şevâgil |
: | شواغل |
(a. i. şagîle'nin c.) : meşgaliyetler, uğraşmalar. |
şevâhid |
: | شواهد |
(a. i. şâhid'in c.) : şahitler i * tanıklar). |
şevâi' |
: | شوائع |
(a. i. şâyi'in c.) : şayi olanlar, yayılmış bulunanlar. |
şevâib |
: | شوائب |
(a. i. şâibe'nin c.) : 1) lekeler, kusurlar, ayıplar; noksanlar. 2) eserler, izler 3) şüpheler. |
şevâhik |
: | شواهق |
(a. i. şâhika'nın c.) : yüksekler, tepeler; dağtepeleri, dağ dorukları. |
şevâhîn |
: | شواهن |
(a. i. Farsça : şâhîn'ir» c.) : şahinler, doğanlar. |
şevâil |
: | شواعل |
(a. i. şâile'nin c.) : ateş alevleri. |
şevâir |
: | شواعر |
(a. i. şâire'nin c.) : kadın şâirler. |
şevâkil |
: | شواكل |
(a. i. şâkile'nin c.) : yollar, tarikler, mezhepler; meslekler; yaradılışlar. |
şevâmil |
: | شوامخ |
(a. s. şâmiha'nın c.) : yüksekler, yüksek şeyler, yüksek tepeler. |
şevimi |
: | شوامل |
(a. s. şâmile'nin c.) : içine alanlar, kaplıyanlar, çevreliyenler. |
şevârık |
: | شوارق |
(a. i. şârika'nın c.) : aydınlıklar. |
şevâri' |
: | شورع |
(a. i. şâri'in c.) : şâri'ler. |
şevârib |
: | شوارب |
(a. i. şârib'in c.) : bıyıklar, |
şevârid |
: | شوارد |
(a. i. şâride'nin c.) : dağılmış, dağınık şeyler. |
şevâtî |
: | شواطی |
(a. i. şâtî'nin c.) : kıyılar, kenarlar. |
şevâzî |
: | شواظی |
(a. i. c.) : dağların dik tarafları. Galata Mevlevîhânesi Şeyhi oldu. 1798 de istanbul'da öldü. Eserleri : Dîvân'ı ile Hüsn ü Aşk'ından ibarettir. |