tâ |
: | تا |
(f. i.) : kat, büklüm. Dü-tâ : iki kat, iki büklüm. Yek-tâ : bir kat, tek, birinci, (bkz. : bî-hem-tâ, bî- nazîr). |
tâ |
: | تا |
(f. e.) : kadar, dek, değin, (bkz. : ilâ). tâ-be-ebed : ebediyen. tâ-be-key : ne vakte kadar. tâ-be-sabâh : sabaha kadar. tâ-be-seher : sabaha kadar. |
tâ |
: | تا |
(a. ha.) : Osmanlıca "te" ve "ti" harflerinin Arapça'daki adı. ["te" ince, "ti" kalın t fonemiyle söylenir. Kasîde-i tâiyye : ed. kafiyeleri ile nihâyetlenen kasîde. |
tâ-i fevkaniyye |
: |
tâ-i müsennât : iki noktalı te : (bkz. : tâ-i tavîl). |
|
tâ-i gird |
: |
yuvarlak t : |
|
tâ-i meftûha |
: |
üstün (e) okunan te. |
|
tâ-i tavil |
: |
uzun te. |
|
tâ |
: | ط |
(a. f. h. a.) : "ti" harfinin bir adı. tâ-i mühmele : noktasız ti ["zı" dan ayırmak için bu ad verilmiştir] |
taab |
: | تعب |
(a. i.) : 1) yorgunluk. 2) sıkıntı, zahmet, meşakkat, eziyet. 2) hek. sinirlerin zayıflığı dolayısiyle adalelerde ve başka yerlerde duyulan şiddetli sancı. Istihkar-ı taab : yorgunluğu hiçe sayma, çalışkanlık. |
taab-âver |
: | تعب آور |
(a. f. b. s.) : yorgunluk veren. |
taabbuz |
: | تعبض |
(a. i.) : abaza çekme, (bkz : istimnâ-bi-l-yed). |
taabbüd |
: | تعبد |
(a. i. abd'den c. : taabbüdât) : ibâdet etme, kulluk etme; tapma, tapınma. |
taabbüdât |
: | تعبدات |
(a. i. taabbüd'ün c.) : ibâdetler; tapmalar, tapınmalar. |
taabbüs |
: | تعبث |
(a. i.) : hek. sayıklama veya havadaki bir şeyi tutmıya çalışır gibi ellerini sallıyarak hareket ettirme. |
taabbüs |
: | تعبس |
(a. i. c. : taabbüsât) : yüz ekşitme, surat asma. |
taabbüsât |
: | تعبسات |
(a. i. taabbüs'ün c.) : yüz ekşitmeler, surat asmalar. |
taaccüb |
: | تعجب |
(a. i. aceb'den) : şaşakalma, (bkz. : tahayyür). |
taaccül |
: | تعجل |
(a. i. acele'den c. : taaccülât) : acele etme; acelecilik. |
taaccülât |
: | تعجلات |
(a. i. taaccül'ün c.) : acele etmeler; acelecilikler. |
taaccün |
: | تعجن |
(a. acn'den) : macun gibi olma, hamurlaşma, hamur hâline gelme. |
taaddî |
: | تعدی |
(a. i. adû'dan c. : taaddiyât) : 1) geçme, öteye geçme, saldırma, (bkz. : tecâvüz). 2) zulmetme; adaletsizlik. 3) örf, âdet ve kanunların sınırını aşma. 4) gr. fiilin geçer halde olması. |
taaddiyât |
: | تعديات |
(a. i. taaddî'nin c.) : taaddîler. |
taaddüd |
: | تعدد |
(a. i. add'den) : birden çok olma, çoğalma, sayısı artma. |
taaddüd-i ezvâc |
: |
çok kocalılık. |
|
taaddüd-i zevcât |
: |
birkaç kadınla evlenip nikâhı altında birkaç kadın bulundurma. |
|
taaffüf |
: | تعفف |
(a. i. iffet'den) : iffetli olma, ahlakdışı şeylerden kaçınma. taahhüt kağdı, bir şeyi yapmayı üstüne aldığını bildiren resmî kâğıt. |
taakkud |
: | تعقد |
(a. i. ukde'den) : düğümlenme; bağlanma; anlaşılmaz hâle gelme. |
taakkud-ı mafsal |
: |
hek. bir mafsalın, hastalık dolayısiyle, az hareket etmesi veya büsbütün hareketsiz kalması. |
|
taakkul |
: | تعقل |
(a. i. akl'dan. c. : taakkulât) : 1) akıl erdirme, zihin yorarak anlama. 2) hatırlama, hatıra getirme. |
taakkulât |
: | تعقلات |
(a. i. taakkul'ün c.) : 1) akıl erdirmeler, zihin yorarak anlamalar. 2) hatırlamalar, hatıra getirmeler. |
taalluk |
: | تعلق |
(a. i. alak'dan. c. : taallukat) : 1) asılı olma, asılma. 2) ilişiği, ilgisi olma. 3) sevme. 4) âit olma. 5) tas. dünyâ ilgisi. |
taallukat |
: | تعلقات |
("ka" uzun okunur, a. i. taalluk'un c.) : hısımlar, akraba, (bkz. : mü-teallikat). |
taallül |
: | تعلل |
(a. i. illet'den. c. : taallülât) : vesîle ve bahane acama, -yalandan bahanelerle bir işten kaçınma. |
taallülât |
: | تعللات |
(a. i. taallül'ün c.) : ağır davranma. |
taammuk |
: | تعمق |
(a. i. umk'dan. c. : taam-mukat) : derinleşme. |
taammukat |
: | تعمقات |
("ka" uzun okunur, a. i. taammuk'un c.) : derinleşmeler. |
taammüd |
: | تعمد |
(a. i. amd'den) : bir işi bilerek ve istiyerek yapma, (bkz. : amd, kasd). |
taammüdât |
: | تعمدات |
(a. i. taammüd'ün c.) : bilerek ve istiyerek yapılan işler. |
taammüden |
: | تعمدا |
(a. zf.) : bilerek ve istiyerek, evvelden tasarlayıp kurarak [suç işleme] , (bkz. : amden, kasden). |
taammüden cürm |
: |
huk. bilerek ve istiyerek suç işleme. |
|
taammüdî, taammüdiyye |
: | تعمدی ، عمديه |
(a. s.) : taammüd ile, kasid ve niyetle olan. (bkz. : kasdî). |
taammüm |
: | تعمم |
(a. i. umûm'dan) : 1) umûmî olma, umûmîleşme. 2) (imâme'den) sarık sarma. 3) (amm'dan) amca olma. |
ta'ân, ta'âne |
: | طعان، طعانه |
(a. s. ta'n'dan) : çok söven, çok yeren, çok zemmeden, çekiştiren. |
taannüd |
: | تعند |
(a. i. inâd'dan. c. : taannüdât) : inâdetme, direnme, ayak direme, (bkz. : temerrüd). |
taannüdât |
: | تعندات |
(a. i. taannüd'ün c.) : inâtetmeler, direnmeler, ayak diremeler. |
taannüf |
: | تعنف |
(a. i. unf'dan) : tekdîr etme, azarlama, darılma. |
taannüt |
: | تعنت |
(a. i.) : herkesin yanlışını arama. |
taarruk |
: | تعرق |
(a. i. arak'dan) : terleme. |
taarrus |
: | تعرس |
(a. i. c. : taarrusât) : kocanın, karısına karşı sevgisini göstermesi. |
taarruz |
: | تعرض |
(a. i. c. : taarruzât) : 1) ilişme, sataşma, takılma. 2) düşmana saldırma, |
taarruzât |
: | تعرضات |
(a. i. taarruz'un c.) : 1) sataşmalar, takılmalar, ilişmeler. 2) düşmana saldırmalar. |
taarruzi, taarruziyye |
: | تعرضی ، تعرضيه |
(a. s.) : taarruzla ilgili; taarruz yolu ile. Hareket-i taarruziyye : saldırma hareketi. |
taarrüb |
: | تعرب |
(a. i.) : araplaşma, arap kılığına girme. |
taarrüf |
: | تعرف |
(a. i.) : (bkz. : tearrüf). |
taarrüs |
: | تعرس |
(a. i.) : kocanın, karısına sevgi göstermesi. |
taassub |
: | تعصب |
(a. i. asab'dan) : 1) birine tarafdarlık etme. 2) kendi dînini çok üstün tutarak başka dinden olanlara düşman olma, fr. vanatisme. |
taassubkâr |
: | تعصبكار |
(a. f. b. s.) : taassup gösteren, (bkz. : müteassıb). |
taassub-kârâne |
: | تعصبكارانه |
(a. f. zf.) : taassup gösterircesine. |
taassub-kârî |
: | تعصبكاری |
(a. f. b. i.) : taassubkârlık. |
taassüf |
: | تعسف |
(a. i. c. : taassüfât) : (bkz : i'tisâf). |
taassüfât |
: | تعسفات |
(a. i. taassüf'ün c.) : doğru yoldan sapmalar; yolsuzluklar, haksızlıklar. |
taassür |
: | تعسر |
(a. i. usr'dan) : güçleşme, güç olma. (bkz. : teâsür). |
taaşşuk |
: | تعشق |
(a. i. ışk'dan) : âşık olma. |
tâat |
: | طاعت |
(a. i.) : Allah'ın emirlerini yerine getirme, ibâdet. |
tâat-gâh |
: | طاعتگاه |
(a. f. b. i.) : ibâdet yeri. (bkz. : ibâdet-gâh). |
taattuf |
: | تعطف |
(a. i. atf'dan. c. : taattufât) : 1) esirgeme. 2) acıma, merhamet etme, şefkat gösterme. 3) verme. |
taattufât |
: | تعطفات |
(a. i. taattuf'un c.) : lûtuflar, ihsanlar, bağışlar. |
taattul |
: | تعطل |
(a. i.) : işsiz kalma, işlemez olma. |
taattur |
: | تعطر |
(a. i. ıtr'dan) : güzel kokular sürünme. |
taavvuk |
: | تعوق |
(a. i. svk'dan) : oyalanma, gecikme. |
taavvuz |
: | تعوض |
(a. i. ivaz'dan) : bedel alma, bir şeye karşılık alma; bir şey karşılığı olarak alınma. |
taavvuz-ı tams |
: |
hek. kadınların âdet görmesi. |
|
taavvüc |
: | تعوج |
(a. i.) : eğri olma, eğrilme, (bkz. : i'vicâc) : |
taavvüd |
: | تعود |
(a. i. âdet'den) : âdet edinme, edinilme, (bkz. : i'tiyâd). |
taavvüz |
: | تعوذ |
(a. i. iyâz'dan) : "eûzübil-lâh" deme, Allah'a sığınma, (bkz. : istiâze). |
taayyün |
: | تعين |
(a. i. ayn'den. c. : taayyünât) : 1) meydana çıkma, aşikar olma; belli olma; belirme. 2) âyân sırasına girme, îtibarlanma, belli başlı adam olma, |
taayyünât |
: | تعينان |
(a. i. taayyün'ün c.) : meydana çıkmalar, belli olmalar; adam sırasına belli başlı adam olma. |
taayyüş |
: | تعيش |
(a. i. ayş'den) : yaşama, geçinme, (bkz. : intiâş, maişet). |
taayyüş-gâlı |
: | تعيشگاه |
(a. f. b. i.) : yaşama yeri, geçinme yeri. |
taâzum |
: | تعاظم |
(a. i.) : gözünde büyüme, büyük görünme. |
taazzî |
: | تعضی |
(a. i.) : uzuv, peyda etme, şekillenme. |
taazzum |
: | تعظم |
(a. i. azm'den c. : taazzumât) : 1) büyüklük satma, kibirlenme. 2) kemikleşme. |
taazzumât |
: | تعظمات |
(a. i. taazzum'un c.) : 1) kibirlenmeler. 2) kemikleşmeler. |
taazzov |
: | تعضو |
(a. i. uzv'dan) : (bkz. : taazzî). |
taazzüb |
: | تعزب |
(a. i.) : evlenmeyip bekâr kalma. |
taazzül |
: | تعزل |
(a. i.) : (bkz. : i'tizâl). |
taazzür |
: | تعذر |
(a. i. özr'den) : 1) özür bildirme, (bkz. : i'tizâr) 2) güçleşme, güç olma; mümkün olmama. |
taazzüz |
: | تعزز |
(a. i.) : 1) azîz kılma; aziz sayma. 2) tenezzül etmeme. 3) çekinme. |