şât |
: | شات |
(a. i.) : koyun, (bkz. : ganem). |
şathiyyât |
: | شطحيات |
(a. i. c.) : 1) alaylı, eğlenceli hikâyeler, (bkz. : hezliyyât). 2) ed. dudaklarda bir tebessüm uyandırmak maksadiyle söylenen manzume. [Dertli'nin : girdâb-ı mihnette kapandın kaldın * vermedin bir yandan ses kara bahtım * anladım gafilsin, uykuya daldın * deli poyraz gibi es kara bahtım. v. s.] |
şathiyyât-ı sofiyane |
: |
ed. bâzı meczupların sözlerini taklit suretiyle yazılmış, zahirde saçma görülen, fakat şerh ve tahlili hâlinde mânîdâr olduğu anlaşılan manzumeler hakkında kullanılan bir deyim. [Kaygusuz Abdal'ın şathiyyâtı, dindarlar nazarında küfriyyattan sayılırdı] |
|
şathiyye |
: | شطحيه |
(a. i.) : âhiret ahvâlini alaylı bir dille anlatan daha çok manzum sözler. |
şâtıiyye |
: | شاظئيه |
(a. i.) : zool. uzun-bacaklılar, fr. echassiers. |
şatır |
: | شاطر |
(a. s. şetâret'den. c. : şut-târ) : 1) neş'eli, keyifli, şen. 2) i. büyük bir kimsenin atı yanında gitmekle vazîfeli ağa. |
şâti' |
: | شاطئ |
(a. s. c. : şevâtî) : kıyı, kenar. |
şâtim |
: | شاتم |
(a. s. şetm'den) : sövüp sayan, küfür eden. |
şatranç |
: | شطرنج |
(a. i.) : 1) satranç oyunu. (bkz. : sad-reng). 2) fildişi ayna ve kakmalarda oyulan satıhla, kakılan parçanın zigzaklı olarak kareler teşkîl etmesi suretiyle meydana gelen motif. |
şat |
: | شط |
(a. i. c. : şutût) : büyük nehir. |
şatt-ül-Arab |
: |
coğr. Dicle ve Fırat nehirlerinin Korna'da birleşmesinden meydana gelen büyük nehir. |