şem'

: شمع

(a. c. : Şümû') : 1) balmumu. 2) mum.

şem'-i asel

:  

bal mumu.

şem'-i kâfur

:  

kâfurdan yapılan bevaz mum.

şem-'i külbe-i ahzân

:  

hüzünler kulübesinin mumu; mec. Hz. Yusuf.

şem-'i meclis-ârâ

:  

meclisi süsliyen, meclise zevk veren mum; mee. topluluğa neşe veren güzel.

şem-'i şeb-istân

:  

gece mumu, gece kandili.

şem'i

: شمعه

(a. i.) : mumlu fitil, muma batırılmış fitil.

şemail

: شمائل

(a. i. şimâl'in c.) : huylar, tafaîatler, ahlâklar.

şemâil-i şerife

:  

Hz. Muhammed (Aleyhisselâm)'in mübarek tavırları.

şemâim

: شمائم

(a. i. şemîme'nin c.) : kokular, (bkz. : revâyih).

şemârîh

: شماريخ

(a. i. şimrâh'ın c.) : 1) hurma veya üzüm budakları, salkımları. 2) dağ tepeleri.

şemâte, şemâtet

: شماته ، شماتت

(a. i.) : şamata, gürültü, patırdı.

şem'dân

: شمعدان

(a. f. b. i.) : şamdan.

şem-dânî

: شمعدانی

(a. f. b. i.) : şamdancı.

şemelât

: شملات

(a. i. şemle'nin c.) : Arapların baş örtüleri; kıldan yapılmış örtüler; sarıklar.

şem'î

: شمعی

(a. s.) : 1) şem'a, ışığa mensup. 2) i. şâir; Hafız Dîvânı'nın sârini. 3) erkek adı.

şemîm

: شميم

(a. s.) : güzel kokan, güzel kokulu; güzel koku..

şemîm-i cibâl

:  

dağların kokusu. şemîm-i kâkül : kahkülün kokusu

şemîme

: شميمه

(a. i. c. : şemâim) : güzel kokulu şey. (bkz. : nefha, râyiha).

şeml

: شمل

(a. i.) : 1) örtme, bürüme; kavrama, içine alma. 2) topluluk, insan yığını

şemle

: شمله

(a. i. c. : şemelât) : Arapların baş örtüsü; kıldan yapılmış örtü; sarık.

şemm

: شم

(a. i.) : koklama, koklanma, koku alma. Hiss-i şemm : koku duyma hassası.

şemmâmât

: شمامات

(a. i. şemmâme'nin c.) : şamamalar.

şemmâme

: شمامه

(a. i. c. : şemmâmât) : şamama, yenmiyen kokulu bir cins kavun.

şemmâs

: شماس

(a. i.) : 1) başının tepesi tıraşlı olan bir papss sınıfı. 2) kilise kandilcisi.

şeme

: شمه

(a. i.) : 1) bir kere koklama. 2) pek az şey.

şemî

: شمی

(a. s) : koklamıya âit, koklama ile ilgili.

şems

: شمس

(a. i. c. : şumûs) : 1) Güneş. (bkz ; Âftâb, Horşîd, Mihr). Grûb-i Şems : Güneşin batması. Tulû-i Şems : Güneşin doğması. Ke-s-Şems : Güneş gibi. Şems ü Kamer : Güneşle Ay. Şems-i Münir : parlak Güneş. 2) müz. Türk müziğinin birkaç asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış numunesi yoktur.

şems-ibâd

: شمس آباد

(a. f. b. s.) : günlük Güneşlik [yer]

şemse

: شمسه

(a. i.) : 1) Güneş şeklinde yapılan işleme resim. 2) yazma kitapların başına yapılan süs; cildin orta kısmında bulunan beyzî süsleme.

Şemseddin Şâmi

: شمس الدين سامی

(a. h. i.) : 1850 yılında Rumelide "Fraşeri" kasabasında doğmuştur. Babasının adı Hâlid'dir. Merhum büyük bir dil âlimi idi. Arapça, Farsça, Fransızca, Rumca ve biraz da İtalyanca bilirdi, ilk eseri "Muhtasar Târih-i Fransa" adlı bir tercümedir. 1872 de "Taaşşuk-ı Tal'at ve Fıtnat" adlı büyük hikâyesini yazdı. sonra "Gâve", "Besâ" piyeslerini, "Hafta" ve "Aile" mecmualarını neşretti. Onun en büyük hizmeti, altı ciltlik "Kamûs-ul-a'lâm'ı"; "Ka-mûs-ı Türkî'si, Fransızca'dan Türkçe'ye, Türkçe'den Fransızca'ya olan kamusları iledir, (d. : 1850 -ö. : 1904.

şemseli

:  

g. s. ortasında beyzî (oval) bir göbek bulunan halı.

şemsî

: شمسی

(a. s.) : 1) Güneşe âit, Güneşle ilgili. 2) i. erkek adı.

şemsiyye

: شمسيه

(a. i.) : 1) şemsiye. 2) Güneşle ilgili. Hurûf-ı şemsiyye : (bkz. : hurûf). Manzûme-i şemsiyye : astr. Güneş sistemi. [Utârid (Merkür) Zühre (Venüs) Arz, Merih (Mars) Müşteri (jupter) Zuhal (Satürn) Uranüs, Neptün, Plüton]

şems-pâre

: شمسپاره

(a. f. b. i.) : 1) Güneş parçası. 2) mec. çok parlak.

şems-siper

: شمس سپر

(f. b. i.) : 1) Güneşten korunmak üzere başa giyilen en çok beyaz bezden yapılan başlık. 2) şapka siperi.

şems-üd-drn

: شمس الدين

(a. b. i.) : 1) dînin Güneşi. 2) erkek adı. [yanlış olarak "şemset-tin" şekli yaygındır]

şems-ül-mekâtib

:  

(mekteplerin Güneşi) : İstanbul'da, Ortaköyde bulunan bir mektep (*okul).

şemşîr

: شمشير

(f. i.) : kılıç, (bkz. : seyf, tîg).

şemsîr-i Hindi

:  

Hindistan'da çelikten yapılan makbul bir kılınç.

şcmşîr-i tâb-dâr

:  

parlak kılıç, şemşîri zulm : zulüm kılıcı.

şemşîr-be-dest

: شمشير بدست

(f. b. s.) : elinde kılıç tutsn.

şemşîr-ger

: شمسيرگر

(f. b. i. c. : şemşîr-gerân) : kılınççı.

şemşîr-gerân

: شمشير گران

(f. i. şemşîr-ger'in c.) : 1) kılmççılar. 2) tar. sarayın kılınççı lan.

şemşir-zen

: شمشير زن

(f. b. s.) : kılıçla vuran, kılıç çeken.