) : 1) karıştırmalar, karıştırılmalar. 2) bir şeyin, hâlisliğini giderecek şekilde, içine başka şeyler karıştırmalar. 3) bozmalar.

tahliye

: تحليه

(a. i. haly'den) : 1) süsleme, donatma, bezeme, donatılma. 2) kim. bir madde içine, hassasını veya kokusunu değiştirmek için, şeker, baharat ve benzeri gibi şeyler katma.

tahliye

: تخليه

(a. i. halâ', halvet ve halv'den) : 1) boşaltma, boşaltılma, boş bırakma. 2) serbest bırakma, salıverme.

tahliye-i sebîl

:  

bir suçluyu salıverme

tahmîd

: تحميد

(a. i. hamd'den. c. : tahmîdât) : hamdetme, elhamdülillah deme, şükretme.

tahmîdât

: تخمينات

(a. i. tahmîd'in c.) : hamdetmeler, şükretmeler.

tahmîk

: تحميق

(a. i. humk'dan. c. : tahmîkat) : "ahmak" deme, "ahmck" olduğunu söyleme.

tahmikat

: تحميقات

("ka" uzun okunur, a. i. tahmîk'in c.) : "ahmak" demeler, "ahmak" olduğunu söylemeler.

tahmil

: تحميل

(a. i. haml'den. c. : tahmilât) : yükleme, yükletme, yükletilme. 2) bir işi, birinin üzerine bırakma.

tahmîl-i minnet

:  

birini minnet altında bırakma.

tahmîl-i zahmet

:  

zor bir işi birine yükletme.

tahmîlât

: تحميلات

(a. i. tahmîl'in c.) : yüklemeler, yükletmeler, yükletilmeler.

tahmim

: تحميم

(a. i.) : hümmâ vermek, (bkz. : hümmâ).

tahmin

: تخمين

(a. i. hamn'den. c. : tah-mînât) : aşağı yukarı bir fikir söyleme.

tahmînât

: تخمينات

(a. i. tahmîn'in c.) : tahminler, (bkz. : hadsiyyât).

tahminen

: تخمينا

(a. zf.) : aşağı yukarı, (bkz. : takriben).

tahminî, tahmîniyye

: تخمينی ، تخمينيه

(a. s.) : ahmine âit, tahminle ilgili, aşaijı yukarı hesaplanan. Kıymet-i tahmîniyye : aşağı yukarı hesaplanan değeri fbir şeyin-"]

tahmîr

: تخمير

(a. i. hamr'den. c. : tahmî-rât) : 1) yuğurma, yuğurulma. 2) mayalandırılma.

tahmîr

: تحمير

(a. i. himâr'dan. c. : tahmî-rât) : eşek deme [birine-J.

tahmîrât

: تحميرات

(a. i. tahmîr'in c.) : eşek demeler.

tahmîrât

: تخمرات

(a. i. tahmîr'in c.) : yuğurmalar, yuğurulmalar. 2) mayalandırılmalar.

tahmis

: تخميس

(a. i. hums'dan. c. : tahmîsât) : 1) bir şeyi beş kat veya beş köşeli yapma. 2) ed. bir şi'rin her beytinin üstüne üçer mısra katarak her beyti beşer mısrâa çıkarma, (bkz. : teştîr). Mutarref tahmis, ed. tahmis edilen gazelin her beytinin birinci ve ikinci mısra'ları arasına üçer mısra ilâve etmek suretiyle vücûda getirilen nazım.

tahmis

: تحميس

(a. i.) : 1) ateşte kızdırıp kavurma. 2) kahve kavrulan yer; kahve kavrulup satılan yer.

tahmis

: تحميص

(a. i.) : doğulmuş kahve satılan yer. (bkz. : tahmis2).

tahmîsât

: تحميسات

(a. i. tahmîs'in c.) : tahmisler.

tahmîs-hâne

: تحميسخانه

(a. f. b. i.) : kahvenin kavrulup döğülerek satıldığı yer.

tahn

: طحن

(a. i.) : öğütme, öğütülme.

tahnik

: تخنيق

(a. i. hanek'den) : boğma, (bkz. : ihmâk).

tahnît

: تحنيط

(a. i.) : ölüyü, bozulmaması için muayyen formül dâhilinde ilaçlama. 2) [bir cismi] dayanıklısını artırmak için ilaçlama, tr. impregner. [asıl mânâsı : ölünün kefenini buhurla tütsüleme" dir]

tahnît-i meyyit

:  

ölünün ilaçlanması.

tahniyye

: طحنيه

(a.) : 1) tahn'a âit, tahınla ilgili. 2) i. öğütme ücreti.

tahrib

: تخريب

(a. i. harâb'dan. c. : tahrî-ıbât) : harâbetme, edilme, yıkıp bozma.

tahribat

: تخريبات

(a. i. tahrîb'in c.) : Harabetmeler, yıkıp bozmalar.

tahrîb-kâr

: تخريبكار

(a. f. b. s.) : yıkıcı.

tahrîe

: تخريج

(a. i. hurûc'dan. c. : tahrîcât) : 1) çıkartma. 2) diploma verme. 3) Hz. Pey-gamber'in sözünü ilk rivayet edeni ortaya çıkarma.

tahrif

: تخريف

(a. i.) : genç bir adama bunaklık isnâdetme.

tahrif

: تحريف

(a. i. harf den. c. : tahrifat) : harflerinin yerini değiştirme, bozma, kalem oynatma, değiştirme. 2) bir ibarenin mânâsını değiştirme.

tahrifat

: تحريفات

(a. i. tahrifin c.) : bozmalar, değiştirmeler, kalem oynatmalar

tahrik

: تخريق

(a. i.) : 1) yırtma, yırtılma. 2) yarma, yarılma.

tahrik

: تحريق

(a. i. hark'den) : 1) çok yakma, yakılma. 2) susatma, susatılma.

tahrik

: تحريك

(a. i. hareket'den. c. : tahrikat) : 1) kımıldatma, kımıldatılma, oynatma.

tahrîk-i sevda

:  

sevda uyandırma, işletme. 2) kışkırtma, azdırma. 3) yola çıkarma. 4) uyandırma. 5) a. gr. meczum (cezimli) bir harfi hareke ile okuma : "Mm" kelimesini "ilim" okuma. gibi.

tahrîk-âmîz

: تحريك آميز

(a. f. b. s.) : kışkırtıcı.

tahrikat

: تحريكات

(a. i. tahrîk'in c.) : kışkırtma, [müfret (*tekil) gibi kullanılır]

tahrîm

: تحريم

(a. i. hırmân'dan. c. : tahrîmât) : haram kılma, kılınma.

tahrîmât

: تحريمات

(a. i. tahrîm'in c.) : haram kılmalar, kılınmalar.

tahrîme

: تحريمه

(a. i.) : namaza başlarken "Allahü Ekber" sözüyle iki elinin baş parmaklarını kulak memelerine doğru kaldırarak tekbir alma.

tahrimî, tahrîmiyye

: تحريمی ، تحريميه

(s. i.) : harama âit, haramla ilgili. Kerâhet-i tahrîmiyye : harama yakın olan kerahet [at eti yemek gibi]

tahrîr

: تحرير

(a. i.) : 1) yazma, yazılma.

tahrîr-i nüfûs

:  

nüfus sayımı. 2) ed. kompozisyon. 3) kitap yazma. 4) kaydetme. 5) hür etme, azâdetme.

tahrîr-i rakabe

:  

köle azâdetme.

tahrirli

:  

g. s. kontur çizgileri belirtilmiş süsleme motifi.

tahrirât

: تحريرات

(a. i. tahrîr'in c.) : birdâirece yazılan resmî mektup [lar] . [kelime, müf-ret gibi kullanılır]

tahrîrât-ı varide

:  

gelen mektuplar, tezkereler.

tahrirât-ı umûmiyye

:  

eski idare hukukunda "tâmîm = genelge" manasınadır.

tahriren

: تحريرا

(a. zf.) : yazı ile, yazmak suretiyle.

tahrîri, tahrîriyye

: تحريری ، تحريريه

(a. s.) : azı ile, yazı ile ilgili. İmtihân-ı tahrirî : yazılı yoklama. Hey'et-i tahrîriyye müdîri : (gazetelerde) yazı işleri müdürü.

tahriş

: تحريص

(a. i. hırs'dan. c. : tahrîsât) : hırslandırma, hırslandırılma.

tahrîsât

: تحريصات

(a. i. tahrîs'in c.) : hırslandırmalar, hızlandırılmalar.

tahriş

: تخريش

(a. i. c. : tahrîsât) : tırmalama, tırmalanma. 2) yakıp kaşındırma, azdırma.

tahrîsât

: تخريشات

(a. i. tahrîs'in c.) : 1) tırmalamalar, tırmalanmalar. 2) yakıp kaşındırmalar, azdırmalar.

tahrîr

: تحريض

(a. i. hırz'dan. c. : tahrîzât) : kışkırtma, kışkırtılma, (bkz. : tergib, teşvîk).

tahrîzât

: تحريضات

(a. i. tahrîz'in c.) : kışkırtmalar.

tahsil

: تحصيل

(a. i. husûl'den) : 1) hâsıletme, edilme, ele geçme, geçirilme. 2) vergi veya îrat toplama. 3) ilim öğrenme.

tahsilat

: تحصيلات

(a. i. tahsîl'in c.) : halktan vergi ve rüsum alımı; para alımı.

tahsîl-dâr

: تحصيلدار

(a. f. b. i. c. : tahsîl-dârân) : halktan vergi ve varidatı tahsîl eden me'mur.

tahsîl-dârân

: تحصيلداران

(a. f. b. i. tahsîf-dâr'ın c.) : tahsildarlar.

tahsîliyye

: تحصيليه

(a. i.) : tahsildarlıkhakkı, tahsildarlık yüzdesi, topladıkları paradan tahsildarlara verilen hisse.

tahsin

: تحسين

(a. i. hüsn'den. c. : tahsînât) : güzel bulup takdîr etme, beğenip alkışlama. 2) güzelleştirme, güzel kılma.

tahsîn-i lâfz

:  

lâfzı, sözü güzelleştirme. 3) erkek adı.

tahsîn

: تحصين

(a. i. hısn'dan) : kale gibi sağlamlaştırma, (bkz. : tahkim, takviye, teşyîd).

tahsînât

: تحسينات

(a. i. tahsîn'in c.) : 1) beğenmeler, alkışlamalar. 2) güzelleştirmeler, güzel kılmalar.

tahsîn-hân

: تحسين خوان

(a. f. b. s.) : beğenip alkışhyan, aferin diyen, (bkz. : âferîn-hân, şâ-bâş-hân).

tahsin-hânî

: تحسين خوانی

(a. f. b. i.) : alkışlayıcılık, aferin diyicilik.

tahsîn-kerde

: تحسين كرده

(a. f. b. s.) : eğenilmiş, (bkz. : makbul, mergub).

tahsîn-nâme

: تحسين نامه

(a. f. b. i.) : takdirname, beğeni kâğıdı.

tahsîr

: تحسير

(a. i.) : hasret bırakma, bırakılma, hasret etme, edilme.

tahsîr

: تخسير

(a. i. hasâr'dan) : zarara uğratma.

tahsis

: تخصيص

(a. i. husûs'dan. c. : tahsîsât) : 1) bir şeyi birine veya bir yere mahsus kılma, ayırma. Be-tahsis. (bkz. : bi-l-hassa). Bi-t-tahsîs : mahsus, ayrıca, ayırarak. 2) faylıki bağlama.

tahsisat

: تخصيصات

(a. i. tahsîs'in. c.) : 1) soys. * ödenek. 2) bir dâire veya bir kimse için ayrılmış para.

tahsîsât-ı mesture

:  

* örtülü ödenek, devletin, mâlî formalitelere tabî tutmaksızın gizli siyâsî işler için bütçede tahsis ettiği para.

tahsîsen

: تخصيصا

(a. zf.) : tahsîs suretiyle; hele, en çok.

tahşid

: تحشيد

(a. i. c. : tahşîdât) : yığma, biriktirme, toplama [en çok asker hakkında kullanılır]

tahşîdât

: تحشيدات

(a. i. tahşîd'in c.) : yığmalar, biriktirmeler, toplamalar [asker hakkında]

tahşîm

: تحشيم

(a. i.) : gazaplandırma, öfkelendirme.

tahşiye

: تحشيه

(a. haşy'den) : haşiye yazma, yazılma, (bkz. : der-kenâr).

tahşiye

: تخشيه

(a. i. haşyet'den) : ürpertme, ürpertilme.

taht

: تخت

(f. i.) : 1) hükümdarların oturduğu büyük koltuk. 2) hükümdarlık makamı.

taht

: تاخت

(f. i.) : yağma, çapul, soygun, talan, (bkz. : garet, târâc, târât).

taht

: تحت

(a. i.) : 1) alt, aşağı, (bkz. : zîr) : ["fevk" in zıddı]

taht-ı beşerevî

:  

anat. üstderi altı.

taht-ı edimme-i dâhiliyye

:  

anat. iç deri altı.

taht-ı esaret

:  

esaret altı.

taht-ı fasıla

:  

bot. *altfamilya.

taht-ı medar

:  

coğr. * astropika, fr. subtropi-que.

taht-ı medârî

:  

coğr. * astropikal, fr. subtro-pical.

tahtı mümâs

:  

geo. * teğet altı, fr. sous-tan-gente.

taht-ı mütezât

:  

mam. * altkarşıt, fr. subcontra. ire.

taht-ı nâzım

:  

anat. "normalaltı, fr. sous-nor-male.

taht-ı revân

:  

dört kişi ve ekseriya iki katır tarafından taşınan nakil vâsıtası.

taht-ı sınıf

:  

bot. altsınıf.

taht-ı şube

:  

alt şube. 2) s. elde.

taht-ı müzâkere

:  

konuşulmakta olan.

taht-ı râhe

:  

avucun içinde, küçük parmağın altındaki çıkıntı.

tahtanı, tahtâniyye

: تحتانی ، تحتانيه

(a. s.) : altta olan, alttaki. Dâire-i tahtâniyye : alt, alttaki dâire. 2) noktası altta olan [harf]

tâhte

: تاخته

(f. s.) : yağmalanmış, talanlanmış.

tahte

: تخته

(f. i.) : tahta.

tahto

: تحت

(a. zf.) : alt, altta, altında.

tahte-l-arz

: تحت الارض

(a. b. i.) : coğr. yeraltı.

tahte-l-bahr

: تحت البحرب

(a. b. i.) : den. "denizin altı" : denizaltı gemisi.

tahte-l-cild

: تحت الجلد

(a. b. i.) : biy. derialtı.

tahte-l-hıfz

: تحت الحفظ

(a. zf.) : muhafaza altında, (bkz. : mahfûzen).

tahte-pûş

: تخته پوش

(f. b. i.) : taraça, tahtaboş.

tahte-s-serâ

: تحت الثرى

(a. b. i.) : toprak altı.

tahte-s-şuûr

: تحت الشعور

(a. b. i.) : şuur altı, altşuur, fr. subconscience.

tahte-z-zemîn

: تحت الزمين

(a. b. i.) : coğr. toprak altı. (bkz. : taht-es-serâ).

taht-gâh

: تختگاه

(f. b. i.) : 1) taht yeri. 2) başşehir, (bkz : dâr-üs-sa!tana). taht-gâh-i saltanat : saltanat tahtının bulunduğu yer, idare merkezi.

taht-geh

: تختگه

(f. b. i.) : (bkz. : taht-gâh).

tahtıe

: تخطئ

(a. i. hatâ'dan) : yanlışını çıkarma.

tahtım

: تختيم

(a. i. hatm'den) : mühür basma, mühürleme, (bkz. : temhîr).

tahtît

: تخطيط

(a. i. hatt'dan) : 1) çizme, çiziime, çizgi ile belli etme. 2) çizgi. tahtît-İ arazî : topografya.

taht-nişin

: تخت تشين

(f. b. s.) : "tahtta oturan" : hükümdar, pâdişâh.

tâhûn, tâhûne

: طاحون ، طاحونه

(a. i. c. : tavâhîn) : su değirmeni, (bkz. : âsyâb).

tâhûne

: طاحونه

(a. i.) : 1) su değirmeni, (bkz. : âsyâb). 2) en büyük azı dişi.

tahûr

: طهور

(a. s. : tahâret'den) : çok temiz; temizleyici.

tahvîf

: تخويف

(a. i. havf'den. c. : tahvîfât) : korkutma, korkuya düşürme.

tahvîfât

: تخويفات

(a. i. tahvîf in c.) : korkutmalar, korkuya düşürmeler.

tahvîfen

: تخويفا

(a. zf.) : korkutarak.

tahzîb

: تحزيب

(a. i. hizb'den) : takım takım toplama.

tahzîb

: تخضيب

(a. i. hizab'dan) : boyama [saç, sakal-]

tahzîb-i lihye

:  

sakal boyama.

tahzîl

: تخذيل

(a. i.) : alçaltma, bayağılaştırma.

tahzîn

: تحزين

(a. hüzn'den) : 1) kederlendirme, tasalandırma. 2) hazin hazin Kur'an okuma.

tahzîn

: تحزين

(a. i.) : hazînede saklama.

tahzîr

: تحذير

(a. i. hazer'den c. : tahzî-rât) : 1) 'sakındırma, sakındırılma. 2) menetme.

tahzîr

: تحضير

(a. i.) : 1) hazırlama. 2) ilâç hazırlama. 3) yeşillendirme, yeşil renk verme.

tahzîr

: تحظير

(a. i.) : men'etme, önleme, önlenilme, (bkz. : men').

tahzrrat

: تحذيرات

(a. i. tahzîr'in c.) : sakındırmalar, sakındırılmalar.

tahzîz

: تحضيض

(a. i.) : rağbet ettirme, isteklendirme. (bkz. : tahrîk, teşvîk).