şâh

: شاخ

(f. i.) : 1) dal' budat- (bkz : gusn)

şâh-ı gül

:  

gül dalı 2) geyik ve benzeri gibi hayvanların dallı boynuzu, (bkz. : karn).

şâh-ı âhû

:  

ceylân boynuzu. 3) parça.

şâh sâh

:  

parça parça. 4) kadeh. 5) parmak uçlarından koltuğa kadar insan eli. 6) su arkı. 7) eğe kemiği. 8) alın. 9) elbise tirizi.

şâh

: شاه

(f. i. c. : şâhân) : 1) pâdişâh, (bkz. : husrev, pâdişâh, şeh, şehen-şâh). 2) Iran veya Efgan hükümdarı. 3) satranç taslarının en mühimi.

şâh-ı gedâ-nihâd

:  

fakir mizaçlı şah, kibirli ol-mıyan hükümdar.

şâh-ı Kerbelâ

:  

(Kerbela şahı) : Hz. Hüseyin.

şâh-ı Kevneyn

:  

"İki Dünyânın şahı" : Hz. Muhammed (Aleyhisselâm).

şâh-ı Levlâk

:  

Hz. Muhammed (Aleyhisselâm).

şâh-ı merdân, şâh-ı velayet

:  

Hz. Ali.

şih-ı Risâlet

:  

Hz. Muhammed (Aleyhisselâm).

şâh-ı şîr-çeng

:  

arslan pençeli pâdişâh

şâh-ı zO-l-fekar

:  

Hz. Ali.

şaha

: شاخه

(f. i.) : boyunduruk.

şahadet

: شهادت

(a. i.) : 1) şahitlik, şahitlik etme, *tanıklık. 2) bir şeyin doğruluğuna inanma. 3) delâlet, alâmet, işaret. 4) "eşhedü en lâ ilahe il lallâh... " cümlesini söyleme. 5) şehitlik, şehit olma. 6) gözle görülen şeyler, varlıklar, dünyâ. Âlem-i şahadet : Dünyâ, cihan. Âlim-ül-gayb ve-ş-şâhâde (görülen ve görülmiyen şeyleri bilen) : Allah.

şahâdet-nâme

: شهادتنامه

(a. f. b. i.) : 1) diploma 2) vesîka, * belge.

şahâmet

: شحامت

(a. i.) : yağlılık, semizlik, şişmanlık, şişman olma

şâhân

: شاهان

(f. i. şâh'm c.) : şahlar.

şâhâne

: شاهانه

(f. zf.) : 1) Hükümdara âit, hükümdarla ilgili. 2) hükümdara yakışacak şekilde olan, çok mükemmel.

şâh-bâl

: شاهبال

(f. b. i.) : kuş kanadının en uzun tüyü. (bkz. : şeh-bâl).

şâh-bâz

: شاهباز

(f. b. i.) : bir c, ns iri ve beyaz doğan. 2) s. yiğit, şanlı, gösterişli [adam]

şâh-bender

: شاهبندر

(f. b. i.) : (bkz. : şeh-bender).

şâh-beyt

: شاه بيت

(f. a. b. i.) : ed. Bir şiirin en güzel beyti gazelde matla'dan sonraki beyit.

şâh-dâne

: شاهدانه

(f. b. i.) : 1) iri inci tanesi. 2) kenevir tohumu.

şâh-dâr

: شاخدار

(f. b. s.) : 1) dallı, budaklı [ağaç] . 2) dallı boynuzu olan [hayvan]

şâh-dârû

: شاهدارو

(f. b. i.) : şarap, (bkz : bade, sahpâ).

şâhen-şâh

: شاهنشاه

(f. b. i.) : en büyük pâdişâh, şah, pâdişâhlar pâdişâhı, şahlar şahı.

şâhen-şâhî

: شاهنشاهی

(f. b. i.) : ulu padişahlık, yüce hükümdarlık.

şâhen-seh

: شاهنشه

(f. b. i.) : (bkz. : şâhen-şâh, şehen-şeh).

şâh-eser

: شاه اثر

(f. a. b. i.) : 1) Üstün eser, fr. chef-d'oeuvres. 2) üstün değerde, (bkz. : şâh-kâr). 3) ed. bir şâirin, bir muharririn en güzel eseri.

şâhıs

: شاخص

(a. i. şahs'dan) : 1) belirten. 2) ölçmek için dikilen, bir buçuk metre kadar uzunluğunda bulunan ağaç kazıklar.

şâhî

: شاهی

(f. s.) : 1) şaha, hükümdara mensup, şah ile ilgili. 2) i. şahlık, hükümdarlık. 3) i. yumurtalı, nişastalı bir helva. 4) i. mermerşahi de denilen ince ve makbul bir patiska. 5) i. eski topların bir çeşidi. 6) i. eskiden gümüşten, sonraları bakırla nikejden yapılan ve kırân'ın (bkz. : kıran) yirmide biri değerinde olan bir Iran parası.

şâhid

: شاهد

(a. s. ve i.) : şehâdet'den. c. : 

şevâhid)

:  

1) şahit (*tanık). 2) senet yerine geçecek şekilde büyük bir eserden veya kimseden alınan örnek.

şâhid-i âdil

:  

doğru sözlü şahit.

şâhid

: شاهد

(f. s.) : 1) sevgili, (bkz. : mahbûbe). 2) güzel (bkz. : dil-ber).

şâhid-! bâzâr

:  

orta malı güzel [kadın] . şâhid-i devrân : ünlü güzel. şâhid-i zîbâ : yakışıklı güzel.

şahide

: شاهده

(a. i.) : mezara dikine dikilen ve üzerinde yazı ve çiçek bulunan mermerden baş ve ayak taşı.

şâhid-zor

: شاهد زود

(a. f. b. s.) : yalancı şahit.

şâhik

: شاهق

(a. s.) : yüksek, yüce [daö, bina, yapı. .]

şahika

: شاهقه

(a. i. c. : şevâhik) : dağ tepesi, dağ doruğu, (bkz. : zirve).

şahîm

: شحيم

(a. s.) : yağlı, semiz, şişman.

şâhîn

: شاهين

(f. i. arapça c. : şevâhîn) : zool. doğan [kuş] , lât. falco peregrinus.

şâh-kâr

: شاهكار

(f. b. i.) : baş eser, en güzel eser. (bkz. : şâh-eser)

şahm

: شحم

(a. c. : şuhum) : 1) içyağı, etler arasında bulunan yağ 2) kim. katıyağ, don yağı. şahm-ı ma'deni : mineral yağ.

şahme

: شحمه

(a. i.) : [bir parça] içyağı. şahmet-ül-üzn : kulak memesi.

şâh-merdân

: شاهمردان

(f. b. s.) : şahmerdan, aşeğı yukarı çıkan büyük demir tokmak.

şâh-nâme

: شاهنامه

(f. b. i.) : 1) hükümdarların biyografisini manzum olarak anlatan eser. 2) h. i. Tus'lu Firdevsî'in ünlü manzum destanı.

şahne

: شحنه

(a. i.) : 1) inzibat me'muru, emniyet me'muru. [aslı : "sihne" dir] . 2) harmanlara nezâret eden kimse.

şâh-nişin

: شاهنشين

(f. b. i.) : odanın sokak tarafına olan çıkıntısı, dışarıya doğru uzanan kısmı.

şâh-per

: شاه پر

(f. b. i.) : (bkz. : şâh-bâl).

şâh-râh

: شاهراه

(f. b. i.) : 1) büyük, işlek yol, ana yol, cadde. 2) şaşırılması mümkün olmıyan doğru ve açık yol.

şâh-reg

: شاهرگك

(t. b. i.) : şah damar, büyük damar, (bkz. : şiryân-ı ebher).

şahs

: شخص

(a. i. c. : şihâs, şuhûs, eşhas) : 1) kişi, kimse. 2) gr. şahıs.

şahs-ı ma'nevi

:  

kendisine bir şahıs muamelesi yapılan banka, şirket v. b gibi ortaklıklar.

şahs-ı sâiis (üçüncü şahıs)

:  

dâvada her iki tarafı da tutmıyan.

şâh-sâr

: شاخسار

(f. b. s.) : dallık, ağaçlık, koruiuk.

şahsen

: شخصاً

(a. zf.) : 1) şahıs itibariyle, şahısça, cisimce. 2) kendi [kendim, kendin, kendiniz...] . 3) yalnız uzaktan görerek.

şahsî, şahsiyye

: شخصی ، شخصيه

(a. s.) : şahsa, kişiye, kendine âit, şahısla, kendi ile, kişi ile ilgili. Ef'âl-i şahsiyye : şahsî işler. Zamîr-i şahsî : şahıs zamîri : ben, sen, o. gibi.

şahsiyyât

: شخصيات

(a. i. c.) : 1) kişinin kendine, şahsına âit sözler. 2) birinin şahsına âit münasebetsiz sözler.

şahsiyyet

: شخصيت

(a. i.) : 1) kişilik, kişi hususiyeti (özelliği). 2) kişi, -kimse, yüksek kişi. şahsiyyet-i hükmiyye : soys. *tüzel kişilik.

şah-süvâr

: شاهسوار

(f. b. s.) : ata iyi binen, (bkz. : şeh-süvâr).

şah-tere

: شاهتره

(f. b. i.) : şahtere, lât. fumaria anotolica. (arapçası "şahterec" dir).

şah-terîciyye

: شاهتريجيه

(a. i.) : bot. şahteregiller, fr. fumariacees.

şâhûr

: شاخور

(f. i.) : ekmek fırını, ekmek tandırı (bkz. : tennûr).

şah-vâr

: شاهوار

(f. b. s.) : 1) şaha, hükümdara yakışacak surette. 2) i. iri ve iyi cins inci.

şah-zâde

: شاهزاده

(f. b. i.) : şah oğlu, hükümdar, pâdişâh oğlu, prens.